Hayatta bazı şeyler değişmez. Güneş doğudan doğar batıdan batar, Arjen Robben sağ kanattan gelip sol ayak içiyle uzak köşeye plase bırakır, Gervinho soldan gelip sağ ayağıyla yakın köşeye sert bir şut çeker… Hellas Verona’yı ağırlayan Parma başta Gervinho’yla olmak üzere gol pozisyonları yakaladı. Ama Darko Lazovic’in füzesine karşılık veremedi ve sahadan mağlup ayrıldı. Hellas Verona ise ne denli dişli bir takım olduğunu hatırlattı.
Hafta sonu Parma’ya puan kaybeden Inter, zorlu Brescia deplasmanında jenerikleri süsleyerek kazandı. Jeneriklik gol atmayanın maaşında kesilme yaşadığı mücadelede, Inter’in defans oyuncusu Milan Skriniar’ın kendi kalesine golü bile akıl dolu(!) bir temasa ev sahipliği yapıyordu.
Haftanın maçı olması beklenen bir maçın kalite anlamında henüz haftanın maçı olduğuna denk gelmemiştik Serie A’da. Ta ki Napoli-Atalanta maçı oynana kadar... Napoli iki kez öne geçti, Atalanta iki kez yakaladı. Napoli hücum etti, Atalanta savundu. Atalanta hücum etti, Napoli savundu. Birbirlerinin iz düşümü gibiydiler. 2-2 sona erdi maç. Son kısımda Napoli’nin potanisyel bir penaltısı verilmeyince teknik ekip kontrolsüz tepki verdi ve Carlo Ancelotti’yi tribünde gördük.
Henüz bu satırlarda olumsuz cümleler işitmemiş Cagliari için bu hafta ilk olumsuz cümleler gelecek. Bologna karşısında sahadan 3-2 galip ayrılıp kâğıt üstünde işlerini tamamlamış olsalar da geçtiğimiz haftalardaki görüntüden uzaktılar. Bu noktada rakibi Bologna’nın da başarılı ve dirençli bir takım olduğu gerçeği göze çarpsa da Cagliari’den daha iyi bir oyun bekleniyordu. Yine de Cagliari’nin sol beki Luca Pellegrini sahanın dikkat çeken ismiydi.
Sezona çok zor bir fikstürle başlayan Fiorentina, bu fikstürden beklentilerin üstünde puan çıkardıktan sonra görece olarak daha kolaylaşmış fikstürde kayıpsız devam ediyor. Ancak sahadaki oyun ilk haftaları aratıyor. Franck Ribery ve Martin Caceres’in yokluğunda Sassuolo karşısında sahada kırılgan bir görüntü sundular. Bir iki maç önce Inter’e attığı golün aynısını bu sefer Fiorentina’ya atan Jeremie Boga oyunun hâkimiyetini tamamen Sassuolo’ya geçirse de Fiorentina zorlaya zorlaya golleri buldu ve 2-1 kazanmayı bildi. 2000’lerin başı ve ortasındaki Serie A maçı tanımını özleyenler bu maçın tekrarını kaçırmamalı.
Sampdoria için aranan kan olmaktan çok uzakta bir isim Claudio Ranieri. Bu fikri her geçen dakika biraz daha haklı çıkarıyor oluşu ise Sampdoria taraftarı için zor olsa gerek. Lecce karşısında geriye düştüğü maçta çok zor şekilde bir puan alabilmesi işlerin göründüğünden daha da zor olduğunu gösteriyor. Lecce ise sezon başlamadan önce en net küme düşme adayıyken son haftalarda “acaba” diye düşündürmeye başladı.
Geçtiğimiz hafta Atalanta karşısında tüm özgüvenini kaybeden Udinese için iç sahadaki Roma maçı bir telafi olabilecekken ağır bir yıkım oldu. “Igor Tudor yönetimindeki Udinese” kalıbını son kullanacağımız yazılardan biri olabilir çünkü dört gün içinde kalelerinde 11 gol görüp sadece bir kez rakip fileleri bulabildiler. Roma, Udinese’nin formsuzluğundan yararlanmış olsa dahi sahaya bu sezon belki de ilk kez (Sassuolo maçından sonra) istediği oyunu yansıttı. Çok erken 10 kişi kalmaları bir kâbus senaryosu olabilecekken sahada sanki rakibi 10 kişiymiş gibi bir oyun oynadılar. Bunun da doğal sonucu olarak bol gollü, rahat bir üç puanı cebe koydular.
Juventus… Bu sezon alıştığımız şekilde yine istediği oyuna sahaya yansıtmaktan çok uzaktı Juventus. Thiago Motta’nın başa geçmesiyle motivasyon edinen Genoa karşısında da bu gerçek değişmedi. 90+6’da Cristiano Ronaldo gibi oyuncunuz varsa ve o, penaltı için topun başına geçiyorsa üç puan sizin oluyor. Fakat bu skoru fırtına öncesi sessizlik olarak saymak yanlış olmaz.
0-0 ve dengeli giden bir maçta stoperiniz orta sahayı topla geçip kaleye baktığında bir de o mesafeden kaleye şut çektiğinde aklınızdan geçen ilk düşünce, “Neden böyle bir işe kalkıştı ki” olur. Simone Inzaghi için de durumun farklı olduğunu sanmıyorum. Ama Francesco Acerbi öyle bir şut çekti ki zaten kırılgan yapısından dolayı bu sezon çok puan kaybeden Torino için oyun bitti. Bu golden hemen sonra Ciro Immobile de sahneye çıkınca kafa olarak sahadan tamamen uzaklaştı Torino. İkinci yarıda da yine Immobile gerçeği sayesinde üç puan Lazio’nun oldu.
Pazartesi görünümlü Perşembe akşamı mesaisinde Milan, Stefano Pioli yönetimindeki ilk galibiyetine ulaştı. Spal karşısında favori olarak çıktığı mücadelede çok zorlandılar. İkinci bölgeden üçüncü bölgeye geçiş konusunda iki sezondur istediğini ortaya koyamayan Milan, uzun süredir yoğun eleştirilerin hedefi olan Suso’nun muhteşem golüyle sonuca gitti. Milan’ın üst sıralara ulaşmak için daha fazlasını sahaya yansıtması gerekiyor ve bu doğrultuda nasıl bir yol izleyeceği gelecek haftalar için merak uyandırıyor.
Haftanın Takımı: Roma
Haftanın Oyuncusu: Nicolo Zaniolo (Roma)
Haftanın Golü: Francesco Acerbi (Lazio)
Haftanın Teknik Direktörü: Paulo Fonseca (Roma)
Haftanın Maçı: Napoli-Atalanta
Son Dakika › Spor › Serie A raporu #5 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?