Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mevlüt Uyanık, 28 Şubat sürecinin travmasını hem bireysel olarak hem de ailece yaşadıklarını söyledi.
28 Şubat sürecinde yaşadıklarını AA muhabirine anlatan Uyanık, o dönemde Gazi Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev yaptığını, eşinin ise kentteki imam hatip lisesinde öğretmen olduğunu söyledi.
Bu dönemde toplumun büyük acılar yaşadığını anlatan Uyanık, kendisinin sürekli olarak tehdit telefonları aldığını, eşinin ise görevden atıldığını kaydetti.
O dönem aynı zamanda Aydınlar Ocağı'nın sekreterliğini yaptığını belirten Uyanık, şöyle konuştu:
"28 Şubat'tan sonra yapılan zulümlerin haksızlığını anlatan seminerler yapmaya başladık. Sivil itaatsizlik eylemlerine destek verdik. Eşim imam hatipte öğretmenken o da bireysel olarak yapılan baskıların uygunsuz olduğunu anlattığı için peş peşe soruşturmalar geçirdi ve görevden atıldı. O dönem hangi kapıyı çalsak kapılar yüzümüze kapandı. 28 Şubat sürecinin travmasını hem bireysel olarak hem de ailece yaşadık."
Eşi Meryem Uyanık'ın görevden atılmasının ardından yaşadığı tramvaya ailece şahitlik ettiklerini ifade eden Uyanık, şunları kaydetti:
"Eşimin görevine son verildiğinin tebliğini bayrama birkaç güne kala yaptılar. Bayramı rahat kutlatmamak için zamanlama yapmışlardı. Bayram ailece bizim için zehir oldu. Bu süreci atlatmak için eşim çeşitli kurslara gitti, bir kaç yıl önce de göreve yeniden başlayabildi. Ben de sürekli tehdit telefonları aldım. Bazen telefonumu eşim ya da çocuklarım açabiliyordu ve tehditleri onlar duyuyordu. Ne acıdır ki beni tehdit edenlerin kendi üniversitemizin öğrencileri olduğu ortaya çıktı. Ne hikmettir ki açılan davalar kapatıldı. Suç unsuru bulunamadığı için bir sonuç alınamadı. Düşünün eşinizi görevden atıyorlar. Kendi ülkenizde ajan olarak anılıyorsunuz."
-Ajan olduğu iddiası-
Öğretim üyeliğine devam ederken görev yaptığı üniversiteye AB ajanı olduğuna dair bir dosya sunulduğunu da öğrendiğini anlatan Uyanık şunları dile getirdi:
"O zaman görevde olan rektörümüz beni yanına çağırdı. Ona sunulan dosya da AB ajanı olduğum, bu nedenle ya görevden uzaklaştırılmam gerektiği ya da en ağır cezayla cezalandırılmam isteniyordu. Rektör bir rapor hazırlamamı istedi. Aynı zamanda bir hukuk adamı olduğu için beni anladı. Gözden uzaklaşmam için 3 aylığına yurt dışına gönderdi. Ancak maddi ve manevi baskılar devam etti. Bunun üzerine 2004'te Kırgızistan'a göreve gittim. Ben gidince tehditler kesildi, ailemde rahat etti."
Aydınlar Ocağı Sekreterliği'nden de arkadaşlarının tavsiyeleri sonucu ayrıldığını belirten Uyanık, "Eşim de işten atıldığı için ailemiz sıkıntı içindeydi. İstanbul'da ve Ankara'da o dönemde okuyan çocuklarımız vardı. Annelerinin kim tarafından görevden alındığını, kimlerin tehdit ettiğini anlamaya çalışıyorlardı. Bu ülkenin demokratikleşmesini ve kalkınmasını isteyen bir birey olarak ajan olarak nitelendirilmek ve tehdit telefonları almak kadar acı bir şey yok. Bir dönem hukuk bana lazımdı, şimdi de hukuk onlara lazım" şeklinde konuştu.
Uyanık, 12 Eylül'ün fiili, 28 Şubat'ın ise post modern bir darbe olduğuna dikkat çekerek, 28 Şubat soruşturmasının 12 Eylül soruşturmasının devamı olduğunu kaydetti.
Sürecin hukuksal sonucunun beklenmesi gerektiğini vurgulayan Uyanık, "Her kim bu ülkenin demokrasisine engel oluyorsa bunun bedelini ödemeli" dedi.
- ÇORUM
Son Dakika › Yerel › 28 Şubat Soruşturması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?