AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Ankara'daki terör saldırısına ilişkin, "Tarihimizin en kanlı ve en acılı eylemlerinden birisiyle karşı karşıya kaldık ama şundan hiç kimsenin tereddüdü olmasın, bir yandan bu faillerin bulunmasına çalışılıyor, idari soruşturma da aynı şekilde sürdürülüyor. Dolayısıyla bir zaaf varsa gereği yapılır. Herhangi bir zaaf örtülmez" dedi.
Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde, Genel Başkan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında yapılan partisinin MYK toplantısının ardından, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Çelik, bir gazetecinin, Ankara'daki terör saldırısında bir güvenlik zafiyeti olduğuna dair iddialar bulunduğunu belirterek, "Sizin elinizdeki bulgularda böyle bir güvenlik zafiyeti var mı? İkincisi, dediniz ki 'Bazı terör örgütleri bu işleri taşeron örgütlerine yaptırabiliyor. Bizim bundan ne anlamamız gerekiyor?" şeklinde soru yöneltmesi üzerine, "Şimdi öncelikle şunu söylemek gerekir, benim söylediğim, yani örgütler bunu bir örgüt de yapmış olabilir, bir örgüt koalisyonu da yapmış olabilir. Birbirlerinin yöntemlerini de kullanabiliyorlar dediğim şey, bu terör konusundaki, yani uğradığımız saldırı karşısındaki muhtemel seçenekleri sayıyorum size. Yani somut bir bilgiye dayalı olarak söylemiş olmuyorum. Bu çerçevede buna bakmak gerekir" diye konuştu.
"Buradaki hassasiyetim şudur, acele karar vermemek lazım. Yani önemli olan somut bulgulara ulaştıktan sonra karara varmak lazım" diyen Çelik, şunları kaydetti:
"Acele bazı adresler göstermek şeklindeki, işte birtakım yayınlar ya da resmi olmayan ağızların yaptığı değerlendirmeler kamuoyunu yanlış bir yere sevk edebilir ve bu doğru olmaz. Şunu herkesin bilmesini isterim, bu konuyu çok önemsiyoruz, 'Bir güvenlik ve istihbarat zaafı var mı' diye. Sayın Başbakanımız tabii ki bu sürecin de bu boyutuyla irdelenmesi gerektiği talimatını verdi. Şimdiye kadarki verilerde, yani mitingle ilgili ve diğer konularda alınması gereken tedbirlerin en üst düzeyde alındığı şeklinde bir veri var elimizde. İstihbaratın biliyorsunuz genelde bir eylem olduğu zamanda tabii istihbarat zafiyetinden bahsediliyor ama istihbarat son zamanlarda 17-18 tane bu tip olayı engelledi, yani kamuoyuna duyurulmamış onlarca olayı engelliyor. Hem emniyet güçleri hem Milli İstihbarat Teşkilatı hem Jandarma hem diğer birimler. Bunlar duyurulmadığı için böyle olay çıktığında 'Niye bilinmedi' deniliyor. Bunun pek çok sebebi olabilir. Yani eylemin yapısına göre bunlar birtakım detaylar eylemin yapısına göre, bu eylemi gerçekleştirenler eğer içerideki birtakım birimlerle irtibat kurmuyorsa, belli bir hiyerarşik yapı içerisinde örneğin Fransa'daki Charlie Hebdo saldırısı gibi hareket etmiyorsa, bunların tespitinde zorluk olabiliyor."
"Bir zaaf varsa gereği yapılır"
Ömer Çelik, dünyada son yıllarda tespit edilemeyen ve çeşitli Avrupa ülkelerinin başkentlerinde o ülkeleri vuran ciddi terör eylemleri yaşandığına işaret ederek, şöyle devam etti:
"Tabii ki arzu etmezdik, istemezdik böyle bir şeyin olmasını. Tarihimizin en kanlı ve en acılı eylemlerinden birisiyle karşı karşıya kaldık ama şundan hiç kimsenin tereddüdü olmasın, bir yandan bu faillerin bulunmasına çalışılıyor, idari soruşturma da aynı şekilde sürdürülüyor. Dolayısıyla bir zaaf varsa gereği yapılır. Herhangi bir zaaf örtülmez. Çünkü bu milletçe yaşadığımız acıdır, milletçe paylaştığımız acıdır. Bu konuda zaaf varsa bunun üstüne gidilir ama herhangi bir zaaf tespit edilmemişse burada da şu anki siyasi sorumluluk teröre karşı tek ses olmayı gerektiriyor. Bunu herhangi bir zaaf konusundaki bulgular çıktığında gereği yapılacak ama o aşamaya gelinmemişse bunu ana gündem yapmak yerine teröre karşı birlik beraberlik içinde tek ses olma konusunda yoğunlaşmaya devam etmek lazım."
Her olaydan ders çıkarmak gerektiğinin altını çizen Çelik, dünyada artık ulusal devletlerin ulusal devletlerin savaşmadığını, bu ihtimalin son derece zayıfladığını, artık yeni bir terör konseptinin bulunduğunu ifade etti. Yeni konseptin, asimetrik gurupların devletlere saldırması olduğuna dikkati çeken Çelik, şunları kaydetti:
"Bakınız, şunu hepimiz dikkate alalım, BM Güvenlik Konseyi'nin iki büyük ülkesi, Suriye'de askerleriyle birlikte, savaş uçaklarıyla birlikte ve bunlar soğuk savaşın iki süper gücü. Bunların baş edemediği asimetrik grup var, 'DAİŞ' denilen grup. Bu gruplarla, dünyanın en önemli orduları, bir koalisyon baş etmekte zorlanıyor. Bunun giderek de Asya'nın içlerine doğru, Afrika'ya doğru etkinliğinin arttığına dair ciddi raporlar, analizler yayınlanıyor. Yani asimetrik grup, petrol bölgelerine hükmediyor. Birtakım güvenlikleri tehdit ediyor. Rusya ve ABD gibi birtakım güçleriyle bu savaşı tek başına yürütebiliyor. Bu asimetrik şeye karşı tabii ki yeni güvenlik konseptlerinin geliştirilmesi gerekiyor.
Bizim açımızdan da mesela bu somut olayda olduğu gibi genelde miting alanının korunması gibi bir güvenlik yaklaşımı varken şimdi miting alanı dışında bir olay meydana gelmişse yeni yaklaşımlar üretilmesi gerekecek. Zaten bir güvenlik reformu mantığı, istihbarat reformu mantığı zaten bu gelişen her olayla birlikte istihbarat anlayışının ve güvenlik anlayışının güncellenmesini zaten gerektiriyordu. Bu zaten kendi içerisinde dinamik süreç. Etraftaki terör yapılanmalarının dinamik yöntemlere geçmesi ile birlikte tabii ki bu yapıların da güvenlik unsurlarının bu konseptleri geliştirmesi, vatandaşların güvenliği için yeni yaklaşımları üretmesi ve yürürlüğe koyması gerekiyor. Zaten bunlarla ilgili yürüyen çalışmalar olduğunu biliyoruz."
"Beşer kiloluk birtakım TNT bombalarla bu saldırı gerçekleşmiş"
"Son gelen rakamlarda ölü sayısında artış söz konusu mu? Bir de Bahçeli'nin Kılıçdaroğlu'nun görüşme teklifini de reddettiğini biliyoruz. MHP'den gelen Meclis olağanüstü toplantısı çağrısı var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?" şeklindeki soruyu da Çelik, şöyle yanıtladı:
"Rakamlar konusunda, başka siyasi partiler yada başka gruplar açıklama yaptığı zaman şuna dikkat etmek lazım, Adli Tıp'ta yürüyen bir süreç var. Maalesef bu ağır bir saldırı. İşte beşer kiloluk birtakım TNT bombalarıyla bu saldırı gerçekleşmiş, bazı cesetler parçalanmış. Dolayısıyla bunların DNA testlerin yapılması, birtakım evrensel standartlardaki yaklaşımla en doğru sonuçlara ulaşılması için hem Adli Tıpta titiz çalışma yürütülüyor hem de belli aşamada savcılık onayı gerekiyor. Burada bu tip şeyler konusunda tam bir karara varılmadan, sayı ile ilgili spekülasyon yapmak doğru değil. Başbakanlık Kriz Merkezi, Sağlık Bakanlığı, doğrudan Sağlık Bakanımız bununla ilgili açıklama yaparlar. Her sorulduğu yerde söylüyorlar. Zaten düzenli olarak da açıklanıyor. Onun dışında, 'rakamlar saklanıyor, birtakım bulgular var ama engelleniyor' şeklindeki şeyler yakışıksız şeyler. Söz konusu olan bizim canımız, bizim vatandaşımızın canı, kendi insanımızın canı. Herhangi bir saklı gizli iş olmaz. Bu taziye hepimizin taziyesi, bu acı hepimizin acısı. Dediğim gibi geniş bir alanda bu çalışma yürütülüyor."
"Sayın Bahçeli, ülkücü ve milliyetçi siyasete ipotek koymuş gözüküyor"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin tutumunu da eleştiren Çelik, "Sayın Bahçeli'nin tutumunu normalde yadırgıyorduk, bu 7 Haziran'dan sonraki süreçte. Önce 7 Haziran gecesi çıktı, her türlü işbirliğine karşı olduğunu söyledi. Ondan sonra bir safahat geçti. Şimdi seçimden sonra, iktidar olabileceğini söylüyor. Tabi MHP tabanına izah edemediği bir durum var" diye konuştu.
MHP'nin 40 yıllık parti olduğunu, bu parti tabanının geçmişte başka isimlerdeki partiler tarafından da temsil edildiğini anlatan Çelik, sözlerine şöyle devam etti:
"Tabii MHP'li kardeşlerimizin, MHP kurmaylarının çok sık söylediği şey vardı, o da şudur, 'MHP siyaseti demek milliyetçi siyaset demektir, ülkücülerin duruşu demektir' şeklinde kendi içlerinde yaptıkları değerlendirme vardır. Burada MHP tabanının, milliyetçiler, ülkücülerin en çok hassas oldukları konu terör konusudur. Sayın Bahçeli'nin de zaten uzun zamandan beri Türkiye'ye herhangi bir umut proje vadetmiyor. Konuşmalarının yüzde 80'i, negatif ve hepsi de daha çok terörle ilgili şeyler konuşmalar. Dolayısıyla koalisyon bölümündeki çelişkileri bir kenara bırakalım ama bu arada terörle ilgili böyle bir hassasiyet olduğu zaman mantık şunu gerektirir, Sayın Bahçeli'nin bir adım daha önde olmasını gerektirir. Fakat bunun yerine hiç de hoş olmayan şekilde, tekrar hayır üslubunu yürütmesi ortaya şöyle bir şey çıkarıyor, Sayın Bahçeli, 7 Haziran'dan beri kişisel olarak ülkücü ve milliyetçi siyasete ipotek koymuş gözüküyor. Yani geleneksel milliyetçi siyaseti ve ülkücü siyasetiyle Sayın Bahçeli'nin bir kavgası var gibi gözüküyor."
Genel Başkan Yardımcısı Çelik, "Çünkü MHP gibi bir partinin, terör konusunda hükümetle, devletle dayanışma içerisinde olmaması, Sayın Bahçeli'nin böyle bir daveti reddetmesi, bizim siyasi tarihimizde ilk rastlanan durum, milliyetçi hareketin tarihinde, MHP ve önceki partilerin tarihinde de ilk rastlanan durum" ifadesini kullanarak, şunları söyledi:
"Böyle güvenlik krizi olduğu zaman, Türkiye böyle bir saldırıya uğradığı zaman herkesten önce hükümete destek veren parti, MHP olurdu. Bu sefer en geride kalan parti. Halbuki MHP tabanı Türkiye'nin güvenliği konusunda terörle mücadele konusunda, Türkiye'nin milli güvenliğine yönelik saldırı söz konusu olduğunda en hassas tabandır. Onların arzusu ile Sayın Bahçeli'nin tutumu arasında açık bir çelişki görüyoruz ve tabii ki doğru bulmuyoruz."
Çelik, "Bir mafya liderinin Rize'de bir mitingi oldu. Türk bayraklarıyla bir mitingi oldu. Bu mitinge, valilik nasıl izin verdi bilmiyoruz ama orada kullanılan bir ifade daha sonra tartışma konusu oldu. 'Oluk oluk kan akacak' ifadesi. Partinizle bir ilişki bağlantısı da sosyal medyada kuruluyor. Hem bu sözleri nasıl değerlendiriyorsunuz hem de partinizle olan ilişkisi nedir" şeklindeki soruya da şu yanıtı verdi:
"Bizim genel bir prensibimiz var, bunu çok açık ve net şekilde söylüyorum, kamuoyu da duysun, kişilerin isimlerini zikretmeye gerek yok. Bu kişiler kim olursa olsun hatta bazı kurumlar var, bazı organizasyonlar var, başına 'ak' kelimesini koyarak kendisine, ocak diyen, dernek diyen yada birtakım organizasyonlar var. Bunlarla AK Parti'nin hiçbir ilgisi yoktur, organik ilgisi yoktur, kurumsal ilgisi yoktur. Dolayısıyla bizi bağlayan bir konu değildir. Açık ve net şekilde söylüyorum, AK Parti'nin resmi mekanizmaları tarafından yapılmayan hiçbir faaliyetin sorumlusu değiliz. Dışarıda sivil toplum örgütü yapmışsa da ancak biz burada, Sayın Başbakanımız, Genel Başkanımız ya da AK Parti sözcüsü olarak benim, diğer yetkili arkadaşımızın 'biz bu organizasyona destek veriyoruz' demediği müddetçe bizi bağlayan bir tarafı yoktur. Onun dışında sanki bizimle herhangi bu tip faaliyetlerin, kim olursa olsun, dediğim gibi somut olaydan bahsetmiyorum, kategorik olarak bahsediyorum, hangi kurum dernek kişi da kuruluş olursa olsun bizim onayımız olmaksızın bizim sembollerimizin kullanılması bize destek verilmesi gibi ya da bizimle herhangi bağ içinde gösterilmesi gibi şeyler bizim dışımızda şeylerdir. Biz bu şeyleri reddederiz ve biz Türkiye'de genel olarak da üslubumuz, biz herhangi bir şekilde toplum önünde ya da başka yerlerde şiddeti özendiren, kan akmasını özendiren her türlü ifadeyi kategorik olarak reddeden partiyiz. Buna dikkat edilmesi gerekiyor."
(Sürecek)
Son Dakika › Politika › AK Parti Myk Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?