Yakınlarının mezarlarını ziyaret edebilmek için suların çekilmesini bekliyorlar
BURSA'nın İnegöl ilçesindeki Hamzabey Mahallesi'nde, baraj suları altında kalan 3 mezarlıkta yakınlarına ait mezarlar bulunanlar, ziyaret için suların çekilmesini bekliyor.
Elektrik üretiminde kullanılan Boğazköy Barajı'nın yaklaşık 10 yıl önce faaliyete geçmesinin ardından, Hamzabey Mahallesi'nde 3 mezarlığın da bulunduğu araziler sular altında kaldı. Su seviyesinin düşmeye başlamasıyla mezarlar yeniden görünmeye başladı.Osmanlı'nın ilk şehidi Baykoca'nın türbesinin de yer aldığı Hamzabey Mahallesi'nin sakinleri, yakınlarına ait mezarlara gidip, dua edebilmek için suların tamamen çekilmesini bekliyor.
'400 YILLIK MEZARLIK'Kırsal Hamzabey Mahallesi Muhtarı Sadullah Arda, mahallenin geçmişinin 1200 yılına kadar uzandığını dile getirerek, "Yaklaşık 10 yıl önce barajımız faaliyete geçti. Suların yükselmesiyle birlikte üç mezarlığımız sular altında kaldı. Su seviyesi yükseldiğinde mezarlarımız sular altında kalıyor. Sular çekildiğinde ise ortaya çıkıyor. Sular çekilip mezarlar ortaya çıkınca mahalle sakinleri merhum akrabalarına dua ediyorlar. Buraya gelebilmek, dua edebilmek için suların çekilmesini bekliyoruz. Bu mezarlık 400 yıllık var. Tabi suyun çekilme zamanları belli olmuyor" diye konuştu.
Görüntü dökümü;-Muhtarın açıklaması -Dua etme görüntüleri-Sulardan detaylar-Su dışında kalan mezarlıklarHaber-Kamera: Yavuz YILMAZ/İNEGÖL,(Bursa),,
Haber Kodu : 200325033
==================
Fındıkta üreticiye iyi haber; baharda kar zirai dona dönüşmedi
ORDU'da etkili olan kar yağışı, hava sıcaklıklarının kısa sürede mevsim normallerine dönmesiyle birlikte, zirai dona yol açmadı. Muhtemel don riskinin Nisan ayı ortalarına kadar devam ettiği belirtilerek üreticilerin dikkatli ve tedbirli olmaları istendi.
Karadeniz Bölgesi'nde bahar aylarında yağan kar, her yıl olduğu gibi bu yıl da fındıkta zirai don endişesi oluşturdu. Ordu'da etkili olan 500 rakım üzerindeki bahçelere yağan kar, hava sıcaklığının kısa sürede normale dönmesiyle zirai dona dönüşmedi. Muhtemel don riskinin Nisan ayı ortalarına kadar devam ettiği belirtilerek üreticilerin dikkatli ve tedbirli olmaları istendi.
'KAR FAYDA GETİRECEK'Altınordu Ziraat Odası Başkanı Atakan Akça, zirai donun fındıkta rekolteyi olumsuz etkilediğini ve üreticilerin de her yıl bu nedenle tedirgin olduğunu belirterek, riskin henüz geçmediğini söyledi. Akça, "Çok şükür son yağan kar nedeniyle bölgemizde zirai don olayı yaşanmadı. Eğer soğuk eksi dereceleri göstermiş olsaydı risk olacaktı. Hatta yağan son kar fındığa da iyi geldi. Bölgemizde her yıl zirai don riski Nisan'ın 10'una kadar sürüyor. Kar yağışının etkisini yitirmesi ve hava sıcaklarının da yeniden mevsim normallerine ulaşması ile zirai don fındığı etkilemedi. Yağan kar ürünümüze de artı getirecek. Yağan kar toprağın sulanmasına, sonradan ulaşacak kuraklığa da fayda getirecektir. Zirai don riski bundan sonra vardır, inşallah temennimiz bu olayın gerçekleşmemesidir. Üreticilerimiz de rahat nefes aldı. Bu sezon inşallah mahsul iyi olur ve fındığımız da bu gibi etkenlerden olumsuz etkilenmezö dedi.
'HALİYLE HERKES TEDİRGİN OLUYOR'Fındık üreticisi Hüseyin Yazgan da zirai don olayının fındığı etkilemediğini belirterek, "Şu anda bahçede temizlik ve gübre atma zamanı. Biz de bahçeye gübre atıyoruz, dip temizliği yapıyoruz. Fındıktan başka bir gelirimiz yok. Zirai don olursa işimiz kötü, henüz son yağan karla beraber olmadı. İnşallah bundan sonra da olmaz. Son yıllarda Nisan ayında bile kar yağıyor, haliyle herkes tedirgin oluyor" diye konuştu.
'10-15 GÜN GEÇMESİ LAZIM'Her yıl 4 ton fındık ürettiğini belirten Hayrettin Ünlü ise, "Şu anda bahçede don riski olmadı. Ama yağan kardan sonra 10- 15 gün geçmesi lazım. Geçen dönemde Nisan ayında da kar yağdı. Eskiden zirai don oluyordu, kar yağmayınca zarar olmuyordu. Mevsim sıcakları nedeniyle yaprak büyüyor, bitki erken açıyor. Bahçelerde gübre atanlar var ama şu anda fındığın ne olacağı belli değil, tedirginlik sürüyor" dedi.
-Görüntü Dökümü-Altınordu Ziraat Odası Başkanı Atakan Akça ile röportaj -Fındık üreticileriyle röportaj-Fındık bahçesinden görüntü-Kar yağan bahçelerden görüntü-Fındık dallarında kar-Zirai dona karşı bahçelerde dumanlama çalışması Haber-Kamera: Nedim KOVAN-ORDU-DHA
Haber Kodu : 200325038==================
Yunanistan güvenlik güçlerinin yaraladığı 236 göçmenin tedavisi yapıldı EDİRNE'de, göçmenlerin Yunanistan'a geçmek için Pazarkule Sınır Kapısı'ndaki bekleyişleri 27'nci gününde devam ederken, Yunan güvenlik güçlerinin geçişleri engellemek için düzenlediği saldırılarda bugüne kadar 3 kişi yaşamını yitirdi, 236 göçmen de yaralandı. Edirne Sağlık Müdürü Ali Cengiz Kalkan, Yunan güvenlik güçlerinin çok acımasız davrandığını belirterek, "Halen hastanemizde tedavisi süren 7 yaralı mevcut olup müdahale sonrasında 236 yaralının bakımı yapıldı hastanemizde. Pazarkule'de kurulu sahra çadır hastanemizde 7 bin 800 hastaya bakıldı bugüne kadar. O atılan gazlar sonrası çadırlardaki göçmenler çocuklarını bulamıyorlar. O çocukları bulan sağlık görevlileri müdahale edip oksijen veriyorlar. Daha sonra aileleriyle eşleştirmeler yapıyoruz. O çocukların anne ve babalarını gördüklerindeki tablo çok duygusal oluyor" dedi.
Türkiye'nin sınırlarında 'serbest geçiş' uygulamasının ardından Avrupa ülkelerine gitmek isteyen göçmenler, Edirne'ye akın etti. Yunan güvenlik güçleri de göçmenlerin ülkelerine geçişlerini engellemek için Pazarkule Sınır Kapısı'nın karşısında bulunan Kastanies Sınır Kapısı'nı kapattı. Pazarkule'nin kapatılması üzerine 140 binin üzerinde göçmen Meriç Nehri üzerinden lastik botlarla Yunanistan'a geçerken, binlerce göçmenin Pazarkule Sınır Kapısı tampon bölge ve çevresinde bekleyişleri bugün 27'nci gününe girdi. Kurdukları çadırlarda kalan ve tüm ihtiyaçları devlet tarafından karşılanan göçmenler, kapıların açılacağı umuduyla bekleyişlerini sürdürüyor. Pazarkule çevresindeki göçmenlere, Yunan güven güçleri zaman zaman geçişlerini engellemek için gerçek mermi, gaz bombası, plastik mermi ve biber gazı ile müdahala ediyor. Bu zamana kadar yapılan saldırılar sırasında 3 göçmen vurularak öldürüldü, 236 göçmen yaralandı, yüzlercesi de atılan gazlardan olumsuz etkilendi. İl Sağlık Müdürü Ali Cengiz Kalkan, göçmen hareketlenmesinin başladığı andan bugüne kadar 9 bin 200 hastaya sağlık ekiplerinin müdahale ettiğini belirterek, şunları söyledi:
"Yunan kuvvetlerinin müdahalesi sonucu 236 yaralanma oldu, 3'ü ateşli silah yaralanmasıydı ve hayatlarını kaybetti. Halen hastanemizde tedavisi süren 7 yaralı mevcut olup müdahale sonrasında 236 yaralının bakımı yapıldı hastanemizde. Pazarkule'de kurulu sahra çadır hastanemizde 7 bin 800 hastaya bakıldı bugüne kadar. Ambulanslarımız ilk günden itibaren ilk basamak sağlık hizmetleri gibi çalışıyor. Aynı zamanda ikinci basamak sağlık hizmetleri gibi kullanıldı. Ambulansların içinde gözleri gazdan etkilenmiş çocuklara, annelere ve her türlü göçmene müdahale ve tedavi hizmeti yapıldı. O bölgede her türlü alan, göçmenlerin yerleşik olduğu alan sağlık hizmetlerinin tüm aşamasından geçen bir hizmet almakta. Aşılama hizmetleri yapmakta. 1584 çocuk bugüne kadar aşılandı. 44 hamile bayana tetanos aşısı uygulandı. Yine oradaki birinci basamak hizmetlerinde halk sağlığı uzmanlarımız ilgili branş uzmanlarımızca her türlü tedaviler yapıldı."
'GÖZÜNDEN YARALANDI'İl Sağlık Müdürü Kalkan, Yunan güvenlik güçlerinin çok acımasız davrandığına dikkat çekerek, "Gelişi güzel acımasızca atılan plastik mermiler sonrası yaralanmalara, hatta en son bir tanesi dün gerçekleşti, bir Suriyeli mülteci Vasıf Abrashi, sağ gözünden yaralandı. Orbita tavan kemiğinde ve nazal kemiğinde kırığı mevcut olan bu hasta tedavi altında" dedi.
SAĞLIK ÖNLEMLERİPazarkule çevresinde bekleyen göçmenlerin bulunduğu alanların ilaçlandığını ve sürekli temizlik çalışması yapıldığını ifade eden Kalkan, şunları söyledi: "Sahadaki insanlar sabah akşam termal kamera eşliğinde ateş kontrolüne maruz olmakta. Her türlü tedavisi, hekimlerimiz tarafından da gerçekleştirilmekte. Şunu da söylemeliyiz ki, olayların başladığı ilk günden bu yana zaman zaman hız keser gibi gözükse de, gerçekten insanlık onuruna yakışmayan müdahalelere bu masum ve savunmasız insanlar maruz bırakıldı Yunan kuvvetlerince. Çok sık göz yaşartıcı, ses bombaları atıldı ve gaz fişekleri atıldı. Sağlık ekiplerimiz gaz maskeleri takarak bu hastalara yardımcı oldular, güvenlik kuvvetlerimiz aynı şekilde gaz maskeleri takarak aynı alanın güvenliğini sağladılar. Sadece insanca bir yaşamın peşinde olan bu insanlara karşı bu kadar gaddarca yapılan muameleleri her zaman olduğu gibi insanlığın merhamet adası olan bu ülkenin değerli insanları, vatandaşları, milletimiz ve onların değerli evlatları olan sağlıkçılar olarak karşılamaya çalışıyoruz."
'GAZDAN ÇOCUKLARINI BULAMIYORLAR'Kalkan, Yunan güvenlik güçlerinin saldırılarında dramatik anların da yaşandığını belirterek, "O atılan gazlar sonrası çadırlardaki göçmenler çocuklarını bulamıyorlar. O çocukları bulan sağlık görevlileri ambulanslara getirip gözlerine müdahale edip oksijen veriyorlar. Daha sonra aileleri gelip onları eşleştirmeler yapıyoruz. O anda da o çocukların anne ve babalarını gördüklerindeki tablolar çok duygusal oluyor. Gerçekten de inanılmaz sahnelere tanıklık ediyor insanlık vicdanı Pazarkule'de. Sağlık Bakanlığı ilk günden beri, inanılmaz pro aktif adımlarla sürekli bizleri her açıdan hem bilgilendiriyor, her türlü ekipman desteğinde de bulunuyor. Bakanlığımızın tüm birimleri sahamızda aktif olarak bizlere destek veriyorlar. Burası diyebilirim ki paradoks bir şekilde en güvenli bölgelerden birisi. Çünkü günde 3 kez o bölgenin dezenfeksiyonu yapılıyor, sahada termal kameralarla ateş ölçümleri yapılıyor ve olayların başladığından beri neredeyse 24-25 gündür izole bir bölge. Bu sebeple o bölgede hem sanitasyon çalışmamız, hem birinci basamak hizmeti çalışmalarımız hem de aşılama çalışmalarımızla o bölgenin paradoks bir şekilde muhafaza altında olduğunu söylemek mümkün" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------------------------Meriç Nehri'ne inen göçmenler-Yunan askerlerinin gece müdahalesi-Çadır hastaneye gelen göçmenler-Sağlık personeli-İl Müdürü Kalkan ile röp.-Sağlık çadırı ve nehirdeki göçmenler-Yaralı göçmen-Kalkan ile röp.-Göçmenlerin muayenesi-Kalkan ile röp.-Çocukların muayenesi-Yunan askerin ateş etmesi-DetaylarHaber-Kamera: Ali Can ZERAY-Resul ORUÇOĞLU/EDİRNE,
Haber Kodu : 200325028
===========
Evden çıkamadı, ihtiyaçlarını polis getirdi
KARS'ın Kağızman ilçesinde koronavirüs salgını nedeniyle alınan önlemler kapsamında dışarı çıkamayan Kerem İlkan'ın (71) ihtiyaç listesi polisler tarafından karşılandı.
Koronavirüs salgınına karşı 65 yaş ve üzeri ile kronik rahatsızlığı bulunan vatandaşların sokağa çıkması yasaklandı. Bu kararla birlikte, ihtiyaçlarını giderecek yakınları olmayanların yardımına polisler yetişti. Sokağa çıkamadığı için Kağızman İlçe Emniyet Müdürlüğü'nü arayarak yardım isteyen Kerem İlkan'ın taleplerini tek tek not eden polis ekipleri, alışverişi tamamladıktan sonra ilçe merkezine 2 kilometre uzaklıktaki evine gitti. Polisler, evin önünde Kerem İlkan tarafından karşılandı. Polis ekipleri, Kerem Dede'nin istediği ekmek, süt, yoğurt, yumurta, çay ve şeker gibi ihtiyaçlarını kendisine teslim etti. 41 lira tutan yiyeceklerin ücretini ödeyen Kerem İlkan'a polis memuru, "Paranız yoksa, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı aracılığıyla karşılanabilir" dedi.
Polislerin yaptığı hizmetle çok duygulanan ve teşekkür edem İlkan, "Param var, Allah devletimizden razı olsun. Çocuklarım İstanbul'da yaşıyor. Biz hanımla birlikte yalnız yaşıyoruz. Polis evlatlarım hemen yardımımıza koştu. Allah devletimize zeval vermesin" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-Polis araçlarından detay -Polis ekiplerinin yaşlılara aldığı malzemeleri götürmesi-Polisle vatandaşın arasındaki diyalogHaber-Kamera: İhami TURAN/ KAĞIZMAN (Kars),/DHA
Haber Kodu : 200325020
====================
Koronavirüs türküsüne eşek üzerinde klip çeken ozan zorlandı KARS'ta korona adlı türküsüne klip çekmek isteyen Kültür Bakanlığı'na bağlı halk ozanı Arif Gülcani, üzerinde bulunduğu eşeğin hareket etmesiyle zor anlar yaşadı. Gülcani, klibini eşek sırtında ancak birkaç deneme sonrası tamamlayabildi.
Kültür Bakanlığına bağlı halk ozanı Arif Gülcani, koronavirüse dikkat çekmek için doğup büyüdüğü köyünde eşek sırtında klip çekmek istedi. Çekimleri defalarca yapılan klip çalışmalarında eşeğin üstünde durmak çok da kolay olmadı. Hem saz çalıp, hem de 'korona' türküsünü seslendiren Arif Gülcani, eşeğin hareket etmesiyle düşme tehlikesi de geçirdi. Zaman zaman eşek, Arif Gülcani'yi farklı yöne götürünce ortaya da ilginç görüntüler çıktı. Arif Gülcani, eşekten düşme anında ise 'Durdurun bu eşeği' diyerek sazını çekim görevlilerine güçlükle verebildi.
Koronavirüs salgınına dikkat çekmek ve evde sıkılan vatandaşlara moral vermek için böyle aktivite gerçekleştirdiğini belirten Aşık Arif Gülcani, "Allah Türkiye'mize zarar vermesin. İçinde bulunduğumuz bu koronavirüsten bir an önce kurtulmayı rabbimizden diliyorum. Biz de halk ozanları olarak köyümüzde güzel bir klip çekelim dedik. Klipte eşeğim 'Mıstık'la beraber bu virüse dikkat çekmek istedik. Umarım bir mesaj verebilmişizdir" dedi.
Arif Gülcani, koronavirüs salgını için hazırladığı dörtlüğünde şu dizelere yer verdi: "Geziyorum diyar diyar/ Olmaz olsun bu korona/ Nasıl olayım bak diyor/ Olmaz olsun bu korona./ Bu korona bu korona/ Gözün kör olsun korona./ İçimizde acımız var/ Ayrı ayrı yolcumuz var/ Geri gelen hacımız var/ Olmaz olsun bu korona./ Ah korona vah korona/ Gözün kör olsun korona./ Saracağım bak döşeği/ Durduramıyorum eşeği/ Kıracağım bak meşeği/ Olmaz olsun bu korona./ Bu korona bu korona/ Gözün kör olsun korona./ Atıyorum burada nara/ Nerem var ki gidem nere/ Doktor bulmadı bak çare/ Olmaz olsun bu korona./ Bu korona bu korona/ Gözün kör olsun korona./ Gülcaniyim ağlıyorum/ Kollarımı bağlıyorum/ Derde derman arıyorum/ Olmaz olsun bu korona./ Bu korona bu korona/ Gözün kör olsun korona./ Eşeğim durmaz gidiyor/ Bilmem nere götürüyor/ Nasıl öylece kaçıyor/ Olmaz olsun bu korona./Bu korona bu korona/Gözün kör olsun korona."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: Aşığın eşeğe binmesi ve klip çalışmalarıSaz çalması, eşeğin kaçmasıDetaylarHalk ozanı Arif Gülcani'nin konuşması
Haber-Kamera: Bedir ALTUNOK/ KARS,
Haber Kodu : 200325031
====================
Kilosu 120 lira olan kuzugöbeği, bağışıklık sistemi için birebir
MUĞLA'nın Dalaman, Köyceğiz, Menteşe ve Ortaca İlçeleri'nde, kuzugöbeği mantarı toplama mevsimi başlarken, kilosu 120 ile 150 lira arasında alıcı buluyor. Pazarcı esnafı, koronavirüs vakalarının görülmesi sonrası salgına karşı bağışıklık sistemini güçlendirmek isteyenlere kuzugöbeği mantarı tüketin çağrısında bulundu.
Çin tıbbında şifa kaynağı bitkiler arasında yer alan, bağırsak ve mide hastalıklarını tedavi amaçlı kullanılan kuzugöbeği mantarı, Dalaman, Köyceğiz, Menteşe ve Ortaca'da yaşayanlar için gelir kaynağı oldu. Genellikle mart ayındaki yağmurlarla çam, meşe, gürgen, dişbudak, elma ve ceviz ağaçlarının dibinde yetişen kuzugöbeğini toplayanlar, kilosunu 120 ile 150 liradan satıyor. Bazı kişiler ise geçen yıllarda kurusunun 700- 800 TL'den alıcı bulması nedeniyle hemen satmayıp, kurutmayı tercih ediyor.
Menteşe Halk Pazarı'ndaki tezgahta kuzugöbeği mantarı satışı yapan evli ve 3 çocuk annesi Dilber Ay, "Ev ekonomisine katkım olsun diye dağlarda topladığım kuzu göbeği mantarlarını pazarda satıyorum. Kilosu pahalı olduğu için vatandaşlarımız gramla alıyor. Hava rüzgarlığı olduğu için dağda göbek bulmakta zorluk çekiyoruz. İlaç sanayisinde antibiyotik yapımında kullanıldığını biliyoruz. Pişirilmesi için ilk olarak ortadan ikiye ayırdıktan sonra ılık suyla yıkanması gerekiyor. Soğanla kavurduktan sonra isteğe bağlık olarak üzerine 1 ya da 2 yumurta kırılabilir. Maddi durumu iyi olanlar sabah kahvaltısında sağlıklı yaşam için kuzugöbeği mantarı tüketiyor. Koronavirüs salgını nedeniyle kuzugöbeği mantarı tüketilmesini tavsiye ediyorum. Doğal antibiyotik olduğu için bağışıklık sistemini güçlendiriyor" dedi.
KUZUGÖBEĞİ'Morchella' cinsine ait olan kuzugöbeği mantarı ortalama 5- 15 santimetre boyunda ve kremden koyu kahverengiye kadar değişen renklere sahiptir. Bal peteğini andıran şapkasıyla kolayca diğer mantar türlerinden ayırt edilebilen kuzugöbeği mantarının üremesini sağlayan sporları, 'askus' adı verilen kese içinde bulunuyor. Bu keseden atılan sporlar uygun sıcaklık ve nemde toprakta çimlenerek, mantarı meydana getiriyor. Kuzu göbeği mantarının dünyada yaklaşık 30 türü biliniyor. Uzmanlar, kuzugöbeği mantarının 'gyromitra esculenta' (sahte kuzu göbeği) gibi zehirli türlerle karıştırılma riski olduğundan dikkatli olunması, çeşitli alerjik reaksiyonlara neden olacağından çiğ olarak yenmemesi konusunda uyarıyor.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: Tezgahtaki kuzu göbeği mantarlarından görüntüKuzu göbeği mantarı satan Dilber Ay'dan görüntüVatandaşların kuzu göbeği mantarı fiyatını sormasıPazarcı Dilber Ay ile röp.
Haber - kamera: Cavit AKGÜN/ MUĞLA,
Haber Kodu : 200325030
=========
Isparta'nın halı ve kilim müzesi
TÜRKİYE'de halı ve kilim denince akla gelen Isparta'da halı, kilim ve etnografik ürünler, Prof. Dr. Turan Yazgan Etnografya Müzesi'nde sergileniyor. Müzede yaklaşık 3 bin 500 ürün bulunuyor.
Türkiye'nin gülüyle ünlü şehri Isparta, Türkiye'nin en önemli etnografya müzelerinden birine de ev sahipliği yapıyor. Gökçay Kavşağı'nda bulunan müze, yaklaşık 3200 metrekare kapalı alana sahip olmasının yanı sıra, 10 katlı olması ve sergileme salonlarıyla dikkati çekiyor. Müzede, dünyanın en büyük 3 adet Isparta Gülü'nü içeren kompozisyon bulunuyor. Müzeyi yılda yaklaşık 90 bin kişi ziyaret ediyor.
Isparta Belediyesi Kültür Danışmanı Fevzi Özdemir, Isparta halısının yün ipliklerle dokunduğunu söyleyerek, kök boya kullanılmadığını vurguladı. Özdemir, şöyle konuştu:
"Tabii ki genelde bazı yörelerimizde kök boya kullanılmıştır. Isparta halımızda kök boya kullanılmamıştır. Isparta halımızda krom dediğimiz boya kullanılmıştır. Krom boyanın en büyük özelliği yün olmayan hiçbir ipte tutmaz. Yani Isparta halısının yüzde 100 yün olduğunun ispatı krom boyasıdır" dedi.
Müzede 'Dünü unutma, bugünü daha iyi anlarsın' sözünden yola çıkarak etnografik ürünleri de sergilediklerini aktaran Fevzi Özdemir, "Çocuklarımıza, 7'den 70'e herkese Isparta'nın eskiden beri nelerle uğraştığını, neler yapabildiğini burada gösteriyoruz. Etnografik ürünlerimiz müzemizde oldukça yoğun" diye konuştu.
Müzede sergilenen 1500'ün üzerinde, depoda ise 2 binin üzerinde kilim olduğunu söyleyen Özdemir, "Ayrıca yaklaşık 200 halı sergileniyor. Müzemiz 10 katlı. Ziyaretçilerimize asansörle Isparta manzarasını izlettikten sonra bütün katlarımızda hem etnografyalarımızı hem halılarımızı izleme imkanı sunuyoruz. Müzemizde Isparta halısının yanı sıra diğer bölgelerimizde dokunan halılarımız da mevcut" dedi.
ISPARTA HALISININ ÖZELLİKLERİÖzdemir, Isparta halısının özelliklerini ise şöyle anlattı: "26x33 desimetrekare düğüm sıklığına sahip çözgü ve atkıları olan, farklı desenler içeren bir halıdır. Isparta halısının desenleri yöresel özellik taşımıyor. Avrupa, Selçuklu, Osmanlı, İran, Çin desenleri gibi desenlerden oluşuyor. 1950'li yıllardan sonra iç piyasada tüketilmek üzere Isparta ilimize özgü gülistan, naklemeli, üzümlü, saatli, hançerli yöresel desenler dokunmuştur."Prof. Dr. Turan Yazgan Etnografya Müzesi'ni kışın ayda ortalama 5 bin kişi ziyaret ederken, bu sayı yaz aylarında 20 bini buluyor.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------Etnografya müzesi girişten görüntüsüMüzeden tüm detaylarFevzi Özdemir röportajı
HABER - KAMERA: Ali ÇEVİKBAŞ/ISPARTA,
Haber Kodu : 200325015
==========
Önce sağlık' diyerek, düğünlerini ertelediler
DENİZLİ'de yaşayan Cennet Adak (34) ve Hakan Ethem Demirhan (38), koronavirüs salgını nedeniyle yakın çevrelerini riske atmak istemedikleri için 22 Mart'ta yapacakları düğünü iptal etme kararı aldı. Bu kararı İçişleri Bakanlığı'nın aldığı önlem öncesi aldıklarını belirten çift, sağlığın daha önemli olduğunu, üzgün olmadıklarını söyledi.
Denizli'de Pamukkale Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'nde hekim yardımcısı olarak çalışan Cennet Adak ve elektrik elektronik mühendisi Hakan Ethem Demirhan, 2 yıl önce tanıştı. Arkadaşlıkları kısa sürede aşka dönüştü. Çift, 4 ay önce evlenme kararı aldı. Dünya evine girmeye hazırlanan Adak ve Demirhan düğün salonu tutup davetiyelerini bastırdı.
Yakınlarını yapacakları düğüne davet eden çift, koronavirüs salgınının artması nedeniyle 16 Mart Pazartesi günü görüşüp düğünlerini iptal etmeye karar verdi. Düğünlerinde bir araya gelen misafirlerinin salgın hastalığa yakalanmamasını isteyen Çift, düğün salonu yetkilileriyle iletişim kurarak, tarihi 2 ay sonraya erteledi. Adak ve Demirhan çiftinin bu kararının ardından, İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan 'koronavirüs tedbirleri' konulu ek genelgeyle düğün salonlarının da geçici süreyle faaliyetlerinin durdurulduğu açıklandı.
'İNSANLARI RİSKE ATMAK İSTEMEDİK'Cennet Adak, düğün salonlarının kapatılması kararından önce düğünlerini ertelemeye karar verdiklerini belirtti. Koranavirüs nedeniyle herkesin risk altında olduğunu belirten Adak, "22 Mart Pazar günü düğünümüz olacaktı. Ancak koronavirüs salgını nedeniyle ile aile büyüklerimiz ve yakınlarımız tehlike altındaydı. Biz de nişanlımla düğün salonuna gidip erteleme için görüşme yaptık. Daha sonra aile büyüklerimizle de görüştük. Sevdiklerimizi riske atmak istemediğimiz için düğünümüzü ertelemek istedik. Bu durum nedeniyle mutsuz değiliz. Düğün yapsak, yakınlarımız, sevenlerimiz kendilerini katılmak mecburiyetini hissedecekti. Bence en doğru olan şeyi yaptık. Düğünleri iptal olan diğer çiftler de üzülmesin. Herkes 'Üzüldün mü' diye sordu ancak ben üzülmedim. Hayatlarımızda bir şey değişmeyecek. Sadece 2 ay sonra evlenmiş olacağız o kadar" dedi.
'ÜZGÜN DEĞİLİZ'Hakan Ethem Demirhan da düğünlerinin ertelenmesi nedeniyle üzgün olmadığını vurgulayıp, "Erteleme kararını nişanlımla birlikte aldık. Koronavirüs tehdidi vardı. Salgın ortamında insanları bir araya getirip virüsün kolay bulaşmasını sağlamayalım istedik. Yakınlarımızın bizim düğünümüzde virüse yakalanmasının, başlarına bir şey gelmesinin vebali çok ağır olurdu. Biz iki ayda bir şey kaybetmeyiz ama sevdiğimiz insanları kaybedebilirdik. O yüzden bu kararı daha önceden almıştık" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜCennet Adak ve Hakan Ethem Demirhan'ın el ele yürümesiÇiftin bankta oturup sohbet etmesiÇiftin cep telefonundan düğün davetiyesine bakmasıCennet Adak ile röp.Hakan Ethem Demirhan ile röp.
Haber-Kamera: Deniz TOKAT/ DENİZLİ,
Haber Kodu : 200325019
==========
İzmir'de semt pazarlarına koronavirüs etkisi
KORONAVİRÜS nedeniyle ülke genelinde salgının etkilerini azaltmak için önlemler alınırken, semt pazarlarında da müşteriler ve pazarcılar kendilerince önlem almaya çalışıyor. Evde kalınması yönünde çağrılar devam ederken, İzmir'de pazarların kalabalık olması ise dikkat çekiyor.
Çin'de ortaya çıkan ve ölümlere neden olan koronavirüs salgını, Türkiye'yi de tehdit ediyor. Ülke genelinde vatandaşların virüsten etkilenmemesi için birçok önlem alınıyor. Ancak önlemlere rağmen vatandaşlar günlük yaşamlarını da sürdürmeye çalışıyor. İzmir'de kurulan semt pazarlarında alışveriş yapanlardan kimisi hiçbir önlem almazken, kendisini maske, eldiven ve kolonya ile virüsten korumaya çalışanlar da vardı.
Maske ve eldiven takarak alışverişe çıkan Pınar Kolo, "Elimizden geldiğince kendimizi korumak için önlemler alıyoruz. Ne kadar etkili olur bilmiyorum, ama önlem alıyoruz. Dikkat etmeye çalışıyorum. Eve gittiğimde de üzerimdeki kıyafetleri çıkartıp makinaya atacağım. Duş alacağım. Çünkü çocuğum var. Onun sağlığı önemli. Dikkat etmeye gayret ediyorum. Aslında pazara gelmek istemedim. Markete gideyim diye düşündüm. Ama aynı durum orda da var. Bunları almak zorundayız" dedi.Eşi ve oğlu ile alışverişe çıkan, salgından korunmak için maske takan Mustafa Akın ise şunları söyledi: "Maskemizi takıyoruz, eve gittiğimizde üstümüzü değiştiriyoruz ve yıkıyoruz. Otobüse her bindiğimizde de cebimizdeki kolonya ile ellerimizi temizlemeye çalışıyoruz. Pazar alışverişi yapıyoruz ama tedirginiz. Pazardan çıktıktan sonra kolonya ile ellerimizi yıkayacağız."
'BU İŞİN ARTIK ŞAKASI YOK'Pazar alışverişine çıkan Halime Çolakoğlu ise "Günlük hayatımıza devam ederken yapılması gerekenleri yapıyoruz. Hem evimizde hem de dışarıda çeşitli önlemler alıyoruz. Mecburen dışarı çıkıyoruz ama yapabileceğimiz bir şey yok. Eve gittiğimde hemen üstümü değiştiriyorum. Ellerimi, yüzümü yıkıyorum. Önlem almayan insanlar var. Onların da kendi sağlıklarının yanı sıra çevredeki insanların sağlığı için önlem almalarını istiyoruz. Bu işin artık şakası yok" diye konuştu.
C VİTAMİNİ TAŞIYAN MEYVELERE İLGİ ARTTIPazarcı esnafı da, virüsten korunmak için eldiven ve maske taktı. Garip Yüksel isimli esnaf, "Önlem almak zorundayız. Parayla çok fazla temas ediyoruz ama ne yapalım işimiz bu. Elimizi mümkün olduğunda dezenfekte etmeye çalışıyoruz. Eldivensiz iş yapmıyoruz. Ellerimizi, yüzümüzü yıkıyoruz" diye konuştu. Salgının ortaya çıkmasının ardından özellikle C vitamini taşıyan meyvelerin satışların artış olduğunu anlatan esnaf Halit Akgün de ise "Salgın artık dünyanın yanı sıra ülkemizi de etkiliyor. Biz de C vitamini deposu olan kivinin tüketilmesini öneriyoruz. Salgından sonra portakal, mandalina, kivi gibi ürünlerin satışları arttı. Bu ürünlere ciddi bir talep var" dedi. Pazardaki bazı tezgahlarda da ilginç görüntüler vardı.
'KORONASAVAR' TÜRK ATOMU SATIŞTA'Esnaftan bazıları kivilerin üzerine, "Korona savar Türk atomu" notu düşerek meyvelerini satışa sunarken, bazıları portakalın fiyat etiketinin yanına, "Korona ilacı" diye yazdı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜPazardan görüntüPazarcılardan ve tüketicilerden görüntüVatandaşların aldığı önlemlerden görüntüTezgahlardan görüntüVatandaşlar ve pazarcılarla röportajGenel ve detay görüntü
Haber: Umut KARAKOYUN-Kamera: Ahmet Turhan ALTAY/ İZMİR,
Haber Kodu : 200325017
============
Koronavirüs, uluslararası taşımacılığı da etkiledi TÜM dünyada etkili olan koronavirüs salgını uluslararası taşımacılık sektörünü de olumsuz etkiliyor. Son dönemde çok zorlu bir süreç geçirdiklerini belirten lojistik firması sahibi Mustafa İmrak, "Bu dönemde sağlık çalışanları ulvi bir görev yapıyor. Dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetini veriyorlar. Aslında bakarsak, taşımacılık sektörünün de bu tür bir ulvi görevi var. Biz ihtiyaç duyulan gerek sağlık, gerekse gıda gibi ürünleri bu zor günlerde zorluklara rağmen yetiştirmeye çalışıyoruz" dedi.
Çin'de ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan koronavirüs salgını nedeniyle birçok ülke çeşitli önlemler aldı, sınır kapılarını kapattı. Bu durum, uluslararası çalışan firmaların iş yapmalarını zorlaştırdı. Bundan en fazla etkilenen sektörlerden biri de uluslararası taşımacılık oldu.
Ege Girişimci Sanayici ve Yatırımcı İş İnsanları Derneği (EGSİYAD) Genel Sekreteri ve lojistik firması sahibi Mustafa İmrak, son dönemde virüs nedeniyle çok zorlu bir süreç geçirdiklerini belirtti. İmrak, sağlık çalışanlarının ulvi bir görev yaptığını söyleyerek, "Dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetini veriyorlar. Aslında bakarsak, taşımacılık sektörünün de bu tür bir ulvi görevi var. Biz ihtiyaç duyulan gerek sağlık gerekse gıda gibi ürünleri bu zor günlerde zorluklara rağmen yetiştirmeye çalışıyoruz. Hem kendi ülkemizde hem yurt dışında ihtiyaç sahibi yerlere bu ürünleri ulaştırmaya çalışıyoruz. Bu nedenle bugünlerde sağlıkçılarımızı nasıl alkışlıyorsak, lojistikçilerimizi de alkışlamamız gerek" dedi.
'ŞOFÖR YA DA ÇEKİCİ DEĞİŞTİRİYORUZ'Sektörün yaşadığı son dönemdeki zorlu süreci anlatan İmrak şunları söyledi: "Lojistik sektörü olarak zorlu bir süreç yaşıyoruz. Sefer sayımız düştü. Araçlarımızın birçoğu TIR parklarında duruyor. Kısıtlı imkanlara rağmen ihraç ürünlerini yetiştirmeye çalışıyoruz. Türkiye için can damarı olan Kapıkule ve Habur çok önemli. Buraları bizim ihracat kapılarımız. Bu noktalardaki akış, işimizi zorlaştırıyor. Mesela Habur'a gidince tampon bölgede şoför ya da çekici değişikliğiyle yükü gideceği adrese ulaştırıyoruz" dedi.
Aldıkları önlemlerden bahseden İmrak, "Araç içi dezenfektelerimizi yapıyoruz. Şoförlerimizin sağlık kontrolleri ve onlar için gereken tüm önlemleri alıyoruz. Şu anda sınır kapılarında devletimiz, birçok noktada önlemlerini almış durumda. Özellikle sahra hastanelerinin kurulması çok olumlu, bu sayede şoförlerin kontrollerini devletimiz yapıyor. Bizde gerekli dezenfekte işlemlerinin yapıyoruz."
ŞOFÖRLER YAŞADIKLARINI ANLATTIYurt içi ve yurt dışına çeşitli ürün taşıyan lojistik sektörünün önemli parçası olan TIR şoförleri, yaşadıklarını DHA'ya anlattı.Evli ve 3 çocuk babası Mahir Tuncay (58), virüsten korunmak için eldiven ve maske takıp dezenfektan ürünler kullandığını belirterek, "Irak sınırına geçince, yükü burada iki ülkenin tampon olarak kullandığı alanda teslim ediyoruz. Dorseyi ya da çekiciyi vererek geri dönüyoruz. Biz o ülkeye girmiyoruz" dedi.Evli ve 2 çocuk babası Osman Uz (57) ise, "Avrupa'dan gelen yüklü TIR, gemiyle Mersin'de gemiden indiriliyor. Ben oradan alıp Irak sınırına götürdüm ürünü. Devlet orada bizi bırakmadı. Tampon bölgede bekledim. Irak'tan şoför geldi, yükü teslim aldı. Aracımızda şirketimiz kolonya, dezenfektan ve maske koydu. Biz de virüsten korunmak için kullanıyoruz" dedi.Evli ve 4 çocuk babası Necmettin Doğan (42) da, yurt dışına çıktıkları zaman erzak sorunu da yaşadıklarını belirtip, "Kendi erzakımızı ülkemizden alıp, yanımızda götürüyoruz. Dışarıdayken ise ekmek gibi ürünler alıyoruz. Şu an yurt dışında arkadaşlarım var. Topluma karışmadıklarını, mesafeli durduklarını, araçlarından çıkmadıklarını söylediler" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: Anons.Lojistik firması sahibi Mustafa İmrak röportajMahir Tuncay röportajOsman Uz röportajNecmettin Doğan röportajGenel ve Detay görüntü
Haber: Kadir ÖZEN- Kamera: Tekin GÜRBULAK/ İZMİR,
Haber Kodu : 200325018
============
Halde domatesin fiyatı düştü, limonun fiyatı arttı
ADANA'da Vedat Dalokay Hal Kompleksi'nde geçen yıl aynı dönemde 8- 10 TL'ye satılan salkım domates türleri, koronavirüs salgını nedeniyle ihracattaki aksaklıklar yüzünden iç piyasaya sürülünce 1,50 TL'ye kadar düştü. İçerdiği C vitamini nedeniyle son günlerde vatandaşların rağbet gösterdiği dikenli limon fiyatları da 4 TL'den 5,5 TL'ye yükseldi.
Koronavirüs salgını nedeniyle ihracatta sıkıntılar yaşanınca pek çok sebze ve meyve çok daha ucuz fiyatla iç piyasaya sürüldü. Ancak, virüs salgını nedeniyle vatandaşların stok yapmaya çalışması fiyatlarda dalgalanmalara neden oldu. Adana Kabzımallar Esnaf Odası Başkanı Ali Batman, vatandaşların panik yapmasına gerek olmadığına vurgu yaparak, herkese yetecek kadar ürünün bulunduğunu kaydetti.
Batman, fiyatların daha da aşağı düşeceğini belirterek şunları söyledi: "Panik nedeniyle geçen hafta 1 TL olan soğanın fiyatı 2,50 TL'ye yükseldi. Patates 1.30'dan 2,50 TL'ye çıktı ama piyasa şiştiği için bu rakamlar düşecek. Öte yandan, ihracattaki sorunlar nedeniyle domates fiyatlarının düşmesi tüketiciyi sevindirdi. Burada belediyelere büyük görev düşüyor. Pazarlar ve marketler denetlenmeli. Şu an Demre'den gelen en kaliteli salkım domates 1,50- 1,80 TL'ye satılıyor. Normal domates ise 1 TL- 1,40 TL arası. Geçen sene bu zamanları baz alırsak fiyatlar 3 kat düştü. Kapya biber de 4- 4,50 TL'ye satılıyor halimizde, ama semt pazarında ev alışverişi yaptığımda 14 TL'ye aldım."
'7 TL'YE YÜKSELMESİNİ BEKLİYORUZ'Adana Kabzımallar Esnaf Odası 2'nci Başkanı Mahsun Doğan ise limon fiyatlarına ilişkin şöyle konuştu: "Virüs nedeniyle limona vatandaşların aşırı talebi var. C vitamini barındırdığı için virüse karşı korunmak amacıyla tüketiyorlar. Eskiden 4 TL olan fiyatı şimdi 5- 5,5 TL'ye yükseldi. Komisyoncunun nakliyesiyle birlikte 50 kuruş karı var. Böyle giderse fiyatların 1- 2 TL daha artacağını ve 7 TL'ye ulaşacağını bekliyoruz."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -----------------Başkanı Ali Batman ile röp 2'nci Başkan Mahsun Doğan ile röpPazardan genel ve detaylar
Haber-Kamera: Nuri PİR-Eser PAZARBAŞI/ADANA,
Haber Kodu : 200325025
=============
Polisten koronavirüs dolandırıcılarına karşı broşürlü uyarı
ADANA İl Emniyet Müdürlüğü, kendilerini Sağlık Bakanlığı görevlisi olarak tanıtıp, 'koronavirüs testi uygulayacağız, virüs aşısı çıktı' diyerek dolandırıcılık ve hırsızlık yapan kişilere karşı vatandaşları uyardı.
İl Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Toplum Destekli Polislik Şube Müdürlüğü ve Yankesicilik ve Dolandırıcılık Büro Amirliği ekipleri, kent genelinde vatandaşlara dolandırıcılık olaylarına karşı hazırladığı broşürleri dağıttı. Polis bu kişilerin girdikleri evlerden hırsızlık yaptığını anlattı. Broşür dağıtımı sırasında ekiplerin, maske ve eldiven takarak sosyal mesafelerini korudukları görüldü. Ayrıca uygulama sırasında sokakta dolaşan 72 yaşındaki bir vatandaş, dışarı çıkmaması konusunda uyarıldıktan sonra evine bırakıldı.
'BU KİŞİLERE İNANMAYIN'Özellikle dolandırıcılık konusunda dikkatli olunması gerektiğini belirten polisler, şu uyarılarda bulundu: "Kötü niyetli kişiler evlere gelerek 'koronavirüs aşısı çıktı veya size virüs testi yapıyoruz' diyerek sizden para alıyor. Kendilerini sağlık görevlisi tanıtıp, vatandaşlara 'korona testi yapıyoruz' diyerek dolandıran kişilere inanmayın. Hiçbir kamu görevlisi vatandaştan para almaz. Bu dolandırıcılara karşı dikkatli olun. Sağlığa zararlı ürünleri sizlere satarak para talep ediyor. Bu kişilere kesinlikle inanmayın."Dağıtılan broşürü alan vatandaşlar teşekkür ederek, polislerin yaptığı çalışmanın kendilerini mutlu ettiğini söyledi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -----------------Polis ekibinin elinde broşürler ile görüntüsüVatandaşlarla konuşarak uyarmasıBroşür vermesiVatandaşlarla röp.Bir yaşlının sokakta görüntüsüPolis müdürünün yaşlı vatandaşı uyarmasıYaşlı vatandaşın konuşmasıBir polisin eşliğinde evine götürülmesiPolis müdürü ile röp.
Haber-Kamera: Çağlar ÖZTÜRK/ ADANA,
Haber Kodu : 200325023
===============
Koronavirüs korkusuyla hayvanları sokaklara terk ediyorlar KORONAVİRÜSÜN hayvanlardan insanlara bulaştığı şeklindeki kulaktan dolma bilgiler nedeniyle evcil hayvanlar, sokaklara terk edilmeye başlandı. Eskişehir Hayvanları Koruma Yaşam Haklarını Savunma Derneği Başkanı Nesrin Çiçek, koronavirüsün hayvanlardan insanlara bulaşmadığını belirterek, "Özellikle aşıları düzenli yapılan hayvanların koronavirüse neden olmadığını biliyoruz. Şu ana kadar evcil hayvanlardan virüs bulaşan da olmadı" dedi.
Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan koronavirüs, hayvanları da etkiledi. Evcil hayvan sahipleri, koronavirüsün bulaşmasından endişelenerek can dostlarını terk edip, sokaklara bırakmaya başladı. Sokak hayvanları ise, alınan tedbirler kapsamında vatandaşlar sokağa çıkmayınca, beslenemiyor. Kafe, pastane ve restoran gibi iş yerlerinin kapatılmasıyla sokak hayvanları yiyecek bulamamanın yanı sıra barınacak ve ısınacak yer de bulamıyor.
'EVCİL HAYVANDAN KORONAVİRÜS BULAŞAN OLMADI'Eskişehir Hayvanları Koruma Yaşam Haklarını Savunma Derneği Başkanı Nesrin Çiçek, hayvanların salgın korkusuyla sokaklara terk edilmesine ilişkin çok sayıda ihbar aldıklarını söyledi.Koronavirüs salgını ve özellikle evcil hayvanlarla ilgili bilgilendirmeler yapılması gerektiğini ifade eden Çiçek, "Koronavirüs salgının ardından evcil hayvanlarla ilgili de bilgilendirmeler yapılmalı. Çünkü insanlar şu an biraz panik halinde ve kulaktan dolma bilgilerle hareket ediyorlar. Virüs korkusuna sürekli baktıkları hayvanları sokaklara terk ediyorlar. Aslında uzmanların görüşleri hayvandan insanlara bulaşan direk bir hastalık değil koronavirüs. Sokaklarda hayvanları besleyenlerin de evlerine çekilerek hayvanları sokaklara terk ettikleri, evcil hayvan bakanlarında salgından korkarak sokağa bıraktıkları ihbarlarını alıyoruz. Hayvanların bakımlara ihtiyaçları var, bakımevlerinin zaten bu konuda yoğunluğu fazla. Bir de sokaklara terk edilen hayvanlar ayrıca yük getiriyor. İnsanların evde baktıkları hayvanları da sağlık açısından, özellikle aşıları düzenli yapılan hayvanların koronavirüse neden olmadığını biliyoruz. Şu ana kadar evcil hayvanlardan virüs bulaşanda olmadı" dedi.
'YİYECEK BULMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYORLAR'İnsanların koronavirüs salgınından evlerine çekilmesinin sokak hayvanlarını da etkilediğini anlatan Çiçek, sokakta kalan hayvanların yiyecek bulamadığını söyledi. Toplum olarak onlara da sahip çıkılması gerektiğini belirten Çiçek konuşmasını şöyle sürdürdü: "İnsanlar sokağa çıkmıyor, kafeler ve iş yerlerinin çok az bir kısmı faaliyette olduğu için hayvanlar yiyecek bulmakta güçlük çekiyor. İnternet üzerinden alacakları mamaları kapılarına ya da sokaklara bırakmaları gerekiyor. Evlerde yaptıkları yemeklerin artıklarını hayvanlarla paylaşabilirler. Bu toplumsal bir görev, bunu üstlenmelerini istiyoruz. Koronavirüs nedeniyle evlerimiz kakalım ama sokak hayvanlarını da unutmayalım. Onların bize ihtiyacı var, onların evi yok, bizim kanalımızla besleniyorlar. Halkımızdan bu konuda da dikkat etmelerini istiyoruz."
'HEVESLE ALIP, SOKAĞA BIRAKMAYALIM'Evinde köpek bakan Mehtap Karaca (22), hayvanların koronavirüsle bir ilgisi olmadığını söyledi. Bir hevesle aldıkları evcil hayvanların salgın korkusuyla sokağa bırakıldığını belirten Karaca, "Şu anda mücadele ettiğimiz koronavirüsle bir ilgisi yok. Özellikle bir hevesle alınarak daha sonra salgın hastalıklar nedeniyle sokakta kalan binlerce hayvan oluyor. Alındıktan sonra korkuyla dışarı bırakılan hayvanlar var. Bu canlılar dışarı bırakmak bir yana bu hastalıklarla baş etme konusunda pozitif yönde sizi etkileyebilir. Canlılara sahip çıkalım, kendi temizliğimize de dikkat edelim" dedi.Eskişehir'de sokağa terk edilen evcik hayvanlar, Odunpazarı ve Tepebaşı Belediyesi ekiplerince alınarak barınaklara yerleştirildi. Sağlık kontrolünden geçirilen hayvanlarında genel bakımları yapılıyor.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ------------------Hayvan barınağı-Barınaktaki hayvanlar-Nesrin Çiçek ile röp.-Çiçek'in köpeklerle ilgilenmesi-Köpeklerden detaylar-Barınaktaki kedi detay-Parkta köpek dolaştıranlar-Hayvan bakan Mehtap Karaca ile röp.-Genel görüntüler
Haber-Kamera: Engin ÖZMEN-Caner AKSU/ESKİŞEHİR,
Haber Kodu : 200325062
=============
Şanlıurfalılar 'lolaz' ile doyuyor
ŞANLIURFA'da vatandaşların 'lolaz' olarak adlandırdığı ana malzemesi börülce olan dürüm büyük ilgi görüyor. İçine haşlanmış yumurta, yeşil soğan, maydanoz, nane, biber ve baharat konularak hazırlanan lolaz dürümü besleyici ve doyurucu özelliği ile vatandaşların yemekte öncelikli tercihleri arasında yer alıyor.
Türkiye'de en fazla sakatat ve kırmızı etin tüketildiği Şanlıurfa'da, kebaplar kadar börülceden yapılan 'Lolaz' dürümü de meşhur. Şanlıurfa'nın gizli kalmış sokak lezzetleri arasında yer alan dürüm; yumurta, börülce, yeşil soğan, maydanoz, nane, biber ve baharatlarla hazırlanıyor. Midede rahat sindirimi dolayısıyla esnafların tercih ettiği salata şeklinde hazırlanmasının ardından dürüme sarılarak yeniliyor.
40 yıldır kurduğu tegahta lolaz dürümü hazırlayıp satan Ramazan Damar, dürümün içerisindeki yeşilliklerle iştah kabarttığını söyledi. Lolaz dürümünü yiyen kişinin bu lezzetin müptelası olduğunu belirten Damar, "Ben 40 yıldır lolaz dürümü satıyorum. Hazırlanışı da tüketilmesi de kısa sürüyor. Hazırladığımız bu içeriği ekmek arası yapıp satarız. İlgi çok fazla. Sabah kahvaltıda başlayıp akşama kadar yenilir, hazmı da kolay olunca çok tercih ediliyor. Ekonomik olan lolaz dürümünü 5 liradan satıyoruz" dedi.
Kentin kebabı kadar lolaz dürümünün de meşhur olduğunu anlatan müşterilerden Kadir Özyeşil, ekonomik ve sindirimi kolay olduğu için dürümün günün her saatinde tercih edildiğini kaydetti.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -------------------------------Lolaz dürümü için fırından ekmek alan Ramazan DamarMüşterilerine lolaz dürümü hazırlayan ustaLolaz dürümü hakkında açıklamada bulunan Ramazan DamarMüşterilerle yapılan röp.Genel ve detay görüntülerHaber: Ali LEYLAK - Kamera: Ömer ŞULUL/ ŞANLIURFA,
Haber Kodu : 200325024
=============
Patiska kumaştan maske dikiyor, siparişlere yetişemiyor SİNOP'ta terzi Ahu Yalçın (28), bir hafta önce açtığı dükkanında yıkanmış patiska kumaşlardan koronavirüsten korunmak için maskeler dikmeye başladı. Günde 150 maske diken Yalçın, siparişlere yetişemiyor.
Dünyayı etkileyen koronavirüse karşı alınan önlemlerin başında gelen maskelere yoğun talep sürüyor. Sinop'ta yaşayan ve bir hafta önce terzi dükkanı açan Ahu Yalçın, yıkanmış patiska kumaştan maskeler dikmeye başladı. Günde 150 maske diken terzi kadın, siparişlere yetişemiyor. Yıkanabilen maskelere talebin çok fazla olduğunu ifade eden Yalçın, sipariş üzerine maske diktiğini belirtti.
Bir hafta önce terzi dükkanı açtığını ve açılışla birlikte koronavirüsün Türkiye'de de görüldüğünü belirten Ahu Yalçın, "Eczanelerde ve medikal ürün satan yerlerde maske kalmayınca vatandaşlar terzilere yönelmeye başladı. Sağlık Bakanlığı'nı aradım ve böyle bir şey yapabilir miyiz diye sordum. '90 derecede yıkanabilir, burnunda teli olan ve nefes almayı sağlayan kumaştan maske dikebilirsiniz' cevabı aldım. Şimdi sipariş üzerine maske dikiyorum. Yıkanmış patiska kumaştan maskeler yapıyorum. Yaptığımız maskeler yıkanıp, ütülenebiliyor. Bu işlem de mikrobun kırılmasında çok önemlidir. Talep çok fazla ve 2-3 gün içerisinde 300 maske diktim. Günde yaklaşık 150 maske dikiyoruz ve maskelerin tanesini 5 TL'den satıyoruzö ifadelerini kullandı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Detaylar-Maske dikiminden detaylar-Maskelerin ütülenip, paketlenmesinden detaylar-Terzi Ahu Yalçın ile röportaj-Maske takan vatandaşlardan detaylar-DetaylarHaber-Kamera: Esra AKSU/ SİNOP,
Haber Kodu : 200325026
=============
Karadeniz'de balıkçılar, sezonu erken kapatıyor KARADENİZ'de artan hava sıcaklıkları ile balık sürüleri kuzeye yönelince, avdan verim alamayıp, teknelerini limana çeken balıkçılar sezonu erken kapatmaya başladı.
Denizlerde, 1 Eylül'de başlayan balık avı sezonu, 15 Nisan'da sona erecek. Bu yıl özellikle bazı türlerde istenen balık avını gerçekleştiremeyen balıkçılar, sezonu da erken kapatmaya başladı. Hava sıcaklıklarının 23 dereceye kadar yükseldiği Karadeniz'de balık sürüleri daha soğuk olan kuzeye yönelmeye başladı. Koronavirüs salgını nedeniyle Gürcistan ve Rusya karasularındaki avlarını sonlandırarak yurda dönen balıkçılar, azalan balık avı nedeniyle teknelerini limana çekerek, sezonu kapattı. Karadeniz'de az sayıda avlanan teknelerde sınırlı miktarda balık avı yapılıyor.
'YASAK BAŞLAMADAN TEKNELER LİMANA YANAŞTI'Geçen seneye kıyasla bu sezonun iyi geçmediğini ifade eden Samsunlu balıkçı Yıldıray Çağlayan, "Geçen sene bu zamanlarda tezgahlarımızda çinekop, palamut, mezgit ve barbun daha boldu. Ancak bu sene deniz bizim için verimsizdi. Denizden balık az çıkınca fiyatlar da mecbur yükseldi. Son bir haftadır da işlerimiz daha da durgunlaştı. Vatandaş virüsten dolayı tedirgin. Ancak bağışıklığını güçlendirmek için vatandaşlarımız balık almak için geliyor. Av yasağı başlamadan birçok tekne limana yanaştı, av bitti. Hatta birçok tekne balık unu ve balık yağı için av yapıyor. Aslında bu konuda önlem alınmalı. Yakalanmaması gereken balık yakalanıyor, ekipler tezgahta ancak müdahale edebiliyor. Kapsamlı bir denetim şart. Durum böyle giderse tezgahlar boş kalacak. Şu an bu tezgahta barbun, hamsi, levrek ve mezgit var. 5 sene sonra çocuklarımız bu balıkları göremeyebilir" dedi.
Balık fiyatlarının bu sezon hiç düşmediğini belirten Fahri Altunkaya "Denizden balık az çıktığı için fiyatlar da arttı. Bağışlık sistemimizi güçlendirmek için balık yememiz şartö diye konuştu.
'VİRÜSE İYİ GELİR DİYE BALIK ALDIK'Balık halinde 2 kilo mezgit alan Zafer Aracı ise fiyatların mevsim şartlarına göre normal olduğunu belirterek, "Belki virüse karşı iyi gelir diye balık aldık, önlem almaya çalışıyoruzö dedi. Mevsim balıklarını tercih ettiğini anlatan Mustafa Güveli ise fiyatların normal olduğunu söyledi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Balık tezgahından detaylar-Detaylar-Balık alan vatandaşlardan detaylar-Balık alan vatandaşlarla röportaj-Balık tezgahından detaylar-Balıkçı Yıldıray Çağlayan ile röportaj-Detaylar
Haber-Kamera: Zeynep Irmak ÖCAL, Tayfur KARA/SAMSUN,
Haber Kodu : 200325037
================
AÜ Rektörü Çomaklı: Uzaktan eğitimin öğretmeni velilerdir ESKİŞEHİR Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı, koronavirüs salgını nedeniyle televizyon ve internet üzerinden eğitim alacak çocuklar ve aileleriyle ilgili tavsiyelerde bulundu. Velilerin öğretmen gibi çocuklarını motive etmeleri gerektiğini belirten Çomaklı, "Özellikle velilerin yasaklamadan ziyade kendilerinin de birer öğretmen olduklarını bu süreçte unutmamaları gerekiyor. Tablet, bilgisayar kısıtlama ve zorlamanın dışında onları bir öğretmen gibi bu sisteme motive etmeleri gerekiyor. Burada önemli olan husus ailelerin evi bir sınıf gibi kullanacaklarının bilincinde olmalarıö dedi.
Uzaktan eğitim konusunda 40 yıllık bir tecrübeye sahip olan Anadolu Üniversitesi'nin Rektörü Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı, koronavirüs salgını nedeniyle evlerinde eğitim alacak öğrenciler ve ailelerine tavsiyelerde bulundu. Uzaktan eğitim sürecinin çok iyi yönetilmesi gerektiğini ifade eden Rektör Prof. Dr. Çomaklı, kısıtlama ve yasaklamalar yerine çocukların derslere motive edilmesinin doğru bir yöntem olacağını söyledi. Ders aralarında çocuklara mutlaka okullardaki teneffüs gibi mola verilmesinin dersteki etkinliği arttıracağını kaydeden Prof. Dr. Çomaklı, "Anadolu Üniversitesi olarak açık öğretim sistemine sahibi ve 40 yıllık bir birikime sahibiz. Bu konuda insanların uzaktan eğitimle ilgili psikolojilerini de ölçebiliyoruz. Ders materyalleri, sınavlar, yapılabilecek olan davranış kalıpları nelerdir? Bunları da görebilme imkanına sahibiz. Koronavirüsün yayılmasının ardından YÖK Başkanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın aldığı kararlar var. EBA dediğimiz çocukları bir araya getirmeden bir eğitim sistemi var. Velilerin ve öğrencilerin de bu süreci iyi yönetmesi gerekiyor. Çocuğa uzaktan eğitim, televizyon ve internet yoluyla eğitim vereceğiz demek çok yetmiyor. Burada velilerin bilinçli bir şekilde bir davranış sergilemesi gerekiyor, bunu çocuklarımıza anlatması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
'VELİLER BİRER ÖĞRETMEN OLDUĞUNU UNUTMAMALI'Özellikle velilerin yasaklamadan ziyade kendilerinin de birer öğretmen olduklarını bu süreçte unutmamaları gerektiğini belirten Prof. Dr. Çomaklı, "Tablet, bilgisayar kısıtlama ve zorlamanın dışında onları bir öğretmen gibi bu sisteme motive etmeleri gerekiyor. Burada önemli olan husus ailelerin evi bir sınıf gibi kullanacaklarının bilincinde olmaları. Evde çocuk hem televizyonu ve interneti açarak eğitimini alacak ama molası geldiğinde de molası olduğunu bilecekö dedi.
'DERS ARALARINDA MUTLAKA MOLA VERİN'Uzaktan eğitimde çocukları zorlamanın faydalı olmayacağını kaydeden Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı, ders aralarında velilerin mola vermesini tavsiye ederek, "Çocuklara illa 'ders çalış' demeyecek. Ders vakti geldiğinde zil çalar gibi dersini yapacak. Aynı zamanda öğrenciye molası geldiğinde molasını verdirip rahatlatacak. Ders bittiğinde de akşamüstü normale dönecekler. Televizyon ve tablet karşısında bu uzaktan eğitim sürecinde çok uzun süre geçirecekleri için çocukları eğitim bittikten sonra velilerin çocuklarla yüz yüze konuşarak, aile içinde sosyal ilişkiye sokarak çocukları kontrol etmeleri gerekiyor. Televizyonda ve bilgisayarda eğitim bittikten sonra çocuğu oyuna ve çizgi filmlere yönlendirmemesi gerekiyor ya da çok sınırlı tutması gerekiyor. Aksi takdirde çocuk bilişim bağımlısı haline gelecekö dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Eskişehir Anadolu Üniversitesi-Rektörlük yazısı-Rektör Çomaklı-EBA uzaktan eğitim sistemi sayfası-Rektörün açıklamaları-Genel görüntüler
Haber-Kamera: Engin ÖZMEN-Caner AKSU/ESKİŞEHİR,
Haber Kodu : 200325064
Son Dakika › Güncel › DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?