Anayasa Mahkemesi Kararı - Son Dakika
Güncel

Anayasa Mahkemesi Kararı

Anayasa Mahkemesi Kararı

Anayasa Mahkemesi'nin, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 317.maddesinin "Taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi veremezler" biçimindeki 3.fıkrasının iptali istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin kararı, Resmi Gazete'de yayımlandı.

13.02.2013 11:11

Anayasa Mahkemesi'nin, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 317. maddesinin "Taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi veremezler" biçimindeki 3. fıkrasının iptali istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin kararı, Resmi Gazete'de yayımlandı.

Bakırköy 13. İş Mahkemesi, kıdem tazminatı, fazla mesai, genel tatil, hafta tatili ve yıllık ücretli izin alacağının tahsili talebine ilişkin olarak açılan davada, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 317. maddesinin "Taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi veremezler" biçimindeki (3) numaralı fıkrasının Anayasa'nın 2., 10. ve 36. maddelerine aykırı olduğu kanaatine vararak, Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştu.

Davayı esastan görüşerek karara bağlayan Anayasa Mahkemesi, dava konusu düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine karar vermişti.

Kararda, üye Celal Mümtaz Akıncı, karşı oy kullanmıştı.

Yüksek Mahkeme'nin, ilgili kararı Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı.

Anayasa Mahkemesi'nin kararında, itiraz konusu düzenleme ile kanun koyucunun, nitelikleri veya acil hukuki korunma sağlanması ihtiyacı nedeniyle bazı dava ve işleri tabi tuttuğu basit yargılama usulünde, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçelerine yer verilmeyerek, bu tip uyuşmazlıklar açısından yargılama faaliyetinin hızlandırılmasının amaçladığı ifade edilmişti.

Kararda, "Özellikle mahkemelerin iş yükü, hukuki uyuşmazlıkların karara bağlanmasında geçen uzun sürelerin başka hak ihlallerine neden olması ve bu sorunun yalnızca ülkemiz açısından geçerli olmayıp, birçok hukuk sistemi tarafından ortak bir sorun olarak paylaşılması ve bu noktada yargılamayı hızlandıran usul hükümlerinin gerekliliği gözetildiğinde, basit yargılama usulüne tabi dava ve işler bakımından, yargılamayı basitleştirmek ve hızlandırmak düşüncesiyle cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçelerinin verilemeyeceğine ilişkin düzenleme kanun koyucunun takdir yetkisi içinde kalmaktadır" denilmişti.

Anayasa'nın 10. maddesinde öngörülen "kanun önünde eşitlik" ilkesinin, hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusu olduğunu belirtilen kararda, şu değerlendirmelerde bulunulmuştu:

"Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.

İtiraz konusu kurala bakıldığında, basit yargılama usulüne tabi dava ve işlere ait yargılama faaliyetinin bir an önce tamamlanması amacıyla yazılı yargılama usulünde dilekçeler safhasının bir bölümü olan cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçelerinin basit yargılama usulüne tabi tüm davalar bakımından verilmeyeceğinin hüküm altına alındığı görülmektedir. Kural uyarınca basit yargılama usulüne tabi davalarda davacıya da davalıya da birer dilekçe ile iddia, savunma ve delillerini belirtme imkanı verilmiştir. Bunun yanı sıra, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçelerine yer verilen yazılı yargılama usulü ile basit yargılama usulü farklı nitelikleri gereği eşitlik karşılaştırmasına elverişli değildir."

Anayasa'nın "hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde, herkesin gerekli araç ve yollardan yararlanarak yargı organları önünde davacı ya da davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğunun belirtildiği anımsatılan kararda, buna göre, hak arama özgürlüğünün en önemli iki ögesini oluşturan iddia ve savunma haklarının kısıtlanmasının, bu hakların noksansız kullanımının ve adil yargılanmanın engellenmesinin Anayasa'nın 36. maddesine aykırılık oluşturduğu kaydedilmişti.

Adil yargılanma hakkının ulusal üstü düzeyde genel kabul görmüş ölçütleri arasında önemli bir yer tutan "silahların eşitliği" ilkesinin, davanın taraflarının yargılama sırasında usul hükümleri yönünden eşit konumda bulunmasını, taraflardan birine dezavantaj diğerine avantaj sağlayacak kurallara yer vermeme esasını öngördüğü, diğer bir deyişle davanın tarafları arasında hakkaniyete uygun bir dengenin varlığının gerekli kılındığı anımsatılmıştı.

Kararda, şunlar vurgulanmıştı:

"Bu kapsamda, hak sahibinin öğrendiği isnat ve iddialara karşı yazılı veya sözlü şekilde açıklama yapabilmesi, karşı isnat ve beyanlarda bulunabilmesi gerekmektedir. Ancak bu hak, davanın taraflarına her konuda sınırsız konuşabilme veya açıklama yapabilme hakkının tanındığı anlamına gelmemelidir. Zira hak arama hürriyetinin mutlak ve sınırsız bir biçimde uygulanması mümkün değildir.

Anayasa'nın tüm maddeleri aynı etki ve değerde olup, aralarında bir üstünlük sıralaması bulunmadığından, uygulamada bunlardan birine öncelik tanımak olanaklı değildir. Bu nedenle, kimi zaman zorunlu olarak birlikte uygulanan iki Anayasa kuralından biri, diğerinin sınırını oluşturabilmektedir. Hak arama hürriyeti Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenmiş ve anılan maddede bunun için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş ise de mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceğini öngören Anayasa'nın 142. ve davaların mümkün olan süratle sonuçlandırılmasını ifade eden Anayasa'nın 141. maddelerinin, hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır.

İtiraz konusu kural ile basit yargılama usulüne tabi dava ve işlerde, davacı ve davalıya birer dilekçe ile iddia, savunma ve delillerini belirtme imkanı verilmiş olup, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi sunma imkanı tanınmamış olmakla basit yargılama usulüne tabi davaların basit ve hızlı bir şekilde sonuçlanmasını sağlayarak adil yargılanma hakkına ve bireyin menfaatine hizmet ettiği açıkça anlaşılan bu sınırlandırmanın hakkın özüne dokunduğu ve hakkı anlamsız kılacak dereceye vardığı söylenemez."

Muhabir: Hüseyin Gazi Kaykı

Yayıncı: Tolga Özgenç - ANKARA

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Anayasa Mahkemesi Kararı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement