Nereden aklınıza geldi böyle bir kitap yazma fikri?
Uzun yıllardır yakın Türkiye tarihiyle ilgileniyordum hobi olarak. Bu topraklar o kadar macera yaşamış ki, tarihi okudukça bunu görüyorsunuz. Öyle büyük kahramanlıklar, savaşlar, aşklar, acılar... İşte okumalarım sırasında bunlardan bir tanesi ile karşılaştım. Yine büyük bir göç, sürgün ve elbette bununla ilgili büyük bir trajedi. 1919 ile 1923 yıllar arsında İstanbul işgal altında iken 1917 deki Rusya'daki devrimden kaçan asilzade aileler işte bu şehre gelmişlerdi. Geldiklerinde de İstanbul'un tüm eğlence ve gece hayatını değiştirdiler. Bir tarafta Anadolu'da amansız bir Kurtuluş Savaşı mücadelesi yaşanırken, İstanbul'da hiç bir şey yokmuş gibi sürüp giden eğlence hayatı. İşte tam böyle bir sahnede yaşanan büyük bir aşk hikayesidir Agafya...
Agafya kızımızın adı galiba, başroldeki? Anlamı nedir?
Aslında kızımızın gerçek ismi Nataşa. Yaşanmış bir olay başta da belirttiğim gibi. Ama biliyorsunuz ülkemizde Nataşa ismi biraz farklı anlamlara geldiği için artık, kitabın hayali kahramanlarından Anton ona yeni bir isim verir. Agafya der.
Sana yeni bir isim verdim ben, Agafya dedim. ‘’Yüce aşk’’ dedim.
Kalbimin en derinine sakladım seni, kimse görmesin istedim.
Ve o ismi sadece ben bildim ve sen sadece benim oldun…
Böyle söyler Anton. işte anlamı Rusça'da 'yüce aşk' anlamına gelir.
Kitabınız tarihi bir dokuda geçiyor ama içinde polisiye tarafı da çok fazla. Neden?
O dönemi yazarken bir ok o dönemle ilgili gazete, dergi okudum. Bir çok gerçekten olmuş olaydan yararlandım. Mesela kitaptaki Olga'nın öldürülme olayı gerçektir. Bu gün ki kadın cinayetlerine o kadar benzer ki. yani anlayacağınız olaya polisiye tadı kendiliğinden bulaştı. Agafya'nın intikamları ... olması gerekiyordu.
Grinin Elli Tonu isimli kitapla boy ölçüşecek kadar cesur bir kitap. Evli birisi olarak böyle bir kitap yazarken çekinmediniz mi?
Aşkın içinden cinselliği çıkarmamız mümkün mü? Ben de elimden geldiği kadar bir kadının gözünden yazmaya çalıştım cinselliği. Eşim elbette ki bir şey demedi. Çünkü bunlar hayatın içinde olan şeyler. Bu sahneleri elimden geldiği kadar iyi yazdığımı düşünüyorum. Ahmet Altan'ın tahtını sallayacak kadar...
Ama bunun yanı sıra çok ta duygusal bir roman.
Duygusallık hat safhada evet. Ölümler, intikamlar, karşılıksız aşklar varsa duygusallık dozu da artıyor evet. Bir de savaş, bir de sürgün, bir de çok zenginken birden bire sokaklarda dilenecek hale gelmiş soylu bir sınıf... Elbette aşk...aşk...aşk.
Agafya'yı bir kadın olarak nasıl tarif edersiniz?
Bakın kitabın içinden bir alıntı yapayım, Anton nasıl tarif ediyor Agafya'yı:
Agafya her erkeği büyüleyebilecek bir cazibeye sahipti.
Hem ulaşılmaz hem tahrik ediciydi ve öldürücüydü!
Büyüleyiciliği yanıltıcıydı: Onu elde ettiğinizi sanırsınız.
Oysa Agafya elde edemediğinizdir.
Agafya unutulmaz bir kadındır.
Fakat Agafya onunla yaşadıklarınız değil onunla yaşamadıklarınız olarak kalır.
Bu yüzden hep gizemli ve büyüleyicidir.
Kollarınıza alsanız, derinlerine dalsanız, ulaşılmazlığı katlanır.
Agafya intihardır.
Her teşebbüste etkisi azalır.
Ancak bir kez yaşanır.
O kutsal bir fahişedir.
Bir kez yaşandıktan sonra yalnızca kutsal olarak kalır.
Agafya benim için İstanbul’dur.
Asla işgal edilemez
Çünkü hep işgal altındadır.
Asla fethedilemez
Çünkü feedenin feth edilişidir..
Mücevherleri, madalyaları, sırmalı apoletleri gölgede bırakır.
Çünkü Agafya güneşin gölgesidir. Güneşin gözlere toplanmış halidir.
Anlaşılan hedef kitle özellikle kadınlar?
Türkiye 'de kitabı çoğunlukla kadınlar okuyor. Örneğin kitabın arka kapağına koyduğum alıntıya bayıldı kadın okurlarımız.
“Beni sevmek bana tahammül etmek demektir. Eğer beni seviyorsan buna katlanacaksın. Beni ben olmaktan çıkararak sevemezsin. O zaman sevdiğin kişi ben değil, başka birisi olur. Sen başka birisini istiyorsan, o zaman başka birine git, ben ise buyum. İşte senin asıl çaresizliğin burada başlıyor Anton.”
Demek ki Agafya hem bir aşk kadını , hem de iradeli bir kadın...
Evet, bakın Agafya'nın ağzından dinleyelim kendisini..
“Ben incinmiş bir kızım. O yüzden ancak acıtarak sevebilirim bir erkeği. Aşkına güvenebilmem için verdiğim acıya katlandığını görmem gerekir. Aşkıma aynı şekilde karşılık vermesini isterim. Sen buna dayanabilir misin?”
"İçimizde kimsenin bilmediği bir köşe vardır. Kimsenin bilmediği herkesten saklı bir köşe. O köşede bir anahtar saklı, hiç kimsenin bilmediği. Kimse bizden habersiz giremesin diye. İşte o anahtarın açacağı sandıkta, en kutsal anılarımızı saklarız. Annemizin gülüşünü, babamızın nefesini, abimizin ölümünü ve ilk aşkımızın kırmızı dudaklarından aldığımız o muhteşem hazzı..."
Desenize Agafya bir çok erkeği kendisine aşık edecek,bir çok kadına da yol gösterecek.
Yazmak ta biraz böyle bir şey değil midir? Hem yaşatmak hem de yol göstermek.
Kaleminiz daim olsun.
Teşekkürler.
ERTÜRK AKŞUN
Çorum’da doğdu. Trakya Üniversitesi’nde fizik okudu ama hayatı hep edebiyatla ve kitapla kesişti. İyi de oldu. Kitapçılık serüveni yol üzeri kitap sergisinden kitapçı tezgâhlarına, yayınevi sahipliğinden mağaza, satış ve satın alma müdürlüğüne, nihayetinde genel yayın yönetmenliğine uzandı... Şu anda Destek Yayınları’nda bu görevi yürütüyor. Kitapla ilgili “ne iş olsa yaparım abi” kıvamında bir yaşam geride bıraktığı. Okumayı seviyor ve okuyarak para kazanıyor; bu da onu mutlu ediyor. Kitabi olmasını istemediği şeyler de var elbette; iyi bir baba olmak gibi. Kitaplardan artakalan zamanda eşi Şule, oğlu Ateş Ada ve kızı Güneş Ada’yla çekirdek aile kavramına katkı yapma uğraşı içinde.
Son Dakika › Güncel › Ertürk Akşun'dan Agafya - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?