Filipinli yönetmen Brillante Mendoza, "Günün sonunda sadece ne tür bir kamera kullandığınız değil, ne tür bir hikaye anlattığınız önem kazanıyor." dedi.
"Ma' Rosa", "Thy Womb", "Kinatay" ve "Alpha: The Right to Kill" gibi filmleriyle tanınan Filipinli bağımsız film yönetmeni Mendoza, 7. Boğaziçi Film Festivali kapsamında Akademi Beyoğlu'nda sinema meraklılarıyla buluştu.
Murat Tırpan'ın yönettiği Masterclass etkinliği, Ma' Rosa filminin kamera arkası görüntüleri ve film ekibiyle yapılan röportajların yer aldığı videonun izlenmesiyle başladı.
Mendoza, konuşmasında kullandığı film yapım tekniklerini Türkiye'deki sinemaseverle paylaşmaktan mutluluk duyduğunu söyledi.
Prodüksiyon, post prodüksiyon ve dağıtım süreçlerini anlatan Mendoza, "Oyunculara senaryonun tamamını değil sadece bir kısmını veriyorum. Çünkü onların sadece senaryoya bağlı kalmalarını istemiyorum. Senaryo haricinde kendi rolleri hakkında araştırmalar yapıp, oynadıkları karakterlerin gerçek hayattaki karşılıklarıyla görüşerek onlardan bilgi almalarını istiyorum." diye konuştu.
Film yapımında en önemli şeyin güven, arkadaşlık ve ekibin kendilerini bir aile gibi görmeleri olduğunu dile getiren Mendoza, " Yönetmen, sadece grubun lideri değil aynı zamanda ekibin bir parçası olmak zorunda." şeklinde konuştu.
"Asıl amacımız hikayeyi anlatmak"
Oyuncuların prova yaptıktan sonra doğallıklarını kaybettiğini bu nedenle çekimleri provası yapmaya çalıştığını kaydeden Mendoza, şöyle devam etti:
"Bağımsız yönetmenlerin en büyük sıkıntısı bütçe. Büyük oyunculara para yatırmayıp o bütçeyi yapım için kullanıyorum. Çünkü bizim asıl amacımız hikayeyi anlatmak. Önemli olan oyuncuların değil hikayenin iyi olması. Uluslararası filmler yurt dışında da izlendiği için oyunculardan çok hikaye ön plana çıkar. Tutsak (Captive) filmi benim en büyük prodüksiyonum ancak bütçesi düşük, 1 milyon dolar ama buna rağmen daha fazla bütçe harcamışız gibi görünüyor."
Bestelenmiş müzikler yerine doğal sesleri kullanmayı tercih ettiğini ifade eden Mendoza, "İzleyiciyi hikaye ve karakter hakkında düşünmeye yöneltecek müzikler kullanmaya özen gösteriyorum. İzleyiciler, oyunculara ve hikayeye inanırsa sizinle bağlantı kurar ve izleyici olarak kalmaz filme dahil olur." değerlendirmesine bulundu.
Mendoza, 2016 yapımı "Ma' Rosa" filminin Cannes Film Festivali'nde gösterildiğini ve en iyi aktör ödülünü aldığını hatırlatarak, "Bazen bunu hakketmediğimi hissediyorum. Çünkü bu Ma' Rosa'nın öyküsü, Filipinlerin öyküsü ve bu şekilde tanınması gerekiyor. Filipinlilerin tanınıp onurlandırılması gerekiyor çünkü ben filmdeki oyuncuları gerçek karakterlere dayandırdım." dedi.
"Hikayelerim çok da ışıltılı hikayeler değil"
Filmde sokakların doğal haline müdahale etmediğini, insanların setin ve hikayenin bir parçası haline geldiğini vurgulayan Mendoza, "Ben onları yabancılaştırmıyorum. Gördünüz pek çok sahne kalabalık yerlerde çekildi." diye konuştu.
Filmlerinde neden doğal ışık kullanmayı tercih ettiğini sorulması üzerine Mendoza, şunları ekledi:
"Özellikle ilk sahneden itibaren bunun ışıltılı bir film olmadığını, meşhur oyuncuların yer almadığını, bir gerçeklikle ilgili olduğunu anlıyorsunuz. İlk sahnede olmasa dahi filmi izlerken bunu fark ediyorsunuz. Bu sadece sinematografik bir durum değil, seyirciyi hikayenin içine katmak için yaptığım bir şey. Günün sonunda bu sadece ne tür bir kamera kullandığınız değil, ne tür bir hikaye anlattığınız önem kazanıyor. Benim hikayelerim çok da ışıltılı hikayeler değil. Benim hikayem sıradan insanlarla ilgili, sokakta dolaşan insanların hayatıyla ilgili, bunun ışıltılı bir yanı yok. Bu nedenle bu tür bir ışıltılı görüntü yönetmenliğine de ihtiyaç yok."
Son Dakika › Güncel › 7. Boğaziçi Film Festivali - Filipinli yönetmen Mendoza - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?