İskandinavya'daki Kur'an-ı Kerim yakma eylemleri İslamofobi'yi körüklüyor

Doktora tezini İslamofobi üzerine yazan ve Norveç'te 5 yıl imam olarak görev yapan Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camisi İmam Hatibi Dr. Musa Gelici, İskandinav ülkelerindeki Kur'an-ı Kerim yakma eylemlerinin, Müslümanlara yönelik İslamofobi temelli bir provokasyon olduğu söyledi.

Gelici, "dünyanın demokrasi beşiği" olarak tanımlanan Norveç, Danimarka, İsveç ve Finlandiya'da Müslümanlara yönelik artan söylemler ve Kur'an-ı Kerim yakma eylemlerini AA muhabirine değerlendirdi.

İsveç'te, Danimarkalı aşırı sağcı Sıkı Yön Partisi (Stram Kurs) lideri Rasmus Paludan'ın Kur'an-ı Kerim yakma eylemlerinin artan İslamofobi'nin bir göstergesi olduğunu belirten Gelici, "Polisler ve bütün güvenlik güçlerinin korumak için seferber olduğu, ülke ülke gezerek yaklaşık 300 noktada, özellikle Müslümanların yaşadığı mahallelerde Kur'an yakarak Müslümanlara ve İslam'a olan nefretini 'demokratik özgürlük anlayışı' ya da 'İskandinav model sınırsız ifade özgürlüğü' çerçevesinde dile getiren Rasmus Paludan, İsveç'te yaptığı provokasyonla İsveçli Müslümanların karşı tepki göstermesini sağlamış ve provokasyonunda başarılı olmuştur." diye konuştu.

Paludan'ın, eylemlerini ramazan ayında artırdığını dile getiren Gelici, bunun hem İsveç hem diğer İskandinav ülkelerinde gerginliği artırdığını vurguladı.

Gelici, İskandinav ülkelerinin uluslararası camiada tanındığı, demokrasi ve hukuk devletinin güçlü olduğu imajından çok farklı eylemlere ev sahipliği yaptığının altını çizerek şöyle devam etti:

"Bu ülkeler dünya insanının hafızasında genel olarak iyi işleyen sosyal demokrasisiyle küçük sınıf farklılıkları ve güçlü refah devletine sahip olması bakımından, insan hakları ve cinsiyet eşitliğinin savunucusu bir millet olarak yer tutar. 'İskandinav değerler' olarak sunulan, İsveçli, Norveçli ya da Danimarkalı olmanın temel değeri olarak tabulaştırılan, sınırsız ifade özgürlüğü, cinsiyet eşitliği, şeffaflık, açık toplum değerleri 'Göçmenler bize benzemelidir' tezini güçlendirmektedir."

Gelici, söz konusu algıya rağmen bu ülkelerde yaşanan Müslümanlardan farklı beklentiler olduğuna dikkati çekerek, "İsveçli, Norveçli ya da Danimarkalı ortalama bir bireyin zihninde tuttuğu şey, İsveçli, Norveçli ya da Danimarkalı Müslüman göçmenlerin kendi kültürel ve dini değerlerini, sınırsız ifade özgürlüğünün asla üstünde tutmamalarıdır. Dinleri ve gelenekleri ile çatışsa bile bu ülküden vazgeçmemek Müslüman göçmenden zımni olarak ya da açıktan istenen bir ön şarttır." ifadelerini kullandı.

Kur'an-ı Kerim yakma eylemlerinin demokrasi ya da ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilmemesi gerektiğini vurgulayan Gelici, şunları kaydetti:

"Polis korumasında yapılan Kur'an yakma provokasyonları ve daha evvel Hz. Peygamber'in karikatürlerinin çizilmesi ve yayımlanma ısrarcılığı, sınırsız hoşgörü ve sınırsız özgürlük mottosunun Müslüman toplum üzerinde sosyal deney gibi bir araç haline dönüştürülme niyetini açık etmektedir. Zira bu tarz provokasyonlar Müslüman toplumun eşitlik, ifade özgürlüğü, hoşgörü ve demokrasiyi sindirme eşiğini test etme amacındadır. Böylelikle Müslüman topluma şu mesaj verilmektedir: Bizim ifade özgürlüğü ülkümüze saygı duyun. Biz sizin dininize sövsek de siz bunu saygıyla karşılayın. Maalesef bu tip provokasyonlar düşünce özgürlüğünün sınırlarının nerede bitmesi gerektiği hususunda yeniden tanımlanmadıkça, İslam'ı ve Müslümanları kendilerince 'antidemokratik, özgürlük karşıtı ve bağnaz' tutum ve yaklaşımlarından ıslah etmenin bir aracı olarak kullanılmaya devam edecektir."