Aralarında 1996 yılındaki ölüm orucu sürecinde arabuluculuk yapan Yaşar Kemal, Zülfü Livaneli ve Mehmet Bekaroğlu'nun yanı sıra Murathan Mungan, Yıldız Ramazanoğlu, Mustafa Alabora, Fatma Gök, Gençay Gürsoy'un da bulunduğu aydınlar, cezaevlerinde devam eden açlık grevlerine ilişkin basın toplansı düzenledi.
"BİR NESLİ YOK EDECEKLER"
Yaşar Kemal, yaptığı konuşmada, daha önce yaşanan açlık grevlerini hatırlatarak, "Daha önceki açlık grevlerinde tüm yetkililer ve hükümet sorumluydu. Bu sefer de sorumlular. Bugün açlık grevleri tutanların oğulları, babaları da bu mücadelede taraf olacak, bir nesli yok edecekler" dedi.
"ŞEVKET KAZAN DA GREV YOK DEMİŞTİ"
Prof. Dr. Gençay Gürsoy ise, "Sayın Başbakan 'Açlık grevi diye bir şey yoktur. Bunlar şov yapıyor' diyedursun, cezaevlerinde çok ciddi sağlık sorunlarıyla yüz yüze gelmiş bir aşama yaşanıyor.
Bundan bir süre önce 150 imzalı bir bildiriyle gelecek günlerin vahameti konusunda siyasi iktidarı, sorumluları uyarmaya çalışmıştık. Bugün artık bu uyarının da ötesine geçeceğimiz bir döneme girmiş durumdayız.
Bundan yıllar önce 1996'da yine bir siyasi figür, aktör, dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan cezaevlerindeki açlık grevleriyle ilgili olarak, 'Böyle bir şey yoktur, bunlar cezaevlerinde yiyecek stoku yapmışlar, gizli gizli yiyorlar' diye bir ifade kullanmıştı. Bu cezaevinden, o dönemdeki açlık grevlerinden 12 ölü çıktı" dedi.
"40. GÜN ÇOK KRİTİKTİR"
Gazeteci Aydın Engin de, 1996 ve 2000 yıllarındaki açlık grevlerini en yakından izleyenlerden birisi olduğunu ifade ederek, "40. gün çok kritik bir gündür. 40. günden sonra adım adım çok kritik bir noktaya yaklaşılır.
O da şu, anason kokusu duyulmaya başlar soluklarda ve önce açlık grevinde olan duyar. Anason kokusunun duyulmasının bir tek anlamı vardır, bedende geri dönülmez sakatlıkların, Korsakoff dediğimiz hastalığın bir adım öncesindeyiz. O yüzden 'Şov yapıyorlar, yiyip içiyorlar, kuzu kebap çeviriyorlar' şeklindeki ahlak dışı söylemler, galiba hapishanelerden tabutların çıkması, eğer tabut çıkmazsa, Korsakoff hastalığına yakalanmış yaşayan ölülerin çıkması için çanak tutuyorlar demektir" diye konuştu.
"ÖLÜMLERDEN SORUMLU OLACAKLAR"
Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu da, "Doğrusu ben kendimi çok yorgun hissediyorum, ne söyleyeceğimi bilemiyorum" diye başladığı konuşmasını, "Her şey söylendi, şimdi işin başında olanlar, yetkililerden adım atılmasını bekliyoruz. Sayın Başbakan, iktidar partisinin bazı yetkilileri, hepimizi rahatsız eden, hatta aklı başında insanlar nasıl böyle konuşurlar dediğimiz açıklamaları oluyor" dedi.
İlkesel olarak ölüm oruçlarının siyasetin aracı olarak kullanılmasına karşı olduğunu belirten Bekaroğlu, "Siyasi talepler diye yapılmayacak şeyler değil, çok basit talepler. Zaten tecrit dediğimiz şey 14 aydır devam eden bir olay, rahat bir şekilde kaldırılabilir. Sayın Başbakan siz insansınız, Müslümansınız, nasıl böyle konuşursunuz? İnsanlar 3 ay evvel yedikleri yemekten, efendim 'Cezaevlerinde besleniyorlar, şov', ölümler üzerine konuşuyorsunuz, nasıl böyle söyleyebilirsiniz?" diye konuştu.
"TARAFIMI BELLİ ETMEK İÇİN GELDİM"
Yazar, şair Murathan Mungan da, "60'a yakın kitabın üzerinde imzanız olması çaresiz, doğru ve güzel dillendirebileceğiniz anlamına gelmez.
Bugün aydın, yazar, şair olduğum için değil yurttaşlık bilgisine ve hayat bilgisine sahip olduğum için buradayım, Bizler yani kendilerini ifade etmek konusunda daha şanlı olan insanlar, kendilerini ifade etmek konusunda şanlı olmayan kesimlerin, kitlelerin, ezilenlerin, insanların, her kesimden mağdurun sesi sözü olmak zorundayız" dedi.
"TEKRAR YAŞAMAK İSTEMİYORUZ"
Gazeteci Yıldız Ramazanoğlu ise, 2000 yılında yaşanan ölüm oruçları sürcini hatırlatarak, "Bu travmayı biz bir daha yaşamak istemiyoruz. Biz yaşarken oluyor herşey ve elimizden hiç bir şey gelmiyor, çaresizleştiriliyoruz. Buraya en çok da şunun için geldim, safımı belli etmek için. Yaşamdan, adaletten, eşitlikten yana tarafımı göstermek için geldim" diye konuştu.
Son Dakika › Güncel › 'Bir Nesli Yok Edecekler' - Son Dakika
Sizin düşünceleriniz neler ?