Yunus Emre Enstitüsü Müdürleri Değerlendirme Toplantısı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Kendi kültürel mirasımıza sahip çıkarken, başka kültürel miraslar üzerinde bir tehdit oluşturduğumuz algısı oluşturmamalıyız" dedi.

Davutoğlu, Ankara Hilton Otel'de düzenlenen Yunus Emre Enstitüsü Müdürleri Değerlendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, bir ülkede gösterecekleri faaliyetlerin bir başka ülkede zarar verici olabileceğini belirterek, bir ülkede zarar görülen bir şeyin bir diğerinde aşı olabileceğini söyledi.

Kimseyi tedirgin etmemek gerektiğini kaydeden Davutoğlu, "Kimseyi karşımıza almadan medeniyetler çatışması, kültürler çatışması tezlerini bertaraf ederek herkese söylenecek sözü iletmemiz lazım. Bizim size talimatımız budur" diye konuştu.

-"Gönül coğrafyası"-

Coğrafyaların önemine de değinen Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Birinci coğrafya, gönül coğrafyamız. Bu coğrafyalarda ya biz bir dönem hakim olmuşuzdur ya hala bizim kültürümüzü benimsediğini alenen açıkça söyleyenler belli bir etkide bulunuyorlardır ya da çok yoğun kültürel etkileşim yaşamışızdır. Ama her şekilde gönül coğrafyası diyeceğimiz bir coğrafya mevcuttur. Bunu Kaşgar'dan Saray Bosna'ya, Kazan'dan Afrika'nın ortalarına giden bir coğrafya olarak görebilirsiniz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu harmanla kuruldu, bütün bu harmana benim verdiğim bir tabir var: Tarihdaşlarımız. Bizim vatandaşlarımız var, bir de modern çağdaş devlet sınırları dışında kalmış olan ama şu ya da bu sebeple başları sıkıştığında bizim coğrafyaya doğru dönen, rüyalarında İstanbul'u gören, Şeb-i Aruz'la aynı hisseleri hisseden, Osmanlı arşivlerini bilmek zorunda olan geniş bir coğrafya var. Bu coğrafyadaki ilişkilerimiz tarihdaşlığımızı, kültürdaşlığa dönüştürmektir. Tarihte kalmış birliktelikler eğer külleri alevlendirilemezse bir müddet sonra söner ve yok olurlar. Hedefimiz, tarihdaşlarımızın hangi kültürden hangi dilden ve hangi dinden olursa olsun kültürel bağlarını pekiştirmektir, ortak bir kültürden geldiğimizi hatırlatmaktır."

-"Gönülden gönüle konuşanlar için tercümana ihtiyaç yoktur"-

Davutoğlu, Sırpça'da en az 8 bin Türkçe kökenli kelime olduğuna dikkati çekerek, "Balkan harplerinden sonra gerektiğinde tavır aldık, yine yanlış yapanı eleştiririz ama Miloseviç'i eleştirmemiz Sırplarla ilgi kurmamızı engellememeli. Bu dostluk ilişkilerini iyi idare edebilmemiz lazım. Kendi kültürel mirasımıza sahip çıkarken, başka kültürel miraslar üzerinde bir tehdit oluşturduğumuz algısı oluşturmamalıyız" dedi.

"Birileri bu algıyı yaratacaktır. Niye biz ağzımızdan bir kere bile çıkmamasına rağmen başta ben olmak üzere yeni Osmanlıcılıkla itham ediliyoruz. Çünkü birileri tam da 200 yıldır yaptıklarını tekrar yapmak istiyorlar ki buradaki halklar kaynaşırken bir fitne tohumu ekilebilsin" ifadesini kullanan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Yapacağımız, bizim gönlümüzün geniş olması. Onların diliyle konuşmak ve hitap etmek. Eğer siz dilden kulağa konuşuyorsanız tercümana ihtiyaç duyarsınız, gönülden gönüle konuşanlar için tercümana ihtiyaç yoktur. Gönülden gönüle konuşacaksınız bu coğrafyalarda, birileri bize karşı şartlanmışsa siz onların akıllarına hitap edeceksiniz."

Davutoğlu, çift yönlü ilişkilerin yükselişte olduğu bir dönemden geçildiğini ifade ederek, herkesin yükselen değer olan Türkiye ile daha çok tanışmak ve Türk dilini öğrenmek istediğini, bu nedenle Bosna Hersek'te Türkçe'nin ikinci yabancı dil olarak okutulduğunu, Tunus'ta da Türkçe'nin seçmeli yabancı dil olarak okutulmaya başlandığını aktardı.

-"Kadimle moderniteyi birleştiren bir aydın modeline doğru ilerleyeceğiz"-

İkinci coğrafyanın "kadim kültür coğrafyaları" olduğunu belirten Davutoğlu, "Bunlar Çin, Hindistan, kısmen Rusya, Asya ve Afrika'daki kadim medeniyetlerdir" dedi. Hindistan'da bu yıl iki başkonsolosluk daha açılacağını anlatan Davutoğlu, Çin'de de yeni başkonsolosluk açılacağını açıkladı.

Davutoğlu, üçüncü alanın "modern kültürün yeşerdiği Avrupa ve ABD" olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:

"Buralarda da mutlaka bir Yunus Emre Kültür Merkezi bulunacak. Moderniteyi içeriden tanımadıkça o modernitenin getirdiği yeni unsurlarla bezenip bir evrensel kültür oluşturmak da mümkün hale gelmez. Kadimle moderniteyi birleştiren bir aydın modeline doğru ilerleyeceğiz. Anadolu'da ahilikle edebiyatı, edebiyatla Mevlana'yı harmanlayamazsak büyük bir kültürel uyanışı sağlayamayız. Yunus Emre Kültür Merkezlerini yeni bir Türk rönesansının merkezleri haline getirmeliyiz. Ufkumuzu dar tutmamalıyız."

(Bitti)

Muhabir: Ali Öztürk

Yayıncı: Tarkan Demir - ANKARA