
Merve Kavakçı İslam, 28 Şubat sürecine ilişkin, "O dönemde benim için görevlerini kötüye kullananlar için suç duyurusunda bulunuyorum. Ankara ve İstanbul Özel Yetkili Başsavcılığı ve yetkili kurumlara suç duyurusunda bulunacağım. DSP'li seçilmiş milletvekillerinden suç duyusunda bulunacağım" dedi.
Halkın Sesi Partisi (HAS Parti) İstanbul İl Başkanlığı'nın düzenlediği "28 Şubat Süreci" konulu panele HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, dönemin milletvekillerinden Merve Kavakçı ve gazeteci Ahmet Hakan katıldı. Panelde konuşan HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, "Bu darbe, 27 Mayıs ve 12 Eylül'den daha kuvvetlidir. Diğer darbeler, ülkemiz üzerinde çok etkili olmadı. Allah rahmet eylesin, Menderes'i de astılar, şehit ettiler ama sonuçta birkaç yıldır yapılan müdahalelerle demokrasiye dönüş
olmadı. 28 Şubat'ta sadece siyasete müdahale olmadı. Siyasetin üzerinde toplum sosyolojisine müdahale yaşandı. Bu müdahalenin etkileri uzun yıllar sürmüştür" diye konuştu.
28 Şubat sürecinde köftecilerin bile fişlendiğini ileri süren Kurtulmuş, kendisi ve eşinin o dönemin mağdurlarından olduğunu ifade etti. 28 Şubat'ın ciddi bir şekilde iki alanda somut örneklerini verdiğini söyleyen Kurtulmuş, "Bunlardan birisi başörtülü insanların üniversitelere girmesini engellemek, diğeri bu insanların siyasal düzlemde kendini göstermesine set koymaktır. Panelimize katılan Merve Kavakçı Hanımefendi bu duruma örnektir. Bütün bu süreç aslında bir had bildirme operasyonudur. İkincisi de
imam hatip liselerinin önündeki katsayı meselesidir. Bu liseler tasfiye edilmek istendi. Sonuçlar itibariyle bu sosyolojik müdahale çok başarılı oldu. Ayrıca, 28 Şubat'la ilgili partimiz suç duyurusunda bulundu. Bu konuda bir dizi etkinlik yapacağız. Önümüzdeki hafta salı günü Ankara Sincan'da 'Tankın Değil, Halkın Sesi' yürüyüşü yapacağız. Aynı gün yine bir panel yapacağız. Bütün bunlarla ilgili bin 600 sayfalık bir delili cumhuriyet başsavcılığına verip suç duyurusunda bulunduk. Bu dönemlerin üzerindeki
bu kara örtüler kaldırılmadığı sürece Türkiye'de sandıktan kim çıkarsa çıksın, bu ülkenin karanlık odası iktidar olur. Bugünkü hükümetin ve parlamentonun sorunlarından birisidir. Biz sadece bu sistemin değişmesi için çaba harcıyoruz. Sistem değiştirilmeden mevcut 12 Eylül'ün anayasası durduğu sürece bu tuzaklar durduğu sürece Türkiye'de gerçekten milletin egemenliğinden bahsedilemez. HAS Parti'nin derdi kadro değişikliği değil sistem değişikliğidir" dedi.
MERVE KAVAKÇI İSLAM
Dönemin milletvekillerinden Merve Kavakçı İslam ise, 28 Şubat'ların kötü de olsa anılmasının, yapılanların ve gerçeklerin açığa çıkması açısından önemli olduğunu belirtti. '28 Şubat'ın mağduriyetini her anlamda yaşadığını ifade eden Kavakçı, "Türkiye'de ve dışarıda bu olaya baktığımız zaman Kavakçı olayı diye göze çarpacaktır. Bu dönemin iki ayıbı var. O dönemde seçime katılmış, mazbatayı almış ve milletvekili seçilip ilan edilmiş biri olarak Ecevit'in bir teklifiyle karşı karşıya kalmıştım. 'Meclise
gelsin, gerekirse bir oda verelim ama oturumlara katılmasın' denilmişti. Bu kabul edilebilir bir teklif değildi. Bunu ben kabul etmiş olsam bile beni seçen insanlara ihanet etmiş olacaktım. 2 Mayıs 1999 tahinde ise bir had bildirme operasyonu başlamıştı. O dönemde beni ajanlık ve provokatörlükle suçladı. O dönemde vatandaşlıktan çıkartılmak istendim. O dönemde başörtüsünün milletvekilleri için yasaklanması konusu ortaya çıktı. Ama tabii bu durum gerçekleşmedi" ifadelerini kullandı.
O dönemde başörtüsü üzerinden bir sindirme politikası uygulandığını söyleyen Kavakçı, "Milletvekili olduğum dönemlerde özlük haklarım yok edilmeye çalışıldı. O dönemlerin bir ayıbı da fiziksel olarak yemin ettirilmedi. Meclis'te olduğum dönemde meclis kürsüsü ihlal edildi, bu da ahlaki mağduriyetin ahlaki boyutudur. O dönemde benim için görevlerini kötüye kullananlar için suç duyurusunda bulunuyorum. Ankara ve İstanbul Özel Yetkili Başsavcılığı ve yetkili kurumlara suç duyurusunda bulunacağım. Dönemin
Cumhurbaşkanı beni ajan ve provokatörlükle suçladı. Hangi bilgilere dayanarak bu suçlamayı yaptılar. Daha sonra bana, Fazilet Partili iki milletvekili arkadaşıma Küba'da bir toplantıya ilişkin o günlerde Genelkurmay Başkanlığı tarafından parti başkanlığına bir uyarı yollanmış. ve o dönemde milletvekilliğimin düşmesin açıklayan ve karar veren yetkililer hakkında mağdur edildiğim için suç duyurusunda bulunuyorum. DSP'li seçilmiş milletvekillerinden suç duyusunda bulunacağım. O dönemlerin karanlıkta kalmaması
için çabalayacağım. Hocamız rahmetli oldu ve birtakım bilgiler onunla beraber bu dünyadan ayrıldı. Artık konuşma zamanıdır. Refahyol'dan Doğruyol'a kadar dönemin tüm çalışanları bildiklerini anlatmaları gerekiyor" diye konuştu.
AHMET HAKAN COŞKUN
Gazeteci-yazar Ahmet Hakan Coşkun ise, "Merve Kavakçı'yı dinlerken eski günlere gittim. Bu suç duyuruları topluma aksettirilmeli ve hesaplaşmanın peşinden gidilmeli" dedi. Geçmişle hesaplaşmanın önemli olduğunu vurgulayan Coşkun, "Biz bu günlerin anısını değil de, fiiliyatını anlatmalıyız. 28 Şubat'a ilişkin benim tarifim; bu toplumun dindar ve muhafazakar kesiminin, siyasette, toplumda kendilerine alan açma gayretlerinin önüne zorla, baskıyla, statükoyla, dalavereyle bütün imkanlarıyla kesme çabasının
bütünüdür. O dönemde yaşanılan laik-muhafazakar çekişmesinin bu güne yansıması ve sonucu çokta elle tutulur değildir. Bu dönemde laiklerin durumuna baktığımızda, onlar gücün karşısında sadece geri çekildiler. Ortada bir anlaşma ve uzlaşma ortamı yoktur. Muhafazakarların karşısında sadece geri adım attılar. Bugün sadece muhafazakarların dediği yapılıyor. AK Par
MERVE KAVAKÇI ti'nin büyük bir kitleyi arkasına almasının sebebi de budur. Sonuçta bir anlaşmanın olmaması toplumda bir kaos ortamı yaratır. Bugün Türkiye'nin daha iyiye gitmesi için bir anlaşma ortamının oluşması gerekliydi" diye konuştu.
Panelde, yazar Demet Tezcan ve akademisyenler İsmail Çağlar ile Selim Bağcı da birer konuşma yaptı. Panelin ardından Merve Kavakçı İslam, adaylığının ne şekilde olduğunun sorulması üzerine, "Refah Partisi'nin tabanından gelen birisiyim. O partide 7 sene aktif olarak 7/24 çalışan 200 bin kadından bir tanesiydim. 93 senesinin sonundan itibaren çalıştım. Tabi Refah Partisi kapatıldı. İktidara geldiği 1994 yerel seçimlerinde ve 1997 yılında koalisyon dahi olsa iktidara ortak olmasında kadın çalışmalarının
etkili oldu. Bu konuda hem içerde hem de dış çevrelerden eleştiriler geldi. Kadınların bu tür çalışmalarından yararlanılmasının ardından parti içerisinde onların bir yerlere getirilip getirilmeyecekleri tartışma konusu oldu. Bu girişim, Fazilet Fartisi'nin Refah Partisi'ne nazaran hem demokrasi hem de ilerici, gelişmeci yönüyle alkışlanması gereken bir tavırdı bence. Kadınlara üst yönetimde de yer verdi. 17 kadının seçilmesi gündeme geldi. Bunların içerisinde başı kapalı olanlarla birlikte başı açık olan da
vardı. Bu işe kendi kendimize talip olmadık. Buna kadınların tabandan gelen bir baskısı diyebiliriz. Dışarıdan da gelen beklentilerle de parti yönetimi böyle bir şey isteyince ben de böyle bir teklifi şerefle kabul ettim" dedi.
Ahmet Hakan, "28 Şubat'ta direnç gösterilseydi ne olurdu" sorusu üzerine, "Bunu bilemiyorum. Erbakan Hoca'nın bir direnç göstermesi, masaya yumruğunu vurmasını isterdim. Böyle yiğit çıkışları severim. Ama akli selim bir şekilde baktığımızda koşullar da buna uygun değildi. Bir defa partinin oyu azdı, iktidar ortağı vardı. AK Parti'ye de 2003 seçimlerinden sonra baskılar yapıldı. Yüzde 34 oy almış bir parti olmasına rağmen ilk başlarda çok büyük baskılarla karşılaştı. İlk döneminde son derece ürkek ve
çekingen davrandı. Ancak gücünü toparladıkça ve tek parti olma avantajını yakaladıktan sonra bu tür baskılara karşı koyabildi. Erbakan Hoca'nın böyle bir şansı yoktu. O nedenle direnseydi ne olurdu, sorusuna rahatça bir cevap vermek kolay değil" ifadelerini kullandı. - İSTANBUL
Son Dakika › Politika › İstanbul'da '28 Şubat Süreci' Paneli - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?