Diyarbakır CHP'li Tanrıkulu'ndan Bakan Bozdağ'a: Açıklamazsan Yalancısın, Utanmazsın, Müfterisin - Son Dakika
Güncel

Diyarbakır CHP'li Tanrıkulu'ndan Bakan Bozdağ'a: Açıklamazsan Yalancısın, Utanmazsın, Müfterisin

Diyarbakır CHP\'li Tanrıkulu\'ndan Bakan Bozdağ\'a: Açıklamazsan Yalancısın, Utanmazsın, Müfterisin

CHP'li Tanrıkulu'ndan Bakan Bozdağ'a: Açıklamazsan yalancısın, utanmazsın, müfterisinCHP İstanbul Milletvekili ve PM Üyesi Sezgin Tanrıkulu, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın CHP'li bazı milletvekillerinin terör örgütü üyeliğinden tutuklu bulunan hükümklüleri cezaevinde ziyaret ettiği yönündeki açıklamalarına tepki gösterip, "Son bir yıl içerisinde görüştüğüm 6 tutuklu var hepsi de tahliye edilmiş.

14.06.2016 16:14
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

CHP'li Tanrıkulu'ndan Bakan Bozdağ'a: Açıklamazsan yalancısın, utanmazsın, müfterisin

CHP İstanbul Milletvekili ve PM Üyesi Sezgin Tanrıkulu, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın CHP'li bazı milletvekillerinin terör örgütü üyeliğinden tutuklu bulunan hükümklüleri cezaevinde ziyaret ettiği yönündeki açıklamalarına tepki gösterip, "Son bir yıl içerisinde görüştüğüm 6 tutuklu var hepsi de tahliye edilmiş. Can Dündar, Erdem Gül ve 4 akademisyen. Daha öncesinde Hatip Dicle ve Belediye Başkanı Fırat Anlı'yı ve İstanbul'da da ziyaret ettiğimiz gazeteciler var. Hodri meydan. Son 5 yıl içerisinde cezaevlerinde kimleri ziyaret etmişim, çıkarıp açıklamazsan müfterisin, yalancısın, utanmazsın" dedi.

CHP İstanbul Milletvekili ve PM Üyesi Sezgin Tanrıkulu, geldiği Diyarbakır'da parti binasında düzenlediği basın toplantısında Türkiye'de son bir yıl içerisinde siyasetin cezaevleri ile cenazeler arasında sıkıştığını belirterek, "Türkiye'de siyaset malesef cezaevleri ile cenazeler arasına sıkışmış durumda. Siyasetin geldiği nokta bu. ya şehit cenazelerini, ya ölümleri yada cezaevlerini konuşuyoruz. Siyasetin bu duruma gelmesinden, bunları konuşmaktan son derece üzüntülü olduğumu ifade etmek istiyorum. Türkiye'de siyasetin görevi şehit cenazeleri, ölümler ve cezaevlerine odaklanmak değil. Gündem şu olmalıydı; nasıl şehit cenazeleri gelmeyecek ve insanlarımız nasıl cezavlerine girmeyecek ve bu siyasal iklimi nasıl oluşturacağız? Son bir yıldır şehit cenazeleri ve ölümler ile yıkımları konuşuyoruz. Bu nedenle Adalet ve Kalkınma Partisi'nin adı bölgemiz insanlarımız açısından, Adalet ve Kalkınma değil, Afet ve Kıyım Partisi'dir. Bölgede uyguladıkları siyaset bir affettir ve insanlarımız bakımından da bir kıyımdır" dedi.

"BU TEHCİR, SÜRGÜN VE KIYIM POLİTİKASIDIR"

Diyarbakır'ın Sur İlçesi ile ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın açıkladığı Sur Eylem Planı'na tepki gösterdi. Çocukluğununun Sur'da geçtiğini anlatan Tanrıkulu, "Ama şimdi Sur denen bir ilçe yok. 5 bin yıllık tarihimizi katlettiler, yıkıp yaktılar. İnsanlarımızı kendi habitatlarından uzaklaştırdılar. 22 bin yurttaşımız Sur'dan göç etmek zorunda kaldı, 5 bin hane yok. Dün, önceki gün açıklama yapıldı ve şunu teklif ettiler yurttaşlarımıza Diyarbakır'da, 'Ya evinizin bedelini alacaksınız yıkım bedelini ve bunun taktirini biz yapacağız, ya Diyarbakır'da yapılan TOKİ evlerinden birine gireceksiniz, işte 3 bin kişilik konuk yapılacak. Yada Mardin, İstanbul ve Ankara'daki toplu konutlardan size ev vereceğiz. sizi uzun vadeli borçlandıracağız.' Bu tehcir, sürgün ve kıyım politikasıdır. Yurttaşlarımıza danışmadan, yerel yönetimin bilgisi olmadan, böyle bir yıkımla, böyle bir projeyle gelemezsiniz. Burada açıklanan sürgün ve tehcir politikasıdır ve Sur'u sosyolojik değiştirme poltikasıdır. Çevre ve Şehircilik Politikalar Bakanı'nı uyarıyorum. Bu politikaların sonuçları ağır olur, bu nedenle acilen yerel dinamiklerle, meslek örgütleriyle, Sur esnafıyla, yerel yönetimlerle irtibatlı ve ordaki sosyolojik dokuyu bozmadan bir proje geliştirmek zorundasınız. Bunun başka yolu yok. Aynı sonuçları Yüksekova, Cizre, Silvan ve Nusaybin'de yıkılan, yakılan bütün kentler için geçerlidir. Arkadaşlar; yine Surla ilgili olarak çok kapsamlı sorular sormuştum; esnafın güncel olarak gündeme getirdiği sorunlar hakkında bakanlığın herhangi bir çalışma yapılmadığını bana cevap olarak göndermiştir" diye konuştu.

CEZAEVİ ZİYARETLERİ

adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın bazı CHP'li milletvekillerinin tutuklu ve hükümlü örgüt üyelerini ziyaret ettiği yönündeki açıklamasına atıfta bulunan Tanrıkulu, "2011'de CHP olarak Cezaevleri İzleme Komisyonu kurduk. Yüzlerce cezaevi ziyaret edildi. Kadın, çocuk, genç yaşlı ayırtetmeksizin herkesi ziyaret ettik. Tecavüz ve işkence iddiaları üzerine arkadaşlarımız, cezaevlerini araştırmak üzere gittik. Benle de ilgili iddia var. Görüştüğüm 6 tutuklu var hepsi de tahliye edilmiş durumda. Can Dündar, Erdem Gül ve 4 akademisyen. Son bir yıl içerisinde ziyarettiğim kişiler bu, kaldıki ziyaret edebilirim yani, temel insani koşullara uymak lazım, bunun da hukuku var ve ona uymak zorundasınız. Daha önce Diyarbakır'da, tutuklanmadan 3 yıl öncesinde Hatip Dicle, Belediye Başkanı Fırat Anlı'yı da ziyaret etmişim. İstanbul'da ziyaret ettiğim basın mensupları da var" şeklinde konuştu.

"SON 5 YIL İÇERİSİNDE CEZAEVİNDE KİMİ ZİYARET ETMİŞİM?"

Örgüt üyelerinin CHP'li milletvekili ile ilgili ziyaretin bazı gazetelerde yapılan haberlerlerle çarpıtıldığı yönündeki açıklamasına Tanrıkulu, "Adalet Bakanı'nı bir yanıt vermeye davet ediyorum. 25 yıl boyunca avukatlık ve baro başkanlığı yaptım. Neyin ne olacağını çok iyi biliyorum. Eğer yalancı değilsen, eğer iftira atmıyorsan, son bir yılda, iki yılda hodri meydan 5 yıl içerisinde; milletvekili olduğum dönem içerisinde kimleri ziyaret etmişim cezaevlerinde? Çıkarıp açıklamazsan müfterisin, açık açık söylüyorum yalancısın, utanmazsın. Onların basınına da sesleniyorum; bunları yazmazsanız sizi de müfteri ilan ediyorum burdan. Bu kadar bizlerin üzerinden siyaset yapmak doğru değil. Bizleri kutuplaştırmanın, algı operasyonun parçası yapmak Türkiye'ye yarar sağlamaz. Sizin göreviniz ölümlerin olmaycağı, cezaevlerine insanların girmeyeceği siyasal bir ortamı sağlamaktır, bir barış ortamı sağlamaktır. Cezaevlerini çakalların oyun alanı haline getiremezsiniz. O çakallara da o Cumhurbaşkanı sahip çıkamaz. Biz o çakalları da biliyoruz. Sağda solda dolaşan bir çok çakal var" dedi.

"GÜVENLİK GÜÇLERİNİN ZIRHA İHTİYACI YOK"

Geçtiğimiz hafta içerisinde TBMM'de görüşülen ve güvenlik görevlilerine dokunulmazlığı getirecek yasayı da değerlendiren Tanrıkulu, "Meclis'te geçen hafta görüşülen güçlerine, Mili Savunma Bakanlığı mensuplarına zırh getirilen yasa da hukuk devleti ilkelerine bağdaşmaz. Onlara dokunulmazlık getirilen yasanın 90lı yıllarda nelere mal olduğunu çok iyi biliyoruz. Hukuk içerisinde davranan hiç bir güvenlik personelinin dokunulmazlığa, zırha ihtiyacı yok. Yaşam hakkını, insan haklarını ihlal etmezseniz zırha ihtiyacınız olmaz. Yeniden bir vesayet düzenini, bu meclisi, terör ve çatışma üzerinden inşa etmeye ihtiyacınız yoktur. Güvenlik güçlerine silahlı kuvvetler mensuplarına böyle bir zırh verilemez. Onlar için ayrı bir yargılama usulünün benimsenmezi verilemez" diye yorumladı.

"YARGITAY VE DANIŞTAY TARAFSIZ DEĞİL"

Danıştay ve Yargıtay yapısının geldikleri noktada tarafsız ve bağımsız olmadığını bildiklerini anlatan Tanrıkulu, "Yargıtay ve Danıştay dün itibariyle hükümet tarafından sevkedildi. Biz Danıştay ve Yargıtay yapısı itibariyle geldiği noktada tarafsız ve bağımsız olmadığını biliyoruz. Yargı üzerinden bir siyasi hesaplaşmayla, yargının tümüyle, Adalet ve Kalkınma Partisi'ne, hükümete ve yürütme organına teslim olması doğru değildir, yanlıştır. Türkiye'de bu projeyle zaten itibarı kalmamış yargı, tamamen iflas edecektir. Yargının kendisinin, yargıç ve savcıların, yargının kendi kurumlarının, kendi bağımsızlıklarına ve tarafsızlığına sahip çıkması lazım. Bir gecede yargıtay ve danıştay üyelerinin görevlerine son verilmesi, daha sonra bunların içerisinden hükümetin ağırlıklı olduğu yeni HSYK üyelerini seçmesi son derece yanlıştır" dedi.

"PARLAMENTO'NUN ÇALIŞMALARINA NİYE KARIŞIYORSUN?"

AK Parti milletvekillerine dün akşam verdiği iftar yemeğinde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın TBMM iç tüzüğünün değiştirilmesi konusunda AK Partili vekillere çağrıda bulunmasına sert tepki gösteren CHP'li Tanrıkulu, "Yürütme organına zaman, zaman başakanlık edebilir. Meclsin açılışına gelir konuşur. Ama onun dışında, yasaları ya onaylar, yada geri çevirir, yada Anayasa Mahkemesi'ne götürür. Ne işin var kardeşim? Tırnak içerisinde tarafsız ve bağımsız bir Cumhurbaşkanı olman gerekir. Parlamento'nun çalışmalarına niye karışıyorsun? Bu çalışma biçimine niye karışıyorsun? Senin isteyip de çıkaramadığın bir yasa mı var, süresinde yada süresi dışında? Ne olmuş? Ama muhalefetin orada 1 dakika, 2 dakika, en fazla 5 dakika içerisinde söyeldiği sözler bile rahatsız ediyor. Bu kısıtlı imkanlar bile bu hukumete, AK Parti'ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a fazla geliyor, bu yüzden kaldırmak istiyorlar" diye konuştu.

Şırnak'ta gözaltına alındıktan sonra kaybolduğu iddia edilen DBP yöneticisi Hurşit Külter ile ilgili bir gazetecinin sorusunu yanıtlayan Tanrıkulu, şöle konuştu:

"Yani haber alınamaması biçimi, kendisinin bulunduğu koşullardan alınma biçimi, tanıklıklar bana ilk günden itibaren, Tanış ve Deniz'in kaçırılma ve daha sonra kendilerine ulaşma biçimini hatırlattı. 2001'de Silopi HADEP yöneticileri jandarma ilçe binasına girişlerinden sonra bir daha kendilerinden haber alınamamıştı. O zaman Türkiye İnsan Hakları Vakfı yöneticisiydim. Basına duyurulmadan, ordan gelen bilgilere göre Silopi'ye gitmiştik ikinci gün. Savcı ile görüşmüştük, yüzbaşı ile görüşememiştik. 2001'de Şırnak'a gittik, Cumhuryet Başsavcısı ile görüştük. Aldığımız bilgilere göre Şırnak'ta tugayda tutulduğunu söyledik. Beraber gidelim, yada siz gidin dedik. Orda bir tuğgeneral vardı, daha sonra tutuklandı. Bir Şırnak Cumhuriyet Başsavcısı'nı, arada 500 metre vardı, tugaya gönderemedik. Resmi gözaltı yapılmayan bu tür işlerde kayıt dışı gözaltı dediğimiz bu işler, güvenlik güçlerinin her zaman hukuka aykırı bir şekilde başvurduğu bir yöntem. Gözaltına alma koşulları yok. Ama bu yöntemle gözaltına alma, yıldırma, bilgi alma kaynağı haline getirme, kullanılan bir yöntemdir. Yasadışıdır, hukukdışıdır, ilgili arkadaşlarımızın koşulları ağır olabilir, bu uygulamaya maruz kalan yurttaşlar, bir vesileyle bu kayıt dışı uygulamaları Cumhuriyet Başsavcılıklarına, savcılara, avukatlara, barolara başvurarak, bu uygulamayı kayıt altına almalı. Çünkü bu dönemde yaşananlardan dolayı yargılanacaklardır. Endişeleri olabilir ama mutlaka bunları kayıt altına almak lazım."

Kaynak: DHA

Son Dakika Güncel Diyarbakır CHP'li Tanrıkulu'ndan Bakan Bozdağ'a: Açıklamazsan Yalancısın, Utanmazsın, Müfterisin - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement