FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde Jandarma Genel Komutanlığında yaşanan olaylara ilişkin 244 şüphelinin yer aldığı iddianame tamamlanarak mahkemeye gönderildi. İddianamede Eski Kurmay Yarbay Yusuf Köz'ün general ve albayların infaz edilmesi için emir verdiği yönünde müşteki ifadeleri yer aldı.
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde Jandarma Genel Komutanlığında yaşanan olaylara ilişkin hazırlanan iddianame tamamlandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 244 şüpheli yer alıyor. Şüpheliler, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs, silahlı terör örgütü üyesi olmak, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, askeri komutanlıkların gasbı ve silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" gibi suçlardan hakim karşısına çıkacak.
İddianamede yer alan müştekilerden Tayin Daire Başkanı Tuğgeneral Veli Turan, 15 Temmuz tarihinde akşam saat 22.00 sıralarında odasında Ağustos ayında yapılacak atamalarla ilgili çalışma yaptığını, o sırada haberci erin odasına girerek nizamiyede bir karışıklık olduğunu söylediğini belirtti. Bunun üzerine Kurmay Albay Yusuf Kelleli'nin kendisini telefonundan arayarak Albay Güven Şağban'ın, Fetullahçıların karargahı ele geçirdiklerini söylediğini ifade ederek, "Bir şey bilmediğimi ama nizamiyede bir karışıklık olduğunu, durumu araştıracağımı söyleyip kapattım. Bu sırada dışarıdan seri ve tek tek atışlar gelmeye başladı. Terör saldırısı olduğunu düşünerek haberci ere MP-5 makinalı tabancayı getirmesini söyledim. Harekat merkezini 1967 numaralı telefondan arayıp ne olduğunu sordum, telefonu açan kişi, 'Silahlı kuvvetler yönetime el koydu' dedi. 'Ne demek istiyorsun, sen kimsin' sorularıma ısrarla aynı cevabı verdi. Telefonu kapattım. Bu sırada odama Üsteğmen İlker Çiçek ve tanımadığım kamuflaj elbiseli ve G-3 piyade tüfeği taşıyan 3 kişi girdi. Ortada duran kamuflajlı kişi 'Silahlı kuvvetler yönetime el koydu, buyurun komutanım gidelim dedi.' Ben 'Siz kimsiniz?' diye üst üste ısrarla sordum, 'zor kullandırmayın, buyurun gidelim' dedi ve tabancasını tam dolduruş yaparak yanıma yaklaştı. Ben bilgisayarları da kapatmak istediğimi söyledim, kabul etmek istemedi. Devamlı 'buyurun gidelim' diye bağırıyorlardı. Bana kendisinin Yüzbaşı Hakan olduğunu söyledi, Genelkurmay'dan emir geldiğini söyleyerek 'girin koluna, alın bunu' diye bağırdı. Haberci er engel olmaya çalıştı ama bu sırada odanın kapısında sayısını bilmediğim, başka kamuflajlı, tabancalı ve sivil elbiseli kişiler belirdi. Yüksek sesle devamlı 'yat yere! yat yere!' diye bağırıyorlardı. Beni zorla yere yatırarak şiddetle sırtıma ve omuzlarıma bastırarak ellerim arkada olacak şekilde plastik kablo kelepçesi ile bağladılar. Ceplerimde bulunan malzemeleri çıkardılar, apoletlerimi söktüler, gözlerimi de bir bezle bağlayarak beni odadan dışarı çıkartıp asansörle 2 numaralı nezarethaneye götürdüler. Sesinden tanıdığım Kurmay Yarbay Yusuf Köz, 'infaz edin' dedi. Gece boyunca orada gözlerimiz kapalı, ellerimiz kelepçeli bir şekilde bekletildik" ifadelerini kaydetti.
"Teğmenlere 'eğer buraya gelen olursa bunları infaz edin' diye talimat verdi"
İddianamede yine müşteki olarak yer alan Jandarma Albay Güven Şağban ise o gece olayların başladığı sıralarda Kurmay Albay Nurettin Alkan'dan durumu telefonda haber almasının ardından C Nizamiyesine gittiğini ancak nizamiyeden içeri alınmadığını ifadesinde belirterek, "Nizamiyeye vardığımızda tedbirlerin fazla olduğunu, iki silahlı tam teçhizatlı kişinin nizamiyenin önünde nöbet tuttuklarını gördüm. Araçtan indik. Nizamiyeye doğru ilerlemeye başladık. Bu arada nöbetçiler bize yaklaşmamamızı, buradan uzaklaşmamızı söylediler. Nizamiyeye doğru ilerlerken ben 'arkadaşlar yaptığınız iş kanunsuzdur, darbe yapıyorsunuz, bu bir suçtur, komutanlarınız biziz, bizden emir alın, size emir veren kişiler yetkili değildir' gibi yüksek sesle ifadelerde bulundum. Bu sırada nizamiyede nöbetçi olan iki kişi geri geri çekilmeye başladı. Biz ilerlememize devam ettik. En önde ben vardım. Biraz sonra nizamiyeden birkaç kişi daha çıktı. Bunlardan biri Yarbay Süleyman Karaca idi, sivil kıyafetliydi. Diğeri Kurmay Yarbay Ahmet Özcan'dı. Bir başkası üsteğmen ya da yüzbaşı rütbesinde biriydi. Bunlarla aramızda arbede ve itişme başladı. Ben teğmenlerin ateş etmesini engellemeye çalıştım. Benim silahım belimdeydi, teğmenlerle uğraşırken yüzbaşı ya da üsteğmen rütbesinde olan kişi silahımı belimden alıp kaçtı. Ben oldukça ileride olduğum için arkamda olanları görmüyordum. Daha sonra bir el ateş sesi geldi. Arkasından da otomatik silah sesleri duyuldu. Teğmenlerle beraber yere düştük. Silah sesleri kesildiğinde 3-4 kişi beni yakaladı ve ayağa kaldırdı. Bu aşamaya kadar sürekli yaptıklarının kanunsuz olduğunu teğmenlere söyledim. Nizamiyeden içeri götürdüler. Yine karargaha gidene kadar yüksek sesle 'bunlar darbe yapıyorlar, suç işliyorlar, sakın bunlara uymayın, kanunsuz iş yapmayın' diye bağırdım. Araç otoparkında Jandarma Kurmay Yarbay Bülent Ak'ı gördüm 'sen de mi bu şerefsizlerdensin' dedim. O da bana 'seninle hesaplaşacağız, ağzını kapatın' diye bağırdı. Sonrasında beni Atalay Salonu'na çıkarttılar ve ellerim bağlı şekilde orada bekledim. Salona gelen Kurmay Yarbay Yusuf Köz, teğmenlere 'eğer buraya gelen olursa bunları infaz edin' diye talimat verdi. Bir süre böyle bekledik" ifadelerini kullandı. - ANKARA
Son Dakika › 3. Sayfa › 15 Temmuz Darbe Girişimi Jandarma Genel Komutanlığı İddianamesi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?