'Aile Şirketleri Kurumsallaşarak Ayakta Kalır'

Deloıtte Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Gürer, Türkiye'de kurumsallaşarak uzun süre ayakta kalan aile şirketleri sayısının Cumhuriyet tarihinde yüzde 5'i geçmeyeceğini, bunun için çözümün profesyonel yöneticilerle çalışmak olduğunu söyledi.

Denetim, danışmanlık, vergi ve kurumsal finansman konularında hizmet veren uluslararası firmanın Çukurova ofisinin açılış ve tanıtımı için Adana'ya gelen Hüseyin Gürer, Türkiye'de açılan her 100 şirketten ancak 5'nin 20 yıl dayanabildiğini söyledi. Şirket kurulduktan sonra önemli olanın, ayakta kalabilmek olduğunu belirten Gürer, "Çok sayıda şirket açılıyor ve kapanıyor. Önemli olan kalıcı olmaktır. Bunun için de önemli olan, kurumsal yönetim ilkelerini ortaya koyabilmektir. Özellikle, aile şirketlerinin kurumsallaşmaya ihtiyacı var. Aile şirketleri kurumsallaşarak ayakta kalabilirler" dedi.

Bir aile şirketinin kurumsallaşması için bazen 25 yıl süre geçmesi gerektiğini vurgulayan Gürer şöyle konuştu:

"Türkiye'de aile şirketlerinin kurumsallaşmaya ihtiyacı var. Ancak, kurumsallaşma hemen olmaz, yıllar alır. Bu, bazen 10-15 hatta 25 yıl alır. Yönetim danışmanlığı olarak, şirketlerin daha verimli çalışması için bütün süreçlerin incelemesini yaparız. Hangi süreçlerini iyileştirirsek şirket daha verimli çalışır, daha verimli olur, daha az maliyetle üretim yapabilir, bu konuda çalışırız. Biz de Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren, kaç şirket olduğuna baktığınız zaman, bunun oranının çok düşük olduğunu görüyorsunuz. Çok sayıda şirketin kapandığını, her açılan 100 şirketten ancak 5'nin kaldığını görüyoruz. Önemli olan kalıcı olmaktır. Kalıcı olabilmek için de kurumsal yönetim ilkelerini ortaya koyabilmektir. Ancak, bu bir şirketin şeffaf, adil, hesap verebilir ve sorumluluk sahibi olmasıyla mümkündür."

AİLE ŞİRKETLERİ İYİ YÖNETİCİLERE BIRAKILMALI

Aile şirketlerini bir arada tutmanın kolay olmadığını belirten Hüseyin Gürer şöyle devam etti:

"Aileyi bütün olarak tutmak gerekiyor. Çünkü, aileler anlaşamadıkları sürece, ayrılıp küçük küçük holdingler veya daha bölünmüş şirketler haline geliyorlar. Aslında önemli olan ölçeği büyütmektir. Ölçeği büyütmek, maliyetleri düşürür, karlılığı arttırır. Karlılık arttıkça, yatırım söz konusu olur. Bu yüzden, aile şirketlerinin kurumsallaşması gerekir. Bunun için ailelerin biraz daha yukarı çıkıp, yönetimi en iyi yöneticilere bırakmaları lazım. Kendileri, o müteşebbis ruhlarıyla daha fazla etraflarına bakarak, daha fazla yatırım imkanlarının olup olmadığına bakarak yatırım yapmaları için zamanlarını oraya yönlendirmeleri gerekir. Nasıl kurumsallaşmaları gerektiği konusunda danışmanlık hizmeti veriyoruz. Aile şirketlerinin anayasasını yazıyoruz. Her ailenin, bir takım arzu ettiği disiplin, prensipler olabilir. Örneğin, bu şirketin başına gelecek bizim çocuklarımızdan biriyse, şu tür eğitimlerden geçmiş olacak, şurada şu kadar çalışacak diye kurallar konulabiliyor. Böyle kurallar olduğunda, ailenin kızı, oğlu kim varsa şirketin başına hemen gelemiyor."

'BİZDE HİSSE, BABADAN OĞULA KALMAZ'

Deloitte'nin 166 yaşında olduğunu ve şirkette babadan- oğula kalan bir sistem olmadığını belirten Gürer, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Deloitte olarak, insan yetiştirilmesi konusunda ciddi hizmet veren kuruluşuz. Bizleri diğer firmalardan, tek başına çalışan serbest mali müşavirler ve danışmanlardan ayıran şudur. Bizde, babadan- oğula kalan bir sistem yoktur. Bizde, mutlaka hisseler çalışana devredilir. Bizde sıfır kilometre üniversiteden mezun olmuş bir kişi, hizmet sonucunda kıdem aldıkça, kendisini bilgiyle donattıkça, görüş açısı, analitik beyin düşünce yapısı derin ise bir gün ortak olabilir. Bizim şirketimizde de 2-3 ortak vardı. Ben de, 27 yıl önce yeni mezun olmuş, asistan olarak girmiştim. Çalıştıkça şirketin ortağı oluyorsunuz, yöneticisi oluyorsunuz. 60 yaşına geldiğinizde de ayrılıyorsunuz. Ayrılmak mecburiyetindesiniz. Çünkü, arkadan gelen gençlere bırakmak zorundasınız. Öldüğünüz zaman da hiçbir şeklide hisseler ailelerinize kalmaz. Arkadaki çalışanlara kalır. Bu da, bir şirketin neden 166 yıldır yaşadığının en önemli örneğidir. Çünkü hep bir dinamizm var." - Adana