Yargıtay Başkanı Ali Alkan, "Uluslararası sözleşme hükümleri Yargıtay ve mahkemelerimiz tarafından doğrudan uygulanmaktadır. 2012 yılında Yargıtay kararlarında yaklaşık 3 bin AİHM içtihadına ve AİHS'e atıfta bulunulmuştur" dedi.
Alkan, Hukuk Adamları Birliği (HUKAB) ile düzenledikleri Ceza Yargılamasında Yasa Yolu Olarak Temyiz ve İtiraz Sempozyumu'nun açılışında, Cumhuriyetin ilk yıllarında ihtiyaç duyulan temel kanunların tercümeyle kabul edildiğini, sonraki dönemde yapılan değişikliklere rağmen ihtiyacı karşılayamaz hale geldiğini söyledi.
Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini imzaladığını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini kabul ettiğini belirten Alkan, iç hukuk düzenlemelerinin bu sözleşme hükümlerine aykırı olamayacağını, bu doğrultuda temel yasalarda ihtiyacı karşılayacak düzenlemeler yapıldığını ifade etti.
Bu yeni düzenlemelerin tercüme yoluyla kabul edilmediğini vurgulayan Alkan, gelinen bu noktanın Türk hukukçularının ne kadar yetkin olduğunu gösterdiğini belirtti.
Alkan, "Türkiye'nin de imzaladığı uluslararası sözleşmelerde adil yargılanma hakkı ve bunun gerekleri olan suçsuzluk karinesi, silahların eşitliği ilkesi ve savunma hakları gibi hükümler yer aldığından, bu düzenlemeler artık Türk iç hukukunun uyması gereken kurallar haline gelmiştir. Bugün memnuniyetle ifade edebilirim ki söz konusu sözleşme hükümleri Yargıtay ve mahkemelerimiz tarafından doğrudan uygulanmaktadır. 2012 yılında Yargıtay kararlarında yaklaşık 3 bin AİHM içtihadına ve AİHS'e atıfta bulunulmuştur" diye konuştu.
Her yeni kanunun yürürlüğe girmesiyle yasalaşma döneminde öngörülemeyen ve yorum farklılıklarından doğan bir kısım tereddütler oluştuğunu dile getiren Alkan, bu tereddütlerin uygulayıcılar ile akademisyenlerin bilimsel toplantılarda bir araya gelerek müzakere ederek giderilmesinin en sağlıklı yöntem olduğunu söyledi.
Ceza ve hukuk muhakemesi alanında temyiz ve itiraz yasa yolları olarak adlandırılan kurumun hak arama hürriyetinin bir yansıması olduğunu vurgulayan Alkan, bu yasa yollarının herkesçe rahatlıkla kullanılabilmesinin bu kurumun basit, anlaşılabilen ve ulaşılabilir olmasına bağlı olduğunu kaydetti.
Alkan, yoğun iş yükünü bitirme kararlılığındaki Yargıtay'ın ülkede içtihat birliğini sağlamak için gerekli olan dikkat ve özeni gösterdiğini dile getirdi.
AİHM'de Türkiye aleyhine açılan davalarda en çok, yargılamanın uzun sürmesiyle ilgili ihlal kararı verildiğine işaret eden Alkan, "Yargılamanın uzun sürmesi ülkemizin önemli bir sorunu olup bu süre yasa yollarını da kapsamaktadır. Bu nedenle burada ele alınacak konu ülkemiz için çok önemlidir. Bir taraftan bu hakkın kullanımı engellenmemeli, diğer taraftan hakkın kötüye kullanılmasına da fırsat verilmemelidir" diye konuştu.
-"Önemli görev düşüyor"-
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil de 2005 yılında yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) uygulanması ve içtihat birliği sağlanması konusunda kendilerine, Yargıtay Ceza Genel Kuruluna ve Ceza Dairelerine önemli görev düştüğünü söyledi.
Erbil, "Yeni bir anlayışla hukukun genel prensiplerindeki gelişmeleri, AİHM kararlarını gözeterek yeni yorumlar, düşünceler ortaya koymamız ve uygulamayı bunlara göre şekillendirmemiz gerekir ki hukukumuz gelişsin günümüze çağımıza ayak uydursun" ifadesini kullandı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazlarında son birkaç yıl içinde gözle görülür bir artış olduğunu belirten Erbil, itirazların kabul veya reddinin hiçbir önemi olmadığını, itiraz konusunun tartışılması ve konunun aydınlatılmasını yeterli bulduklarını ifade etti.
Bu şekilde iç hukuka, içtihat birliğinin sağlanmasına katkı sağlandığını kaydeden Erbil, 6217 sayılı kanunun 26. maddesiyle 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'a eklenen geçici 4. madde ile bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlamasından 6 ay sonra başlamak üzere 3 yıl süreyle kanun yolu incelemelerinde bölge adliye mahkemelerinde ve Yargıtay'da tebliğname düzenlenmesine ilişkin hükümlerin uygulanamayacağı hükmü getirildiğini hatırlattı.
Bu düzenlemenin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamelerinin hızlı karar verilmesine engel teşkil ettiği düşüncesini ortaya koyduğunu dile getiren Erbil, "Tebliğname Yargıtay ceza dairelerinin hızlı, doğru karar vermelerinde yol gösterici yardımcı bir belgedir. Bu durumu Yargıtay Ceza Dairelerinde görevli arkadaşlarımız, tüm ilgili hukukçular çok yakından iyi bilmektedirler" değerlendirmesinde bulundu.
Erbil, arşivde okunmak için sıra bekleyen dosyalar göz önüne alındığında doğru karar almada tebliğnamenin önemi daha çok anlaşılacağını ifade etti.
Düzenlemenin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığındaki yoğun iş yükü ve en az 4-5 yıl okunmak için sıra bekleyen arşivler dolusu dosya nedeniyle hazırlandığını belirten Erbil, düzenlemeyle dosyaların doğrudan Ceza Dairelerine gönderilerek daha çabuk karara bağlanmasının amaçlandığını ancak bu algının yanlış olduğunu söyledi.
Erbil, "Çünkü tebliğname düzenlenmesi için dosyaların başsavcılıkta beklemesinin dosyaların ceza dairelerince sonuçlandırılmasına olumsuz etkisi bulunmamaktadır" diye konuştu.
Son yıllarda yoğun çalışmayla olumsuz tabloyu ortadan kaldırdıklarını dile getiren Erbil, "Dosyaların arşivde bekleme süresi asgari düzeye indirilmiştir. Dosya birikimine son verilmiş, toplam dosya sayısı 670 binden 280 bine indirilmiştir. Dosyanın okunma süresi 4-5 yıldan 1,5 yıla kadar indirilmiştir" dedi.
Erbil, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'a eklenen geçici 4. maddenin yürürlükten kaldırılmasını istedi.
-"Mahkeme kararları istikrarlı olmalı"-
HUKAB Başkanı Erdoğan Atılgan da toplantıda insanlığın en temel gereksinimlerinden olan adalet olgusu ile anayasanın temel ilkelerinden, demokratik laik, sosyal bir hukuk devleti olmanın gereği olan ceza yargılamasına ait konuların ele alınacağını belirtti.
Atılgan, devletin en temel faaliyetlerinden ceza yargılamasına ait işlemlerde, öncelikle şeffaf ve güvenilir davranılması, mahkeme kararlarının istikrarlı olması, maddi, şekli anlamda kesinleşmesi ve infaz edilmesi gerektiğini söyledi.
Ceza yargılamasında temyiz aşamasının, hak arama özgürlüğünün en önemli kısımlarından olduğuna işaret eden Atılgan, "İlk derece mahkemelerinde yapılan yargılama ne kadar hızlı, kolay ve sonuçta adil olursa olsun adaletin gereklerine uygun bir temyiz süreci olmadığı sürece ceza yargılaması eksik ve özürlüdür. Çünkü tarafların umutları ve adalete olan inançları hızlı, sağlıklı ve güvenilir bir temyiz yargılaması ve itiraz sistemi ile mümkündür" diye konuştu. - ANKARA
Son Dakika › Güncel › Ceza Yargılamasında Yasa Yolu Olarak Temyiz ve İtiraz Sempozyumu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?