Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, "İslam'ı korku ve şiddetle özdeşleştirmek isteyenler, Allah'ın dini ile insanlar arasına duvarlar örerek sadece biz Müslümanlara değil, bütün insanlığa çok büyük bir kötülük yapıyorlar" dedi.
İşler, İl Müftüleri İstişare Toplantısındaki konuşmasına müftülerle bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti dile getirerek başladı.
Diyanet İşleri Başkanlığının ilgili yasalar kapsamında laiklik ilkesi doğrultusunda bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak, milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle yükümlü olduğunu belirten İşler, başkanlığın sunduğu din hizmetini Kur'an-ı Kerim ve Hazreti Peygamberin sünneti ışığında sürdürdüğünü söyledi.
Dini, insanların özgür iradeleriyle tercih ettikleri, kendilerine dünyada esenlik içinde yaşamayı, ahirette de ebedi kurtuluşa ermeyi temin eden ilahi bir çağrı olarak nitelendiren İşler, şöyle konuştu:
"Dolayısıyla temel görevimiz, İslam'ın bu aydınlık çağrısıyla 21. yüzyıl insanını buluşturmak için var gücümüzle çalışmaktır. Ezeli ve ebedi hakikat adına topluma manevi yönden rehberlik etmek, bütün mahlukata karşı sorumluluk duymayı gerektirir. Bu yüzden din hizmeti görevini sadece mihrap, minber ve kürsüyle sınırlandırmak bir yanılsamadır. Çünkü din, kişinin varlığını anlamlandıran hayata ve ölüme dair nihai anlam haritası sunan en doğru ve en yetkin kılavuzdur. Din, doğumundan ölümüne kadar insan hayatının her evresinde zorunlu olarak vardır. Kuşkusuz dinin insana iç huzuru ve yaşama sevinci vermesi ancak bilgiye dayanan ahlak eksenli bir dini aydınlanma ve yüksek insani erdemleri kazanmayla olur. Bunun sağlanması da aynı nitelikleri taşıyan din gönüllüsü görevlilerimizle mümkün olabilir."
Başkanlığın kuruluşundan bu yana din, toplum ve devlet arasındaki iletişim ve etkileşim konusunda son derece hassas olduğunu vurgulayan İşler, toplumun gelenekleri, gerçekleri, ihtiyaçları ve değişiminin de göz ardı edilmediğini ifade etti.
"Cumhuriyet ile yaşıt olan Diyanet İşleri Başkanlığı, yerleşik geleneği, kurumsal devamlılığı, gündelik politikanın dışında kalan siyaset üstü duruşu ve herkesi kuşatan hizmet anlayışıyla daima milletimizin teveccüh ve takdirini kazanmıştır" diyen İşler, öncelikli görevlerinin başkanlığın halk nezdindeki saygınlık ve etkinliğini artırmak, teşkilata yeni ufuklar ve derinlikler kazandırmak olduğunu belirtti.
-"Din de özü ve tabiatı itibarıyla sivildir"
Sivil inisiyatifin ve bireyin özgürlük alanının olabildiğince genişlediği bir çağda yaşandığına dikkati çeken İşler, şunları kaydetti:
"Din de özü ve tabiatı itibarıyla sivildir. Dini müesseseler ise din hizmetlerinin planlı, programlı ve organize biçimde topluma sunulabilmesinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı, halkımızın din hizmeti taleplerine cevap vermek için var olduğunun bilinciyle din alanındaki sivilliği dikkate almak zorundadır. Esasen bu olgu, tarihi geleneğimizle de uyumludur. Unutulmamalı ki İslam öğretisinde ne dini kurumlar ne de din adamları dinin mutlak otoritesidir. Asıl otorite, dinin asli kaynakları ve bu kaynakların güvenilir bir yöntemle anlaşılması ve yorumlanması sonucu elde edilen bilgidir. Başkanlığın bu bilginin toplumun her kesimiyle paylaşılması konusunda üzerine düşeni yaptığına ve bundan sonra da yapacağına olan inancım tamdır."
İnsanlığın bugün çok çetin sınavlardan geçtiği dile getiren İşler, şöyle devam etti:
"Yerel, bölgesel ve küresel ölçekte yaşanan sorunlar, zaman zaman insanlığın ölmekle karşı karşıya kaldığına dair bizlerde ciddi endişelere neden olmaktadır. Hazreti Peygambere ümmet olanların birbirleriyle olan ilişkilerindeki dikkatsizlik, özensizlik ve ölçüsüzlük, bugün biz Müslümanlar için artık acı veren birer yük olmaya başlamıştır. Bütün insanlık için hakka ve hakikate rehberlik etmekle yükümlü olduğumuz halde, ne yazık ki birbirimizle olan ilişkilerimiz başta olmak üzere, birer Müslüman olarak diğer insanlarla eşyayla tabiatla hatta topyekun hayatla olan ilişkilerimizde ciddi bir istikamet kaybı içinde olduğumuzu itiraf etmek gerekir."
-"İslam, ezelden ebede barışın ve esenliğin dinidir"
Her zamankinden daha fazla şefkat ve merhamete muhtaç olunan bir dünyada yaşandığını vurgulayan İşler, "Daha çok maddi refah, daha ölümcül silahlar, daha çok gürültü, aşırı bilgi kirliliği, başta aile olmak üzere çocuk, kadın, gençlik ve toplumun diğer kesimlerini tahrip eden zehirli aygıtlar, ahlaki değerleri çürüten etkili ağlar ve acımasız menfaat savaşları günümüz insanını birbirine düşman ediyor, güçsüzleştiriyor ve yalnızlaştırıyor" diye konuştu.
Manevi değerlerin çöktüğü, dinin merhamet yüklü sesinin yankılanmadığı bir dünyada bireyin, ailenin ve toplumun ayakta kalmasının mümkün olmadığına dikkati çeken İşler, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çağın zayi ettiği bu yitik, güçsüz ve himayeye muhtaç kesimlere dinin merhametli ve diriltici soluğunu ulaştırmak dini olduğu kadar insani görevlerimizdendir. İslam'ı korku ve şiddetle özdeşleştirmek isteyenler, Allah'ın dini ile insanlar arasına duvarlar örerek sadece biz Müslümanlara değil, bütün insanlığa çok büyük bir kötülük yapıyorlar. Buna karşılık İslam alemi ise maruz kaldığı haksızlıklara rağmen, bir an evvel nifak ateşini söndürmek, İslam'a mensubiyetin hakkını vermek ve barış ikliminin teminatı olmak zorundadır. Zira İslam, ezelden ebede barışın ve esenliğin dinidir."
İslam'ın iki temel kaynağının Kur'an-ı Kerim ve Hazreti Peygamberin sünneti olduğunu dile getiren İşler, "Bugün İslam dünyasının yaşadığı sorunların temelinde, kişisel kanaatimi söylüyorum, bu iki kaynağın, doğru anlatılmadığı, doğru anlaşılmadığından kaynaklandığını düşünüyorum" dedi. - Ankara
Son Dakika › Güncel › İl Müftüleri İstişare Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?