Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç son günlerdeki Gülen hareketi odaklı tartışmalara değinerek, "Ben şahsen inanıyorum ki bu tartışmalar kısa zamanda son bulacaktır. Çünkü o hareketin genelde bu tür olayları tasvip etmediğine inanıyorum. Şu andaki karşılıklı atışmalar, söz düelloları bir tarafa, temelde Türkiye sevdalılarının bir noktada tekrar buluşması beklenebilir" dedi.
-Basın özgürlüğü-
Başbakan Yardımcısı Arınç, Türkiye'de basın özgürlüğü ve tutuklu gazetecilere ilişkin sorulara karşılık, "Bizim gazetecilerin cezaevlerinde olduğu sayı 40 olur, 50 olur, 60 olur… Bu konuda tek söylediğimiz, ister eksiklik kabul edin, isterseniz doğru kabul edin maalesef uymak zorunda olduğumuz bir yasal düzenleme var. Türkiye, 40 yıla, 30 yıla yaklaşan bir dönemde, terörün acısını yüreğinden hissediyor" dedi.
Türkiye'nin başta PKK olmak üzere terör örgütleriyle mücadele eden bir ülke olduğuna işaret ederek, "Şimdi bir yıldan beri içinde olduğumuz çözüm süreci hariç, bu dönem içinde yaptığımız iyileştirmeler de var. Eğer çözüm sürecinde olumlu noktada gitmeye devam edersek Terörle Mücadele Kanununu da kaldıracağız. Onun da kalkması yakındır. Ama bu 40 gazetecinin 32'si, Terörle Mücadele Kanunu'na aykırı davrandıkları için cezaevindeler. Yani terör örgütüne üye olmak, propagandasını yapmak, örgüt lehine eylemde bulunmak, bomba ya da silah nakletmek ve diğerleri… Bu konularda bu kanunu yok farz ederek, insanın mesleğine ya da kişiliğine bakarak, bunu görmezden gelemeyiz" dedi.
Arınç, sözlerine şöyle devam etti:
"Yaptığımız önemli düzenlemelerden birisi şu; doğrudan doğruya propaganda sayılabilecek konularda suçlama yapılıyor ve ceza veriliyor. Mesela 'Sayın Apo, Sayın Öcalan' denmesi bile bu kanuna göre suç sayılmıştır. Sonra Yargıtay görüş değiştirdi. Sonunda da biz kanun değiştirdik. Dedik ki 'doğrudan propaganda suç olamaz ancak içinde şiddete yöneltici, silaha yöneltiyorsa, ayaklanmayı teşvik ediyorsa o zaman suç olabilir'. Şu anda Öcalan'ın posterleri ile duvar yazılarıyla ellerinde taşıdıkları ve bayrak diyerek değer verdikleri şeylerle ne yapıyorlarsa içinde şiddet ve silah olmadığı, terör olmadığı müddetçe, bunlara hiçbir ceza verilmiyor. Yine bir kanun değişikliği yaparak düşünce açıklamasında basın ve yayın yoluyla fikirlerini açıklamaktan dolayı mahkum olanlara beş yıllık bir erteme getirdik. Bundan cezaevinde bulunan milletvekilleri de istifade etti. Şu anda hepsi tahliye edilmiş durumda.
Belediye başkanları da KCK davası sanıkları da propaganda suçundan dolayı, cezaları ertelendiği için dışarı çıkmış oldular."
Terörle Mücadele Kanunu'nun diğer maddelerini hedef alan bir çalışmaları olduğunu dile getiren Arınç, "Bunun için çözüm süreci doğru gitmektedir ve netice alabileceğimizin önümüze görünmesi lazım. Dolayısıyla bizde mesleğini yapmasından dolayı, karikatür yaptığından dolayı, kitap çıkardığından dolayı veya görsel birtakım medya iletişimi kurduğundan dolayı sadece iki kişi hakkında dava açılmıştır. Bu kişiler tahliye edilmişler fakat davaları bir şekilde devam etmiş, birkaç tanesi hakkında da karar verilmiştir. Bunun dışında 'bu basın mensubu, kitabından, yazısından dolayı tutuklanıyor' denemez. Bu bizim çarpık bir anlayışımızsa siz onu söyleyebilirsiniz. Ama elinizde Terörle Mücadele Kanunu varsa, onu akıllıca kullanmak mecburiyetindeyiz. Bir zamanlar her şeyi propaganda olarak kabul edip her şeyi suç sayan anlayışı değiştirdik" yorumunda bulundu.
Arınç, Türkiye'de basın üzerinde baskı olup olmadığının çeşitli iddialar üzerinden sorulması üzerine, şunları dile getirdi:
"Sayın Başbakan bir televizyon kanalında bir haberin silinmesini istedi konusu. Bu şudur; yani bunu kendisi de kabul etti. Yurtdışında bulunduğu bir zamandı ki bu haziran ayında İstanbul'daki gösteriler sırasında olduğunu anlıyoruz. Bazı televizyonlarda olaylarla ilgili yönlendirme yapıldığını, kendisine hakaret edildiğini, devlet görevlilerinin açıkça tehdit edildiğini ifade ederek, birisini aradığını söyledi. Ben basından sorumlu bir Başbakan Yardımcısı olarak şununla daha çok karşılaştım. Türkiye'de terör can yakarken, yani karakollar basılırken, sokakta canlı bombalar patlarken, mayın patlaması dolayısıyla insanların elleri kolları havaya uçarken, bir kısım televizyon kanalları olay yerinden kolu kopmuş, kafası gövdesinden ayrılmış insanların cesetlerini canlı canlı ekranlara getiriyordu. Bu hem ekranlara getirilme bakımından hem örgütün propagandasını yapmak bakımından hem de halkta panik, korku ve tedirginlik getirmesi bakımından tehlikeliydi. Biz gazetelerin, televizyonların genel yayın yönetmenlerini, dünyanın her yerinde terör olaylarının nasıl verildiğini örnek göstererek kendilerinden hassasiyet istedik. Çünkü zaten terör örgütünün amacı propagandasını yapmak, gücünü göstermekti."
Son Dakika › Güncel › Arınç - Basın özgürlüğü ve Terörle Mücadele Kanunu - - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?