Anadolu Ajansı (AA) ve Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün (BYEGM) organizasyonuyla Türkiye'de temaslarda bulunan Arap gazetecilerin Türkiye temasları, Arap medyasında yankı bulmaya devam ediyor.
Arap medyasının en önemli gazete, dergi ve televizyonlarının temsilcilerinden oluşan heyet üyeleri, Türkiye'de siyaset çevreleri, düşünce kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve Türk basınının önde gelen aktörleriyle yaptıkları yoğun temasların ardından "Yeni Türkiye"ye ilişkin gözlemlerini okurlarına aktarıyor.
"Yeni Türkiye", "Türkiye'de Sessiz Devrim" ve "Türkiye Notları" gibi başlıkların öne çıktığı makale ve izlenim yazılarında, Türkiye'nin bölgesel ve küresel ölçekte artan etkinliğinin yanı sıra, Ankara'nın siyasi, kültürel ve toplumsal düzeyde Arap dünyası ile gelişen ilişkileri, Suriye krizine ilişkin stratejisi ağırlıklı olarak ele alınıyor.
Ankara ve İstanbul'a bir haftalık ziyarette bulunan, Arap dünyasının en etkin gazetelerinden El Hayat, Şarku'l Evsat, Ahbar El-Yevm, El-İttihad, Eş-Şark, Eş-Şuruk ve El-Ahram'ın genel yayın yönetmenleri ve yazarları, Türkiye'nin yeni siyasetinin sadece Ortadoğu'da değil dünyada da büyük değişimlere zemin hazırlayacağını belirtti.
Arap gazeteciler, AA Arapça Yayınlar'ın Türkiye'nin bölgeye yönelik dış politikası açısından stratejik önem taşıdığını dile getirdi. AA'nın bir yıldır devam eden Arapça yayınlarının Arap medyası ve kamuoyunda büyük yankı bulduğunu vurgulayan gazeteciler, bu yayınların ilişkilerin gelişmesine önemli katkı sağladığına işaret etti.
-"Başarının sırrı AB müzakereleri ve Arap Baharı"-
Ürdün'de yayımlanan Düstur gazetesinin yazarı Hilmi el-Esmer, Türkiye'deki temaslarına ilişkin "Sessiz Devrim" başlığı altında kalem aldığı dizi yazısında, söz konusu devrimin başarıya ulaşmasında başlıca iki etkene dikkat çekerek bunları "Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) üyelik müzakereleri" ve "Arap Baharı" olarak sıraladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki hükümetin AB ile yürüttüğü müzakerelerin, ülkede kapsamlı siyasi ve ekonomik reformların hayata geçirilmesi için fırsat sağladığını, bu süreçte muhalefetten de ciddi bir itiraz gelmediğini vurgulayan Esmer, "Ordunun siyasi hayata müdahalesine sınırlama getirilerek, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasının önü açıldı. Böylece Erdoğan ülkede halk egemenliğinin, vatandaşlığın ve hukuk devletinin güçlendirilmesini garantilemiş, Türk siyasi sistemindeki mevcut çarpıklıkların büyük bir kısmını demokrasi ve özgürlükleri güvence altına alacak şekilde düzeltmiş oldu" ifadesini kullandı.
-" Tahrir'deki sloganlar Ankara'da yankılandı"-
Türkiye'deki sessiz devrimde "Arap Baharı" adı verilen değişim rüzgarının da etkili olduğunu kaydeden Esmer, Mısır'da değişimin sembol mekanı Tahrir Meydanı'na atıfla, "Tahrir Meydanı'nda atılan sloganların Türkiye'deki tüm devlet kurumlarında yankılanmasının ardından Ankara 'halkın egemenliği, özgürlük ve onur' adı altında kendine has bir bahar yaşadı" diye yazdı. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki değişim sürecinin Türk hükümetine değişim için daha fazla motivasyon verdiğini savunan yazar, "Yeni kimliğini kazanan Türkiye, ardında binlerce kitap, tarihi eser ve saraylar bırakan, imparatorluğu büyük ufuklara uzanan ve bizim de kapımızı çalan Osmanlı Devleti ile ortak tarihimizden ilham aldı ve sırtını bu devasa tarihi mirasa yaslayarak değer odaklı söylemlerine başladı" değerlendirmesinde bulundu.
-"Arapça bilmek iş bulmanın anahtarı haline geldi"
Türkiye'deki değişimin önemli göstergeleri arasında Arapça'ya yönelik ilginin artmasının da bulunduğunu belirten Esmer, son iki senede Araplarla Türkler arasında benzeri görülmemiş bir yakınlaşma yaşandığını, önceden Arapça bilmek dezavantaj sayılırken, görevden uzaklaştırılma korkusuyla insanlar Arapça bildiklerini gizlerken, artık Arapça bilmenin iş bulmanın en önemli anahtarı haline geldiğini belirtti.
Esmer, yazısını şöyle tamamladı: "Türkiye son 10 yıl içinde çok değişti. Kendi havzasına daha çok yaklaştı. Ankara bugün bir bahar dönemi yaşıyor. Türk halkı, darbeciler ve asker hakimiyetinin son bulduğu, özgürlüklerin kazanıldığı ve halk yönetiminin kökleştirildiği bir süreç yaşıyor. Bu da üzerinde durulması gereken ayrı bir hikaye!"
-"Türkiye 'bilge ülke' olma yolunda"-
Arap gazeteciler heyetinde bulunan yazar ve düşünce kuruluşu Carnegie'nin Ortadoğu Uzmanlarından Saad Mehyo, makalesinde, Türkiye'nin Suriye krizine ilişkin tavrını, Ankara'nın bölgesel politikaları bağlamında ele aldı. Mehyo,
"Türkiye Reyhanlı Katliamına Nasıl Karşılık Verecek-" başlıklı yazısında, Türkiye'nin, bölgede keskinleşen mezhep temelli ayrışmalar karşısında bütün kesimlerle temas kurmasına imkan veren bir politika benimsediğini belirtti.
"Türkiye'nin, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun benimsediği yeni dış politika hedefiyle, ülkelerin sorunlarına kulak veren, uluslararası toplumda kendisine itibar edilen 'bilge ülke' olma yolunda ilerlediğini belirten Mehyo,
"Davutoğlu'nun bu sözleri medyatik söylemler ya da varsayım değil. Anadolu Ajansı'nın davetiyle gittiğimiz Türkiye'deki tüm yetkili isimler, ülkenin "Sünni" kalıba sığdırıldığı şeklindeki söylemlere sert bir dille karşı çıkıyor. Bunun yerine 'muhafazakar demokrat' tanımlamasını tercih ediyorlar. Türkiye'de yalnızca Sünni, Şii değil, Ermeni, Hristiyan, Kürt ve Arap da tıpkı Osmanlı Devleti'nde olduğu gibi ayrıcalıklı bir kimliğe sahip" ifadesini kullandı.
Mehyo, bu çerçevede Türk yetkililerin, Ankara'nın, Suriye devrimine muhaliflerin Sünni olması sebebiyle destek verdiği yönündeki iddialara şiddetle karşı çıktığını, Suriye'de sıkıntı çeken Nusayriler, Hristiyanlar ve Dürzilerin de yanlarında olacaklarını dile getirdiğini aktardı.
-Türkiye'nin karşılığı Suriye'nin istediği gibi olmayacak"-
Türkiye'nin, ifade edilen dış politika stratejisi çerçevesinde "Reyhanlı katliamına karşılık vereceğini ancak bu karşılığın, Suriye rejiminin istediği gibi mezhep savaşının içine sürüklenmek olmayacağını" belirten yazar, "Türkiye, beklenenin aksine mezhep savaşıyla değil, uluslararası güçleri arkasına alarak çok yönlü, ortak ve somut icraatlarla bu saldırıya karşılık verecek" ifadesini kullandı.
Mehyo, "Türkiye'nin, Suriye krizinde daha aktif bir rol oynamaya hazır" olduğunu ancak bunun, Reyhanlı saldırısına tepki ve Suriye rejimini cezalandırma amacıyla değil, uluslararası ve bölgesel koşulları dikkate alan meşru bir çerçevede cereyan edeceğini kaydetti.
- AK Parti öncesi ve sonrası-
Heyette bulunan Katar'daki Eş-Şark gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Cabir el-Harmi de Türkiye'nin Adalet ve Kalkınma Partisi liderliğinde geçirdiği dönüşümü irdelediği köşe yazısında, AK Parti öncesi ve sonrasına ilişkin ekonomik göstergelerdeki değişime ilişkin rakamlar verdi.
"Türkiye'de değişimin hangi boyutlarda olduğunu görmek açısından AK Parti'nin iktidara gelmesinden önceki iktisadi ve siyasi alana dikkat kesilmenin önemli olduğunu vurgulayan Harmi, AK Parti'nin ülkeyi büyük bir borç yüküyle devraldığını, gelirlerin bu borçların faizlerine aktığını, milli gelirin ise 2 bin 700 dolar düzeyinde olduğunu hatırlattı. Sözkonusu ordunun siyaset üzerindeki vesayetinin devam ettiğini belirten Harmi, geçen on yılın ardından ekonomik ve siyasi alanda büyük mesafe alındığını, bu başarının, IMF borcunun son taksitinin ödenmesiyle sembolize edildiğini kaydetti. Siyasette de kapsamlı reformların uygulandığına işaret eden Harmi, AK Parti'nin siyasi söyleminin, toplumun bütün kesimlerinde olumlu karşılık bulduğunu vurguladı.
-"AK Parti toplumun her kesiminden destek görüyor"-
"Sadece İslami eğilimli insanların AK Parti'nin taraftarları olduğunu sanıyordum" diyen Harmi, Türkiye'de yaptığı röportajlara da yer verdiği yazısına şöyle devam etti:
"Ancak sokaklara çıkınca, basın kuruluşlarını ziyaret edip insanlarla diyalog kurunca partinin her kesimin desteğini aldığını fark ettim. İstanbul'da bir televizyonda sunuculuk yapan, başı açık bir bayanla röportaj yaptım. Türkiye'deki durumu nasıl yorumladığını sordum. AK Parti'yi eleştireceğini düşünürken ülkenin ulaştığı konumdan oldukça mutlu olduğunu ifade etmesi beni şaşırttı. Hükümeti eleştireceğini düşünürken şiddetli bir şekilde savundu. Ben de hükümetin İslami eğilimi olduğunu onun ise başı açık olduğunu hatırlattım. O da, partinin demokratik bir parti olduğunu ve ülkedeki gelişimin onu partiyi desteklemeye ittiğini ifade etti. Gelecek seçimde yine AK Parti'ye oy verip vermeyeceğini sorduğumda gülerek 'tabi ki' diye cevap verdi." - İSTANBUL
Son Dakika › Güncel › Arap Dünyasında 'Yeni Türkiye' Fırtınası - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?