Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Herkes biliyor ki; bu seçimler yine siyasi iktidarın gücünü artıracak, milli iradeyi güçlendirecek şekilde sonuçlanırsa, önümüzdeki 10-20 yıl bu istikrar ve Türkiye'nin yükselen trendi devam eder. Fakat bir zaaf olursa, emin olun bu zaafa sebebiyet verenler dahi büyük bir çarkın içinde ezilir" dedi.
MÜSİAD tarafından, dernek binasında düzenlenen "Küresel ve Bölgesel Yeniden Yapılanma Sürecinde Güçlü Dış Politika" başlıklı toplantıda konuşan Davutoğlu, bugün kendilerini eleştirenlerin dahi, Suriyeliler'e giden tırları durduranların, yurt dışında bulunduklarında, on yıl içinde onurla dolaştıklarını belirterek, "Başları dik dolaştılar. Ne zaman dertleri olduysa bütün imkanlarımızla yanlarında olduk. Bir tek örnek gösteremezler 'bize sahip çıkılmadı' demiş olsunlar. Bizim için vatandaşlarımız söz konusu olduğunda, aidiyetimizin esası vatandaşlık kimliğidir" dedi.
Kimsenin mezhebine, meşrebine, hangi bölgeden, hangi etnik kökenden olduğuna bakmadıklarını, vatandaşın onurunun, devletin onuru olduğunu ifade eden Davutoğlu, böyle davranmalarının arkasında güçlü bir tarih bilinci, millete olan derin inançları ile on yıl içinde sürekli tekrar eden testlerden geçerek devletin ve milletin kendilerine verdiği onayın ve iradenin izi olduğunu, en küçük parçadan, devletin zirvesine kadar hiç terk edilmeyecek öylesine bir öz güven aşılandığını, artık ülkede hiç bir zaman fedakarlık ve feragat edilmeyeceğini, edilirse de milletin karşısına çıkılamayacağını, bunun sarsılmaya çok uğraşıldığını söyledi.
Davutoğlu, 2013'te karşılaştıkları şeylerle ilk defa karşılaşmadıklarını belirterek, "2004 mahalli seçimleri vardı. Biz Türkiye'nin yarım asırlık büyük derdi Kıbrıs sorununun çözümü ve Kıbrıs Türkleri'nin de haklarını koruyan, Türkiye'nin de ufkunu açacak bir diploması yürütüyorduk. O günlerde açın gazeteleri okuyun, mahalli seçimler yapılıyordu. Biz sınava girdik, 1,5 yıllık bir iktidar olarak ama o günlerde yürüttüğümüz Kıbrıs diplomasisi sebebiyle 'Yeni subaylar rahatsız' diye gazeteler manşet atıyordu ve sanki Türkiye'nin çıkarları satılıyor gibi, öylesine manşetlerle, daha sonra ortaya çıkan bazı darbe teşebbüslerin arkasında Kıbrıs diplomasisinin olduğu hep söylendi. Büyük sancılarla 2004 seçimlere gidildi. Hemen seçimlerden önce bir kampanya başlatıldı ki, yıpratılsın. Halbuki Kıbrıs davası bugün 10 yıl önce olduğundan daha güçlüyse, daha sağlam temeller üzerinde yürüyorsa bunda Bürgenstock'ta yürütülen müzakerelerin büyük bir payı var. Referandumdan sonra dünyada hiç bir zaman, 10 yıllık süre içerisinde Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti suçlanamadı. Bu iradeyi orada koyduğumuz için Kıbrıs'ta parametreler değişti ve yine onurlu bir Kıbrıs politikasının takibi açısından söylüyorum, Kıbrıs'ta da milli gelir 4 misli attı ve Kıbrıs Rum kesiminin karşısında başı daha dik durabilen bir Kıbrıs Türk toplumu ortaya çıktı" diye konuştu.
"Milleti ve bizi kimse durduramaz"
O zamanda meselenin Kıbrıs meselesi olmadığını, mahalli seçimler olduğunu, iktidarın yıpratılmak için yapıldığını, arkasından gelen 2007 seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidilirken, yıpratma hazırlıklarının 2006'da başladığını dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Cumhuriyet mitingleri diye Cumhuriyetle adının özdeşleştirilmesinin mümkün olmayan çalışmalar, çabalar... Bu gösteriler sürürken biz Avrupa Birliği ile müzakerelerin ilk faslını açtık. 2006 yazından 2007 yazına kadar ne tür komplolarla karşılaştığımızı hepiniz biliyorsunuz. Nasıl Anayasayla oylamalarla oynandığını, ne tür suni hukuki yorumlar yapıldığını, sırf bu milletin idealine uygun bir cumhurbaşkanı seçilmesin diye. Sırf görünüşte demokrasi, gerçekte bir tür bürokratik oligarşi sürsün diye. Hangi Cumhurbaşkanının makamı, 2007'den bu yana geçmiş dönemlerle kıyasladığınız zaman son 30-40 yıl içinde bu kadar saygın olan? Biz ne krizler aştık. Bunlar çok küçük tepeler. Arkamızda artık bir başarı hikayesi var. Kimsenin inkar edemeyeceği bir başarı hikayesi var. O yıllar, o başarı hikayesi henüz yerleşmemişti. Şimdi millet karşılaştırabilir son 10 yıllık başarıyla ondan önceki dönemlerin zilletini. Fakat dimdik ayakta duruldu. 27 Nisan bildirisini hatırlayacaksınız. 27 Nisan, 7 Şubat, 17 Aralık... Biz ne tarihler gördük. 27 Mayıs'ı atlatmış bir millet bunlara boyun eğer mi?"
Davutoğlu, 2009 mahalli seçimlerinde önce de 2008'deki parti kapatma davasıyla yeni bir hamle yapıldığını, hazırlıkların hep bir yıl önce başladığını ifade ederek, o süreçte partinin kapatılması durumunda bile yürüyüşün devam edeceğini, kesintiye uğramayacağını, milleti ve kendilerini kimsenin durduramayacağını kaydetti.
"Artık hattı diplomasi yoktur, sathı diploması vardır, satıh ise bütün dünyadır"
Davutoğlu, "Fetrete izin verilmez. Osmanlı Devleti'nde yaşanan bir fetretin neye yol açtığını herkes biliyor. Bütün bu on yıl için hep beklediler ki bir fetret dönemine girilsin. 27 Nisan bildirisini yazanlar da hep bir fetret arayışı içerisindeydi, biz Kıbrıs müzakerelerini yürütürken burada 'Genç subaylar rahatsız' diye başlık atanlar da bir fetret arayışı içerisindeydi. Daha sonra bu sene içerisinde de çalışmalar yürütenler hep bir fetret arayışı içerisindeler. 2011 seçimlerine gidiliyordu, kasetler çıkarıldı ortalara. Şimdi de 2014 ve 2015'te üç seçim var. Herkes biliyor ki; bu seçimler yine siyasi iktidarın gücünü artıracak, milli iradeyi güçlendirecek şekilde sonuçlanırsa, önümüzdeki 10-20 yıl bu istikrar sürer ve Türkiye'nin yükselen trendi sürer. Fakat bir zaaf olursa, emin olun bu zaafa sebebiyet verenler dahi büyük bir çarkın içinde ezilirler. Türkiye öyle bir coğrafyada yaşıyor ki, bu coğrafya zayıf insanları, devletleri kaldırmaz. İradesi çökmüş milletleri tarihe gömer. Bu coğrafyada yaşayanlar için zaaf demek yok olmak, tereddüt demek kaybolmak demektir. İrade zaafı ortaya koyarlarsa yaşayamazlar. Ayakta dursalar bile başkalarından 70 cent isteyerek dururlar. Ondan sonra da iradeli duramazlar. Başları dik dolaşamazlar. Tercih bu kadar net ve açık" diye konuştu.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'deki sıkıntılardan birinin de muhalefetin alternatif üretememesi olduğunu dile getirerek, "Bu kadar resimler yayınlandı, bütün dünyanın vicdanı ayağa kalktı, bizim anamuhalefet partisinden 3 gün ses çıkmadı. O resimleri görüp de bir insanın susması mümkün mü? Uyuması, rahat yemek yiyebilmesi mümkün mü?" dedi.
Adana'da yapılan büyükelçiler toplantısına gittiklerinde, Harran'da bir mülteci kampını ziyaret ettiklerini ve orada yeni doğan Nur isimli bir bebeği sevdiklerini anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Nereye doğduğunu bilmiyor. Kampın çocuğu. Onun için o ahlaksızca bizi suçlamaya kalkan rejimin dışişleri bakanına, Cenevre'de hepiniz takip etmişsinizdir; 'Bizde 8 bin 500 terörist bebek doğdu' dedim. Eğer muhalefetin dediğini yapmış olsaydık, mültecileri almamış olsaydık, o Nur ya hiç doğmayacaktı ya da doğduktan bir müddet sonra ölmüş olacaktı. Bunu göremiyorlar. Tarihe kara bir lekeyle geçecektik. Onlara yardım götüren bir tırı durdurmayı siyasi mücadelenin bir parçası haline getirenler nasıl bunu hesabını manen verebilirler? Oraya giden her ekmek Yermuk'ta ölmekte olan birine ulaşabilecekse ulaşacak. Ulaşamayacaksa kuşatmalar sebebiyle Humus'a gidecek. Oraya ulaşamazsa Halep'e gidecek. Bu millet öylesine güç ve kudrete kavuştu ki, 2.5 milyar doları aştı yardımlarımız. Bizden memnun olmayanlar demokrasi dışı yöntemleri tercih ediyor. Çünkü muhalefetten ümitleri yok."
Başbakan Erdoğan'ın Avrupa Birliği ziyaretinin birçok krizle anılmasının istendiğini ifade eden Davutoğlu, ilk olarak 2002 yılının Aralık ayında gittikleri Avrupa Birliği ziyaretinden bugüne kadar hiç bir zaman Türkiye'nin sorgulanma makamında olmadığını, buna izin vermeyeceklerini dile getirdi.
Davutoğlu, "Artık hattı diplomasi yoktur, sathı diploması vardır. Satıh ise bütün dünyadır. Her yerde inşallah teşebbüs birikiminizle yapacağız işler, diplomasimize, demokrasimize güç katacak" diyerek sözlerini tamamladı.
- İstanbul
Son Dakika › Politika › Küresel ve Bölgesel Yeniden Yapılanma Sürecinde Güçlü Dış Politika' Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?