Babacan (3/son): "Her Aileden Bir 'Uzman' Sorumlu Olacak" - Son Dakika
Ekonomi

Babacan (3/son): "Her Aileden Bir 'Uzman' Sorumlu Olacak"

Babacan (3/son): "Her Aileden Bir \'Uzman\' Sorumlu Olacak"

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, aile hekimliği uygulaması gibi her aileden bir sosyal destek uzmanının sorumlu olacağını belirterek, "O ailenin gelirini, giderini, iş durumunu, o ailenin çocuklarının okula gidip gitmemesine bakacak Başbakan"...

25.05.2012 15:02

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, aile hekimliği uygulaması gibi her aileden bir sosyal destek uzmanının sorumlu olacağını belirterek, "O ailenin gelirini, giderini, iş durumunu, o ailenin çocuklarının okula gidip gitmemesine bakacak Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, sosyal destek hizmetleri kapsamında her aileden bir sosyal destek uzmanının sorumlu olacağını belirterek, "O ailenin gelirini, giderini, iş durumunu, o ailenin çocuklarının okula gidip gitmemesine bakacak. Aile devletin imkanlarından yararlanamıyorsa, o aileyi devletin imkanları ile buluşturacak. Türkiye'de 7-8 bin kişiyle tüm sosyal destek alması gereken ailelere ulaşmalarının mümkün olacak" dedi.

Babacan, Türkiye Katılım Bankaları Birliği'nin (TKBB) 11.Olağan Genel Kurul Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'de finans sektörünün geldiği konumun, katılım bankacılığının bu sektöre katmış olduğu yeniliklerin kendilerini gururlandırdığını ve ileri dönük olarak umutlarını artırdığını söyledi. Katılım Bankacılığı'nın farklı dönemler yaşadığını, ilk kanun hükmünde kararname ile hukuki zemini oluşturulmaya başlayan sektöre, geri dönüp bakıldığında zor günler geçirdiğine işaret eden Babacan, "Devletin, açık bir 'şekilde çifte standart' uyguladığı ve 'üvey evlat' adeta muamelesi yaptığı dönemleri hep beraber yaşadık. Ancak çok şükür o günler artık geride kaldı" dedi.

-"KATILIM BANKALARINDA PERSONEL SAYISI 14 BİN 124'E ÇIKTI"-

Türkiye'de katılım bankalarının finans sisteminin vazgeçilmez paraçası haline geldiğini belirten Babacan, 2005 yılı sonundaki düzenlemelerle katılım bankaları ile ticari bankaların mevduatını eşitlediklerini, rekabet noktasında eşit zemine ulaştırdıklarını vurguladı. Babacan, "Katılım Bankaları'nın 2005 yılı sonunda 292 olan şube sayısı, bugün itibariyle 695'e çıktı. Personle sayısı 5 bin 747'den 14 bin 124'e çıkmış. Toplam bankacılık sektörümüze bakıldığında, toplam şubelerin yüzde 6.6'sı katılım bankalarına, istihdam edilen personelin 7.2'si katılım bankalarına ait" dedi.

-"KAR-ZARAR PAYLAŞIMI EKONOMİDEKİ İNİŞ-ÇIKIŞLARDA SİGORTA"-

Babacan, kar-zarar paylaşımının ekonomideki iniş ve çıkışlara karşı bir sigorta görevi gördüğünü, kriz dönemindeki IMF raporunda da katılım bankalarının risk yönetimi açısından daha iyi performans ortaya koyduğunun söylendiğine işaret ederek, "Şu da önemli biz, 1 trilyon dolar büyüklüğe ulaşmış, küresel İslami Finans piyasasında, Türkiye'nin yer almasını istiyoruz. Dolayısıyla, bu kırılganlıkları da azaltan bir niteliğe sahip katılım bankalarımızın çalışma şekli" dedi.

-"FİNANS SEKTÖRÜ ÇOK DİNAMİK"-

Türkiye'nin finans sektörünün oldukça dinamik olduğuna işaret eden Babacan, artık kurumların hızla çeşitlendiği ve yeni enstrümanlarla, yeni uygulamalarla bir küresel finans menkezi olma yolunda olduğunu söyledi. "Finans sektörü dinamik bir sektör" diyen Bakan Babacan, küresel ekonomik yapıya bakıldığında, küresel ölçekte de en fazla entegre olmayı başarmış bir sektör olduğunu söyledi. Bu sektörün aktörleri olan bankalar, sigorta şirketleri, aracı ve fon gibi kuruluşların da taşıdıkları risk, etki alanlarının genişliği ve hitap ettikleri kitle bakımından her zaman özel düzenlemelere ve özel denetim koşullarına tabi olduklarına dikkat çekti.

-"BANKACILIK SEKTÖRÜMÜZ SÜREKLİ KONTROL EDİLİYOR"-

Bunların ne kadar önemli olduğunun 2008 krizinde görüldüğüne işaret eden Bakan Babacan, finans sektöründeki sıkıntıların hızla tüm dünyaya yayılma ve reel sektörün hane halkına,hatta devletleri dahi önemli ölçüde etkileme potansiyeline sahip olduğunu vurguladı. 2008 yılından bu yana dünyanın büyük bir ekonomik krizle sarsılırken, Türkiye'nin bu dönemde önemli sınavlar verdiğine dikkati çeken Bakan Babacan, gerek kriz öncesi, gerek kriz sonrası yapılan uygulamalarla bu sınavın başarılı bir şekilde verildiğini kaydetti. Babacan, aslında küresel krizin kaynaklandığı ve çözülmesi için gayret gösterilen iki sorun alanı bulunduğunu belirterek, bu alanları bankacılık sektörü ve ülkelerin yüksek kamu borçları olarak sıraladı. Avrupa Birliği'nde sıkça duyulan stres testlerinin, Türkiye'de çok önceden başladığına işaret eden Babacan, "Bunu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve bir ölçüde Merkez Banka'mız da yapıyor. Farklı senaryolarla hangi bankamızın bilançosunda, ne tür gelişmeler olabileceği similasyonlarla sürekli kontrol ediliyor" dedi.

-"ÇOK SIKIYORSUNUZ DİYE ŞİKAYET EDENLER, ŞİMDİ ÇOK MUTLU"-

Babacan, tüm OECD ülkelerine bakıldığında, Türkiye'nin bankacılık konusunda devlet olarak ciddi bir tedbir almak zorunda kalmayan tek ülke olduğunu, Avrupa Birliği'nin tümünde ise mevduat garantilerinin yükseltildiğini hatırlattı. Avrupa'nın, Amerika'nın Türkiye'de iş yapan bankalarına dahi bakıldığında, kendi evlerinde sorun yaşayan bankaların Türkiye'deki operasyonlarının sapasağlam varlığını devam ettirdiğini dile getiren Babacan, şöyle devam etti:

"Türkiye'de bizim kurallarımız geçerli. Bu düzenlemeleri yaparken tabiki bazıları 'çok sıkıyorsunuz', 'çok ileri şeyler istiyorsunuz' dediler. 'Bu kadar sermaye konulur mu bankaya, başka ülkelerde bunu yapmak zorunda kalmıyoruz' dediler. Buna rağmen, çok yatırım geldi Türkiye'ye. Hem ortaklık yapısıyla, hem aktif-pasif yapısıyla incelediğimizde bankaları.. Ancak, o gün şikayet edenler, bugün bakıyorsunuz çok mutlu. Hatta, öyle örnekler var ki, Türkiye operasyonlarındaki değeri, ana yapının değerini geçmiş durumda. Tek başına büyük bir varlık..Şu anda uluslararası bankaların en değerli varlıklarının bir kısmı Türkiye'deki yatırımlarından oluşuyor."

-"BELKİ İÇLERİ KAN AĞLIYOR"-

Babacan, acil nakit ihtiyacı olan veya bilançosuna çeki-düzen vermek isteyen bu bankaların, "burada kıymetli bir değerimiz var, bunun bir kısmını alıp da bilançomuza nakit olarak koyarsak, belki rasyolarımızı daha da düzeltebiliriz" diye önce Türkiye'deki operasyonlarını değerlendirdiklerine işaret ederek, "Dolayısıyla bugünlerde, eğer bankacılık sektörümüzden yabancıların hisse satmaları, ya da ortaklık yapılarını değişitrmeleri söz konusuysa, buradaki yatırımlarından memnun olmadıkları için değil. Aslında belki içleri 'kan ağlıyor' bunları yaparken. 'Kalsak kimbilir ne güzel iş yapmaya devam edecektik' diyorlar ama kendi evlerindeki bilanço yapıları, yeni regülasyon onları böyle adım atmaya zorluyor" diye konuştu.

-AİLELERİN GELİR-GİDERİNE ARTIK "UZMAN" BAKACAK-

Babacan, istihdam konusuna da değinirken, kriz döneminden bu yapan 3 milyon 700 bin kişiye ilave istihdam sağlandığını, OECD ülkelerinde zengir ve fakir arasındaki uçurumun artarken, Türkiye'de azaldığını savundu. Hükümetin sosyal destek hizmetleri kapsamında, asgari ücret alan bir vatandaşın evli ve üç çocuğu olduğunda artık ondan vergi alınmadığını hatırlatan Bakan Babacan, ayrıca üzerinde çalıştıkları "sosyal destek uzmanları sistemi" konusunda ise şu bilgileri verdi:

"Tıpkı aile hekimliği uygulamasında olduğu gibi, her aileden sorumlu bir sosyal destek uzmanı olacak. O ailenin geliri-gideri, çalışanlaın iş durumunu, o ailenin çocuklarının okula gidip gitmemesi gibi herşeyine bakacak. O aile, devletin imkanlarından yararlanamyor ise o aileyi devlet imkanları ile buluşturacak. Bizim hesabımıza göre yaklaşık 7-8 bin kişiyle Türkiye'de tüm sosyal destek alması gereken ailelere ulaşmamız mümkün olabilecek."

Babacan, enflasyon konusundan da bahsederken, Türkiye'nin geçen yıl çift haneli bir enflasyonla yılı kapattığını, enflasyondaki artışta tekstil sektörüne getirilen ek vergiler ve enerji fiyatlarının yüksekliğinin etkili olduğunu, ancak enflasyondaki bu artışın geçici bir durum olduğunu düşündüklerini savundu.

-UZUN VADELİ MEVDUATA FARKLI ORANDA STOPAJ GELİYOR-

Babacan, uzun vadeli mevudatı teşvik etmek için bir yasal düzenlemenin geçen çarşamba günü Plan ve Bütçe Komisyonu'ndan geçtiğini belirterek, "Orada hükümete yetki alıyoruz. Vadeye göre artık farklı oranlarda stopaj uygulama imkanı elde edeceğiz" dedi. Babacan, diğer taraftan özel sektör tahvil ihracının yeni bir alan açtığını, devlet tahvilleri ile özel sektör tahvillerini vergi düzenlemesi açısından eşitleyince, orada ciddi bir alanın hızla geliştiğini vurgulayarak, "Bakıyoruz bankalarımızı, reel sektör kuruluşlarımız içeridee ve dışarıda tahvil ihraç ediyorlar ve güzel bir talep de buna geliyor. Akım olarak baktığınızda, muhtemelen hazine ihraçlarını, özel sektör ihraçları geçebilecek. Bunu biz bir noktada bekliyoruz" dedi.

-"DÜNYADA KİRA SERTİFİKALARI BÜYÜKLÜĞÜ 170 MİLYAR DOLAR"-

Babacan, SPK'nın kira sertifikaları hakkındaki tebliğinin ise Nisan 2010'da yayınlandığını ve bunun özel sektörün önünün açılmasında önemli bir adım olduğunu belirten Babacan, ancak geçen yılın başında bu araçlarla ilgili getirilen vergi düzenlemelerinin asıl tetikleyici unsur olduğunu, "Bir bakım faizli enstrümanlarla, faizsiz enstrümanlar arasında vergi adaletini sağladığımızda doğal olarak zaten işin önü daha da açılmış oluyor" diye konuştu. Dünyada kira sertifikaları pazarının büyüklüğünün 170 milyar dolar olduğuna işaret eden Bakan Babacan, "Hazine'nin çıkartacağı kira sertifikaları da sektöre hem ilave bir enstrüman imkanı sağlayacak, hem de likidite yönetimine büyük esnekliklere sağlayacak. Hazine bunu çıkarttığı zaman özel sektör bu alanda daha geniş, rahat çalışma imkanı bulacak" dedi.

-SAT-GERİ KİRALA-

Babacan, diğer taraftan geçen hafta Plan ve Bütçe Komisyonu'ndan çıkartıp, Genel Kurul'a finansal kiralama şirketleriyle ilgili yasa tasarısını getirdiklerini söyledi. Bununla birlikte yeni bir alanın da önünü açtıklarını, onun da "sat-geri kirala" alanı olduğunu açıklayan Babacan, şunları söyledi:

"Özellikle gayrimenkullerde bu "sat-geri kirala"da, hele hele işin sonunda tekrar gayrimenkul değeri giriyorsa, iki kere tapu harcı çıkıyordu. ve bu caydırıcı oluyordu. Biri satarken, geri alırken tapu harcı... Bu sat geri kiralada, işin sonunda gayrimenkul mülk sahibine dönsün ya da dönmesin, bu işlemlerle alakalı biz tapu harcını sadece bir ipotek harcı haline indiriyoruz. Genel Kurul'da bu şekilde yer alıyor. Bir ticari bankada ne yapıyorsunuz? Gayrimenkulünüzü ipotek veriyorsunuz, kredi alıyorsunuz. Orada ipotek harcı var sadece. Aslında sat-geri kirala da bir finansman metodu. Dolayısıyla sat-geri kiralada da sadece bundan sonra oraya ipotek harcı kadar bir harç ödenecek, onun haricinde alım satım harcı söz konusu olmayacak. Bu, hem şirketlerimizin bilanço yapısına katkı sağlayacak bir alan olacak, hem de finansal kiralama yapan kuruluşlarımız ister kiralama şirketleri, ister katılım bankaları olsun bunlara da yeni bir alan açacak ve finansal kiralama işlemleri açısından gayet sağlam bir işlem. Gayrimenkulu alıyorsunuz, üzerine tapusunu ondan sonra kiralıyorsunuz. Hem şirketler, hem bankalar açısından yeni güzel bir alan açacak." (ANKA-SON)

(HMD/ZHR) - İstanbul

Kaynak: ANKA

Son Dakika Ekonomi Babacan (3/son): 'Her Aileden Bir 'Uzman' Sorumlu Olacak' - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement