KCK Ana Davası Başladı Gerginlik Çıktı

KCK/TM davasında Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz, duruşmaya tek tek kimlik tespiti yerine firari sanıkların dışındaki sanıkların isimlerini okudu. İsimleri okunan sanıklar Kürtçe olarak 'buradayım' ya da 'evet' diye karşılık verdi. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, ismi okunduğu sırada hiç bir söz söylemeden ayağa kalkarak elini kaldırdı. Duruşmaya tutuklu sanıkların tümü katılırken, tutuksuz yargılanan sanıklardan 6'sı gelmedi.

Duruşma salonunda 160 avukat sandalyesi bulunurken, salonda yaklaşık 300 avukat hazır bulundu. Avukatlar, hani sanığın avukatı olduğunu tek tek bildirdi. Duruşma salonuna 3'ü hareketli 8 kamera konulurken, tutanak tutulmada. Tutunakların daha sonra görüntü kayıtlarının çözümünden sonra tutulacağı belirtildi. Duruşmada iddianameye hazırlayan sacı İsmail Aksoy'un yanı sıra savcı Adem Özcan da görev aldı.

İDDİANAMENİN OKUNMASINI İSTEMİYORUZ

Mahkeme başkanın iddianamenin kabulunu okumasının ardından avukatlar adına Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, söz aldı. Aktar, Türkiye'nin hatta dünyanın gözünün bu davada olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Kürt siyasetçiler, insan hakları aktivistileri, avukatlar yargılanıyor. Savunma hakkını sonuna kadar kullanacağımıza inancımız tam. Sanıklar kendi politik kimlikleri dolayısıyla yargılanıyorlar. İddia makamı akla hayale zor gelen 7500 sayfalık iddianame hazırlamış. Bu iddianamenin okunması çok zaman alacak. Savunmaya daha çok yer verilmeli. Burada kim madur sorusuna bakarsak, burada yargılanan sanıklara oy veren insanlar madurdur. Bu nedenle iddianamenin okunmasının zaman alaca. İddianamenin okunmamasını taep ediyoruz"

DİCLE: SANIKLARIN SÖZCÜSÜYÜM

Daha sonra söz alan tutuklu sanıklardan Hatip Dicle, salondaki tutuklu tüm sanıklar adına söz aldığını ve tüm sanıkların sözcüsü olduğunu söyledi. Dicle, mahkeme heyeti, avukatlar ve sanıklar olarak üçlü yargılamanın sağlıklı yapılabilmesi için kendisinin sözcü olduğunu ve zaman zaman söz alarak sanıklar adına konuşcağını söyledi. Dicle, halk arasında 'keşke olmasıydı' denilen bir sözün olduğunu belirterek, "Keşke bu yargılama olmasaydı. Demokratik bir ülkede, Kürt halkının siyasi temsilcileri faaliyet yürüttükler için sanık sandalyesinde sizin karşınızda oturtulmasaydı. Bu sorunun merkezinde Kürt sorunu var. Devlet katında Cumhurbaşkanı, Başbakanlık makamında bu sorunun tartışıldığı bir süreçte, yargıyı meşgul etmek anlamsızdır. Halk arasında 'bir musebetten bin hayır çıkar' sözü var. Umarım bu yargılamadan da hayır çıkar. Bu yargılamla Kürt sorunun çözümüne katkı sunar" dedi.

KÜRTÇE SAVUNMA YAPMAK İSTİYORUZ

Hatip Dicle, bundan sonra savunma yapmak istediklerini belirterek, "Ana dilde savunma doğal bir hukuk. Adil yargılama ve savunma hakkının bir parçası Lozan Antlaşması'nın 37, 42 ve 39'uncu maddelerinde dil hakkı belirlenmiştir. 86 yıldır bu maddeler çok çiğnendi. Bir araştırma yaptım. Bizler bu salonda bulunan 103 tutuklu sanıktan 47'si 10 yıl ve üzeri, 7'si ise 20 yıl ve üzeri cezaevinde kalmışlar. Biz siyasi hareket olarak Türkçe'yi resmi dil olarak benimsedik. Ancak bizim ana dilimiz Kürtçe yasaklandı. Biz bugün burada savunmada kendi dilimizi özgürce kullanmak istiyoruz. Çok hassas bir süreçten geçiyoruz. Silahlı şiddet modundan, demokratik siyasetin hakim olmasını istiyoruz. Bu yargılamada bize yaklaşımınız, şiddet alanını daraltır" dedi.

Savunma avukatları söz alarak, sanıkların savunmalarını Kürtçe yapması ve tercüman tayin edilmesini talep etti. Mahkeme heyeti, talepleri görüşmek üzere duruşmaya saat 14.15'e kadar ara verdi.