2026 Bütçesi TBMM Genel Kurulu'nda. - Son Dakika
Son Dakika Logo
Güncel

2026 Bütçesi TBMM Genel Kurulu'nda.

21.12.2025 23:18  Güncelleme: 10:13

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Genel Kurulu'nda, "Temiz, sağlıklı, yeterli içme suyu sunmadan başka şeylerin peşinde koşuyorsa bir belediye, doğru yapmıyor demektir. Trafik çilesini azaltmak yerine, çözüm getirmek yerine başka işlerin peşinde koşuyorsa sorgulanması gerekir. Afetlere karşı dirençli şehirler oluşturmak yerine başka işlerle uğraşıyorsa tartışılması gerekir. Belediyelerin toplam harcamalarında yatırımların payı düşüyor. Lütfen belediye bütçeleriyle daha çok yatırım yapın" dedi.

(TBMM) - Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Genel Kurulu'nda, "Temiz, sağlıklı, yeterli içme suyu sunmadan başka şeylerin peşinde koşuyorsa bir belediye, doğru yapmıyor demektir. Trafik çilesini azaltmak yerine, çözüm getirmek yerine başka işlerin peşinde koşuyorsa sorgulanması gerekir. Afetlere karşı dirençli şehirler oluşturmak yerine başka işlerle uğraşıyorsa tartışılması gerekir. Belediyelerin toplam harcamalarında yatırımların payı düşüyor. Lütfen belediye bütçeleriyle daha çok yatırım yapın" dedi.

TBMM Genel Kurulu'nda 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerine görüşmeler devam ediyor. Yürütme adına konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz sunumuna başlamadan AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Varank'ın şahsı adına lehte yaptığı konuşmanın ardından CHP Grup Başkanvekilleri sataşma nedeniyle söz istedi. TBMM Başkanı Kurtulmuş, söz hakkının Yılmaz'ın sunumundan sonra kullanılabileceğini belirtti ancak CHP'li milletvekilleri kabul etmedi ve Yılmaz'ın sunumunu sıra kapaklarına vurarak protesto etti. Protestonun ardından Kurtulmuş oturuma 5 dakika ara verdi.

Aranın ardından sunumuna devam eden Yılmaz, mali disiplinden taviz verilmeden oluşturulan bütçenin, iktidar tarafından vadedilen Türkiye'nin istikrar içinde büyüme hedefine olan bağlılıklarının ve refahı tabana yayma sözünün nişanesi olduğunu söyledi. Yılmaz'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

"Dünyamız salgın hastalıklar, iklim değişikliği, göç, enerji ve kritik mineraller, demografik dönüşüm gibi birçok meydan okuma ile karşı karşıyadır. Bu zorlu dönemde, öngörülebilir ve dengeli politika izleyen ülkeler, dış şoklara karşı daha dirençli kalacaktır. Ekonomik dalgalanmaların bu denli yüksek olduğu bir ortamda, bütçe disiplini ve sağlam bir mali yapı, ekonomiyi ve sosyal yapıyı koruyan en önemli kalkan haline gelmiştir. Bu nedenle, mali planlamalarımızı yaparken sadece bugünü değil, gelecekteki riskleri de hesaba katarak, çok daha temkinli ve stratejik bir yaklaşım benimsenmiştir. Küresel ekonomik görünüme baktığımızda, büyüme salgın öncesi trendlerin altında seyretmekte; buna karşın eş zamanlı şoklar ve yüksek belirsizlik ortamına rağmen görece istikrarlı ve ılımlı bir patika izlemektedir. Enflasyonla mücadelede kazanımlara karşın hizmet fiyatlarındaki katılığın sürmesi ve tarifeler kaynaklı artan enflasyonist riskler nedeniyle küresel faiz oranlarının bir süre daha istenilen seviyelerde olmayacağı anlaşılmaktadır. Korumacı politikalar, küresel ticaretin üzerindeki belirsizliği artırmakta ve tedarik zincirlerinin yapısını değiştirmektedir.

"Dezenflasyon sürecini destekleyecek şekilde yüzde 3,3 seviyelerinde tamamlamayı öngörüyoruz"

Türkiye ekonomisi, dünya genelinde risk ve belirsizliklerin hakim olduğu 2025 yılında, dengeli ve sürdürülebilir bir zemin üzerinde istikrarla büyümeye devam etmektedir. 2026 yılında dış konjonktürün büyüme ve enflasyonla mücadele bakımından nispi olarak daha olumlu olmasını bekliyoruz. 2024 yılında yüzde 3,3 büyüyen ekonomimiz, 2025'in ilk dokuz ayında yıllıklandırılmış olarak yüzde 3,7'lik bir performans sergileyerek 21 çeyrektir süren kesintisiz büyüme başarısını korumuş ve üretim gücümüzün dayanıklılığını kanıtlamıştır. Bu çerçevede, Orta Vadeli Program hedeflerimizle uyumlu olarak, yıl sonunu da, dezenflasyon sürecini destekleyecek şekilde yüzde 3,3 seviyelerinde tamamlamayı öngörüyoruz. 2026 yılında ise büyümemizi yüzde 3,8 olarak tahmin ediyoruz.

"Tarım sektörümüz üçüncü çeyrekte yüzde 12,7 daraldı"

Dezenflasyon süreci devam ederken ekonomik büyümede dayanıklı görünümü koruyoruz. Büyümenin kompozisyonunda dengeli yapı sürdürülürken talep koşulları dezenflasyon sürecine desteğini sürdürmektedir. Sanayi sektöründeki toparlanma ve sabit sermaye yatırımlarındaki artış, büyümenin kompozisyonunun daha sağlıklı bir yapıya kavuştuğunu göstermektedir. Tarım sektöründe bu yıl görülen zayıflama ise, yapısal bir sorundan ziyade büyük ölçüde dönemsel etkilere dayanmaktadır. Geçen yılın yüksek baz etkisi ve bu yıl yaşanan zirai don olayları ve kuraklık gibi iklimsel faktörler, üretim üzerinde geçici bir baskı oluşturmuştur; dolayısıyla bu tabloyu kalıcı bir daralma olarak okumak doğru değildir. Tarım sektörümüz üçüncü çeyrekte yüzde 12,7 daralmakla birlikte, dördüncü çeyrekte daha olumlu bir görünüm sergilemekte olup, yıllık olarak yüzde 6 daralma tahmin ediyoruz. Tarımda yaşanan ve dönemsel olan bu etkiler olmasa, büyümemiz daha yüksek, enflasyon oranımız ise daha düşük gerçekleşecekti. Gelecek yıl bu dönemsel etkilerin yaşanmaması halinde büyüme de enflasyon da olumlu etkilenecektir.

"Ekonomi yönetimimizin birinci önceliği olan fiyat istikrarını sağlamaya kararlıyız"

Küresel konjonktürdeki bu zorluklara rağmen Türkiye ekonomisi, sağlam makroekonomik çerçevesi sayesinde güven veren bir dayanıklılık sergilemektedir. Dış şartlar ne kadar değişken ve sert olursa olsun, üretim kapasitemizi koruyan ve istikrarı önceleyen adımlarla yolumuza devam ediyoruz. 2020-2024 döneminde dünyanın yüzde 15 büyümesine karşın aynı dönemde bizim yüzde 30'u aşan büyüme kaydetmemiz bunun en somut göstergesidir. Özellikle vurgulamak isterim ki; sergilenen bu büyüme performansı, enflasyonla mücadeleden taviz verildiği anlamına asla gelmemektedir. Aksine, uyguladığımız programın özü; büyüme ve istihdamı korurken, dezenflasyon sürecini başarıyla yönetmektir. Kalıcı refah artışının ve sürdürülebilir büyümenin temel şartının fiyat istikrarı olduğu bilinciyle, para, maliye ve gelirler politikalarındaki disiplinli duruşumuzdan vazgeçmeden, ekonomi yönetimimizin birinci önceliği olan fiyat istikrarını sağlamaya kararlıyız.

"Ocak enflasyonu ile birlikte oranın yüzde 30'un altını görmesini bekliyoruz"

Türk lirasının kazandığı direnç ve ekonomi yönetimindeki güçlü eşgüdüm, atılan adımların ne denli sağlam bir zemine oturduğunu kanıtlar niteliktedir. Uygulanan programın başarısı, Kasım 2025 de verilerine net bir şekilde yansımış durumdadır. Yıllık tüketici enflasyonunun yüzde 31,1'e, mal grubu enflasyonunun ise yüzde 18,6 seviyesine gerilemesi, sürecin meyvelerini vermeye başladığını göstermektedir. Aralık ayında da bu düşüş trendinin sürmesini ve 2025 yılını yüzde 30'un biraz üzerinde bir rakamla kapatacağımızı tahmin ediyoruz. Ocak enflasyonu ile birlikte oranın yüzde 30'un altını, yani 20'li rakamları görmesini bekliyoruz. Arz tarafını güçlendiren reform adımları ve talep yönetimindeki kararlılığımızla, 2026 yılında enflasyonu yüzde 20'nin altına indirmeyi, 2027 itibarıyla ise yeniden tek haneli rakamlara ulaşmayı hedefliyoruz. Bu yolda para ve maliye politikalarımız tam bir ahenk içinde işlemeye devam edecektir. Bu çerçevede, yeniden değerleme oranını uygularken, enflasyonla mücadeleye destek olacak bir yaklaşım içinde olacağız.

Yıllıklandırılmış cari işlemler açığı 22 milyar dolar olurken, hizmet ihracatımız yüzde 6,1 artışla 121,9 milyar dolara ulaşmış, toplam mal ve hizmet ihracatımız ise 392 milyar doları aşmıştır. Cari açığın finansmanında doğrudan yatırımlar önemli bir rol oynuyor. AK Parti iktidarından önceki 30 yılda 15 milyar doları bulmamıştı, bizim dönemimizde 285 milyar dolar.

"Türkiye'nin atıl iş gücü oranını alıp Avrupa'nın işsizlik oranıyla mukayese etmek elmayla armudu mukayese etmektir"

Büyümedeki başarımız işsizliğe de yansıyor. En son yayınlanan işsizlik rakamımız yüzde 8,5 civarında ve 30 aydır tek haneli rakamlarda işsizliğimiz devam ediyor. Burada da muhalefetin sürekli kullandığı bir şey var: 'Atıl iş gücü, geniş tanımlı işsizlik' gibi bir tarif yapıyorlar. İşsizliği dünya nasıl hesaplıyorsa biz de öyle hesaplıyoruz. Elmayla armut mukayese edilmez. Türkiye'nin atıl iş gücü oranını alıp Avrupa'nın işsizlik oranıyla mukayese etmek elmayla armudu mukayese etmektir. Bizde işsizlik oranı yüzde 8,5, atıl iş gücü oranı yüksek. Bunu OVP'de de açık bir şekilde yazdık. Kapsamlı bir politikalar seti de ortaya koyduk.

"Yakın bir gelecekte 200'ün altında da CDS görmeyi ümit ediyoruz"

Uyguladığımız programla beraber ülkemizin kredi risk primi gerilemiş, kur oynaklığı azalmış, rezervlerimiz güçlenmiş, finansman koşulları iyileşmiştir. Ekonomideki dengelenme Türk lirasını desteklerken TL varlıklara artan ilgi, rezervlerdeki artış ve kurun istikrarlı seyri enflasyonla mücadelemizi desteklemiştir. Bankacılık sistemimiz yüzde 18,9 olan sermaye yeterlilik rasyosu ile güçlü bir görünüm sergilemektedir. Sermaye piyasalarımızı güçlendirici çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Merkez Banka'mızın brüt rezervi 190,8 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Brüt rezervlerin geçen yılın aynı dönemine göre artışı 27,3 milyar seviyesindedir. Geçici bir süre için hayata geçirdiğimiz KKM uygulamasını sonlandırmış bulunuyoruz. Ülkemizin kredi risk priminin de ciddi şekilde düşmeye devam ettiğini görüyoruz. En son bu rakam 207 baz puan seviyesine kadar düşmüş durumda. Bundan 2,5-3 yıl önce 700'leri aşmıştı. Yakın bir gelecekte 200'ün altında da CDS görmeyi ümit ediyoruz. Gerek kamu gerek özel sektör, dış dünyadan borçlanırken bu CDS oranı faizleri belirliyor. Dolayısıyla CDS'in düşmesi, dünyadan çok daha düşük maliyetle borçlandığımız anlamına geliyor.

Cari açıktaki düşüşle birlikte dış finansmana ihtiyacımız azaldı. Finansal istikrar ve finansal risk göstergelerindeki düşüşle de finans maliyetimiz düştü. Şu anda hem dışarıya daha az muhtacız hem de daha düşük borçlanma maliyetleriyle bu ihtiyaçlarımızı karşılar durumdayız.

"2002'de yalnızca yüzde 9,4 seviyesinde pay alan eğitime 2026 yılında yüzde 15,3 oranıyla yine en büyük payı ayırdık"

Hükümetlerimiz döneminde eğitimi en öncelikli meselemiz olarak gördük. 2026 yılında Milli Eğitim Bakanlığı bütçesini 1 trilyon 944 milyar liraya yükselttik. Toplam eğitim bütçemiz için 2 trilyon 896 milyar lira ödenek ayırdık. Böylece merkezi yönetim bütçesinden 2002'de yalnızca yüzde 9,4 seviyesinde pay alan eğitime 2026 yılında yüzde 15,3 oranıyla yine en büyük payı ayırdık. 1 milyonu aşan yurt kapasitemiz, devlet okullarından bedelsiz eğitim, burs ve kredi imkanlarımız ile 'fırsat eşitliği' anlayışımızı güçlendirmeye devam edeceğiz.

2026 yılı bütçemizde, sermaye giderleri için 1 trilyon 312 milyar lira ayrılmıştır. Ayrıca, 345 milyar lirası afet konutlarının yapımı ve altyapı giderlerinde kullanılmak üzere sermaye transferleri için 525 milyar lira, yatırımları hızlandırma ödeneği için 169 milyar lira olmak üzere toplam 2 trilyon 7 milyar lira yatırım ödeneği öngörüyoruz. Bu tutar 2026 yılı bütçemizin yüzde 10,6'sına denk gelmektedir. Sulama projelerinden, demiryolu projelerine, havalimanlarından, denizyolu yatırımlarına birçok alanda yatırımlarımıza hız kesmeden devam ediyoruz.

"Su kaynaklarını korumak, iklim değişikliğine uyumu güçlendirmek için tarımsal sulama faaliyetlerine 159,2 milyar lira kaynak ayırdık"

Bu anlayışla, Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı 2053 Net Sıfır Emisyon ve yeşil kalkınma hedefleri doğrultusunda iklim dostu ve yeşil dönüşüm eksenli bir yaklaşımla hareket ediyor, bu hedefler doğrultusunda gerekli düzenlemeleri yapıyoruz. Bu çerçevede başta enerji, ulaştırma, sanayi ve tarım sektörleri olmak üzere sürdürülebilir, düşük emisyonlu, dijital üretim teknikleriyle bütünleşik ve çevre dostu politikaları benimsiyoruz. Bu kapsamda 2026 yılı bütçemizde; su kaynaklarını korumak, su verimliliğini artırmak ve iklim değişikliğine uyumu güçlendirmek için tarımsal sulama faaliyetlerine 159,2 milyar lira, demiryolu altyapı faaliyetleri için 108,1 milyar lira, iklim değişikliğine uyum kapsamında taşkın kontrolü faaliyetleri için 36,5 milyar lira, kentiçi raylı ulaşım sistemlerinin desteklenmesi için 25 milyar lira, ormanların bakımı, gençleştirilmesi ve ağaçlandırma faaliyetleri için 20,7 milyar lira, orman yangınlarıyla mücadele faaliyetleri için 20,5 milyar lira kaynak ayırdık.

"Belediyeler trafik çilesini azaltmak yerine, çözüm getirmek yerine başka işlerin peşinde koşuyorsa sorgulanması gerekir"

Mahalli idarelerimiz için ayırdığımız kaynağı da artırmaya devam ediyoruz. Büyükşehir ve diğer belediyelerimiz ile il özel idarelerimize ayrılan toplam kaynağı 1 trilyon 657 milyar liraya çıkarıyoruz. 2002 yılında bu kaynağın bütçe içerisindeki payı yüzde 4 iken bu oranı 2026 yılında yüzde 8,7'ye yükseltiyoruz. Belediye başkanlarına seslenmek istiyorum: Hangi polemiği yaparsanız yapın, belediyeler öncelikle bu kaynakları asli işlerine harcamalıdır, önceliklerini belirlemelidir. Temiz, sağlıklı, yeterli içme suyu sunmadan başka şeylerin peşinde koşuyorsa bir belediye, doğru yapmıyor demektir. Trafik çilesini azaltmak yerine, çözüm getirmek yerine başka işlerin peşinde koşuyorsa sorgulanması gerekir. Afetlere karşı dirençli şehirler oluşturmak yerine başka işlerle uğraşıyorsa tartışılması gerekir. Belediyeler önemli, biz de onlara kaynakları veriyoruz ama onlardan da hangi partiden olursa olsun kaynakları verimli, etkili kullanmalarını, vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını gözetmelerini bekliyoruz. Ankara'da yol yapılmayınca trafik azalmadı, arttı. Böyle laflarla bu işler olmaz. Yatırım yapacaksınız. Belediyelerin toplam harcamalarında yatırımların payı düşüyor. Lütfen belediye bütçeleriyle daha çok yatırım yapın."

Kaynak: ANKA

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement