Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı belirlenen Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 sanığın yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, avukatları, müştekiler ile gaziler ve şehit yakınları katıldı.
Davanın 30'uncu duruşmasında, Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığında darbe girişimi döneminde İkmal Tabur Komutanı olarak görev yapan eski yarbay Hüseyin Tanju Taşkıran savunma yaptı.
Taşkıran, savunmasında, darbe girişimi gecesi mesainin erken bitirilmesinin ardından arkadaşlarıyla içki içmeye gittiğini, akşam saat 22.30 sıralarında hesabı kredi kartıyla ödeyerek Etimesgut hava lojmanlarındaki konutuna geçtiğini, evde de alkol almaya devam ettiğini söyledi.
Evde otururken, emrindeki astsubaylardan birinin arayarak, "Birkaç teğmenin, komutanın emriyle depodan silah almak üzere geldiğini" aktardığını belirten Taşkıran, "Ben de 'Komutanın emri yok, verme.' dedim. Tekrar arandım, bu kez o gelen teğmenlerden biri telefonu aldı, tekrar 'Üs komutanının bana bir emri yok veremem.' dedim. Bunun üzerine birinci sicil amirim Hakan Evrim'i aradım, ulaşamadım. Beni tekrar aradılar. Komutanı arayıp, ulaşamadığımı söyledim. Bu sırada Hakan Evrim'in telefonda sesini duyunca, 'Silah verilmesiyle ilgili emriniz varmış, doğru mu?' dedim, 'Evet doğru Tanju. Verelim.' dedi.
O zaman ben de 'Silahları verin.' dedim." şeklinde konuştu.
Hakan Evrim'in birinci sicil amiri olduğunu, önemli bir durumun bulunup bulunmadığını sorduğu Evrim'den yanıt alamadığını iddia eden Taşkıran, bundan başka kimseyle hiçbir konuyu görüşmediğini, kimseye emir vermediğini, darbeye teşebbüs edenlerle herhangi bir irtibatının bulunmadığını savundu.
Sanık Taşkıran, mesai bitiminden sonra üssü terk ettiğini, darbe girişimi gecesi tekrar çağrılmadığını, yalnızca telefonla birinci sicil amiri Evrim'den aldığı emir gereği depodan silah verilmesi talimatını askerlerine ilettiğini öne sürdü.
Silah verilmesi dışında emrindeki astsubaylara herhangi bir şeye karışmamaları, kimseye bir şey vermemeleri, can güvenliklerini almalarını söylediğini iddia eden Taşkıran, darbe girişimi gecesi boyunca Etimesgut'taki hava lojmanlarında bulunan evinden hiç ayrılmadığı ve Akıncı Üssü'ne de gitmediği iddiasını paylaştı.
"Silahları vermemekte ısrar ettik"
Daha sonra savunma yapan Akıncı Üssü İkmal Tabur Komutanlığında görevli eski Astsubay Çavuş Melih Yılmaz, darbe girişimi günü listede nöbetçi görünen bir arkadaşının ehliyet sınavına gireceğini söyleyerek, kendisinden nöbet değiştirmesini istediğini savundu. Kabul ederek arkadaşının o günkü nöbetini aldığını kaydeden Yılmaz, nöbette akşam saat 23.00 sıralarında hava pilot teğmenlerin yanlarına gelerek silah istediklerini anlattı.
Komutanlarının emri olmadan teğmenlere silahları vermeyi reddetmeleri üzerine tehdit edildiklerini ileri süren Yılmaz, komutanı Taşkıran'ı aradığını, onun da silahları vermemesini emrettiğini aktardı.
Bunun üzerine teğmenlere silah veremeyeceklerini söylediğini bildiren Yılmaz, "Bize, 'Üs komutanımızın emri var, vereceksiniz.' dediler. Vermemekte ısrar etmemiz üzerine bizi Üs Komutanı Hakan Evrim'in yanına götürdüler." dedi.
Evrim'in yanına götürüldüğünde Komutanı Taşkıran'ı tekrar aradığını ve Evrim'in telefonu alarak Taşkıran ile görüştüğünü anlatan Melih Yılmaz, bu görüşmenin ardından Tanju Taşkıran'ın silahları vermesini söylediğini ifade etti.
Silahların alınması için teğmenlerle çıktıklarını, silahların yerini bilmediklerini söylediklerini, minibüse binerek kışla içinde gezindiklerini belirten Yılmaz, güney cephaneliğe geldiklerinde silahların teğmenler tarafından alındığını söyledi.
143. Filo koridorunda Kemal Batmaz
Silahların alınmasının ardından tutanakları imzalatmak için 143. Filo'ya girdiğinde, sivil ve asker çok sayıda kişinin koridorda bulunduğuna dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti:
"143. Filo koridorunda çok sayıda insan vardı. Kimin ne yaptığı belli değildi. Bu sırada bir sivilin, 'Kızılay bizim için önemli. Orada toplanan halkı dağıtın, yanlarına sıkın, dağılmazlarsa üzerlerine ateş edin.' dediğini duydum. Elinde tabletle Kemal Batmaz'ı gördüm. Sırtı bana dönük, sivil, uzun saçlı biri daha vardı. O sırada karacı bir albay bizi göstererek kim olduğumuzu sordu. Silahların alınması için geldiğimiz söylenince 'Çıkarın bunları, bir daha da almayın.' dedi ve çıkarıldık. Minibüse bindirildik, filo dışına çıkarıldık. Güney cephaneliğe bırakıldık."
Sanık Melih Yılmaz, bu saatten sonra sanık astsubaylardan Erkan Çoban'ın "Işıkları, kapıları kapatın, can güvenliğinizi alın, biz polisi aradık." diyerek kendisini aradığını, söylenenleri yaparak sabaha kadar beklediklerini anlattı.
FETÖ ile hiçbir bağının bulunmadığını öne süren Yılmaz, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Çapraz sorgusunda "(Kızılay bizim için önemli, halkın üzerine sıkın) diyen şahsı gördün mü?" diye sorulan Yılmaz'a, diğer astsubay sanıklar tarafından bu sözleri söylediği belirtilen sanık eski general Timurcan Ermiş teşhis ettirildi. Melih Yılmaz, "Bu sözleri söyleyen benden biraz uzun, gözlüklü, kır saçlı birisiydi. Ama şu an yüzde 100 bu kişiydi diyemiyorum. O kadar emin değilim. Kubilay Selçuk'u, Kemal Batmaz'ı gördüğüm kadar emin değilim." ifadelerini kullandı.
Kemal Batmaz'ın, elindeki tabletle telefon gibi konuşması nedeniyle çok dikkatini çektiğini vurgulayan Yılmaz, "Tablet alacaktım, 'Bunlarla konuşulabiliyor mu?' diye satıcıya sorduğumda, 'Türkiye'de öylesi yok.' demişlerdi. Batmaz'ın tabletle konuştuğunu görünce o aklımda kalmış, o nedenle dikkatimi çekti." diye konuştu.
Duruşmaya sanık savunmalarıyla devam ediliyor.
Son Dakika › Güncel › Akıncı Üssü Davası - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?