Apple Küresel Finans Kıdemli Müdürü Naeem Ansari, "Öğrenmenin sınırı yok. Beşikten mezara kadar devam eden bir süreçtir öğrenmek. Bu bağlamda bazı ülkeler bu teknolojik gelişmeleri yakaladığı gibi bazıları da adapte olamıyor. Burada teknolojiden öğrendiklerimizi sadece kendi çerçevemizde değil kapsamını genişleterek ülke ve topluma faydaya dönüştürmeliyiz." dedi.
Ansari, Teknik Elemanlar Derneği'nin (TEKDER) Esenler Kadir Topbaş Kültür Merkezi'nde düzenlediği İslam Ülkelerinde Teknolojik Gelişim Kültürü Sempozyumu'nda konuştu.
Bu tür bir etkinlikte bulunmaktan son derece mutlu olduğunu dile getiren Ansari, bilgileri paylaşmanın önemine işaret etti. Ansari, İslam dünyasının kadın ve erkeklerinin bilime ve teknolojiye her zaman katkı verdiğini vurgulayarak, "Geçmişte İslam dünyasında birçok şey keşfedildi, dünya bilimine birçok katkıda bulunuldu, fizik, cebir ve diğer alanlarda birçok katkımız oldu. Müslüman genetiğinde bilimi geliştirmeye yönelik kabiliyetler mevcut. Allah'ın bir lütfudur, bilimde ve sanatta bu tür çabuk gelişimleri göstermek Allah'ın bir lütfu."diye konuştu.
İslam'ın ilk emrinin "Oku" olduğunu anımsatan Ansari, şöyle devam etti:
"Bu ilk söz bundan başka bir şey de, Allah'ın kendi büyüklüğünü aktardığı 'Sübhanallah' gibi kelimeler de olabilirdi. Fakat ilk emrin 'Oku' olmasının bir anlamı vardı. Öğrenmenin sınırı yok. Beşikten mezara kadar devam eden bir süreçtir öğrenmek. Bu bağlamda bazı ülkeler bu teknolojik gelişmeleri yakaladığı gibi bazıları da adapte olamıyor. Burada teknolojiden öğrendiklerimizi sadece kendi çerçevemizde değil kapsamını genişleterek ülke ve topluma faydaya dönüştürmeliyiz. Mesela bu yapay zeka teknolojisi son dönemde en çok konuşulan konularda biri. Yapay zekanın nasıl kullanılacağıyla alakalı örnekler verebiliriz. Mesela Somali ve Sudan'da fazla doktor yok. Yapay zeka, bizim öğrendiklerimizden öğrenen bir yapı. Bunu bu ülkelerde kullanabiliriz. Hastalıkların tespitinde doktora gittiğimizde bize birtakım sorular sorulur. Semptomlar hangi hastalığa işaret ediyorsa, yapay zekada da buna yönelik bir öğrenme mekanizması sağlanabilir."
Naeem Ansari, buradaki öğrenme mantığının toplumlara uygulanabileceğini ifade ederek, bu sayede gelişmenin sağlanabileceğini söyledi.
Teknolojideki birtakım değişiklerin doğrudan insan hayatına etki edebileceğini belirten Ansari, "Mesela doğumlarda bazı teknolojik eksikliklerden dolayı anne ve çocuk ölümleri artıyor, özellikle geri kalmış ülkelerde. Bu tür konulara özel teknolojilerle bu olumsuzlukları ortadan kaldırabiliriz. Müslüman olarak bizim birtakım sorumluluklarımız var. Hayattan öğrendiklerimizi toplumsal faydaya dönüştürecek bazı şeyler yapmalıyız. Kişisel olarak şunu söylemeliyim ki teknoloji her gün imanımı artıran bir etken. Çünkü Allah bize beyin verdi. Bunun sayesinde bir şeyler yapıyor ve sorunları çözüyoruz. Mesela tabletler ilk geliştirildiğinde bazıları Kur'an-ı Kerim'in buna yüklenmesini istemedi, hoş karşılamadı. Bu teknolojiler sayesinde hangi ayeti ve sureyi arıyorsam kolayca bulabiliyorum. Artık Kur'an her zaman benimle ve istediğim zaman istediğim şeyi bulabiliyorum. Burada esas olan teknoloji sayesinde insanların Kur'an'la olan bağlarının artmasıdır. İnsanların Kur'an'a erişimi daha da arttı. " ifadelerini kullandı.
Teknolojik gelişmelerin birçok ürüne ulaşımı kolaylaştırdığını dile getiren Ansari, amacına uygun teknolojinin insan için iyi olduğunu sözlerine ekledi.
Son Dakika › Güncel › İslam Ülkelerinde Teknolojik Gelişim Kültürü Sempozyumu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?