Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, "İhracat rakamlarına, petrol, doğalgaz, hammadde veya tarım ürünleri satarak ulaşmıyoruz. İhracatımız yüzde 95 sanayi ürünlerinden oluşuyor" dedi.
İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Akıllı İktisadi Planlama ve Sanayi Politikaları Konferansı'nda Işık, dünyada üretimin Batı'dan Doğu'ya, gelişmiş ekonomilerden gelişmekte olan ekonomilere kaydığını, 2003-2010 arasında, dünyadaki ekonomik büyümenin yüzde 50'den fazlasının OECD dışındaki ülkeler tarafından üretildiğini belirtti.
Türkiye'nin, üretimin gelişmekte olan ekonomilere doğru kaydığı süreçte önemli bir üs ve merkez olabileceğini dile getiren Işık, şunları kaydetti:
"Türkiye'yi diğer ülkelerden ayıran bir diğer önemli unsur da hükümetimizin üretim, yatırım ve istihdam konusunda taviz vermemesi oldu. Türkiye, bu güçlü makroekonomik zemin sayesinde üretimini, milli gelirini, ihracatını sürekli artıran bir ülke oldu. Bu başarıda, sanayi sektörü ve özellikle bu alanda faaliyet gösteren KOBİ'ler çok kritik bir rol oynadı, oynuyor ve bundan sonra da oynamaya devam edecek. İhracat rakamlarına, petrol, doğalgaz, hammadde veya tarım ürünleri satarak ulaşmıyoruz. Yaptığımız ihracat, yüzde 95'e varan bir oranda sanayi ürünlerinden oluşuyor. Sadece bu oran bile, sanayi sektörünün ülke ekonomisi açısından ne kadar kritik olduğunu göstermek için yeterlidir.
Türkiye'nin ihracatını 500 milyar dolara çıkarma hedefine ulaşırken sanayi sektörü yine lokomotif olacak. Bu hedef sanayi politikalarının ana eksenini oluşturuyor. 500 milyar dolar hedefine ulaşmak için sanayide gerçekleştirilmesi gereken yapısal dönüşümler var. Katma değer artışını sağlayacağımız alanların başında Ar-Ge, yenilik, tasarım, markalaşma gibi konular geliyor. Bizim sanayi sektörümüzün kuruluş ve gelişim aşaması, ağırlıklı olarak lisans alımı, fason üretim ve montaj üzerinden gerçekleşti. Son 12 yılda kamunun ve reel sektörün yaptığı çalışmalarla bu tabloda önemli bir değişim yaşandı, yaşanıyor. Artık Türkiye'de Ar-Ge, tasarım, markalaşma gibi konulara daha fazla kaynak ve zaman ayrıldığını görüyoruz. Ülkemizdeki Ar-Ge harcamaları 2012 yılında 13 milyar liranın üzerine çıktı. Çok daha önemlisi, bu harcamanın 5,9 milyar lirası özel sektör tarafından gerçekleştirildi. Toplam Ar-Ge harcamasının milli gelire oranı 2002'ye göre yaklaşık 2 kat arttı ve yüzde 1 seviyesine yaklaştı. Nominal artış ise yaklaşık 6 kat oldu. Yine, 2012 yılında Tam Zaman Eşdeğer Ar-Ge personeli sayısı 105 bine, araştırmacı sayısı ise 82 bine ulaştı. 2023 yılında, Ar-Ge yoğunluğunu yüzde 3'e, özel sektör Ar-Ge harcamasının milli gelir içindeki payını yüzde 2'ye, araştırmacı sayımızı 300 bine, özel sektör araştırmacı sayımızı ise 180 bine çıkarmayı hedefliyoruz."
2002 yılından sonra sanayi ürünlerinde düşük teknolojiden orta yüksek teknolojiye doğru geçiş yaşandığını dile getiren Işık, ihracat artışında sadece Afrika, Güney Amerika gibi yeni pazarlara yapılan açılımın değil, teknoloji seviyesinin yükselmesinin de ciddi bir payı olduğunu ifade etti.
Küresel pazarda rekabet
Bakanlık olarak, yerli üretim, teknolojik üretim ve temiz üretimi çok önemsediklerini anlatan Işık, küresel pazarlarda rekabetçi bir avantaj sağlayabilmek için, teknoloji, inovasyon, tasarım, lisans, markalaşma gibi alanlara daha fazla odaklanmak gerektiğini vurguladı.
Teknolojik üretim için, hem makine ve otomotiv gibi mevcut kurulu sektörlerde katma değeri artırmaya, hem de yazılım ve biyoteknoloji gibi yeni nesil sektörlerde ciddi çalışmalar yaptıklarını aktaran Işık, "Ar-Ge merkezi kurmak için gerekli Ar-Ge personeli sayısını 30'a indirdik. Bakanlığımızın belirleyeceği orta ve yüksek teknolojili ürünlere, kamu ihalelerinde yüzde 15 fiyat uygulamasını zorunlu hale getirdik. Yine yerli teknoloji firmaları için 'iş bitirme belgesi' yerine geçecek bir belgeyi, bundan sonra Bakanlık olarak biz vereceğiz" diye konuştu.
Türkiye'de gerçekleştirilen Ar-Ge, yenilik ve yazılım neticesinde ortaya çıkan buluşların kiralanmasından, devrinden ve seri üretiminden elde edilen kazancın yüzde 50'sinin Kurumlar Vergisi'nden istisna edileceğini belirten Işık, bakanlık bünyesinde etki değerlendirme daire başkanlığı kurmakta olduklarını, bu birimin bakanlığın ve bağlı kuruluşların sürdürdüğü destek programlarının verimliliğini ölçeceğini dile getirdi.
Bakan Işık, Türkiye'nin 2002'den itibaren ekonomik ve siyasi alanda güven ve istikrar ortamına kavuştuğunu, orta ve uzun vadeli stratejiler geliştirebilir hale geldiğini kaydederek, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin 2002 yılında en büyük kazanımı ne diye sorulsa benim cevabım şu olur; Artık orta ve uzun vadeli plan ve stratejiler geliştirebiliyoruz. Sanayi stratejimizin uzun dönemli vizyonunu ise orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya'nın üretim üssü olmak şeklinde belirledik. Strateji belgesinde, teknoloji, Ar-Ge, yenilikçilik, tasarım, markalaşma, kümelenme, bölgesel farklılıklar ve işletme ölçeği gibi alanlardaki sorunlara çözüm olabilecek eylemler belirledik. İşte bu belgeyle, sanayimizin yol haritasını ortaya koyduk ve bu yolda ilerlememizi sağlayacak araçları da belirledik. Geçen yılın sonunda, çok geniş bir katılımla, 3. Sanayi Şurası'nı düzenlemiştik. Şura'yı düzenleme nedenimiz, Türkiye'yi orta gelir tuzağından çıkaracak sanayi politikalarını oluşturmaktı."
Otomotiv, makine, demir-çelik, seramik, elektrik-elektronik sektörleriyle ilgili strateji belgelerini başarıyla uyguladıklarını dile getiren Fikri Işık, Türkiye İlaç Sektörü Strateji Belgesi'nin ise onay sürecinin devam ettiğini söyledi. - İstanbul
Son Dakika › Ekonomi › Akıllı İktisadi Planlama ve Sanayi Politikaları Konferansı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?