Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen
Bağış, Türkiye ve AB üyesi ülkelerdeki kamu görevlilerinin kılık kıyafet
düzenlemesine ilişkin olarak Bakanlar Kurulu'na bir rapor sundu. Bağış,
raporunda, başörtüsü yasağının yönetmelikle düzenlenmesinin anayasaya aykırılık
teşkil ettiğini, Fransa hariç diğer 26 AB ülkesinde devlet memurları için
herhangi bir kılık-kıyafet zorunluluğu ya da yasağı bulunmadığını belirtti.
Bakan Bağış'ın raporunda, Türkiye'de Kamu Görevlilerinin Kılık Kıyafet
Düzenlemesi'nin Milli Güvenlik Konseyi döneminde, 12 Eylül 1980 darbesinden
sonraki ilk seçimlerin ardından Meclis'in toplandığı 6 Aralık 1983 tarihine kadar
geçen yaklaşık 39 aylık sürede yapıldığına dikkat çekildi.
Bu dönemde, anayasal kurumlardan temel hak ve özgürlüklere uzanan pek çok
hayati konuda çok önemli düzenlemeler yapıldığına işaret edilen raporda, Milli
Güvenlik Konseyi döneminde, yüzlerce kanun, kanun hükmünde kararname (KHK), tüzük
ve yönetmelik çıkarıldığı, söz konusu 12 Eylül yasal düzenlemelerinin, aradan
geçen 30 yılda Türkiye'nin yakın siyasal tarihine damga vuran temel metinler
haline geldikleri kaydedildi.
Bu bağlamda, 16.07.1982 Tarih ve 8/5105 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
düzenlenen Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine
Dair Yönetmelik'in de Milli Güvenlik Konseyi Dönemi'nde çıkarıldığına dikkat
çekilen raporda, kadınlar ve erkekler için çağın özgürlükçü ve ileri demokrasi
standartlarına yakışmayacak nitelikte aşırı sınırlayıcı hükümler içeren söz
konusu yönetmeliğin, kamu görevlilerinin başörtüsü yasağına da temel teşkil
ettiği tespitinde bulunuldu.
Raporda, "Dolayısıyla, Türkiye'de kamu görevlilerinin başlarını örtmelerini
yasaklayan kural, bir kanuna değil darbe sonrası çıkarılmış bir yönetmelik
hükmüne dayanmaktadır" denildi.
Anayasanın 13. maddesine göre, kamu görevlilerine yönelik bir başörtüsü
yasağı olabilmesi için, "önce başörtüsü yasağının bir kanunla düzenlenmesi, daha
sonra da bu kanuni hükümlerin uygulanışını gösteren tüzük ve yönetmeliklerin
çıkarılması" gerektiği belirtilen raporda, şunlar kaydedildi:
"Gerek 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda, gerekse diğer bir başka
kanunda, kamu görevlilerine yönelik başörtüsü yasağını öngören hiçbir düzenleme
mevcut değildir. Bu konu yukarıda da bahsedildiği üzere, yalnızca 16.07.1982
Tarih ve 8/5105 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında
Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelikle düzenlenmiştir.
Dolayısıyla bayan devlet memurları için öngörülen başörtüsü yasağının hukuki
kaynağını kanun değil, 8/5105 Sayılı Yönetmelik oluşturmaktadır. Burada kanunla
düzenlenmesi gerekli bir alanda yürütme organı yetkilendirilmekte, o da söz
konusu alanı bir yönetmelik ile düzenlemiş olmaktadır. Bu durum Anayasaya açıkça
aykırılık teşkil etmektedir."
-AB üyesi ülkelerdeki düzenlemeler-
AB'ye üye 27 ülkeden yalnızca Fransa'da kamuda kılık kıyafet yasağının veya
düzenlemesinin Türkiye ile paralellik arz ettiği belirtilen raporda, Fransa'da
kamu görevlilerinin dini simge ve semboller taşımasını yasaklayan doğrudan yasal
bir düzenleme bulunmadığı ancak Fransa'da idarenin tarafsızlığı ilkesinden
dolayı, kamu hizmeti verenlerin dini sembol kullanamayacağı konusunda öteden beri
bir fikir birliği olduğu kaydedildi.
Fransız mahkemelerinin, Fransız Anayasası'nın 1. maddesinde yer alan laiklik
ilkesinin kamuda görev yaparken tarafsızlık gerektirdiğine hükmettikleri ifade
edilen raporda, bu ülkedeki mahkemelerin, kamu görevlilerinin dini sembol ve
simgeleri kullanmasını yasaklayan pek çok içtihat kararı verdiklerine işaret
edildi.
AB üyesi ülkelerdeki kamuda kılık kıyafet düzenlemesinin detaylarıyla ele
alındığı raporda, "Fransa hariç diğer 26 ülkede devlet memurları için herhangi
bir kılık-kıyafet zorunluluğu ya da yasağı bulunmamaktadır" denildi.
Yalnızca Almanya'nın bazı eyaletlerinde öğretmenlerin başörtüsü ile görev
yapmasının, Hollanda'da (yargı görevlisi, polisler gibi) belli meslekleri icra
edenlerin (başörtüsü gibi) belli kıyafetleri giymesi ve aksesuarları taşımasının
ve Danimarka'da yargıçların duruşmalara herhangi bir dini veya siyasi sembol ile
girmesinin yasaklandığına dikkat çekilen raporda, "Dolayısıyla, tüm kamu
görevlilerinin dini semboller taşımasını yasaklaması anlamında Fransa, üye
ülkeler arasında bir istisna oluşturmaktadır" denildi.
Raporda, uluslararası sözleşmelerdeki düşünce, din ve vicdan özgürlüğüne
ilişkin düzenlemelere de yer verildi.
-"(Yasak) Başörtülü kadınlar aleyhine eşitsizlikle sonuçlanmaktadır"-
Raporun, "Genel Değerlendirme ve Sonuç" bölümünde ise, Milli Güvenlik
Konseyi dönemi miraslarından olan Kılık Kıyafet Yönetmeliği'nin, kadınlar ve
erkekler için çağın özgürlükçü ve ileri demokrasi standartlarına yakışmayacak
nitelikte aşırı sınırlayıcı hükümler içerdiği belirtilerek, bu bağlamda bu
hükümlerin özelde Türkiye'de halihazırda kamu görevlilerine yönelik uygulanmakta
olan başörtüsü yasağına da temel teşkil ettiği ifade edildi. Raporun bu bölümünde
şunlar kaydedildi:
"Söz konusu başörtüsü yasağı, kadınların çalışma haklarını kısıtlamakta ve
en önemlisi temel haklardan olan düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü
sınırlamaktadır. Kadınların başlarını örttükleri için sınırlamaya tabi tutulması,
çalışma haklarını, düşünce özgürlüklerini ve mahremiyetlerini ihlal eden bir
ayrımcılık olarak görülmelidir.
Nitekim Türkiye'de kamu görevlilerine yönelik uygulanmakta olan başörtüsü
yasağı, kadını toplumdan soyutlayarak dar bir alana hapsetmektedir. Zira ayrımcı
uygulamalar başörtülü kadınların eğitim, çalışma ve siyasal hayatın dışında
bırakılmasına neden olmaktadır. Yasak, statü ve güç açısından hizmetlere,
kaynaklara, imkanlara ulaşmada, başörtülü kadınlar aleyhine ciddi bir
eşitsizlikle sonuçlanmaktadır. Başörtüsü yasağı, herkesin haklarının yorumlarla
kısıtlanabileceğini göstermesi açısından da tüm hukuk düzenine zarar vermektedir.
Üstelik istisnalar hariç AB üyesi ülkelerde kamuda kılık kıyafet düzenlemesi
incelendiğinde başörtüsü gibi dini sembollerin kullanılmasının Avrupa'da kamuda
görev yapmaya engel teşkil etmediği görülmektedir."
Türkiye'de uygulanmakta olan başörtüsü yasağının, evrensel hukuk ilkeleri
gereğince herkesin eşit olarak haklarını kullanmasını da engellediği belirtilen
raporda, demokratik bir toplumda beklenenin, başörtüsü ayrımcılığının ortadan
kaldırılarak temel hakların kullanımının "başın açık olma şartına" bağlanmaması
olduğu ifade edildi.
Raporda, Türkiye'de bunun için mevzuat değişikliğine de ihtiyaç duyulmadığı
vurgulanarak, şunlar kaydedildi:
"Açıklandığı üzere halihazırda uygulanmakta olan başörtüsü yasağının meşru
bir dayanağı bulunmamaktadır. Kıyafet ayrımcılığının sona erdirilmesi için temel
hak ve hürriyetleri kısıtlayan yönetmeliklerin değiştirilmesi, genelgelerle temel
hakların kısıtlanamayacağı, hiç kimsenin kaynağını anayasadan almayan bir yetkiyi
kullanamayacağı hukuki gerçeğinin kabul edilmesi yeterli olacaktır. Zira
demokratik bir hukuk devletinde hakların kısıtlanması Anayasa ve uluslararası
sözleşmelerde öngörülen usullere tabi olmalıdır."
Muhabir: Murat Ünlü
Yayıncı: Ogün Duru - ANKARA
Son Dakika › Güncel › AB Bakanlığı'nın Kamuda Kılık Kıyafet Raporu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?