Bodrum'da Deprem Sempozyumu

Van'da meydana gelen iki depremin ardından Bodrum'da yaşayan vatandaşların, kamu kuruluşlarında çalışanların ve sivil toplum örgütlerinin depreme karşı bilinçlenmesi için Muğla'nın Bodrum İlçesi'nde sempozyum düzenlendi.

Bodrum Sanayici ve İşadamları Derneği (BOSİAD) ve Bodrum Kaymakamlığı tarafından Bodrum Belediyesi Nurol Kültür Merkezi'nde düzenlenen sempozyumda Türkiye'de meydana gelen depremler, hasarların nedenleri ve hasarın önlenmesi konusunda bilgiler verildi. Sempozyumda Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Doğan Kalafat, Pamukkale Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hasan Kaplan ve Pamukkale Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı Ana Bilim Dalı'nda öğretim üyesi Doç. Dr. Şevket Murat Şenel sunum yaptı. Türkiye'de yapılan araştırmalarla ilgili bilgiler veren deprem uzmanları, sunumlarında buluştuğu ortak nokta, bilim ve teknolojinin öngördüğü şekilde yapılmayan binaların can ve mal kaybına neden olduğu görüşünde birleşti.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Doğan Kalafat, Ege'nin birinci derece deprem bölgesi olduğuna dikkati çekip, "Bu yörede yaşayan vatandaşların, deprem bilincinin yüksek olması ve her zaman hazırlıklı olması gerekir. Bu yörelerde yaşayanların kesinlikle depreme dayanıklı binalarda ikamet etmeleri gerektiğini vurguluyoruz. Önemli olan afete karşı gerekli tedbirleri almak" dedi.

DEPREME DAYANIKLI SERTİFİKALI TESİS

Turizm için kullanılan yapıların, depreme dayanıklı olarak inşa edilmesinin turist için büyük bir avantaj olduğunu vurgulayan Kalafat, "Çünkü turiste, depreme dayanıklı sertifikasını görmesi güven sağlamakta. Deprem olsa bile, gelen turist korkmaz, çünkü binaya güvenir. Bu turizm açısından önemli bir ayrıntıdır. Bu nedenle, bütün yapıların depreme dayanıklı olarak inşa edilmesi ve sertifikalarının turistler tarafından görülmesi gerekir" dedi.

Bodrum'da denize ya da dere kenarlarına yakın bina yapılmasının, binanın sağlığı açısından doğru olmadığını da vurgulayan Kalafat, şunları söyledi: "İnsanlar bilim ve teknolojinin getirdiği yenilenen inşaat teknikleriyle artık bu sorunu aşıyor. Ama yine de denize ya da derelere yakın yerlere bina yapılması onaylanan bir şey değil. Suya yakın yapılan yapılarda korozyon oluşmakta. Bu nedenle su kenarlarına yapılan binaların, iç kesimlerde yapılan binalara göre dayanıklılığı yüzde 50 azalıyor. Çünkü rutubet ve tuz bütün donatıyı, özellikle demiri korozyona uğratıyor ve ezilmesine neden oluyor. Bu nedenle mümkün olduğu kadar suya doygun zeminlerden uzak yerlere bina yapılmasını tavsiye ediyoruz. Bir zorunluluk varsa, örneğin bir havaalanı yapılması gerekiyorsa, o zamanda zemin güçlendirme çalışmaları yapılıyor. Günümüz teknolojisinde bu mümkün. Ama bu maliyeti arttırmakta. Bunlar yapıldı diye bina hasar almaz, diye bir şey yok. Her yapı her bina hasar görebilir. Önemli olan can kaybının olmaması, yıkılmaması." DEPREMDEKİ BÜYÜK HASARIN NEDENİ, EĞİTİM SİSTEMİ

Pamukkale Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı Ana Bilim Dalı Prof. Dr. Hasan Kaplan, depremlerin neden olduğu hasar ve acının temel nedeni ülkemizdeki eğitim sisteminin sıkıntılı olmasından kaynaklandığını söyledi. Kaplan, "Üniversite de, inşaat mühendisliği eğitimcisi olarak, öz eleştiri yaparsak, gerçekte sıkıntılı bir eğitim sistemine sahibiz. Bütün gelişmiş ülkeler sonuç eğilimli eğitim sistemine yöneldiler. Sonuçlara odaklı eğitim sistemini benimsemezseniz, yapılanlardan sonuç elde edemezsiniz. Türkiye'de yaşanan deprem hasarlarının yüzde 95'i yapısal kaynaklı. Bina yapmayı bilmiyoruz" dedi. Kaplan, yığma binaların yapımının engellenmesi gerektiğine dikati çekip, "Betonarme binalarda yıkılıyor. Van depreminde bunu da gördük. Kalitesiz beton kullanımı, taşıyıcı sistemin dayanıksız yapılması, beraberinde yıkımı da getiriyor. İnsanlara, "Bu kötü binayı yaptığım" diye konuştu.

Yaklaşık 3 saat süren sempozyum, konuşmacıların sunumlarının ardından soru ve cevap bölümü ile sona erdi. - Muğla/ Bodrum