Her iki takımın ilk 11'i de maçı kazanmak için sahada olduklarını gösteriyordu, ama pek tabii kendi oyun tarzları üzerinden. Andre Villas-Boas, topu ayağa oynayan oyuncuları ve sağ önde Aaron Lennon'ı tercih etmişti. David Moyes ise Robin van Persie'nin yokluğunda Rooney'i en öne koyarak arkasını sezonun kalan bölümünde form yakalayamamış üç isimle; Welbeck, Kagawa ve Valencia ile doldurmuştu. Hocaların bu standart dışı tercihleri, maçı şekillendirmeye yetti.
Tottenham, United'ın solunu sıkı sıkıya kapatmıştı. Evra ve Welbeck'ten oluşan kanat, Walker'ın diri duruşu ve Lennon'ın disiplinli yardımı ile oyundışı bırakıldı. Bununla birlikte geride set kuran ve ekseriyetle topu rakibe bırakan Spurs, hızlı çıkışlarında Lennon'ı kullandı. Bölüm bölüm United'ın arka tarafını çok zorladılar, orta sahada top kazandıklarında ise tehlikeli yerlerde serbest vuruş kazanarak etkili oldular.
Nitekim yine böyle bir pozisyonda Paulinho faulü kazandı ve baraj hatasını iyi değerlendiren Kyle Walker, takımını öne geçirdi. Skorda üstünlüğü alan Tottenham, bu dakikadan sonra maçı koparacak işleri yapsa da ikinci golü bulamayınca maç yeniden United hakimiyetine geçti. Rakibinde göre hücumda çok daha farklı ve fazla sayıda gol üretme seçeneği olan konuk ekip, ısrarla Valencia'nın yer aldığı sağ kenardan zorlamaya başladı.
Tottenham hem hücumda, hem de savunmada United'ın Evra destekli sağına konsantre iken, gayri ihtiyari biçimde yakın oynayan hatlar kapandıkça kendi solunda geniş alanlar bıraktı. United eğer topu hızlı şekilde oraya aktarmayı başarırsa, her seferinde tehlike yarattı. Çünkü dar alanda çok çabuk hızlanabilen bir kenar oyuncusu olan Valencia, orta ve uzun mesafede Vertonghen'e kolayca ekarte ederken, dar alanda da hamle üstünlüğünü aldığında daima tehlikeli oldu. Beraberlik golü de buradan geldi, sağdan yapılan ortada ters kademe Walker'ın hatasıyla top Rooney'nin önüne düştü ve ağları buldu. (1-1)
İkinci yarı da oyunun seyri pek değişmedi. Sandro, Dembele ve Paulinho'dan oluşan Tottenham orta sahası, rakibe kolayca üstünlük kurarken United kenarları ve eline az sayıda geçen ani çıkış fırsatlarını kullandı. Sandro'nun mükemmel golünden hemen sonra iki pasta penaltıyı ala United yeniden skoru eşitlerken, kalan bölümde her iki takıma da cılız sayılabilecek fırsatlar geldi. Ev sahibinin üretkenlik sorunu bir kez daha açıkça görünürken, eksik United için 1 puan çok da kötü sayılmazdı. (2-2)
Tottenham için haftanın ilk yarısı çok kötü geçmişti. 6-0'lık Manchester City hezimeti sonrası onları bekleyen zorlu ve sıkışık fikstür, ligde son üç maçta alınan yalnızca 1 puan ve bir kez dahi rakip fileleri havalandıramamış olmakla birleşince ortaya kapkara bir tablo çıkıyordu. Ancak hafta içi Avrupa'da kazandılar ve bu galibiyet, moral çöküntünün bertaraf edilmesinde önemli bir rol oynamış görünüyor. Nitekim bugün ilk yarıda Tottenham'ın ortaya koyduğu oyun, halen formsuz oyuncuları olmasına karşı sert, dirençli ve olması gerektiği gibiydi.
Andre Villas-Boas'ın krizdeki takımı, düştüğü çukurdan çıktı. Fakat kadroda gole yakın oyuncu sayısı azlığı, Soldado'nun formsuzluğuyla birleşince onları yine duran toplara yahut uzaktan şutlara sıkıştırıyor. Takımda belki de Sigurdsson'dan başka tamamlayıcı oyuncuları yok, bu sebeple gole ulaşmakta sorun yaşıyorlar. Onları belki de bir süre çift santrforla oynarken göreceğiz.
Son Dakika › Spor › Ne Tottenham'a Yaradı Ne de Manu'ya - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?