BESTAMİ BODRUK - ENVER HANCI - Fırat Nehri üzerinde bir zamanlar ulaşımın ve balıkçılığın vazgeçilmezi olan "kelek" son temsilcilerinin elinde zamana direniyor.
Keban Baraj gölü oluşmadan önce Fırat Nehrinde ulaşım aracı olarak kullanılan, önceleri şişirilmiş hayvan tulumlarının üzerinin ağaçlarla kaplanmasıyla, son dönemde ise araç lastiği ile yapılan kelekler, Elazığ ve Pertek yakalarını birbirine bağladığı gibi balıkçıların da vazgeçilmez araçlarıydı.
"Pertek önünde kelek, Harput'a gidek gelek, elin elimde olsun" dizeleriyle şiirlere de konu olan, baraj göllerinin yapılmasıyla ve yeni ulaşım araçlarının yaygınlaşmasıyla sayıları her geçen gün azalan kelekler görenlere nostalji yaşatıyor.
Fırat Nehrinin kollarından olan Elazığ'ın Palu ilçesinden Murat Nehri kıyısında yaşayan bazı kelekçiler keleklerini sudan çekmezken, günümüzde kelek ile balık avını geçimlerini sağlamak için tüm riske ve zorluklarına rağmen sürdüren kelekçilerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.
Bunlardan biri de Murat Nehri üzerinde 25 yıldır, kelekle balık avlayan 43 yaşındaki Mahmut Meydanoğlu.
"Geçimimizi bu şekilde sağlıyoruz"
Meydanoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, geçmişte keleğin hayvan derisinin şişirilmesi ile yapıldığını, son dönemde ise araçların iç lastiğini kullandıklarını söyledi.
"Yöntem değişti ama teknik olarak avlanma ve gezmek için kelek yine aynı" diyen Meydanoğlu, köprü yok iken keleğin taşımacılıkta aktif olarak kullanıldığını belirtti.
Meydanoğlu, "Geçmişte kim karşıya geçmek istiyorsa bunu kullanmak zorundaydı, çünkü başka geçiş sistemi yoktu. Düğünlerde geçiliyor, özellikle gelini kelekle karşıya taşıyorlarmış. Ulaşım imkanı yokmuş. Palu'da insanlar karşıdan karşıya geçmek için bunu ulaşım aracı olarak kullanmışlar. Belirli bölgelerden yük ve hayvan da taşımışlar." dedi.
Şimdiler de ise keleklerin taşımacılıktan çok balık avlamada kullanıldığını ifade eden Meydanoğlu, nehirde meydana gelen boğulma vakalarında da arama çalışmalarında keleklere ihtiyaç duyulduğunu aktardı.
Meydanoğlu, kelek ile balık avlarken babadan, deden kalma yöntemleri kullandıklarını dile getirerek, "Ucuna bidon bağladığımız tor adı verilen ağı suya attıktan sonra nehre taş atarak balıkları ağa doğru kaçırıyoruz. Avlanma yöntemimiz gayet eski, teknolojik değil. Haftada bir iki gün sabahın erken saatlerinde başlayıp belirli bir saate kadar avlandıktan sonra tutuğumuz balıkları pazarda satıyoruz. Bu şekilde geçimimizi sağlamaya çalışıyoruz." şeklinde konuştu.
Eski olduğu kadar riskli iş
Yaptıkları işin eski olduğu kadar riskinin de bulunduğuna işaret eden Meydanoğlu, suyun debisi güçlü olduğu zaman geçişin risk teşkil ettiğini aktardı.
Meydanoğlu, ilkbaharda keleğin devrilebildiğini anlatarak, özellikle mart ve nisan aylarında kelekle ulaşımın tehlikeli olduğunu vurguladı.
Kelekçiliğin giderek yok olmaya yüz tuttuğunu belirten Meydanoğlu, kendilerinden sonra Elazığ'da kelekle balık avlamayı sürdürecek kimsenin kalmayacağını düşündüklerini kaydetti.
Meydanoğlu, gençlerin bu işe hevesli olmadığını anlatarak, kazancı yüksek olmadığı için ve meşakkatli olduğu için tercih edilmediğini aktardı.
"Bizden sonra da bu geleneği devam ettirecek pek kimse olduğunu zannetmiyorum. Ancak kendimiz geçindirecek kadar kazanıyoruz. Diyebilirim ki; bu işin son temsilcileri burada 3-5 kişi kaldı. " ifadelerini kullanan Meydanoğlu, kendisinin de bir yıl daha bu işi sürdürmeyi düşündüğünü sözlerine ekledi.
Son Dakika › Güncel › Fırat'ın Son Kelekçileri - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?