25 Aralık Kumpas" Soruşturması İddianamesi (6) - Son Dakika
Güncel

25 Aralık Kumpas" Soruşturması İddianamesi (6)

"Paralel Devlet Yapılanması'nın 25 Aralık kumpas soruşturması" iddianamesinde, "Siyasi parti liderleri kaset şantajlarıyla görevlerinden edilmektedir.

02.10.2015 18:49

"Paralel Devlet Yapılanması'nın 25 Aralık kumpas soruşturması" iddianamesinde, "Siyasi parti liderleri kaset şantajlarıyla görevlerinden edilmektedir. İnsanlar, istihbari ve adli olarak yıllarca takip edilmekte, iş adamlarının özel telefonları ve şirket santralleri dinlenilmekte, mali yönden ve özel hayat yönünden sürekli şantaja maruz bırakılmaktaydı. Cemaatin karşısında yer almak neredeyse imkansız gibiydi" denildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili İsmail Uçar tarafından hazırlanan 1453 sayfalık iddianamede, cemaatin medya yoluyla yargılanan darbecileri destekler göründüğü ifade edilerek, FETÖ'nün her şey yolunda giderken hükümetle ters politikalar izlemeye başladığı anlatıldı.

Bunun en önemli sebebinin "örgütün artık sadece eğitim alanında faaliyette bulunmak istememesi" olduğu belirtilen iddianamede, "Siyasetin şerrinden Allah'a sığınırız" diyen yapının, bütün kurumlarına sızdığı devletin yasama organında da etkin rol üstlenmek istediği, 2011 seçimlerinde bekledikleri sayıda milletvekili adayını AK Parti'den aday olarak gösteremeyince AK Parti ile gerginlik yaşamaya başlandığı kaydedildi.

Çözüm Süreci'ne ilişkin Oslo görüşmesindeki ses kayıtlarının bir şekilde medyaya sızdırıldığı ve bunun üzerinden başlatılan soruşturmanın KCK ile irtibatlandırıldığı, bazı MİT görevlilerinin KCK ile bağlantıları olduğu iddiasıyla 7 Şubat 2012'de MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve eski MİT Müsteşarı Emre Taner ve Afet Güneş'in ifade çağrıldığı hatırlatılan iddianamede, "İşte burası filmin koptuğu ve ihanetin başladığı yerdir. Ancak bu terör örgütü bu aşamaya gelene kadar boş durmamıştır. Daha önceden ihanet etmeye başlamıştır. Yaptığı her eylemi değişik bir kılıf ile arz etme huyu bulunduğundan, kamu otoritesine ve hükümete yapılan darbe teşebbüslerini önleme, suikast ihbarlarını değerlendirme gibi sunumlarla yapılan hainlikleri masum göstermişlerdir" tespitlerine yer verildi.

İlker Başbuğ'un tutuklanması

İddianamede, 2007'de Ümraniye'de bir gecekonduda bulunan el bombalarından yola çıkılarak hazırlanan "Ergenekon terör örgütü" dosyasının genişletildiği, cemaat muhalifi olan herkesin bir şekilde bu örgütün üyesi olmakla karşı karşıya kaldığı ifade edilerek, 14 Nisan 2009'da Türkiye Cumhuriyeti'nin 26. GenelKurmay Başkanı İlker Başbuğ'un kamuoyuna yaptığı açıklamada kullandığı, "Bazı cemaatler, kendilerini demokratik alanın bir oyuncusu olarak takdim etmektedir. Hedeflerine ulaşmada, kendilerine büyük engel olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ni (TSK) görmektedirler. Bu yapılanlara karşı, hukuk devleti kapsamında TSK'nın tepkisiz ve etkisiz kalacağını düşünmek ise büyük bir yanılgıdır" sözler hatırlatıldı.

Başbuğ'un cemaat ile ilgili açıklamasıyla cemaatin hedefine girdiği kaydedilen iddianamede, Başbuğ'la ilgili şu ifadelere yer verildi:

"Artık kurtuluşu yoktur. Kum saati dönmeye başlamıştır. Pensilvanya'da kalemi kırılmıştır. Süreç işlemeye başlar. Bir şekilde müritler onun icabına bakacaklardır. Tarihi fırsatlar gözetilir. Bir yandan da orduya yerleşilmektedir. İlker Başbuğ'un bu açıklaması orduda cemaate rahat verilmeyeceğinin işaretleridir ve bu engel bir şekilde aşılmalıdır. Paralel cuntanın yargı ayağı faaliyete geçer ve sudan bir sebeple 'İnternet Andıcı' davası adı altında Genelkurmay Başkanlığı yapmış bir kişi 'terör örgütü yöneticiliğinden' ve 'hükümeti düşürmeye teşebbüs' suçundan tutuklanır. Konu hükümet aleyhine kara propaganda yapıldığı iddia edilen internet sitelerinin kurulmasına İlker Başbuğ'un önderlik ettiği hususudur. Bugün FETÖ'nün liderinin güdümündeki internet sitelerinin devlet başkanını, hükümet üyelerini, yargı mensuplarını alenen tehdit etmeleri ve bunu basın özgürlüğü adına yapmaları, nereden nereye geldiğimizin göstergesidir."

"Cemaat süreci iyi okumuştur"

İlk pervasızlığın Başbuğ'un tutuklanmasıyla başladığı anlatılan iddianamede, böylece cemaatin yargı yoluyla her türlü hukuksuzluğu yapabileceğinin görüldüğü, özel yetkili mahkemelerdeki hakim ve savcılar yoluyla dilediği kişiyi infaz edebileceğinin anlaşıldığı vurgulandı.

Toplumda "dinleme paranoyası"nın başladığı kaydedilen iddianamede, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

"Yargıtay üyelerinin kendi odalarındaki konuşmaları aynı şekliyle FETÖ'nün medyasında yer bulmaktadır. İnsanlar yatak odasının mahremiyetinden bile korkar hale gelmiştir. Siyasi parti liderleri kaset şantajlarıyla görevlerinden edilmektedir. İnsanlar istihbari ve adli olarak yıllarca takip edilmekte, iş adamlarının özel telefonları ve şirket santralleri dinlenilmekte, mali yönden ve özel hayat yönünden sürekli şantaja maruz bırakılmaktaydı. Cemaatin karşısında yer almak neredeyse imkansız gibiydi.

Güç sarhoşu olan cemaat ilk büyük infazını, İlker Başbuğ'u tutuklayarak yapmıştır. Toplumun nabzı ölçülmüş, sol kesimler hariç yeterli tepki yoktur, hatta sağ kesimlerden 'hükümete karşı bir oluşum içerisinde olan bir ordu ve komutanı' şeklinde bir suçlama gündeme getirildiği için destek görmüştür. Cemaat süreci iyi okumuştur. Kendi lehine değerlendirmiştir."

"Devletin 60 yıllık sırlarının olduğu odada arama yapıldı"

İddianamede, cemaat her ne kadar "KCK" hakkında "Paralel Devlet Yapılanması" tanımlaması yapmışsa da kendisinin zaten uzun süredir devlet içinde paralel bir yapılanma oluşturduğu belirtilen iddianamede, FETÖ'nün askeri ve siyasi gizlilik içerikli belgelerin içeriğini ele geçirebilmek için Ankara'nın Çukurambar semtinde Bülent Arınç'ın evinin yakınında şüpheli hareketlerde bulunan iki askerin üzerilerinde yapılan aramada, Bülent Arınç'ın ev adresi çıktığından bahisle başlatılan suikast soruşturmasında, devletin kozmik odasına girdiği ve 26 gün boyunca arama yaptığı kaydedildi.

Bu aramalarla ilgili dosyanın daha sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonlandırıldığı hatırlatılan iddianamede, sadece bir ev adresinin şüphelilerden birinin cebinden çıktığı iddiasıyla devletin 60 yıllık sırlarının olduğu odada arama yapılmasının ilginç olduğu vurgulandı.

"İnsanlar önce suçlu ilan edilmektedir"

MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılması ve görevi başındaki dönemin Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in yaka paça gözaltına alınması olaylarının uygulamalarla cemaatin önünde hiçbir engel olmadığının testini yaptığı aktarılan iddianamede, şu ifadelere yer verildi:

"Toplumsal tepki yoktur, hatta arkalarında kamuoyu desteği de vardır. Ne yapsalar kabul edilmektedir. Medya desteği ile zaten soruşturmalar başlamadan insanlar linç edilmekte, kameralar önünde ev aramaları yapılmakta, baştan insanlar suçlu ilan edilmektedir. Masumiyet karinesi ayaklar altındadır. İnsanlar önce suçlu kabul edilmekte ve ilan edilmektedir. Sonra aklanmak için yıllar süren yargılama süreçleri, ortaya çıkan sahte deliller, CD'ler, sahtelik iddialarını bir türlü gündemine almayan mahkemeler... Hakan Fidan da devletin istihbarat biriminin başındadır. Siyasi iradenin talimatlarıyla hareket etmek durumundadır. Yasal olarak Başbakanlığa bağlıdır. Kendiliğinden hiçbir konuda tasarrufta bulunamaz. Ülkemizin başına 30 yılı aşkın bir süredir sorun teşkil eden terör meselesinin çözümü için yasaların kendine verdiği yetkiler çerçevesinde görev almaktadır.

Yargı içerisinde kimsenin tahmin edemeyeceği kadar çok sayıda bağımsızlığından vazgeçmiş fikri ve vicdanı hür olmayan hakim savcı vardı. Bu yapının elemanlarına dünyanın en mükemmel kanunlarını da teslim etseniz sizin özgürlüğünüz tehdit altındadır."

(Sürecek)

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel 25 Aralık Kumpas' Soruşturması İddianamesi (6) - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement