Başbakan Ahmet Davutoğlu, AİHM'in 1915 olayları kararına ilişkin, "Bu çok büyük bir kazanım ve bu konuda emeği geçen herkese teşekkürü bir borç biliyorum. Bunu derken, eski Dışişleri Bakanı olma vasfıyla da zikrediyorum, biz bu davayı sayın Perinçek'in davası olarak görmedik, devlet davası olarak gördük" dedi.
Davutoğlu, TRT 1'de ortak yayında canlı olarak yayınlanan "Başbakan ile Özel Yayın" programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinde olumlu bir atmosfer gördüğünü belirten Başbakan Davutoğlu, "Prensipte anlaşmıştık, Geri Kabul Anlaşması'yla schengen birlikte uygulanacaktı. Şimdi semeresini görüyoruz. Prensipte anlaşmış durumdayız, 2016'nın ilk yarısında temmuz ayı gibi tamamlanacak şekilde schengene geçiş ile geri kabul birlikte olacak. Fasıllarla ilgili de yeni bir açılım bekliyoruz, dördüncüsü de zirvelere Türkiye'nin daveti. Bunlarla da olumlu bir tavır görüyoruz. İnşallah bir krizden Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerine yeni ivme katacak olumlu bir atmosfere geçişi görüyorum" diye konuştu.
Türkiye ile AB arasındaki mülteci krizinin Türkiye olmadan çözülemeyeceğinin farkına varılması ve bunun iç ve dış siyasette olumlu bir hava oluşturabileceği yönündeki soru üzerine Davutoğlu şöyle konuştu:
"Bir kere krizler öğretici oluyor. AB'nin oluşum sürecine baktığınızda AB hep krizlerden sonra bir sıçrama yaptı. Yani bir kriz yaşadı, krizi çözerek bir başka düzleme geçti. Türkiye-Avrupa ilişkileri de bu krizler içinde bence o krizlerde birbirimize ihtiyaç hissettikçe karşılık olarak önemimizi fark edeceğiz ve daha iyi bir yere gelecek. Önümüzde Türkiye-AB ilişkileri bağlamında daha parlak bir gelecek bekliyorum. Çünkü bütün çevredeki gelişmeler Türkiye'nin AB açısından taşıdığı önemi, anlamı artırdı. Bir Avrupa önemli liderinin söylediği şu söz çarpıcıdır; 'Şu anda Türkiye'nin bize olan ihtiyacından daha çok bizim Türkiye'ye ihtiyacımız var.' Bunun fark edilmesi ilişkileri yeni bir çerçeveye oturtmak için önemli bir aşamadır. Trend yavaş yavaş bu anlamda ayrı bir paradigmaya ayrı bir zemine oturduğu zaman pozitif gündemli vizyon odaklı bir yeni dönemin işaretleri olarak bunu değerlendirebiliriz."
Davutoğlu, mülteci kriziyle ilgili, "İçeride Türkiye'deki kutuplaşma bağlamında değerlendirsek, ben AB rotasının ve Türkiye-AB ilişkilerinin bu rotada ilerlemesini Türkiye içindeki muhtemel kutuplaşmaları da azaltacağı kanaatindeyim. Ama samimiyetle herkes, Avrupa standartlarında bir demokrasiyi savunsun. Herkes samimiyetle AB'ye onurla başı dik girecek, güçlü bir Türkiye'yi savunsun. Bizi yıpratmak adına demokrasimizi yıpratanlar, bizi yıpratmak adına Türkiye'nin gücünü yıpratanlar, Avrupa vizyonundan bahsedemezler. Biz Türkiye-AB ilişkilerini de bu anlamda Türkiye'nin kazanımları ve demokratik gelişimi bağlamında elzem görüyoruz, önemli bir çıta olarak değerlendiriyoruz" diye konuştu.
-AİHM'in 1915 olaylarıyla ilgili kararı-
AİHM'in 1915 olaylarıyla ilgili kararı hakkındaki düşünceleri sorulan Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Bu çok büyük bir kazanım ve bu konuda emeği geçen herkese teşekkürü bir borç biliyorum. Bunu derken, eski Dışişleri Bakanı olma vasfıyla da zikrediyorum, biz bu davayı Sayın Perinçek'in davası olarak görmedik, devlet davası olarak gördük. Çünkü sonunda Sayın Perinçek'in kazanıp kazanmamasının ötesinde Türkiye'nin neleri kazanacağı ya da kaybedilmesi halinde Türkiye'nin neleri kaybedeceğini öngörerek, o zaman bizzat takip ettim, şimdi de Başbakan olarak da bizzat takip ettim ve şunu ifade edeyim; 3-4 ay önce bu kararın bu şekilde tecelli edeceği bilgisini de almıştık ve sabırla bu kararı bekliyorduk."
Başbakan Davutoğlu, Doğu Perinçek hakkında, "Soykırım iddialarını inkar" davasında AİHM'in verdiği kararla ilgili şöyle devam etti:
"Yoğun bir destek verdik, çünkü nihayetinde bu kararın bir Avrupalı yönü var, bir Türkiyeli yönü var. Avrupalı yönü şu; İsviçre'de özellikle soykırımı reddedenlerin yargılanması, yani reddetmenin yasaklanması ve Fransa'da benzer bir kararın alınmasından sonra biz bütün Avrupa mekanizmalarında şu temel görüşü ortaya koyduk; 'Bu, Avrupa'nın en temel ilkesi olan fikir özgürlüğüne aykırıdır. İsteyen Türkiye'de gelip her türlü fikri savunabilir. 'Soykırım var' derse karşısında biz de 'Soykırım yok' deriz. Ama 'Soykırım var' dedi diye kimseyi hapse atmıyoruz. Avrupa'da ise 'Soykırım yok' dedi, diye insanlar hapse atılıyorsa, Avrupa demokrasisinin çok geride kaldığının işaretidir. Bunu ısrarla savunduk ve Fransa'da önce Anayasa Mahkemesi'nden döndü bu, şimdi de İsviçre dönemin Dışişleri Bakanı, şimdi de Dışişleri Bakanı ile çok sert tartışmalarım oldu, sırf bu sebeple, iyi de bir entelektüeldir."
"Şimdi bu kararla aslında Avrupalı değerler kurtarılmış oldu, Avrupa'nın fikir özgürlüğüne dayalı değerleri" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Türkiye ile olan boyutu da şu; biz kendi tarihimizi dünyanın her yerinde savunuruz. Burada sayın Perinçek'in sol bir çizgiden gelmiş olması, bizlerin farklı bir çizgiden gelmiş olması hiç önemli değil önemli olan Türkiye'de birbirimize ihtilaf etsek dahi dünyada Türkiye'nin ve kendi onurumuzun savunulması söz konusu olduğunda ilkeli bir tutum takınılmasıdır. Onun için dışişlerimizin bütün bürokratları, hukukçuları bu konuda seferber olmuşlardı, ben bunu tarihi bir karar olarak görüyorum. Ümit ederim bir daha kimse bizim tarihimizi savunmamızı, onurumuzu, kimliğimizi savunmamızı en önemlisi de fikir özgürlüğünü savunmamızı yasaklayamaz. O açıdan önemli bir karardır, tarihi bir kazanımdır."
Çözüm Süreci'nin geleceğine ilişkin soru üzerine de Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Aslında 12 yıl içinde çözüm süreci dediğimiz sürecin, hayata geçirilmesinin kilometre taşlarını döşedik. 12 Eylül'den kalan ne kadar yasak varsa, 12 Eylül'de onuru kırılan ne kadar vatandaşımız varsa, 12 Eylül'de reddedilen ne kadar kimlik, tereddüt ve asimilasyona uğrayan kimlikler varsa hepsine iadeyi itibar ettik, verdik. Hepsiyle ilgili de Türkiye'de rahatlıkla savunulacak, rahatlıkla konuşulacak, bir ortam sağladık. Bu sadece Kürtlerle ilgili değil, gayrimüslimler ile ilgili, Alevi vatandaşlarımızla ilgili, Süryani vatandaşlarımızla, Roman vatandaşlarımızla ilgili yani kendisini dışlanmış hisseden, bu ülkeye aidiyet bağının zayıfladığını düşünen herkese, kendilerini ifade etme hakkı yanında onlarla kucak kucağa geldik, yürek yüreğe baktık ve her konularını konuştuk."
-Terörle mücadele-
Akil adamlar toplantısında, "Çözüm sürecinin iyi tarafı yerli ve milli olmasıdır" dediğini hatırlatan Başbakan Davutoğlu, "Çünkü biz kendi içimizden bunu ürettik, başkaları müdahil olmadan kendi derdimizi çözmeye çalıştık" yorumunu yaptı.
Davutoğlu, demokratik reformları yaparken birilerinin de bu reformlar üzerinden Türkiye'nin temel taşlarını sarsma yönüne gittiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Nedir temel taş? Kamu düzeni. Kamu düzeninin olmadığı yerde hiçbir şey olmaz, kamu düzeninin olmadığı yerde özgürlük olmaz, kamu düzeninin olmadığı yerde kimlik olmaz. Eğer 2013 Mayıs'ında düşündüğümüz şekliyle bütün gruplar silahlarını bırakıp çıksalardı. Bu şartlardan istifade ederek, bunları istismar ederek birileri mezarlık görüntüsü altında haraç toplama yerleri, silah depoları yapmaya kalkmasalardı, bambaşka bir noktada olurduk bugün. Bunu yaptıklarında, buna cevap vermek gerektiğinde de tereddüt etmedik. Pasif olarak yaptıklarında bir müddet Çözüm Süreci hayatiyetini kaybetmesin diye hep bir muhasebe yapıp tekrar onları o mantığa getirmeye çalıştık. Ama bunu aktif olarak yaptıklarında, yani terörü tekrar başlattıklarında yapacak bir şey kalmamıştı, biz de gerekli tavrı sergiledik; terörle mücadeleyi Çözüm Süreci'nin alternatifi değil, tamamlayıcı mütemmim cüzü olarak devreye soktuk. Eğer bu olmamış olsaydı, Çözüm Süreci eksenini kaybedecekti."
Davutoğlu, "Şimdi hani Sayın Cumhurbaşkanımızın 'Buzdolabında' dediği, o eksen kaybını engellemek için donduruldu gibi bir süreç anlaşılıyor ama değil, dondurulmadı bu kendi doğası içinde seyrediyor. 1 Kasım'da inşallah güçlü bir AK Parti iktidarı olduğunda, biz bu yoldaki kararlılığımızı göstereceğiz" dedi.
Yeni yaptırdıkları anketlerde Çözüm Süreci'ne ve terörle mücadeleye halkın desteğinin yüksek olduğunu kaydeden Başbakan Davutoğlu, "Biz Türkiye'de demokrasi üzerinden, insan hakları ve insan onuru üzerinden bir kardeşlik ihdası yolu olarak gördüğümüz bu süreci devam ettireceğiz. Ama kesinlikle herhangi bir gücün veya bir tarafın bundan istifadeyle Türkiye'de kamu düzenini yok etmesine de izin vermeyeceğiz. Bütün gücümüzle terörle mücadele edeceğiz. Bütün gücümüzle de demokrasiyi savunmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
-"Öğretmen atamalarına ilişkin bir beklenti oluştu"-
Davutoğlu, "Öğretmenlere bir müjdeniz var mı" sorusu üzerine, "Ben de bir öğretmenim. Geçmişim itibarıyla öğretmenlerimiz bizim geleceğimizi aydınlatacak nesillerin yetişmesi bağlamında en büyük güvencemiz, manevi saygı, hürmet bağlamında da en aziz topluluğumuzdur. Onlarla ilgili hiçbir şeyi ihmal etmedik" değerlendirmesinde bulundu.
Öğretmen atamalarına ilişkin bir beklentinin olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Geçen seneden kalan 10 binlik bir atamamız vardı, 37 bin atadık. 10 bini şubat ayında atayacağız. Önümüzdeki sene içinde ihdas edilen kadroların da yarısını şubat ayında atamayı düşünüyoruz. Bu herhalde 30 bin civarına doğru giden bir rakama ulaşır zamanla. Bu atamaları yapacağız. Ben prensip olarak, önüme atamalar geldiğinde şubat atamalarını geçen sene de yaptık ama biraz tereddütle karşıladı arkadaşlar. Çünkü şubat ayında atandığı zaman öğretmen yılın ortasında nasıl gidecek? Bugün Milli Eğitim Bakanımızla tekrar konuştuk."
Davutoğlu, "Beyannamemizde de var Öğretmen Akademisi kuruyoruz. Yani öğretmenleri tekrar meslek içi eğitimden geçireceğiz ve öğretmen kurmayları yetiştireceğiz tabiri caizse. Nasıl Harp Akademisi harp kurmayı yetiştirir. Polis Akademisi polisi, Öğretmen Akademisi ile de öğretmenlerimizi yenileyeceğiz, geliştireceğiz" dedi.
Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Şöyle bir şey yapacağız; şubat ayında atama olan öğretmenler yeni bir sistemle atandıkları yere gitmeyecekler. Bulundukları yer neresi ise orada bir okula gidecekler, çalışacaklar ya da staj görecekler. Bir dönemi öyle geçirecekler. Doğu'ya, Güneydoğu'ya atandı. Bir dönem evi neredeyse ya da bitirdiği okul neredeyse orada bir okula onu göndereceğiz. Atandıktan sonra bir dönem orada çalışacak. Orada bir öğretmenle birlikte hazırlık yapacak. Yazın da Öğretmen Akademisi oluştuktan sonra yazın da bir meslek içi eğitime tabi tutulacak. Dolayısıyla şubat ayında atandı, eylül ayına kadar geçen 7 ayı öğretmenlerimizin kendi kabiliyetlerini, formasyon üzerindeki gelişimlerini tamamlayacakları bir dönem olarak değerlendireceğiz. Şubat atamalarının dezavantajları da ortadan kalkmış olacak."
(Bitti)
Son Dakika › Güncel › Başbakan Davutoğlu Canlı Yayında - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?