"Ergenekon" davası sanıklarından emekli Astsubay Oktay Yıldırım, "Meğer beni terör örgütü üyesi olmakla suçlayan, yargılayanlar, terör örgütü üyesiymiş" dedi.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi'ndeki "Ergenekon" davasının temyiz duruşması, sanık savunmalarıyla devam ediyor.
Duruşmaya emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve Veli Küçük'ün de aralarında bulunduğu bazı sanıklar, avukatları ve sanık yakınları katıldı.
Savunmasını yapan Yıldırım, teröristlerle girdiği çatışmalar sonucu malulen emekli olduğunu, kendisine "terörist" denilemeyeceğini söyledi.
İddia sahiplerinin firari olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Meğer beni terör örgütü üyesi olmakla suçlayan, yargılayanlar, terör örgütü üyesiymiş" ifadesini kullandı.
Dava kapsamında Ümraniye'deki gecekonduda yapılan ilk arama işleminin, delillerin hukuk dışı olduğunu savunan Yıldırım, mahkemenin verdiği arama emrinde evin sahibi olduğu iddia edilen Mehmet Demirtaş'ın ev sahibi olmadığını, o adrese ilişkin ikamet belgesinin mahkemeden saklandığını kaydetti.
İhbarı yapan kişinin evde oturan kişi olduğunu, suçlanan kişinin ise arama bittikten sonra olay yerine çağrıldığını anlatan Yıldırım, davanın en önemli kanıtı olan bombaların bulunması için yapılan aramanın bir tek tanığı, fotoğrafı, video kaydı bulunmadığını vurguladı.
Aramaya ilişkin tutanakların çelişkiler içerdiğini, aramanın yapılıp yapılmadığının dahi belli olmadığını dile getiren Yıldırım, "Bu tutanaklara dayanılarak yargılama yapılamaz. Bütün tutanaklar polis karakolunda düzenlenmiş, olay yerinde düzenlendiği hissini yaratmak için aralarında mutabakata varmışlar. Buna ilişkin polis karakolundaki görüntü kayıtları 23 ay sonra ortaya çıkmıştır. Yani deliller yasa dışı yollarla elde edilmiştir. Bu yargılama boyunca dikilen zehirli ağaç, bütün meyvelerini herkese yedirmiştir. O ağacı kökünden budamak Yargıtaya düşmüştür" dedi.
"Mahkeme görmeden karar verdi"
Ümraniye'deki söz konusu gecekonduda bulunduğu iddia edilen el bombalarının mahkeme tarafından hiçbir zaman görülmediğini belirten Yıldırım, bombalar üzerinde parmak izi incelemesi yapılmadığını, sadece kutular ve bantların incelendiğini, kendi parmak izinin de polis merkezinde bir bantla alındığını anlattı.
Yıldırım, "Bu yargılamada kanıt bütünlüğüne bizzat yargılama ve soruşturma makamları tarafından zarar verilmiş, kanıtlar yok edilmiştir. Polis bombaları bulduğu gün henüz hiçbir rapor yokken imha kararı almıştır. Alınan karar ne bana ne avukatlarıma tebliğ edilmemiş, itiraz hakları ortadan kaldırılmıştır. Yargıç bombaları görmeden bu kararı vermiştir" diye konuştu.
İmha kararının yasa dışı yollarla verildiğini ifade eden Yıldırım, yasalarda bir yargılamanın kanıtlarını yok etmeyi düzenleyen bir hüküm bulunmadığını, sadece suça konu olmayan dinleme kayıtlarının yok edilebileceğini kaydetti.
Dava kapsamında bulunduğu belirtilen başka hiçbir mühimmatın imha edilmediğini, Cumhuriyet gazetesine pimi çekilerek atılan bombanın dahi parmak izi incelemesi yapılarak yıllarca saklandığını vurgulayan Yıldırım, imha işleminin de şaibeli olduğunu, imha öncesi ve sonrasındaki tutanakların birbiriyle çeliştiğini, imha işlemine ilişkin tek kare kayıt olmadığını, arama işlemini yapanlar ile imha işlemini yapanların aynı kişiler olduğunu anlattı.
"Ergenekon" ismi henüz duyulmamışken, polis karakolunda "Soruşturma Ergenekon olduğu zaman hakimini de savcısını da...." diyen bir polisin sözlerinin duyulduğu görüntüleri heyete izleten Yıldırım, bunu mahkemede de dinlettiğini ancak dikkate alınmadığını söyledi.
Bu konuşmayı yapan polislerin mahkemede dinlenilmesini, "Ergenekon" ismini nereden bildiklerinin sorulmasını istediklerini belirten Yıldırım, bu taleplerinin de mahkeme tarafından reddedildiğini bildirdi.
Yaşadıkları hukuksuzluklar nedeniyle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna (HSYK) ısrarla şikayette bulunduklarını anlatan Yıldırım, "HSYK'dan gelen bir kararda evimde gaz tabancasından çevrilmiş bir silah bulunduğunu da öğrendim. HSYK nasıl suç uydurur? Buna da itiraz edecektim, bu sefer evimde roketatar bulurlar diye vazgeçtim" dedi.
"Ben teröristtim, dağdakiler duygusal devrimcilerdi"
Yıldırım, "Onlara göre ben teröristtim, dağdakiler duygusal devrimcilerdi. Onların başındaki Şemdin Sakık, devletin tanığıydı, biz teröristtik. Genelkurmay Başkanına karşı tanıklık yaptı. Öcalan'ın avukatları bize 'Siz düşman eline düşünce konuşmamak için eğitildiniz mi' diye sordular. En çok koyan şeylerden biriydi. 'Burası bir Türk mahkemesi, ne sorduğunuzun farkında mısınız' diye isyan ettik" şeklinde konuştu.
Neye itiraz ettiyse ondan ceza aldığını anlatan Yıldırım, şunları söyledi:
"Ben yine savaşırım, bir gün bile 'bizi affedin' diye yalvarmadık. Onlar Cumhuriyetin yıktığı, Cumhuriyetin tarihin karanlıklarına gömdüğü bir hukuku uyguladılar bize, IŞİD de bir hukuk uyguluyor. O kafaları nasıl kesiyorlar, herkesin bir hukuku var. Devrimin de Cumhuriyetin de bir hukuku var. Benim önderim Mustafa Kemal'dir. Bir adım geri atmam. Silivri'de yatırdığınız günlerin her dakikası Türk milletinin her bir gencine feda olsun dedim. Yine söylüyorum. Bu bir savaştı. Cumhuriyetin varlığını korumak isteyenlerle onu dönüştürmek isteyenler arasında bir savaştı ve ben bu savaşın bir tarafı olmaktan onur duyuyorum."
Bu savunmanın ardından duruşmaya öğle arası verildi.
Son Dakika › Güncel › Ergenekon' Davası Temyiz Duruşması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?