Mühendisliği bıraktı tavuk çiftliği kurdu
Trabzon'un Şalpazarı ilçesinde orman mühendisi Musa Akkaya (60), kariyerini bırakıp, tavuk çiftliği kurdu. Çiftliğinde günde ortalama 300 yumurta elde eden, serasında sebze de yetiştiren Akkaya, siparişleri karşılamak için yoğun mesai yapıyor.
Şalpazarı ilçesinde uzun yıllar çeşitli kurum ve kuruluşlarda orman mühendisi olarak görev alan Musa Akkaya, kariyerine son vererek, tavuk çiftliği işletmeciliği yapmaya karar verdi. Akkaya, Geyikli Mahallesi'ndeki arazisine tavuk çiftliği kurup, üretime başladı. 3 yıl önce hobi olarak başladığı girişiminde zamanla çiftlikteki tavuk kapasitesini 600'e çıkaran Akkaya, günde ortalama 300 yumurta elde diyor. Çiftliğinde yakından ilgilendiği tavukların beslenmesine özen gösteren Akkaya, siparişleri karşılamak için de yoğun olarak çalışıyor.
'İSTİHDAMA DA KATKI SAĞLAYACAĞIM'Hobi olarak başladığı çiftliğinde tek başına çalıştığını ve büyük hedefleri olduğunu anlatan Akkaya, "Büyük bir arazide bu işi yapmayı hedefliyorum; eğer bunu gerçekleştirirsem o zaman istihdama da katkı sağlayacağım. Çiftlik kurmaya karar verince arkadaşlarım, 'Burada hayvan yetişmez' dediler. Ancak 3 senedir bu işle uğraşıyorum, hiçbir sorun yaşamadım. 600 tavuğum var, günlük 300 yumurta alıyorum. İlerisi için ilk etapta 2 bin tavuk sayısına çıkmayı planlıyorum. Elde ettiğim yumurtaları da çevre il ve ilçelerdeki marketlere satıyorumö dedi.'ÖRNEK OLMAK İSTİYORUM'Tavuk çiftliğinin yanı sıra sera işi de yaptığını kaydeden Akkaya, "Mahalleliye örnek olmak istiyorum. Seradan geçen sene 1 ton domates, 250 kilo salatalık ürettim. Şu an seraya bin 400 adet marul fidanı diktim. Toprakla uğraşmak çok zevkli bir iş, serama da tavuk gübresi atıyorum. Aslında ekonomik olarak da getirisi olan bir iş, bu nedenle seracılık işini de büyütmek istiyorum. Eğer hedefime ulaşırsam; ilçemin sebze üretimini ben sağlamak istiyorum. Her mevsime göre sebze yetiştireceğimö diye konuştu.
GÖRÜNDÜ DÖKÜMÜ: ---------------------------------Tavuk çiftliğinden görüntüler-Tavuk kümesinden görüntüler-Röportaj-Sera'dan görüntüler-Detaylar
HABER KAMERA: Osman KARAGÖZ/ ŞALPAZARI (Trabzon),
===============================
Jasat timi çocukları bulmak için mevsimlik işçi oldu
Antalya'da 13 ay önce Rus anne Ekatarina Efimova'nın (32) yanındayken boşanma aşamasında olduğu Türk eşi Bekir A. (35) tarafından kaçırılan 2 çocuğu, Jandarma Suç Araştırma Timi (JASAT) tarafından Denizli'nin Pamukkale ilçesinde geçen 13 Aralık Cuma günü Suriyeli bir ailenin yanında bulunarak koruma altına alındı. JASAT timinin çocukları bulmak için Bekir A.'nın yanına mevsimlik işçi görünümünde girip, çocukların yerini tespit ettiği ortaya çıktı.
Denizli'de yaşayan Ekatarina Efimova (32) ve Bekir A. (35) çifti, şiddetli geçimsizlik nedeniyle 2018 yılında yollarını ayırmaya karar verdi. Çiftin boşanma süreci devam ederken Efimova 2 çocuğu Irmak Liona (5) ve Edgar'ı (4) yanına alarak, Antalya'ya yerleşti. Efimova'nın çocukları, 28 Kasım 2018'de ortadan kayboldu. Rus anne Efimava, polise gidip, kayıp başvurusunda bulundu. Denizli'de çocukları bulmak için yapılan arama çalışmaları sonuç vermeyince Efimova, ülkesi Rusya'ya döndü. Denizli İl Jandarma Komutanlığı Jandarma Suç Araştırma Timi (JASAT), Rus annenin kayıp çocuklarıyla ilgili 2 ay önce çalışma başlattı. Efimova'nın boşanma aşamasında olduğu eşi Bekir A.'yı takibe alan jandarma ekipleri, kayıp çocukların Pamukkale ilçesi, Karahayıt Mahallesi'ndeki Suriyeli Faysal Muhammed ile Senal Muhammed çiftine ait evde olduğunu belirledi. Geçen 13 Aralık'ta Suriyeli ailenin evine operasyon düzenleyen JASAT Timi, kayıp çocukları buldu. Operasyonda Faysal Muhammed ve Senal Muhammed ile yaşadığı evde yakalanan çocukların babası Bekir A. gözaltına alındı. Adliyeye sevk edilen 3 kişi, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Bekir A.'nın 13 ay önce çocuklarını Antalya'dan kaçırarak Denizli'ye getirdiği ve Suriyeli bir ailenin evinde çocukları sakladığı ortaya çıktı. Bekir A.'nın 2 ay önce jandarma tarafından gözaltına alındığı, ifadesinde ise kayıp olan çocuklarının nerede olduğunu bilmediğini, kendisinin onları bulmak için aradığını söylediği belirtildi. İki çocuk, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ekiplerine teslim edildi. Çocukların bulunduğu haberi Rusya'daki anne Efimova'ya bildirildi. Koruma altına alınan çocukların, Denizli'ye gelmesi beklenen annelerine teslim edilecegi bildirildi.JASAT TİMİNİN ÇOCUKLARI BULMA YÖNTEMİ HAYRETE DÜŞÜRDÜJASAT timinin çocukları bulmak için uyguladığı yöntem ise hayrete düşürdü. Baba Bekir A.'ı takip eden JASAT Timi, teknik ve fiziki takip başlatmasına rağmen çocukların yerini tespit edemedi. JASAT Timi, daha sonra farklı bir yönteme başvurdu. JASAT timinden iki kişi, çeşitli işler için mevsimlik işçi bulan Bekir A'nın yanına giderek, irtibat kurdu. Mevsimlik işçi görünümündeki jandarmalar, Bekir A.'nın güvenini kazanıp, 10 gün boyunca bağlarda ve tarlalarda çalıştı. Jandarma görevlileri danha sonra Bekir A.'ya kalacak yerlerinin olmadığını söyledi. Bekir A. da mevsimlik işçi görünümündeki 2 kişiyi, kalmaların için çocuklarını sakladığı Suriyeli çiftin yaşadığı eve götürdü. Çocukları evde gören mevsimlik işçi görünümündeki jandarmalar, daha sonra cep telefonu ile durumu diğer arkadaşlarına bildirdi. Ardından operasyonun düğmesine basıldı ve çocuklar bu şekilde kurtarıldı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-------------------------------Arşiv görüntülerde-Çocukların jandarma tarafından bulunma anı-Çocukların jandarma araçlarına götürülmesi-Çocukların jandarma tarafından Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü'ne teslim edilmesi
Haber: Ramazan ÇETİN/ DENİZLİ,
===============================
İlacı öğrencileri oldu İzmir'de yaşayan beden öğretmeni Yasemin Şengelen (60), meme kanseri tedavisi gördüğü sırada ritmik jimnastik öğrencilerini yarışmalara hazırlayarak hastalığa meydan okudu. Şengelen, "Bu dönemde çocukların bana gösterdiği sevgi ve ilgi en büyük ilacım oldu. Çocuklarla birlikte olduğunuz zaman yaşınız da ilerlemiyor, enerjiniz de yüksek kalıyor. Sevgi zaten en güzel şey bu dönemde. Hastalığı düşünmeme bile fırsat kalmadı" dedi.Jimnastik Federasyonu'nda teknik komitede görev alıp, 32 yıl hakemlik yapan evli, iki çocuk annesi Yasemin Şengelen, tesadüf eseri sol memesinde eline kitle gelince doktora gitti. Yapılan tetkiklerin ardından Şengelen'e meme kanseri tanısı koyuldu. 'Taşlı yüzük hücreli karsinom' denilen agresif bir tümör saptanıp ameliyat edilen Şengelen'e, Kent Onkoloji Merkezi'nde kemoterapi tedavisi başlandı. Kemoterapilerin tamamlanmasının ardından radyoterapi görmeye başlayan Şengelen, soyadı gibi 'şen' yapısıyla örnek hasta oldu. Yöneticisi olduğu Ege Jimnastik Kulübü'nde öğrencilerinin çalışmalarına aksatmadan katıldı. Kemoterapileri sürerken öğrencileriyle Roma'da ve Türkiye'nin çeşitli illerinde yapılan ritmik jimnastik yarışmalarına katılan Şengelen, "Benim ilacım öğrencilerim oldu diyerek, bu tanıyı almış hastalara önemli mesajlar verdi. Şengelen, tanı ve tedavi sürecinde yaşadıklarını şöyle anlattı: "Doktorum ameliyat sonrasında tümörün 'taşlı yüzük' denilen agresif bir tür olduğunu söyledi, ama ben çok sevindim, çünkü taşlı yüzüğüm hiç olmamıştı. Bahaneyle bir taşlı yüzüğüm oldu, dedim ama meğer iyi bir şey değilmiş bu taşlı yüzük. Doktorum, 'Çıkan sonuca göre memenizi alıp almayacağımıza karar vereceğiz, bunu sorun eder misiniz' dedi. Ben de 'Hayır bahaneyle bir silikonlu göğsüm olabilir, o bakımdan sorun değil' diye cevap verdim. O taşlı yüzük denilen şeyin 10'da bir oranında, alınan 6 lenften birinin de kötü olduğu söylendi. Memem alınmadı ama tedavi süreci başladı. Medikal Onkoloğum Doç. Dr. Gürbüz Görümlü kanserin erken yakalandığını belirtirken iki hafta arayla dört tane ilaç vereceğini ve bunun biraz ağır olduğunu, saçlarımın dökülebileceğini söyledi. Ben, 'saçlarım dökülsün, yenisi güzel çıksın, ilgi ve şevkat göreyim, kelliğimi bir göreyim' dedim. İki haftada bir olmak üzere toplamda 4 tane kemoterapi aldım. Kolay bir şey değil fakat işi hafif görmeye çalışırsanız, keyfini çıkarırsanız son derece rahat geçiyor."Haftalık 12 destekleyici kemoterapi aldığını belirten Şengelen, "Tedavi görürken bağlı olduğum Ege Jimnastik Kulübü ile Roma'ya yarışmaya gittim. Türkiye içindeki hiçbir yarışmayı kaçırmadım. O yarışmalar sırasında çocuklarımdan gördüğüm ilgi ve sevgi benim moralimi çok yüksek tutuyor. Tedavinin yan etkisi olan halsizliği, dinlenerek ve beslenmeme dikkat ederek çok rahat atlattığımı düşünüyorum. Kanseri herhangi bir hastalık gibi gördüm. Planladığım bir seyahat nedeniyle bir ay ara verip ışın tedavisine başladım. 18 kür radyoterapi gördüm. Vücudumda herhangi bir sıkıntı yok şu an için. Saçlarım çıkmaya başladı, imajımı yaptım. Günlük hayatımı asla değiştirmedim ve bu işi bitirdim diye düşünüyorum" dedi.'SEVGİ VE İLGİ EN BÜYÜK İLACIM OLDU'Meme kanseri olduğunu öğrencilerine, "artık sizi bir süre öpemeyeceğim diyerek açıkladığını belirten Şengelen, sözlerini şöyle sürdürdü: "Öğrencilerim de son derece duyarlı davrandı. Hem arayarak hem de yarışmalarda sevgi göstererek çok büyük destekte bulundular. Görevlerimi asla bırakmadım, kulüple olan bütün görevlerimi ve seyahatlerimi yaptım. Günlük hayatımla ilgili yapabileceğim her şeyi yaptım. Ev işi gibi şeyleri pek yapmadım o konuda daha çok dinlenerek bu dönemin tadını çıkardım. Benim için bir dinlenme ve ara verme dönemi oldu, çok keyifli geçti bence. Bu dönemde çocukların bana gösterdiği sevgi ve ilgi en büyük ilacım oldu. Çocuklarla birlikte olduğunuz zaman yaşınız da ilerlemiyor. Enerjiniz de yüksek kalıyor, sevgi zaten en güzel şey bu dönemde. Hastalığı düşünmeme bile fırsat kalmadı."'BÜTÜN HASTALARIMIZA ÖNERİYORUZ'Öte yandan Kent Onkoloji Merkezi Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Gürbüz Görümlü, hastanın moral motivasyonunun kanser tedavisinin seyrini etkilediğini söyledi. Görümlü şöyle konuştu: "Yasemin Hanım bize ikinci evre meme kanseri teşhisiyle geldi. Aynı zamanda meme kanseri agresif bir alt grubu olan taşlı yüzük hücrelerini de içeren bir kansere sahipti. Oldukça agresif, saldırgan bir tür bu. Bununla ilgili kemoterapi planlayıp başladık ve başarılı bir şekilde tamamladık. Bu tedavi sürecini oldukça rahat geçirdik, burada hastamızın moral motivasyon açısından pozitif yaklaşımının büyük rolü vardı. Biz biliyoruz ki kemoterapi tedavisi oldukça zorlu bir süreç. Ancak bu süreç sadece fiziki tedavi ile geçiştirilecek bir süreç değil. Hastanın moral, motivasyonu ve psikolojik durumunun pozitif olması tedavi sürecine olumlu etkileyen faktörlerin başında geliyor. Stresten uzak kalmak, hastanın günlük yaşantılarına devam etmesi ve kopmaması sağlıklı hücrelerden olan doğal hücrelerini daha da aktif hale getirerek gidişata olumlu bir katkıda bulunmasını sağladı. Yasemin Hanım'ın tedavi sürecinde normal yaşantısına devam etmesi, sporcu yetiştirmeye devam etmesi kemoterapiden kaynaklanan yan etkileri daha rahat geçirmesinde etkili oldu. Tüm hastalarımıza tedavi sürecinde günlük hayata katılımlarını yoğun bir şekilde tavsiye ediyoruz."
Görüntü Dökümü------------Yasemin Şengelen ritmik cimnabstikçilerle çalışma yaparkenYasemin Şengelen ile röp.Genel, detay görüntüDoç. Dr. Gürbüz Görümlü ile röportaj
Haber- Kamera: Mücahit BEKTAŞ/İZMİR,
=================================
Baba yadigarı 1930 model otomobile ilgi
Ordu'nun Altınordu ilçesinde, 1930 model 'Fordson' marka otomobili babalarının vasiyeti üzerine satmayan Aşkan kardeşler, klasik aracı bakımını yaptırıp, koruyor. Bina altında park halinde olan, kentin ilk otomobili, görenlerin ilgisini çekiyor.'Fordson' marka, 1930 model otomobilin sahibi Cevat Aşkan'ın yaşamını yitirmesinin ardından vasiyeti üzerine çocukları Aziz Aşkan ve Gül Aşkan Hüsem, klasik araca gözü gibi bakmaya başladı. Kentin ilk otomobili olan, bir dönem valilik, hastane ve itfaiye teşkilatı hizmetlerinde kullanılan araç, binanın altında park halinde duruyor. Tüm parçaları orijinal olan klasik otomobil, görenlerin ilgisini çekiyor.'SATARSANIZ HAKKIMI HELAL ETMEM' DEMİŞGül Aşkan Hüsem, babasından kalan aracın, kentin ilk otomobili olduğunu belirterek, "Babam, vefatından önce bize, 'Bu arabayı satarsanız hakkımı helal etmem' demişti. O nedenle bizim için çok değerli. Gözümüz gibi koruyoruz. Soranlar oluyor; ama satmayacağız. Bu, bize baba yadigarı" diye konuştu. Aziz Aşkan da "Rahmetli babam vefat ettikten sonra kimse binmek istemedi. Elimizden geldiği kadar ayakta tutmaya çalışıyoruz" dedi. Gül Aşkan Hüsem'in eşi Muhsin Hüsem ise "Rahmetli kayınpederden kalma 1930 model araba. Bu otomobili bir dönem ben de kullandım. Vergisi çok olduğu için kullanmadım. Şimdi vergi kaydı düşürüldü. Park halinde duruyor" diye konuştu.
Görüntü Dökümü-------------------------Klasik otomobilden detaylar-Araca bakan vatandaşlardan detaylarMuhsin Hüsem ile röportaj
Haber-Kamere: Ahmet BAYRAK (ORDU),
===============================
Doğadan topladığı dallarla ahşap maketler yapıyor
Kütahya'nın Tavşanlı ilçesinde oturan evli ve 2 çocuk babası Cumhur Günay (38), gündüz beton mikseri operatörlüğü yaparak beton evlerin yapımına katkı sağlarken, akşamları evinde kurduğu atölyesinde doğadan topladığı ağaç kökleri ve dallardan ahşap ev maketleri üreterek sanata dönüştürüyor. Yaptığı ahşap maketlerin kendisini duygusal olarak da etkilediğini ifade eden Günay, "İçimde, yüreğimde, hayalimde ne varsa, yaşayıp isteyip de yaşayamadığım neler varsa hepsini bu ağaçlar üzerine işleyip vurgulamaya çalışıyorum" dedi.
Düzce'nin Akçakoca ilçesinde doğup büyüyen, işi dolayısıyla yaklaşık 5 yıldır Kütahya'nın Tavşanlı ilçesinde oturan Cumhur Günay, gündüzleri beton mikseri operatörlüğü yapıyor. Çok katlı binaların yapımında beton döküm işleri yapan Günay, çevresinde gördüğü ve vasfını yitirmiş ağaç kökü ve dal parçalarını ise toplayıp evine götürüyor. Evinde kurduğu atölyesinde ağaç dallarından ahşap işlemeli maketler yapan Günay, ağaç tutkusunu da bu şekilde sanata dönüştürüyor.
Yaklaşık 5 yıl önce bir inşatta bulduğu ağaç parçasının kendisini çok etkilediğini belirten Cumhur Günay, "İnşaatlarda dolaşırken ayağıma bir kök odun parçası takılmıştı. Onu aldım çamurun içerisinden ve bana çok farklı gelmişti. Aldım eve götürdüm, fırçaladım ve temizledim. Çok harika hatlarının olduğunu gördüm. İnsan hayatına ne şekilde katabileceğimi ne şekilde değerlendirebileceğimi düşünmeye başladı. Bunları insan hayatına nasıl katabilirim diye düşünerek maketler yapmaya başladım. Doğayı çok seviyorum. Aslen Karadenizliyim, doğa ile iç içe olmuş bir insanım. İçimde yüreğimde, hayalimde ne varsa, yaşayıp isteyip de yaşayamadığım neler varsa hepsini bu ağaçlar üzerine işleyip vurgulamak istedim. Doğallığını kaybetmesin diye endüstriyel hiçbir makine ile çalışmadım. Kendi yaptığım ıskarpelalar, testereler, zımpara ve testere kullandım. Doğallığı bozmamaya çalıştım. İşim gereği hazır beton sektöründe çalıştığım için şehir merkezinde hep beton binalar, beton evler var. Bu kadar beton binalar içerisinde mutlaka doğaya özlemimiz mutlaka oluyor. Bunları da düşünerek hiçbir endüstriyel ürün kullanmadım" dedi.
'AHŞAPLA UĞRAŞIRKEN BÜYÜK HUZUR BULUYORUM'
Evdeki atölyesinde kısa sürede çok sayıda maket yaptığını ve bunun kendisine çok büyük huzur verdiğini anlatan Günay, şunları söyledi: "Çalışmaları yaparken çok büyük huzur buluyorum. İnsanlar doğayı bozuyor, bahçesindeki 5-10 metrelik bir yerde ağaçlardaki o doğayı tekrar yaşamaya çalışıyor. Şehirde yaşıyoruz ve stres yapıcı yaşantı olabiliyor. Şehrin telaşı içerisinde, doğayı hayal ediyoruz, doğal bir objenin içerisine, tamamen hayali bir ortam içerisine girerek ruhumuza terapi oluyor. Her şeyden uzaklaşarak ruhumuzu dinlendiriyorsunuz. Benim için çok büyük bir terapi. Bu işe başlarken ağaç kökü ve dalları topladığım için alay edenler bile oldu."
Doğadan topladığı dallardan ahşap ev maketleri yapan Günay, hayallerinden birinin de kökten yapılan ahşap maket ev müzesi açmak olduğunu sözlerine ekledi.
Görüntü Dökümü: -------------------------Cumhur Günay'in beton mikseri kullanması-Mikseri yıkaması-Arazide gezerek ağaç kökü toplaması-Evdeki atölyesi-Topladığı ağaç dalları-Yaptığı ahşap evler-Ağaç dallarından ev yapması-Yakın çalışma detayları-Cumhur Günay ile röp.-Ahşap evler genel görüntüler
Haber-Kamera: Tuna İŞLEYEN/TAVŞANLI/ Kütahya
Son Dakika › Güncel › DHA YURT BÜLTENİ - 4 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?