Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Fuat Sezgin hocanın çalışmaları, tarihin derinliğiyle ilgili bize çok önemli birtakım işaretler verdi. Özellikle düşünce tarihine Avrupa merkezci olmayan bir bakış açısıyla nasıl bakılabileceğine dair bir örnek ortaya koydu." dedi.
İbrahim Kalın, İbn Haldun Üniversitesi (İHÜ) tarafından İslam bilim tarihi araştırmacısı Prof. Dr. Fuat Sezgin'in anısını yaşatmak ve bilimsel mirasına ev sahipliği yapmak amacıyla Başakşehir yerleşkesinde düzenlenen "İslam'da Medeniyet Bilimleri Tarihi" başlıklı sempozyumun kapanış programında konuştu.
Fuat Sezgin'in ilim dünyasına yaptığı katkıları canlı tutmanın önemine işaret eden Kalın, "Fuat Sezgin hoca, kayıp bir tarihin fragmanlarını ortaya çıkartan bilim ve fikir adamıydı. Neden kayıp tarih diyorum? Bildiğimizi zannettiğimiz İslam, fikir, bilim, teknoloji, tıp, matematik ve diğer bilimlerle ilgili üretilen bilginin ham haliyle ortaya çıkarılmasında büyük emekleri olmuştur." ifadelerini kullandı.
Kalın, İslam medeniyetinin kurucu metinleri ve bunun ikinci, üçüncü halkadaki diğer metinleri ile farklı dillerde üretilen eserler dikkate alındığında bunların yüzde 10-15'lik bir kısmının tahkikli neşirleriyle bulunduğunu, daha keşfedilmeyi, araştırılmayı ve tahkik edilip yayınlanmayı bekleyen on binlerce eser olduğunu kaydetti.
Bu eserler ortaya çıktıkça İslam düşünce ve bilim tarihiyle ilgili zihindeki kategorilerin ve dönemlendirmelerin değişeceğini dile getiren Kalın, şöyle devam etti:
"Zaten tarih okumalarında ciddi bir dönemlendirme problemi yaşıyoruz. Modern dönemde de bu isimlendirme ve tasnif konusunda hep yabancı kavramlarla kendimizi bir yere oturtmaya çalıştık. 'Doğu düşüncesi', 'Çağdaş İslam düşüncesi', 'Modernizm' dendi. Bugün İslam dünyasındaki bir takım siyasi, sosyal ya da fikri hareketleri anlatmak için başka kavramlar kullanılıyor. Bunların hiçbirisi kendi öz gerçekeliğimizden ortaya çıkmış, üretilmiş kavramlar olmadığı için hep bir uyum sorunu yaşıyoruz. Kendimizin öyle olmadığını anlatmaya çalışırken kendimizin ne olduğuna dair zihnimizde bir tasavvur dahi inşa edemiyoruz. Fuat Sezgin hocanın çalışmaları tarihin derinliğiyle ilgili bize çok önemli birtakım işaretler verdi. Özellikle düşünce tarihine Avrupa merkezci olmayan bir bakış açısıyla nasıl bakılabileceğine dair bir örnek ortaya koydu. Hala zihinlerimizin derinliklerinde tarihe, kültüre, sanata, düşünceye, sanata Avrupa merkezli bir perspektiften bakıyoruz."
"Avrupa merkezci tarih tasavvuru gündemden çıkarılmalı"
Medeniyetler tarihinin, Avrupa merkezci tarih tasavvurunda Batı medeniyetine düşülmüş birer - ikişer, uzak - yakın dipnotlardan ibaret olarak kurgulandığını belirten Kalın, Avrupa merkezci tarih tasavvurunun eleştirel bir gözle ele alınıp gündemden çıkarılması gerektiğini söyledi.
Fuat Sezgin'in dünya tarihi perspektifinden bilim, felsefe ve teknoloji tarihine bakmaya çalıştığını aktaran Kalın, "Bu alanda hala yapılması gereken çok önemli çalışmalar var. 'Avrupa merkezci ya da etnosentrik tarih tasavvurunun yerine ne koyacağız?' dediğinizde tarihe daha global bir perspektiften bakan bir dünya tarihi bakış açısıyla düşünce, bilim, felsefe, sanat, kültür tarihini nasıl ele alabilir diye kendimize sormamız gereken sorular var. Fuat Sezgin hoca burada da bize birtakım ipuçları verdi." diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, "Medeniyet bilimleri tarihi" ifadesinin ilim ve düşünce geleneğinin interdisipliner bakış açısını yansıttığını dile getirerek, disiplinlerarası bakış açısının sadece bir metodolojiden ibaret olmadığı, bunun dayandığı daha derinlikli bir varlık anlayışının olduğunu anlattı.
"Akıl ve erdem yoksa medenilik gerçeklik haline gelemez"
Varlığın "Medeniyet" denilen yapının ve tasavvurun temelini oluşturduğuna, metafizik bir temel olmadan medeniyetin inşa edilemeyeceğine dikkati çeken Kalın, şunları kaydetti:
"Bir medeniyetin olabilmesi için mutlaka muayyen bir dünya görüşüne, bir varlık tasavvuruna dayanması gerekir. Buradaki 'Medeniyet' dediğimiz zihnimizdeki soyutlama özünde medeni olmakla ilgili bir şeydir. Yani medeniyet dediğimizde aklınıza binalar değil, onu inşa eden yaklaşım, tasavvur, ruh, mana gelmelidir. O ruh ve mana varsa onu maddi alemde, zaman mekan boyutunda zaten bir şekilde üretir ama o ruh kaybolduğu zaman sureti de şekli de kaybetmeye başlarız. 'İslam medeniyeti' ya da 'Medeniyetler tarihi' dediğimizde odaklanmamız gereken şey, toplumların medeniyet adına ürettiği somut eserlerden ziyade onu inşa eden ruh ve zihin dünyası olmalıdır. Medeniliğin özünde de insanın akıl ve erdem sahibi bir varlık olarak yaşaması ameliyesini zikredebiliriz. Medeni olmak insanın akıl ve erdeme dayalı bir var olma biçimini tercih etmek demektir. Akıl ve erdem yoksa medenilik bir gerçeklik haline gelemez."
Hikmetle bakabilmeyi, "iyi, doğru ve güzele bir bütün olarak bakabilmek" şeklinde tanımlayan Kalın, modern dönemde özellikle kartezyen düşünceyle birlikte bu 3 kavramın birbirinden ayrıştırıldığını ve bunun yıkıcı sonuçlar ortaya çıkardığını, İslam düşünce geleneğinde iyi, doğru ve güzeli birbirinden ayırmanın mümkün olmadığının altını çizdi.
"İçinde fikir olmayan ilim zaten eksiktir"
İbrahim Kalın, modern dönemde "Enformasyon çağı" diye tercüme edilen çağın aslında bir malumat çağı olduğunu, bunun bilgi olmadığının hatırlanması gerektiğini, ham malumatn, bilgi olmadığını, insanın bir parçası olduktan sonra bilgiye dönüştüğünü anlattı.
İlmin tefekkür etmek için öğrenildiğini dile getiren Kalın, "İçinde fikir olmayan ilim zaten eksiktir. İçinde bir düşüncenin olması gerekir ki bizi bir yere götürsün. Bir fikir yoksa biz ham malumatın taşıyıcıları haline geliriz. İlmi ve fikri bir adım ileri götüreceksek mutlaka tefekkür ile ilmi, öğrenmeyi birleştirmemiz gerekiyor. Bu anlamda bütün ilmi çabaların nihai amacı da bizim düşünce serüvenimize katkı sağlamak olmalıdır." dedi.
İslam düşünce medeniyetini, medeniyet bilimlerini, dünü ve bugünü anlayabilmek için tefekkür yolculuğunun bir bütün halinde yeniden tanımlanması gerektiğini belirten İbrahim Kalın, konuşmasını, "Düşünmek varlıkla olan ilişkimizi ortaya koyan en önemli eylemlerden birisi ise bu sadece zihnimizde dönüp dolaşan bir takım soyut kavramsallaştırmalardan ibaret olamaz. Düşünmek her şeyden önce varoluşsal bir hale girmektir. Çünkü gerçek düşünce varoluşumuzu dönüştürür. Dönüştürmüyorsa gerçek bilgi ve fikir değildir. Düşünce tarihimizi incelerken de bugüne ve yarına ilişkin tasavvurlarımızı ortaya koyarken de bu dinamik ve derinlikli perspektiften yeniden bir muhasebe yapmamız gerekiyor. " diyerek tamamladı.
Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'a, İHÜ Rektörü Recep Şentürk, Molla Gürani tefsiri hediye etti.
Son Dakika › Güncel › 'İslam'da Medeniyet Bilimleri Tarihi' sempozyumu sona erdi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?