Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: (2)

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Gerek Avrupa Birliğinin gerekse Amerika Birleşik Devletleri'nin açıkladığı yaptırımlar listesine baktığınız zaman burada kimlerin DAİŞ'ten petrol alıp, Esed rejimiyle iş tuttuğunu, oraya parasal imkan sağladığını açık bir şekilde görüyoruz. Suriye ve Rus vatandaşlarının da içinde olduğu kişiler, şirketler bu yaptırım listelerinde açıklanmıştır" dedi.

Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, soruları yanıtladı.

Küresel bir sorun olan terörizmle mücadelenin küresel iş birliği gerektirdiğine işaret eden Kalın, gerek DAEŞ, gerek yabancı savaşçılar gerekse sınır güvenliğinin sadece Türkiye'nin sorunu olmadığını vurguladı.

Türkiye'nin, DAEŞ'i 10 Ekim 2013 tarihinde terör örgütleri listesine aldığını anımsatan İbrahim Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"O tarihten bu yana da DAİŞ'e karşı aldığımız tedbirler çerçevesinde biz 110 ülkeden yaklaşık 27 bin kişiye ülkeye giriş tahdidi koyduk. 110 farklı ülkeden, DAİŞ ile irtibatlı olduğu şüphesiyle ülkemize giriş sınırı tahdidi konulmuştur, yani girmeleri engellenmiştir. Aynı şekilde yaklaşık 2 bin 700 kişi yine DAİŞ ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle sınır dışı edilmiştir. Bunlar bizim ülkemizin vatandaşları değil, bunlar başka ülkelerin vatandaşları. Aynı çerçevede Türkiye'de yürütülen operasyonlar çerçevesinde de bin 200'e yakın DAİŞ terör örgütüyle bağlantılı olduğu tahmin edilen, şüphe edilen kişiler gözaltına alınmış ve bunların da önemli bir kısmı da şu anda mahkemelerde yargılanmaktadır."

Bu konuda sadece Türkiye'nin mücadele etmesinin yetersiz olacağını ifade eden Kalın, her ülkenin mücadeleye katılması gerektiğini bildirdi.

Kalın, şunları söyledi:

"Burada sorulması gereken soru, 'Kaynak ülkeler acaba bu yabancı terörist savaşçıları Suriye, Irak veya başka ülkelere gitmeleri konusunda ne tür tedbirler almaktadırlar. Mesela kaç kişiyi tutuklamışlardır, kaç kişiye tahdit getirmişlerdir, kaç kişi hakkında bilgi paylaşımı yapmışlar?' Özellikle Paris saldırılarından sonra bu konuda Avrupa ülkelerinin de ciddi bir güvenlik yaklaşımı sergilediğini görüyoruz. Bu bizim için herhangi bir sıkıntı kaynağı değildir, tam tersine burada iş birliği ne kadar artırılırsa, istihbarat paylaşımı ne kadar artırılırsa, gerek DAİŞ'e katılan yabancı teröristler olsun, gerekse diğer terör örgütleriyle mücadele elbette daha başarılı olacaktır. Burada kaynak ülkelerin sorunu kaynağında tespit edip, engellemeleri büyük önem arz etmektedir. Yani birisi Avrupa'nın herhangi bir başkentinde veya Kuzey Afrika'da veya başka ülkelerde kendi ülkesinden ayrılmadan önce o havaalanında durdurulsa, hatta oraya gitmeden bununla ilgili tedbirler alınsa, sorun bize yansımadan orada çözülebilecektir ama bu tedbirler alınmadan sürekli Türkiye'ye işte 'geçişe izin veriyorsunuz, bunlara karşı tedbir almıyorsunuz' tarzı ithamlar elbette kabul edilemez."

Sınır güvenliği tedbirleri

Sınır güvenliğine ilişkin Türkiye'nin aldığı ilave tedbirleri ulusal güvenlik çerçevesinde gerçekleştirdiğini vurgulayarak, terör, bölgesel ve küresel nitelik arz ettiğinde, uluslararası ortaklarla, müttefiklerle iş birliği içerisinde mücadelenin yapıldığını anlatan Kalın, şu değerlendirmede bulundu:

"Şu anda Türkiye'nin bütün sınır bölgelerinde yani Bulgaristan'dan Yunanistan'a, Irak'tan Suriye'ye kadar bütün sınır bölgelerinde 50 bine yakın güvenlik görevlimiz sınır güvenliğini sağlamak için şu anda görev yapmaktadır zaten. Özellikle Suriye sınırına da ilave birtakım güçler gönderildi. Bunun amacı da özellikle sınır güvenliğinin, sınırdaki insan kaçakçılığı olur, petrol kaçakçılığı olur, terör eylemleri olur, bunlara karşı ortak mücadele yürütmektir."

DAEŞ'in petrolünü Türkiye üzerinden götürdüğü iddiaları

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, son günlerde DAEŞ'in petrolünün Türkiye üzerinden götürüldüğü yönünde gerçeği yansıtmayan ithamların ortaya atıldığını anımsattı.

Bu konuda ABD'den Almanya'ya, Fransa'dan Irak'a kadar birçok yetkilinin ve uzmanların pek çok açıklama yaptığını belirten Kalın, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Bu iddiaların hiçbirisinin gerçeklerle bir ilgisinin olmadığı açıkça ortaya çıktı. Burada maalesef yine merkezinde DAİŞ'in olduğu bir propaganda savaşlarıyla karşı karşıyayız. Nasıl DAİŞ, şu anda Suriye'de, Irak'ta ve bölgede kendi politikasını uygulamak isteyen ülkelerin elinde elverişli bir enstrüman haline gelmişse, şu anda propaganda savaşının da parçası haline getirilmiş durumda. Biz geçtiğimiz günlerde de çeşitli vesilelerle ifade ettik. Gerek Avrupa Birliği'nin gerekse Amerika Birleşik Devletleri'nin açıkladığı yaptırımlar listesine baktığınız zaman burada kimlerin DAİŞ'ten petrol alıp, Esed rejimiyle iş tuttuğunu, oraya parasal imkan sağladığını açık bir şekilde görüyoruz. Suriye ve Rus vatandaşlarının da içinde olduğu kişiler, şirketler bu yaptırım listelerinde açıklanmıştır. Bunlara gerek Avrupa Birliği Dış İlişkiler Başkanlığı'nın gerekse Amerika Birleşik Devletleri'nin Hazine Bakanlığının web sayfalarından bunların detaylarına ulaşabilirsiniz. Bu detayların hepsi bizim elimizde de var. Hangi şirket nereden, DAİŞ'in hangi rafinerisinden, hangi doğalgaz ya da petrol kaynağından ne alıyor, nereye ne götürüyor, bunların bütün belgeleri, fotoğrafları, görüntüleri hepsi elimizde var. Son derece açık ve net bir şekilde bu trafiğin Esed rejimiyle beraber yürütüldüğü ortadadır. Zaten Rusların açıkladığı haritalara da baktığınız zaman eğer onlara inanacak olsanız, herhalde bu petrol ve doğalgaz ticaretinin çok önemli bir kısmı ya rejimin elinde, kontrolünde olan bölgeler üzerinden yürümektedir ya da PYD'nin elinde olan bölgeler üzerinden yürümektedir. Türkiye'ye yapılan bu tür ithamların aslının olmadığı da açık bir şekilde bütün bu belgelerde ortaya konmuştur."

"PKK da bir terör örgütü"

Terörle mücadele konusunda PKK'nın da bir terör örgütü olduğunun unutulmaması gerektiğini vurgulayan Kalın, terörün iyi ya da kötü diye ayrılamayacağını ifade etti.

Ülke olarak terörün her türüne ve şekline karşı aynı tavrı gösterdiklerinin altını çizen Kalın, sözlerine şöyle devam etti:

"Burada bir grup terör örgütünü 'bunlar kötüdür', bir grup terör örgütünü 'bunlar iyidir' diye ayırıp, buradan hareketle bir politika üretmek yanlıştır, siyaseten de yanlıştır, ahlaken de yanlıştır. Biz DAİŞ konusunda gösterdiğimiz hassasiyeti DAİŞ ile mücadele konusunda gösterdiğimiz kararlılığın aynısını, mesela PKK ile mücadele konusunda da dünya kamuoyundan bekliyoruz. Sürekli DAİŞ ile ilgili yapılan yayınlar vs. yanında bizim aynı zamanda PKK denen bir terör örgütüyle yürüttüğümüz bir mücadelemiz var."

PKK terör örgütünün Türkiye'de onlarca güvenlik gücünü şehit ettiğini, vatandaşlara, camilere, tarihi mirasa saldırdığını anımsatan Kalın, "Peki dünyanın tepkisi nerede? Bu terör değil mi, bunlar insan öldürmüyor mu, bunlar terör örgütleri değil mi, PKK Avrupa'nın, Amerika'nın ve dünyanın birçok ülkesinin terör örgütleri listesinde değil mi? Dolayısıyla bunu talep etmek de bizim en doğal hakkımızdır" diye konuştu.

Musul'a asker gönderilmesi konusuna değinen İbrahim Kalın, TSK'nın DAEŞ ile mücadele bağlamında Peşmerge ve halk güçlerine eğitim verdiğini ifade etti.

Bu durumun yeni bir olay olmadığını anlatan Kalın, 2014 yılından beri TSK'nın Irak güçlerine eğitim verdiğini kaydetti.

Bu konuda Irak hükümeti ile gerekli bilgi paylaşımında bulunulduğunu belirten Kalın, şunları söyledi:

"Burada daha önce de ifade edildiği gibi bizim Irak'ın toprak bütünlüğü ve egemenliği konusundaki hassasiyetimiz son derece nettir. Yani 'Irak'ı üçe bölelim, parçalayalım' diye tartışmaların yapıldığı dönemlerde, Türkiye her zaman Irak'ın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini savunmuştur. Irak halkının iradesinin yansıtılmasını savunmuştur. Bu nedenle de Irak hükümetiyle hep yakın temas içerisinde olduk. Bu konuları kendileriyle detaylı bir şekilde paylaştık. Bunu da paylaşmaya devam edeceğiz. Burada temel mesele DAİŞ ile mücadele konusunda kararlı bir duruşun sergilenmesi ve Iraklı kardeşlerimize de özellikle de Musul'un kurtulması, kurtarılması noktasında gerekli desteğin verilmesidir."

(Sürecek)