Orhan Birgit: Cezaevindeki Gazetecileri İtibarsızlaştırma Çabaları 'İdari Pratik' Haline Geldi - Son Dakika
Güncel

Orhan Birgit: Cezaevindeki Gazetecileri İtibarsızlaştırma Çabaları 'İdari Pratik' Haline Geldi

Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Başkanı, Basın Konseyi Başkanı Orhan Birgit, "Başbakan'ın gazetecilere karşı girişilen 'ileri zulmü' meşrulaştırma çabaları, aslında Türkiye'nin Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması'nda neden 148.sırada yer"...

08.03.2012 11:51

Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Başkanı, Basın Konseyi Başkanı Orhan Birgit, "Başbakan'ın gazetecilere karşı girişilen 'ileri zulmü' meşrulaştırma çabaları, aslında Türkiye'nin Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması'nda neden 148. sırada yer aldığının en güzel izahıdır" dedi.

Orhan Birgit, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında tutuklu gazetecilerle ilgili ifadelerini değerlendirdi. Erdoğan'ın açıklamalarını "talihsizlik" olarak değerlendiren Orhan Birgit, şunları söyledi:

"Başbakan'ın halen cezaevinde bulunan 105 gazeteciyle ilgili olarak ciddi bilgi hatalarıyla dolu konuşmasını büyük bir üzüntüyle izledik. Cezaevindeki gazetecilere karşı soyut, haksız ve mesnetsiz ithamlar girişilen 'itibarsızlaştırma' çabalarının siyasal iktidar nezdinde, artık tam bir 'idari pratik' haline gelmiş olması, demokratik bir rejimde asla kabul edilemez bir durumdur.

Siyasal iktidarın, gazetecilerin yargılanmakta olduğu davalara ilişkin, kendisini yargı organının da başı sayarak, başta yargı bağımsızlığı, masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkı gibi hukukun temel evrensel ilkelerini hiçe sayan, hukukun üstünlüğünü ayaklar altına alan bu diktatöryel tavrı, bir yandan insan hakları ve demokrasi kültürünün iktidarın bilinçaltında nasıl içselleştirilemediğini ortaya koyarken, diğer yandan ise, Türkiye'nin 2012 yılı Dünya Basın Özgürlüğü İndeksi'nde neden 148. Sıraya kadar gerilediğinin ipuçlarını da ortaya koymaktadır.

Basın özgürlüğüne ilişkin evrensel verilere değinmişken, Başbakan'ın, devlet adamı ciddiyeti ile asla bağdaşmayan vahim bilgi yanlışlarına da kısaca vurgu yapmak gerektiğini düşünüyoruz. Başbakan, Türkiye'deki tutuklu gazetecilere ilişkin olarak, Amerikan Gazetecileri Koruma Komitesi'nin (CPJ) açıkladığı rakamı belirtiyor, ancak nedense aynı CPJ'nin bu rakamın nihai ve sınırlayıcı olmadığı yönündeki uyarısını ve daha önemlisi CPJ'nin Türkiye'de ifade özgürlüğünün ağır baskı altında olduğu gerekçesiyle kendisine gönderdiği 22.12.2012 tarihli eleştiri mektubunu unutuyor. Yine Başbakan, siyasal iktidar olarak çok yakın ilişkiler içinde oldukları, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın (ESCO) Medya Özgürlüğü Temsilcisi Sayın Dunja Mijatoviç'in bizzat kendi yardımcısıyla görüşerek, Türkiye'deki basın ve ifade özgürlüğüne yönelik baskılara son verilmesi yönündeki ısrarlı açıklamalarını da nedense hatırlamıyor. Aynı şekilde, Başbakan, Türkiye'nin Sınır Tanımayan Muhabirler Örgütü'nün (RSF) 2012 yılı Basın Özgürlüğü İndeksi'nde 148. sıraya gerileyerek, Avrupa'nın ifade özgürlüğü konusunda en geri kalmış ülkesi konumuna düşmesi konusunu nedense hiç gündemine almıyor. Oysa bilginin evrenselleştiği günümüz dünyasında, tüm bu gelişmeler gözlerden uzak tutulmaya çalışılsa da, hiçbir şekilde gizlenemiyor. Mızrak bir türlü çuvala sığmıyor!

Nihayet, Başbakan'ın haksız suçlamalarla cezaevine tıkılan gazetecilere yapılan bu zulmü meşrulaştırmaya yönelik açıklamaları ise, ülkemizin geleceği adına bizleri gerçekten endişeye sevk ediyor. Bir kere Başbakan'ın gazetecilik mesleğini 'sarı basın kartı' sahipliğine indirgeyen yaklaşımı, aslında kendisinin ve danışmanlarının gazetecilik mesleğini anlamaktan ne denli uzak olduğunu ortaya koyuyor. Ancak daha da önemlisi, Başbakan'ın elindeki uzun listede hemen hepsi birer 'örgüt üyesi' ve 'terörist' olarak gösterilen gazetecilerin, hangi eylemleriyle bu sıfatları hak ettiklerinin bir türlü izah edilememesi? Gazetecilerle ilgili iddianameler didik didik edildiğinde dahi, hiçbir gazetecinin silahla, bombayla, suikastle veya terörist örgüt faaliyetiyle ilintili olabilecek herhangi bir 'eylem'le ilişkilendirilememesi! Onca haksız itham ve karalamadan sonra, tutuklu gazetecilere iddianamelerde yöneltilebilen yegane 'eylemin, yazı yazmak ve telefonla konuşmaktan ibaret olması!

Buradan bir kez daha soruyoruz, mızrak çuvala bir türlü sığmayınca, önce Başbakan tarafından daha önce "polis ve asker katili", son olarak da AB Bakanı Egemen Bağış tarafından da "tecavüzcü" olarak ilan edilen bu tutuklu gazeteciler, halen cezaevinde tutulmalarını gerektirecek hangi "eylem"leri gerçekleştirmişlerdir?"

(BB) - İstanbul

Kaynak: DHA

Son Dakika Güncel Orhan Birgit: Cezaevindeki Gazetecileri İtibarsızlaştırma Çabaları 'İdari Pratik' Haline Geldi - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement