YUNUS EMRE GÜNAYDIN - ŞAHİN OKTAY - "Asrın felaketi" olarak adlandırılan Marmara Depremi'ni Türkiye ve dünyaya duyuran basın çalışanları, yaşananları unutamıyor.
Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Halit Yılmaz, AA muhabirine, 1993'ten beri Kocaeli'de gazetecilik yaptığını, halen TRT'nin temsilciliğini yürüttüğünü söyledi.
Marmara Depremi'nin yaşandığı gece inanılmaz sıcaklık olduğunu anlatan Yılmaz, "O zaman İzmit'in en meşhur caddesi Fet Caddesi'nde ofisimiz vardı ve niyetim gece ofiste kalmaktı. Bekarsınız ve gazetecisiniz, her an habere gidiyorsunuz ve haber yoğunluğu içindesiniz. 23.00 civarında annem telefon açtı ve babama aldıkları muhabbet kuşunun kaçtığını söyledi. Bunun üzerine eve gittim. Babamın her akşam omuzuna alıp kafessiz şekilde balkona çıkardığı kuş o akşam kaçtı. Babamı teselli ettim, sonra 01.00 civarında yattım" şeklinde konuştu.
Yılmaz, 03.02'de hayatında hiç hissetmediği şekilde sarsılmaya başladıklarını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kapının arkasındaki halılar devrildi ve kapı kapandı. Yataktan fırlayıp annemi, babamı ve kardeşimi dış kapıya kadar götürdüm. Tekrar evdeki kamerayı almaya giderken o sırada fasıla verdi. Yani o 45 saniyenin yarısına geldik. Kamerayı almaya yöneldim, daha şiddetli sarsıntı, tabii o sarsıntının şiddetini sonradan fark edebildim. Binanın içerisinde ayakta duramadığınız bir sarsıntı ki karşı binada bulunan vatandaş bizim binanın sarsıldığını gördüğü için iki yıl evine hiç girmedi. Sonra evden çıktım ama ne olduğunu bilemiyorsunuz."
-"Caddede namaz kılan insanlar"
Yılmaz, depremin yaşandığı tarihte Kanal 7'de çalıştığını belirterek, kendisini haber merkezinden aradıklarını söyledi.
"Ne olduğunu mahalleden çıktığımda anlamaya başladım" diyen Yılmaz, şöyle devam etti:
"Yıkılan binalar var. Şehir merkezine gelip bürodan kameraları aldık, eskiden demiryolu şehrin içinden geçiyordu. O caddede namaz kılan insanlar elimizde kameraları görünce 'ne oldu, bilgi verin' diyenler var. Şehir merkezinde yıkılan bir bina gördük. Binanın içinde kalan birileri var, 'kurtarın bizi' diye bağırıyorlardı. Hayatımda, gazetecilik mesleğinde çaresiz kaldığım tek andır o. 'Yardım edin' diyen ve az sonra o sesin üzerine bir kirişin artçı sarsıntıyla gelmesiyle hayatını kaybetmesi hayatımın en kötü anıdır."
Gün ağarmaya başlayınca depremin etkisinin daha fazla görüldüğünü dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti:
"Kamyonetlerin kasalarında, tekerlekli bisikletlerde, balıkçı arabalarında, seyyar satıcıların tezgahlarında, aklınıza gelebilecek insan taşıyacak ne varsa hepsi o gün sabahın ilk ışıklarıyla beraber o bölgeye taşınmaya başladı. Bir taraftan gazetecisiniz, bir taraftan depremi yaşadınız. Kentin çeşitli yerlerinde akrabalarınız ve yakınlarınız var. Ne halde olduklarını bilmiyorsunuz. Ailenizi dışarı çıkardınız ve canlı yayına çıkıyorsunuz. Hiç unutmuyorum. Şortla çıktım, üzerimi örtebileceğim bir kaban var, üzerimde canlı yayına çıkabilecek. Ağustosun o sıcağında canlı yayına kabanla çıktım. O zaman Haber Dairesi Başkanı Ahmet Hakan Coşkun, o canlı yayında. Ben Kocaeli'den bildiriyorum ama gözyaşlarımı tutamadım, ilk canlı yayınım bu konuyla ilgili. O an canlı yayında 'Ahmet Hakan, Kocaeli yerle bir oldu. Çok sayıda ölü var, çok sayıda yaralı var. Sayı konusunda bilgi veremiyoruz. Gölcük, Değirmendere, Körfez, Derince, İzmit, çok sayıda insan hayatını kaybetti ve enkazların altından 'bizi kurtarın' diye bağıranlara çözüm alamıyoruz' dedim.
Nutkum tutuldu ve gözlerim doldu ve ağladım bir muhabir olarak haberde."
"Ailemle görüşmem 4 gün sonra oldu"
Yılmaz, Marmara Depremi'ni kendisinin Kocaeli'den, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk'ün de Sakarya'dan bildirdiğini dile getirdi.
Yaşanan acıyı aktarmak kadar kötü bir şey olmadığının altını çizen Yılmaz, şunları kaydetti:
"17 Ağustos'u Allah bir daha yaşatmasın. Sonrasındaki hadiseler zaten bambaşka. Birçok hikayeler çıktı ama bir gazeteci olarak birebir yaşadığınız olayı hem aktarmak hem haber yapmak... 'Sadece zenginlerin spor yapabileceği yer' denilen buz pisti, hayatımda gördüğüm en büyük morg. İlk defa o kadar çok sayıda cenazeyi bir arada gördüm. Hiç unutmuyorum, o gece evden çıktım, sonrasında ailemle görüşmem 4 gün sonra oldu. Allah insana acıları unutturuyor. Eğer biz yaşadığımız acıları, yaptığımız haberlerde yaşadığımız o olumsuzlukları ömrümüz boyunca taşıyor olsaydık, emin olun, hepimiz psikolojik tedavi görmek zorunda olurduk. Belli değil, yıllar sonra travma olarak görmek durumda kalacağız."
"İkiz çocukların 'süt, süt' diye ağlaması"
NTV Kocaeli Muhabiri Cemal Kaplan da depremi dünyaya ilk duyuranlardan olduğunu söyledi.
Deprem gecesi Körfez ilçesinde bulunduğunu dile getiren Kaplan, Tüpraş'ta patlama olduğunu belirtti.
İnsanların büyük panik yaşadığı gece olduğuna değinen Kaplan, "03.15'de canlı yayına bağlanmıştık ve ondan sonra 3 gün boyunca hiçbir akrabamızı arama imkanımız olmamıştı. Yoğun haber trafiğine girmiştik. Aradan yıllar geçti, depremin izlerini unutmuş gibiyiz. Yeni yapılan binalar, yeni yerleşim alanları inşallah bize o geceyi yaşatmaz" ifadesini kullandı.
Marmara Depremi'nde çok sayıda haber yaptıklarını bildiren Kaplan, şunları kaydetti:
"En önemlisi, çöp dökmeye giden bir vatandaş. Gece 02.55'de binanın beşinci katından çöp dökmeye iniyor. Çöp dökerken bina yıkılıyor. Bütün ailesini kaybediyor ve kendisi kurtuluyor. Hepimizin unutamadığı bir olay. İnsanlar o gece 'patlama olacak' diye şehri terk etmişlerdi. Valilikten de 'şehri terk edin' diye uyarı gelmişti. Caddede dolaşırken ikiz çocukların 'süt, süt' diye ağlamasını duymuştum. Beni çok etkileyen olaylardan birisidir. Sonradan yabancı yardım ekibinin yolunu kesip oraya yönlendirmiştim. O çocukların kurtarılması benim için güzel bir olaydı."
"Bundan sonra yaşayamayacağız tecrübeler elde ettik"
TV41 Haber Müdürü Hakan Süer de deprem sırasında 4 yıllık gazeteci olduğuna değinerek, gazeteciliği depremde öğrendiğini anlattı.
"Hiç karşılaşmadığımız, belki de bundan sonra yaşayamayacağız tecrübeler elde ettik" diyen Süer, sözlerini şöyle tamamladı:
"Enkazdan kurtulanın mutluluğunu gördük, ona ortak olduk. Enkaz altında hayatını kaybedenin acısına ortak olduk. Enkaz altından çıkarılmasını bekleyenlerin endişeli bekleyişlerini gördük. Çok şey öğretti bize deprem. Ben birçok akrabamı, arkadaşımı enkaz altında bıraktım. İkiye bölündük, 'acaba akrabalarımızı mı kurtaralım, yoksa habere mi gidelim' diye. Çok zor günlerdi gerçekten, aradan 15 yıl geçti. 'Deprem' denildiğinde artık kimsenin aklına bir şey gelmiyor." - Kocaeli
Son Dakika › Yerel › Acılarını, Yazdıkları Haberlerle de Yaşadılar - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?