"Ergenekon" Davası - Son Dakika
Politika

"Ergenekon" Davası

"Ergenekon" Davası

"Ergenekon" davasında tanık olarak dinlenilen merhum Başbakan Bülent Ecevit'in eski koruma müdürü ve eski milletvekili Recai Birgün, "Sinan Aygün amcamın oğludur."

21.05.2012 18:14
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

"Ergenekon" davasında tanık olarak dinlenilen merhum Başbakan Bülent Ecevit'in eski koruma müdürü ve eski milletvekili Recai Birgün, "Sinan Aygün amcamın oğludur. Ben soyadımı Birgün olarak değiştirdim" dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savcı Mehmet Ali Pekgüzel, Birgün'e Başkent Üniversitesi Hastanesi tarafından, "Ecevit hakkında iş göremezlik raporu verileceği" şeklinde duyum aldığını söylediğini hatırlatarak,

"Bunda amaçlanan neydi-" diye sordu.

Birgün de, "Ecevitsiz bir hükümetti. Herkes de farkındaydı. Yazılanlara rağmen Ecevit bırakmadı. Hüsamettin Özkan'ın başbakan olacağı yazıldı. Ecevit,

'Ben ayrılsam da bu mümkün olamaz' demişti" dedi.

Bülent Ecevit'in, başbakanlığı bırakmaması üzerine hakkında "Hasta, yürüyemez, bunamış, yönünü bilmeyen" gibi aciz durumda gösterilmeye çalışıldığını dile getiren Birgün, "O dönemde çok ilginç bir medya işbirliği vardı. Ecevit'in en ufak bir hatası 'hasta', 'iş göremez' olarak haberleştiriliyordu" diye konuştu.

Pekgüzel'in "Ecevit'in hakkında yazılanlardan çıkardığı sonuç, kanaati neydi-" sorusu üzerine Birgün, Ecevit'in "Bizim soframız (ihale gibi) yok. O yüzden medya bizi sevmez" dediğini anlattı.

Savcı Pekgüzel, Bülent Ecevit ve Rahşan Ecevit ile yapılan "Karaoğlan" adlı belgeselin ham görüntülerini izleterek, "Burada Ecevit 'Doktorlar 7-8 ay kadar yatacaksın demedi' diyor. Rahşan Ecevit de, bunu söylediklerini söylüyor. Siz 7-8 ay yatması gerektiğini duydunuz mu-" diye sordu.

Birgün de, Bülent Ecevit'e bu durumun söylenmediğini ifade ederek, "Rahşan Ecevit ve benim olduğum yerde doktorlar, hangileri olduğunu hatırlamıyorum ama biz Haberal ve Turgut Zileli ile muhatap oluyorduk, 7-8 ay gibi bir süreye ihtiyacı olduğunu söyledi. Ecevit'in bunu bilmemesi normaldi" dedi.

-"Onlar sustu, ben konuştum"-

Pekgüzel'in, "Ecevit, 'Niye farklı doktor getirdiniz-' diye itiraz etmedi mi-" sorusuna Birgün, "Ecevit bile söylemiyor, sen söylüyorsun, diye eleştirildim. Onlar susmaya başladılar, ben konuştum. 2002'den beri bu konuyu gündemde tutmaya çalıştım. Ecevit de, Rahşan Ecevit'in yaşadığı sıkıntıları yaşadı, ama konuşmazdı. Başka doktoru kabul etti, ardından hastaneyle irtibatı da kesti. Ecevit nezaketinden ya da o dönemdeki şartlardan mı bilemem, bunları konuşmanın yararı olmayacağını söylerdi. Ben 'Doktorlar yanlış tedavi etti' demedim ama tedavinin zamana yayıldığı kanaatindeyim" şeklinde konuştu.

Birgün, Pekgüzel'in "Ecevit'e suikast yapılacağı" şeklindeki duyumu hatırlatması üzerine, terörle mücadelede görevli bir arkadaşının

"Cumhurbaşkanına giderken suikast olabilir. Dikkatli ol" dediğini anlattı.

Suikast tarihinin eylül 2002'de olacağını, ancak Ecevit'in randevu defterinde bu tarihte bir randevu görülmediğini ifade eden Birgün, "Bir süre sonra 20 Eylül'de Cumhurbaşkanlığı'nda resepsiyon olacağı bildirildi. Aynı tarih olması, hiç olmayan bir günde randevu çıkması üzerine tedirgin oldum. 2 ayrı ekip çıkararak o gün Ecevit'i 24 saat basından atlattım" dedi.

-Ecevit hakkındaki vasi tayini-

Pekgüzel'in, sanıklardan Mahir Akkar ve CHP milletvekili Sinan Aygün'ün Ankara'da mahkemeye dilekçe vererek, Ecevit'in durumu nedeniyle vasi tayini istediklerini, bundan yaklaşık bir hafta sonra da, Ecevit hakkında iş göremezlik raporu verileceği duyumunun alındığını anımsattı.

Sinan Aygün ile akraba olduğunu belirten Birgün, "Sinan Aygün amcamın oğludur. Ben soyadımı Birgün olarak değiştirdim. Bu konuyu Aygün ile de konuştum. Başbakan'dan özür dilemesini istedim. 'O zaman medya bizi yanılttı, ayıp etmişiz' dedi. Bizim yaşadığımız süreç ve bunu medyanın gündeme getirmesinden bütün kamuoyu etkilenmişti" diye konuştu.

Pekgüzel'in, "(Ecevit öldürülerek kaldırılamadı ama siyasetten uzaklaştırıldı) diyorsunuz. İsim verebilir misiniz-" sorusu üzerine Birgün, şuları kaydetti:

"Askeri üst kademedeki Murat Yetkin'in yazdığı... Medya, bürokrasideki üst kısım. Şu an ortaya çıkarmaya çalıştığınız grupların 2001'de de aynı faaliyetleri yaptığına inanıyorum. Bilinçli destekleyenler, milli duygularla destek verenler, farkında olmadan da destek verenler vardı. Biz de 3 aylık dönemde Ecevit'i kapatmıştık. Aksini ispat edecek adımlar atmakta geç kaldık."

Pekgüzel'in 'Ecevit'in hızla iyileşmesi nasıl oldu- İlaçları mı kestiniz-" sorusuna Birgün, bazı ilaçların kesildiğini belirterek, "Bir nefeste merdivenleri çıkan Ecevit'ten bir anda yürüyemeyen Ecevit ortaya çıktı. Birdenbire nasıl hasta oldu, nasıl iyileşti. Herkes gibi bende bunun cevabını bulmaya çalıştım" dedi.

-Haberal: "Birgün ağır ithamda bulunuyor"-

Savcı Pekgüzel'in sorularının tamamlanmasının ardından söz alan tutuklu sanık Prof. Dr. Mehmet Haberal, mahkemenin isteği üzerine Silivri 5 No'lu Cezaevi'nden geldiğini belirterek, "Gerçekten burada zor duruyorum. Bugüne kadar duruşmalara gelmememin sebebi çok ciddi sağlık sorunlarımın olmasıdır. Cezaevi hekimine göründükten sonra 'Ne pahasına olursa olsun, gitmeliyim' diyerek geldim" dedi.

Birgün'ün Ecevit'in tedavi sürecine ilişkin asılsız ithamlarda bulunduğunu ifade eden Haberal, "Merhum Ecevit, Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanıdır" diye konuştu.

Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese'nin "Tanığa sorunuz var mı, beyanlarınızı daha sonra alacağız" sözleri üzerine Haberal, "Sayın Birgün,

'Ecevit'in ilaçları kesildi, iyileşti' dedi. Hangi ilaçları kesildi de bu kadar kısa sürede iyileşti" diye sordu.

Birgün, ortopedist Mücahit Pehlivan'ın Ecevit'in ilaçlarını yeniden düzenlediğini belirterek, Ecevit'in parkinson hastalığının da ortaya çıktığını söyledi.

Haberal'ın, "Bir toplantı yapıldığından söz ettiniz. Merhum Başbakan'a

'çalışamaz raporu' verilecekmiş duyumundan söz ettiniz. Kimden duydunuz- Bununla ilgili deliliniz var mı- Bu kadar ağır ithamı delil olmadan yapamazsınız-" sorusuna Birgün, "Beyefendi'ye çalışamaz raporu verilecekmiş duyumu üzerine DSP yöneticileri toplantı yaptı. Bu duyum partinin genel sekreteri Mecit Şekercioğlu'na gelmiş ama kimden duyduğunu bilmiyorum. Bu duyumu açıklayan ben değilim, Emrehan Halıcı" diye yanıt verdi.

"Ben bir hekimim. Bizim bir tek hedefimiz, ülkenin Başbakanı'nı en kısa zamanda makamının başına göndermekti" diyen Haberal, "Zaten Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı'na götürülen gizli doktor, gizli röntgen cihazıyla da bizim uyguladığımız tedavinin ne kadar yerinde olduğunu ispat etmiş oldu. Tedavide sonra 4 yıl daha yaşaması ve ne yazık ki geçirdiği beyin kanaması nedeniyle vefat etmesi de ispat etmiştir" şeklinde konuştu.

Ecevit'i Zonguldak milletvekili seçildiğinden itibaren tanıdığını ve babasının da CHP yöneticisi olması nedeniyle çok yakın ilişkileri bulunduğunu vurgulayan Haberal, "Tanık duyumla yola çıkıyorsa bu çok ağır bir ithamdır. Rahmetli Ecevit, Başkent Üniversitesi'ne yatırıldığında üniversite rektörü olarak raporlarda benim imzamın olması mümkün değildir" diye konuştu.

Duruşmaya kısa bir ara verildi.

- İSTANBUL

Kaynak: AA

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement