Yazar Hüseyin Karaca, "Hayat Memat Meseleleri" programına konuk oldu Açıklaması

Mavera Vakfı tarafından düzenlenen "Hayat Memat Meseleleri" programı kapsamında "Şiir ve Diğer Mühim Şeyler" başlıklı söyleşi gerçekleştirildi.

Vakfın YouTube hesabından yayınlanan ve yazar Hüseyin Karaca'nın konuk olduğu etkinliği Orhan Gazi Gökçe yönetti.

Karaca, Kovid-19 salgınının insanların gündelik yaşam akışını ve rutinini değiştirdiğini belirterek, pandemi öncesi dönemdeki zaman algısının tamamen kaybolduğunu söyledi.

Alışkanlıklar, eğilimler ve günlük rutinlerin tamamen değişime uğradığına işaret eden Karaca, "Şu anda da zaman zaman hissediyorum. Ama sanırım ileride daha net ortaya çıkacak, hep ekonomik zararlarından bahsediliyor. Psikolojik olarak bence toplumda çok daha yansımalarını göreceğiz diye düşünüyorum."değerlendirmesini yaptı.

Son kitabı "Mühimmat"ta bu zihni kırılma serüvenini şiir penceresinden ele almaya çalıştığını aktaran Karaca, şöyle devam etti:

"Düşüncenin bilgi üretiminden farkını ortaya koymamız lazım. İlk hareket noktasının burası olması lazım. Ardından da düş ve düşünce bağını vurgulamamız, hatırlamamız gerekir. Düşünce muhayyileden bağımsız ya da muhayyilenin dışında düşünülemez. ya da muhayyile düşünce dediğimiz şeyin eskilerin tabiriyle mütemmim cüzü demek lazım. Tabii bizim burada kastettiğimiz yaratıcı düşünce."

"Tüketim toplum süreci"

Hüseyin Karaca, düşüncenin insanın evini arama çabası olarak tanımlanabileceğini söyleyerek, "Evini bulan zaten anlamını da bulmuş olur. Burada belki bir atıf yapıp Yunus Emre'ye geçebiliriz. 'Yunus sen bu dünyaya niye geldin?' Belki Yunus'un sorduğu bu soruyu başlangıç noktası almamız çok da isabetli olabilir." dedi.

"Sanat ve estetik bakımından bir çöküş sürecinde miyiz" sorusunu da eserinde cevaplamaya çalıştığını ifade eden Karaca, şunları kaydetti:

"O yazıda bahsettiğim çürüme ve çöküş süreci diye tarif ettiğimiz husus, belki yaşanılan her dönemde insanlar bir önceki döneme bakarak kendi dönemini bir çürüme olarak tanımlayabiliyor. Bu bir nostalji özlemi ya da geçmişi yüceltme kaygısıyla söylenen bir şey değil. Bu postmodern süreç içerisinde bir vaka. Sadece sanat ve estetik bağlamında değil, gündelik hayatın her alanında geçerli olan bir çöküş süreci. Postmodern dönemler tüm dünyada, sadece Doğu toplumları, İslam toplumları değil, Batı toplumu da dahil olmak üzere bambaşka bir sürece gelindiğine işaret ediyor. Ne bu süreç? Tüketim toplumu süreci.

Fransız düşünür ve filozof Baudrillard'ın bir simülasyon kuramı var. 'Gerçekliğin berhava olduğu, hiper gerçek bir dünyada yaşıyoruz artık, gerçek anlamını kaybetti'. der özetle. Tüketim toplumu çünkü şöyle bir şey; insan tükettikçe tükettiği durumların, nedenlerin, nesnelerin tarafından tüketilmeye ve tanımlanmaya başlar aynı zamanda. Yani tüketirken tükenmek vardır işin esasında. Bu döngü içerisinde modern birey dediğimiz şey artık ihtiyacını gidermek için yaşayan değil, adeta o tüketim çarkının, tüketim çemberinin dönmesi için yaşayan bir varlık haline geliyor. Dolayısıyla bu bizim biraz önce Yunus'a atıfla söylediğimiz 'ben bu dünyaya niye geldim' sorusunun köküne dinamit koyan bir süreç. Bu dünyada anlamlandırma ve varlığa anlam kazandırma çabası içerisinde olması gereken insan tükettiği nesne tarafından dönüştürülerek tamamen ve sadece dünyadaki bu tüketim çarklarının dönmesini ve bu düzenin idame ettirilmesi için yaşayan kölelere dönüşme durumu var. Modern dünyada hiçbirimiz bundan kaçamıyoruz."

Karaca, Baudrillard'ın oldukça karamsar baktığını ve Batı toplumları için artık geri dönüş olmadığını söylediğini anlatarak, "Bizim bu açıdan biraz daha belki şansımız var. Bizde o köz, o kök, o öz, hala üzeri küllenmiş belki işlevselliğini yitirmiş olsa da potansiyel olarak mevcut. Biz de bu potansiyelin peşine düşmeliyiz." değerlendirmesinde bulundu.