"10. Uluslararası Bediüzzaman" Sempozyumu - Son Dakika
Güncel

"10. Uluslararası Bediüzzaman" Sempozyumu

"10. Uluslararası Bediüzzaman" Sempozyumu

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik: "Kendi halkının inançlarıyla alay eden, dini değerleriyle rencide eden, dinini yaşamaktan öteye bir arzusu olmayan insanları inim inim inleten bir hükümet ve devlet anlayışından bugün halkının değerlerini paylaşan, onlarla aynı duyguları yaşayan ve o duyguları paylaşan bir hükümet ve devlet anlayışına ulaşılmıştır" Diyanet İşleri Başkanı Görmez: "Eğer bizim Müslümanlığımız en büyük cahiliye adeti olarak kabul edilen ırkçılığı, müminliğimiz mezhepçiliği, taifeciliği, fırkacılığı, sünnet anlayışımız İslam dünyasındaki, zulmü, zalimi ve diktatörlükleri ortadan kaldırmıyorsa, ilim ve medeniyet coğrafyası olan İslam coğrafyası bugün bir zulüm ve mazlumiyet coğrafyasına dönüşüyorsa, savaş, katliam, işgal, ölüm, fakirlik, açlık, kıtlık, mahrumiyet, terör, cehalet gibi bütün olumsuzluklar ortadan kalkmıyorsa demek ki bizim yeniden 'nübüvvet' ve 'risalet' üzerinde Hazreti Peygamber'in örnekliği ve sünneti üzerinde düşünmek gibi bir mecburiyetimiz vardır"

22.09.2013 17:09
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, "Kendi halkının inançlarıyla alay eden, dini değerleriyle rencide eden, dinini yaşamaktan öteye bir arzusu olmayan insanları inim inim inleten bir hükümet ve devlet anlayışından bugün halkının değerlerini paylaşan, onlarla aynı duyguları yaşayan ve o duyguları paylaşan bir hükümet ve devlet anlayışına ulaşılmıştır" dedi.

İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından Sinan Erdem Salonu'nda düzenlenen "Hakikat Arayışında Nübüvvetin Rolü: Risale-i Nur Perspektif" konulu "10. Uluslararası Bediüzzaman" Sempozyumu'nda konuşan Çelik, Cumhuriyet'in ilk yıllarında Kazım Karabekir tarafından kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın tüzüğünde, "Bu parti dini inançlara ve fikirlere saygılıdır" ibaresini bulundurduğu için kapatıldığını belirtti. Çelik,  dini değerlere saygılı olmayı bile yasaklayan tek parti diktatörlüğünün, Şeyh Sait Meselesi'ni bahane ederek Takrir-i Sükun Kanunu çıkardığını söyledi.

Bu kanunla başta Bediüzzaman Said Nursi olmak üzere birçok alimin sürgünlere gönderildiğini, Bediüzzaman'ı Barla'ya sürgüne gönderen anlayışın O'nu kimsesiz, hamisiz, tek başına orada unutulup ölmesini arzu ettiğini dile getiren Çelik, ancak O'nun tıpkı "toprağın karanlığına tavdi edilen bir tohum gibi Barla'da yeşerdiğini ve büyüyen çınarın dallarının yedi kıtayı kapladığını" ifade etti.

Çelik, önceden valilerin Bediüzzaman ve talebelerine zulmettiği derecede merkezi hükümetten tebrik ve terfi aldığını aktararak, geçmiş hükümetlerin Bediüzzaman hayattayken orada nerede zindan bulabileceklerinini hesabını yaptığını anlattı.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik, şöyle devam etti:

"Şundan dolayı bahtiyarım. Kendi halkının inançlarıyla alay eden, dini değerleriyle rencide eden, dinini yaşamaktan öteye bir arzusu olmayan insanları inim inim inleten bir hükümet ve devlet anlayışından bugün halkının değerlerini paylaşan, onlarla aynı duyguları yaşayan ve o duyguları paylaşan bir hükümet ve devlet anlayışına ulaşılmıştır. O gün Bediüzzaman'a zindan arayan valiler yerine bugün onun talebelerini, onun mesajını dünyaya yaymak üzere bir araya gelen ve bir sempozyum gerçekleştirenlere ev sahipliği yapan bir İstanbul Valisi var. Bundan daha güzel bir görüntü olabilir mi. Devlet, artık kendisini ev sahibi, milleti kiracı gibi gören anlayıştan kurutulmuştur. Artık devletin milleti değil, milletin devleti vardır."

"Bürokratik cumhuriyet demokratik cumhuriyete dönüşüyor"

Çelik, "son günlerde, kendisini ev sahibi ancak milleti bu topraklarda bir kiracı gibi görenlerin sancısı olduğunu" kaydederek, bunun "bürokratik cumhuriyetin demokratik cumhuriyete dönüşme sancısı" olduğunu dile getirdi.

Hüseyin Çelik, "Tırtıl kelebeğe dönüşüyor. Bütün kelebekler tırtıldan çıkar. Bürokratik cumhuriyet tırtıl kadar tiksindirici ve iticidir. Ama demokratik cumhuriyet kelebek kadar muhlistir. Bürokratik cumhuriyet yerini demokratik cumhuriyete bırakıyor" ifadelerini kullandı.

Ülke üzerindeki kara bulutların dağıldığını aktaran Çelik, ülke genelinde Bediüzzaman Said Nursi için yapılan müze ve etkinliklere değindi.

İslam coğrafyasında yaşanan olaylara da değinen Çelik, Türkiye'nin bugün güzel günleri yaşamasında "Bediüzzaman Said Nursi ve onun gibi büyüklerin açtığı yolun ülkede geniş kitleler tarafından paylaşılmasının" büyük payı olduğunu sözlerine ekledi.

-Diyanet İşleri Başkanı Görmez

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de Allah'ın istediği takdirde, vahiylerini, sayısız şekillerde insanlara bildirebileceğini ancak bunların içerisinden en hikmetli yolu seçtiğini söyledi. Yaratıcının, vahiylerini insanlara ulaştırmak için onların arasından birini seçerek o kişiye mesajını iletmeyi "sünnetullah" kabul ettiğini dile getiren Görmez, peygamberlerin hem örnek alınabildiğini hem de daima Allah ile iletişim içerisinde olduklarını ifade etti.

Görmez, Allah'ın peygamberler vasıtasıyla kendisini tanıttığını, saray şeklinde yarattığı kainatı tanıtmak ve anlatmak vazifesini peygamberlere verdiğini, kainattaki bütün varlıkların Allah'ı bildirdiğini kaydetti.

"Her bir varlık Allah'ı bildirmektedir. Bunu ancak peygamberlerle bilebiliriz. Kainat, Allah'ın isim ve sıfatlarını bildirmesi noktasında kitap gibidir. Bu kitabı insanlara ders olarak anlatacak peygamberlere ihtiyaç vardır" diyen Görmez, insanların, kendilerine verdiği sonsuz nimetler karşısında Allah'a nasıl şükredeceğini öğrenmesi için peygamberlere ihtiyacı olduğunu ifade etti.

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, şöyle devam etti:

"Üstad Bediüzzaman'ın eserlerini de incelediğinizde görülecektir ki Resul-i Ekrem'in en büyük mucizesi, yeryüzünün en bereketsiz topraklarında, bedevi toplumundan belki de bedavet içerisindeki toplumdan medeni toplumu inşa etmiş olmasıdır. Hazreti Peygamber'in örnek alınsın diye yaptığı yüzlerce sünneti vardır. Ancak onun yolunun sünnetini yolumuza, sokakların sünnetini sokaklarımıza mahallesinin sünnetlerini mahlelelerimize taşımakta başarılı olduğumuzu söyleyebilir miyiz? Dahası Yesrib köyünü Medine yapan sünnetleri şehirlerimize, metropollerimize taşımakta başarılı olduğumuzu iddia edebilir iyiz? Eğer bizim Müslümanlığımız en büyük cahiliye adeti olarak kabul edilen ırkçılığı, eğer müminliğimiz mezhepçiliği, taifeciliği, fırkacılığı, sünnet anlayışımız İslam dünyasındaki, zulmü, zalimi ve diktatörlükleri ortadan kaldırmıyorsa, ilim ve medeniyet coğrafyası olan İslam coğrafyası bugün bir zulüm ve mazlumiyet coğrafyasına dönüşüyorsa, savaş, katliam, işgal, ölüm, fakirlik, açlık, kıtlık, mahrumiyet, terör, cehalet gibi bütün olumsuzluklar ortadan kalkmıyorsa demek ki bizim yeniden 'nübüvvet' ve 'risalet' üzerinde Hazreti Peygamber'in örnekliği ve sünneti üzerinde düşünmek gibi bir mecburiyetimiz vardır." - İstanbul

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel '10. Uluslararası Bediüzzaman' Sempozyumu - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement