Günlük işlerimi bitirmiştim. Yarına bir şey kalmaması gerekiyordu. Belkide bir daha dönemeyecektim. Herşeyi bir kaç kez kontrol ettim ve işyerinden çıktım.
İşyeri ile evimin arası 75 kilometre. Evimden Saraçhane de 20-25 kilometre. Geç kalırsam Yatsıyı ve Kunutlu vitri kaçırma riski vardı. Bir ara kilometere saatine baktım. Oldukça hızlıydım. Aklıma geldi. "Birilerinin ölümüne sebep olursun yavaşla" dedim kendi kendime ve yavaşladım.
Mahmutbey gişeler de her zamanki gibi hınca hınç tıkanıklık. Allah yardım etti ve kolayca sıyrıldım. Allah'a şükür evdeydim.
Akşam namazı vaktiydi. Namazı kıldım ve hazırlıklara başladım. Bayrağımı aldım, altı düz ayakkabılarımı hazırladım ve Rabia ZAFER işaretli T-Shirtimi giydim. İşte o anda olanlar oldu.
O kadar yüksekten düşüyordumki, tutunamıyordum bir yere. Çakılıyordum resmen. Meğer ne kadar yanlızmışım bunu anladım bir anda.
Evet bu gün Saraçhanede eylem yoktu. Bu gün Kunutlu Yatsım yoktu. Bu gün bomboştum ben. Bir işe yaramıyormuşum gibi öyle bomboş, öyle anlatılmaz bir ruh halindeyim ki...
Meğer ne güzelşeymiş birlikte olmak. Meğer ne güzelmiş yorulmak ama yorulduğunu hissetmemek. Meğer ne güzelmiş yolunu belli etmek için Amaçlı olmak ve amaçları olanlarla birlikte aynı yerde nöbet tutmak. Öyle dememişmiydi Ömer Döngeloğlu hocam. "Peygamberin (S.A.V ) sana nöbet yazdı. Geleceksin."
Ne kadar özlemişim Beyazıt meydanında Başörtüsü eylemleri yaptığımız günleri. Ne kadar özlemişim kardeşlerimle bir amaç için, hiçbirinin dünyevi fayda gözetmeden sadece Allah Rızası için biraraya gelmeyi ve paylaşan olmayı.
Suyunu paylaşan, elindeki fazla bayrağını paylaşan, işte öyle bir paylaşan olmayı. Meğer ne güzel şeymiş Allahın Rızasına ulaşmak için bu kadarcık bir şey bile olsa yapmak ve yapmaya çalışan kardeşlerle birlikte olmak.
Bir anda kulaklarımda AHİY ENTE HURRUN sesi geldi. Gerçi ezgi bizim zamanımıza göre biraz daha yumuşaktı. Biz bu marşı sert sert söylerdik. Ama olsun. Çok güzeldi. Ben taaaaa o zamanlara gidiyordum.
Bir şehidle tanışanlar bilirler nasıl güzel bir muhatabiyet olduğunu.
Meğer ne güzel bir tutkuymuş, ne vazgeçilmez bir lezzetmiş Rabia'da toplanmak;
Meğer orada bıkmadan usamnadan toplananlar; belki bende bir şehidle aynı safta omuz omuza namaz kılarım. Belki bir şehidle sarılırım. Belki bir şehidle göz göze gelirde o çetin hesap günüde bir hasene'ye ihtiyaç duyacağımız o çetin günde Rabia'da göz göze geldiğim şehid kardeşim Rabbime; "Ya Rabbi ; ben bunu tanıyorum. Rabia'da aynı saftaydık. Namazda omuz omuzaydık de, yada onunla meydanın şu tarafında selamlaşmıştık. O da benim kardeşim. Ne olur onu bu zor günde perişan etme. Bu mermi ona da denk gelebilirdi, ama o lütfa ben muhatap oldum. Ferahlık ver bu kardeşime de" diye benim kurtuluşum içinde dua eder diye Şehid dualarına muhatap olmak için toplanırmış meğer insanlar.
Her gördüğün kardeşinin böyle bir aday olduğunu bilmek ne güzelmiş. Bayraklarımızın karıştığı kardeşlerimin gülen gözlerle bakışması ve bir edayla daha gözgöze gelip selamlaşmış olmak. Ne güzelmiş.
Ne güzelmiş sadece Kabe'de kılabilirim böyle bir namazı derken Kunutta imam ellerini açtığında Kabeyi karşında görmek. O yerin sıcaklığını Kabe'nin zemin mermerlerinin sıcaklığı sanmak. O kıyamın hiç bitmemesini istemek ne güzelmiş.
Amiin derken Arapça edilen duayı Türkçe anlamak. Ve Arapça okunan duayı nasıl oluyorda Türkçe anladığına şaşırırken bir yandan da amiiin kervanına yetişmek için o harika duygu selinde olmak.
Ne güzelmiş yokluk. Ne güzelmiş imkanların kısıtlı ama İmanların kısıtsız olması. İşte şu anda imkanların çok ama imanların kısıtlı olduğu dünya ya geri döndüm.
Acaba Müslümanlar maddi olarak daha zayıf olduklarında imanları fazlaymışta, maddi durumları arttıkça imanları mı azalmış?
Yokluk aslında var olan en değerli şeyin; İMAN'ın mı çokluğuymuş? Tüm mücahitler dünya mütahidimi olmuş?
Ne bileyim kardeşler. Sorguladıklarım kimseye değil. Yanlış anlaşılmasın. Sorguladıklarım kendime.
Ne olur damağıma sürdüğünüz bir parmak dünyada eşi benzeri olamayan bu balın devamı gelsin.
Bende çok büyük hakkınız oldu. Ne olur bana hakkınızı helal edin. Allaha Emanet Olun.
Saygılarımla
Abdullah SUNER
Son Dakika › Güncel › Saraçhane Meydanına Mektup - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?