Hayko Bağdat, otobiyografik kitabı Salyangoz'da hikayeye en başından başlıyor: Yarı Rum, yarı Ermeni olarak dünyaya gelen bir çocuğun bu topraklardaki dünyasını çözümleyerek. Güvenlik çemberinden yapılma bir fanusta yaşayan, "azınlık" olmayı ve gizlenmeyi aynı kefeye koyan; Sadri Alışık yüzünden Ermeni, okulun kapısında duran Türk askere karşı Türk olamayan; güvercin avlayan çocukları sapanla vuran Hayko ile ilk tanışmamız bu!
Güçlü ve masalsı bir dille kaleme alınmış öykülerde, ilk kez bir çocuğun gözünden, Türkiye'de farklı bir kimlik ve kültür ile yaşamaya uğraşanların sorularını duyuyoruz: "Kendimizi yeniden bir güvenlik çemberine nasıl alacağız? Kendimize tekrar bir isim nasıl koyacağız? Hangi semboller bizim, hangileri değil? Hangi sanatçılar bizden, hangileri değil? Biz kimiz, onlar kim o zaman? Buna kim karar veriyor? Annem mi, devlet mi? Annemin anlattığı kimlikle mi, yoksa okuldaki öğretmenin, devletin anlattığı kimlikle mi tarif etmeliyim kendimi?"
Hayko Bağdat, bu kitapla Müslüman mahallesinde salyangoz satmayı değil, salyangozun ta kendisi olmayı tarif ediyor. Anlamaya çalıştığı kadar anlatmaya da çalışıyor Rum olmayı, Ermeni olmayı ve sonuç olarak Türkiye'de hiçbir şey olamamayı! Sonuçta bu sadece Bağdat'ın hikayesi değil; kadınların, çocukların, trans bireylerin, işçilerin, emekçilerin, gezicilerin, sağcıların, solcuların, ortada duranların, kısacası kirli siyasetin karşısında "azınlık" kalanların hikayesi!
Hansel ve Gratel'in, evlerinin yolunu bulmak ümidiyle yol boyunca saçtıkları ekmek parçalarına benziyor Salyangoz'un bıraktığı iz nedense… Onu takip ederken kendinizi sahipsiz ölülerin dev maşatlığında bulursanız biliniz ki bu Salyangoz'un suçu değildir!
Son Dakika › Güncel › Bu Kitap, 'Salyangoz Olmayı' Anlatıyor! - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?