YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Şişman, "Formasyon programları, artık bir mesleki yeterlilik kazandırma programı olmanın ötesinde bir hayat boyu öğrenme ve içsel gelişim programına dönüşmüştür. Biz bu programlarla nitelikli öğretmen adayı yetiştiremeyiz" dedi.
Akçakoca ilçesindeki bir otelde düzenlenen "Genç Akademisyenler ve Lisansüstü Öğrencileri Yükseköğretim Yeterlilik Paneli"nde konuşan Şişman, yükseköğretim alanı olarak yeterlilik çerçevesinin tartışılmasının kendilerini yeniden sorgulamaya sevk ettiğini söyledi.
Yükseköğretimin amacının, eğitim öğretim ve araştırma faaliyetlerinin yanında birtakım toplumsal faydalar elde etmek olduğunu anlatan Şişman, "Ürettiğimiz bilginin bu topluma katkısını öncelemek durumundayız. 'Bilim için bilim' değil, 'toplum için bilim' ilkesinden hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum" diye konuştu.
Şişman, öğretmen yetiştirmenin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de önemli tartışma konularından biri olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Pedagojik formasyon konusuna gelince, bu konu öteden beri bizim baş ağrılarımızdan biri olmuştur. Zaman zaman pedagojik formasyonu kaldırdık yeniden koyduk, kontenjan kısıtlaması, kota getirdik. En son isteyen herkese pedagojik formasyon verilmesi noktasına geldik. Formasyon programları artık bir mesleki yeterlilik kazandırma programı olmanın ötesinde bir hayat boyu öğrenme ve içsel gelişim programına dönüşmüştür. Biz bu programlarla nitelikli öğretmen adayı yetiştiremeyiz. Bir defa bunu kabul edelim ancak karşımızda da büyük bir sosyal talep ve baskı var. Buna da devlet olarak bir cevabınızın olması gerekiyor."
"Bütün öğretmen adaylarının eğitim fakültesinden yetişmesi mümkün değil"
Eğitim planlamasıyla ilgili çalışmalarda bir insan gücü modeli ve sosyal talep modelinin olduğunu anlatan Şişman, şöyle devam etti:
"Yükseköğretimin kitleselleşmesiyle birlikte isteyen herkese istediği her yaşta talep ettiği eğitim fırsatlarını ve imkanlarını sunma noktasına doğru gidiyoruz. Dolayısıyla pedagojik formasyon programlarını da biz bu şekilde değerlendiriyoruz. Toplumun ihtiyacı olan bütün öğretmen adaylarının eğitim fakültesinden yetişmesi mümkün değil. Eğitim fakültelerinde bizim açabileceğimiz maksimum program sayısı 35 dolayında. Bakanlığın öğretmen olarak atadığı alanlar bunun çok çok ötesinde. Bakanlık yaklaşık 140 alandan öğretmen ataması yapıyor. Bu adaylara ihtiyaç duyduğumuzda nereden yetiştireceğiz. Farklı alanlarda eğitim görmüş insanları bir şekilde, pedagojik formasyon ya da lisans üstü eğitim süreçlerine tabi tutarak ihtiyaç duyulduğunda öğretmen adayı yetiştirme yoluna gideceğiz ve nitekim geçmişten beri de hep böyle ola gelmiştir."
"Eğitim ile fen edebiyat fakülteleri birleşsin"
Panelde söz alan Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı ve Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Refik Korkusuz da pedagojik formasyon tartışmalarına ilişkin, fen edebiyat fakültelerinin eğitim fakülteleri ile birleştirilmesi gerektiğini söyledi.
Fen fakültelerinin 1970 ve 1980'li yıllarda çok önemli olduğuna dikkati çeken Korkusuz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Şu anda fen fakültesinden mezun olanlara eğer formasyon da almamışsa yüzde 100 işsizlik garantisi veriyoruz. Çocuklarımızı aldatıyoruz. Eğitim fakülteleriyle fen fakültelerini birleştirsek, çocuklar mezun olduğunda 'yüzde 100 işsizlik garantisiyle ben okuyorum' değil de 'ben Türkiye'de iyi bir bilim adamı olacağım' diye bir vizyon sahibi olsa... Böyle bir yaklaşımın YÖK'te karşılığı nedir? Çünkü bu çok tehlikeli bir yaklaşım. Buradaki öğrencilerin geleceğe yönelik hiç bir umutları yok."
Panel, "Türkiye'de Akademisyenlerin Refah Seviyesi", "Dünya ve AB Ar-Ge Sosyal Bilimler ve Türk Araştırmacılar" ve "Türkiye'de Yükseköğretimde Sosyal Bilimler Eğitimi: Dün, Bugün ve Gelecek" konuları tartışıldı. - Düzce
Son Dakika › Yerel › Genç Akademisyenler ve Lisansüstü Öğrencileri Yükseköğretim Yeterlilik Paneli' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?