Balkanların en genç cumhuriyeti olan Kosova'da neler oluyor? On iki yıldan beri sırasıyla dışişleri bakanı, başbakan ve cumhurbaşkanı olarak görev yapan Haşim Thaçi'nin son görevinde istifaya zorlanmasını nasıl okumak gerekiyor? Kosova'da yaşananlar kendiliğinden bir gelişme mi, yoksa uzun zamandan beri kurgulanan bir senaryonun uygulama aşaması olarak mı okunmalı?
Kosova Arnavutlarının lideri Haşim Thaçi Lahey'de bulunan Özel Kosova Mahkemesi tarafından "savaş suçları" ve "insanlığa karşı suçlar" kategorisinde yer alan suçlarla itham ediliyor. Mahkeme 2015 yılında özel statülü bir yargı organı olarak kuruldu. Mahkemenin yetki alanında etnik azınlıkların ve Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) muhaliflerinin 1998-2000 yılları arasındaki Kosova Savaşı dönemine dair iddialarını soruşturmak ve yargılamak bulunuyor. Özel Kosova Mahkemesi Kosova yasalarına tabi olmakla birlikte, mahkemenin yargıçları ve savcıları Kosova uyruklu değil ve mahkeme Lahey'de faaliyet gösteriyor. Buna karşılık, mahkemenin aynı kentte faaliyet gösteren Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ile hiyerarşik bir bağlantısı bulunmuyor. Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında yer alan haklara aykırılıkları yargılayan Strazburg Mahkemesinin de Özel Kosova Mahkemesi'yle herhangi bir bağlantısı bulunmuyor.
Mahkemeyi mevcut statüye taşıyan ve yönlendiren aktörler, esas itibarıyla Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği (AB) çevreleri. 2011 yılında Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan bir rapor esas alınarak yürütülen çalışmaların neticesi olarak Özel Kosova Mahkemesi'nin kurulması kararı alındı ve mahkeme çalışmalarına Lahey kentinde başladı. Bu arada, aralarında Uluslararası Af Örgütü'nün de yer aldığı kimi hükümet-dışı uluslararası örgütler tarafından UÇK ve Haşim Thaçi'nin mütemadiyen suçlandığını hatırlamak gerekiyor. Haşim Thaçi özellikle savaş döneminde kamplarda meydana gelen kayıplar, cinayetler ve işkencelerden, o dönem UÇK yönetiminde bulunması nedeniyle sorumlu tutuluyor.
Haşim Thaçi Sırpların etnik temizlik operasyonunu engelledi
Haşim Thaçi Haziran 2020'de Kosova Özel Mahkemesi savcılığında yaptığı görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, iddiaları "uydurma" ve "medya bombardımanı" olarak nitelendirmiş, "hiçbir ciddi kanıt bulunmadığını" ifade etmişti. Haşim Thaçi mahkeme tarafından sorgu için çağrılması halinde, halkına ve Kosova devletine saygısı nedeniyle, cumhurbaşkanı olarak sorguya çıkmayacağını ve görevinden ayrılacağını açıklamıştı. Haşim Thaçi 5 Kasım 2020'de sözünü tuttu; Lahey'de kurulan Özel Kosova Mahkemesi'ne gitmeden önce, Kosova devletinin itibarını korumak için cumhurbaşkanlığı görevinden istifa etti. Kosova cumhurbaşkanlığı görevini vekaleten Meclis Başkanı Vjosa Osmani üstlendi.
Kosova'nın son 20 yılına damga vuran en önemli siyasi lideri olan Haşim Thaçi 2016 yılında cumhurbaşkanı seçilmişti. Haşim Thaçi Kosova Demokratik Birliği (LDK) lideri İbrahim Rugova'nın ölümünün ardından Kosova Arnavutlarının mücadelesine destek verdi. UÇK'nın önde gelen liderleri arasında yer aldı. UÇK liderlerinden Adem Yaşari'nin tüm akrabaları ile birlikte Sırbistan Gizli Polis Teşkilatı tarafından öldürülmesi üzerine UÇK liderliği görevini üstlendi. Haşim Thaçi, özellikle Miloseviç'in 1989 yılında Kosova Özerk Bölgesi'nin statüsünü ortadan kaldırma kararına ve eski Yugoslavya'nın diğer bölgelerinden gelen Sırpların "anavatan" kabul ettikleri Kosova'ya zorla ve köyleri boşaltmak suretiyle yerleştirilmesine karşı çıktı. Sırbistan yönetiminin etnik temizlik operasyonuna güçlü biçimde direndi. Miloseviç'in sivil halka karşı güç kullanması yaygınlık kazanınca, 1999 Mart ayında ABD inisiyatifiyle NATO operasyonu başladı. Sırbistan yönetiminin tasallutundan kurtulan Kosova, müteakip sekiz yıl boyunca NATO, AB, BM ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın (AGİT) desteğiyle ayrı bir statü altında varlığını sürdürdü. Finlandiya eski Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari tarafından hazırlanan plan esas alınarak Kosova 17 Şubat 2008'de bağımsızlık ilan etti.
Kosova'ya bağımsızlık veren Ahtisaari Planı, Kosova'nın mevcut sınırlar içinde bölünmesini ve bir başka devletle birleşmesini yasaklıyordu. Günümüzde Kosova Cumhuriyeti sınırları içinde kalan Sırp azınlık, genel olarak Mitroviça bölgesinde yaşamakta. Kosova'ya bağımsızlık hakkı tanıyan Ahtisaari Planı, Mitroviça'nın Sırbistan'la birleşmesini engellemekte. Benzer şekilde Plan, Kosova Cumhuriyeti'nin bir başka devletle birleşmesi veya Arnavutluk devletine katılmasına da onay vermiyor. Kosova'nın 2008 yılında Sırbistan'dan ayrılması ve bağımsızlık kazanması uluslararası toplum tarafından genel olarak onaylandı ve olumlu bir adım olarak kabul edildi. Bununla birlikte, aralarında Rusya ve Çin'in de bulunduğu bir grup ülke Kosova'nın bağımsızlığına muhalefet etmeyi sürdürüyor. Bir grup ülke Kosova'nın bağımsızlığının ayrılıkçı eğilimleri körükleyeceğini iddia ediyor. Diğer kategoride yer alanlar ise Sırbistan idaresinin Kosova Arnavutlarına soykırım benzeri uygulamalar yapmasının bağımsızlığını meşrulaştırdığı görüşünü esas almakta.
Kosova'yı tanıyan devletlerin sayısı 117'ye ulaştı
İçinde bulunduğumuz dönem itibarıyla Kosova'yı tanıyan devletlerin sayısı 117'ye ulaştı. AB ve ABD Kosova'nın Sırbistan ile ilişkilerini normalleştirmesini istiyorlar. Bu yönde hem Sırbistan'a hem de Kosova'ya baskı yapılıyor. Sırbistan yönetimi AB'ye tam üyelik müzakereleri öncesinde Kosova Cumhuriyeti ile anlaşma yapmaya zorlandı. Bu husus müzakerelerin başlamasının ön koşulu haline getirildiği için, 2015 yılında Kosova Cumhuriyeti ve Sırbistan, birbirlerini tanımamalarına rağmen, sınır anlaşması imzaladılar. Sırbistan halen AB ile katılım müzakereleri yürütüyor ve bu devletin 2025 yılında AB'ye katılması öngörülüyor.
Buna karşılık Kosova'nın AB ile ilişkileri, adaylık ve tam üyelik yolunda, beş üye devletin Kosova'yı tanımaması nedeniyle tıkanmış vaziyette. Kosova Cumhuriyeti'ni tanımayan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Yunanistan, Romanya, Slovakya ve İspanya'nın temel kaygıları, kendi ülkelerindeki ayrılıkçı eğilimlerin güçlenmesi veya böyle bir tanımanın ayrılıkçılığı meşrulaştıracağı endişesi. İspanya Kosova Cumhuriyeti'ni tanıması halinde, bunun Bask ve Katalan bölgelerinde ayrılıkçı eğilimleri teşvik edeceği kaygısını taşıyor. Romanya hem Erdel'deki ayrılıkçı Macar azınlık hem de Moldovya'da Transdinyester Cumhuriyeti nedeniyle Kosova'ya mesafeli davranıyor. Slovakya ise ülkede bulunan Macar azınlık nedeniyle Kosova'yı tanımıyor. GKRY ve Yunanistan ise Kıbrıs sorunu sebebiyle Kosova'nın bağımsızlığına mesafeli duruyorlar.
Kosova'da Haşim Thaçi'nin istifaya zorlanmasını irdelerken tüm bu arka plan bilgilerini de dikkate almak gerekiyor. Zira olan biteni, hayatın normal akışı içinde kendiliğinden meydana gelen bir gelişme olarak kabul etmek ve yorumlamak, çağdaş dünyayı yeterince ve doğru biçimde tanımamak anlamına gelir. En ileri seviyede demokrasi uyguladığını iddia eden ülkeler de dahil olmak üzere, tüm devletlerdeki siyasal gelişmelerde dış aktörlerin rolü tahminlerin çok ötesine uzanabilmektedir. Dolayısıyla Kosova'da olan bitene de bu perspektifi esas alarak yaklaşmak icap ediyor. Kosova Cumhurbaşkanı Haşim Thaçi'ye yönelik suçlamaların yerel muhalifler ve dış aktörler tarafından biteviye gündemde tutulduğu, kimi AB çevreleri tarafından desteklendiği bilinen bir husus. Dolayısıyla operasyonun zamanlaması, Özel Kosova Mahkemesi'nin neden şimdi harekete geçtiğinin irdelenmesi ehemmiyet taşıyor.
Kosova üzerinde nüfuz mücadelesi
Haşim Thaçi'nin görevi bırakmaya zorlanması, evveliyetle Balkan coğrafyası üzerinde devam eden güç mücadelesiyle ilintili gözüküyor. Soğuk Savaş sonrası dönemde Balkanlar üzerinde nüfuz alanı meydana getirme mücadelesinde karşı karşıya gelen aktörler Türkiye, Rusya, ABD ve AB olarak sıralanmakta. Dolayısıyla olay, Haşim Thaçi'nin devre dışı kalmasının hangi gücün hareket kabiliyetini artırma amacına hizmet edeceği, hangi gücün etkisini zayıflatacağı cihetinden ele alınmalı. Bu bakış açısı gerçeğe ulaşma arayışına ışık tutabilir.
Soğuk Savaş sonrası dönemde Türkiye, Balkan coğrafyasını Osmanlı bakiyesi topraklar, tarihsel hinterlant olarak tanımlamıştı. 1990'ların ortalarında Türkiye'nin Balkan coğrafyası üzerinde işbirliği yaptığı devletler Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Makedonya ile sınırlıyken, 15 yıl içinde bu alan tüm Balkan ülkelerini içerecek şekilde genişledi. Bunu bir örnekle somutlaştırmak gerekirse, Türkiye günümüzde, Bosna Savaşı esnasında karşı cephede yer alan Sırbistan'la dahi ileri seviyede dostluk ilişkileri kurabilmiştir. 1992 yılında Dışişleri Bakanlığı'na bağlı olarak kurulan Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) teşkilatı günümüzde Balkan ülkelerinin tamamında etkin biçimde faaliyet gösteriyor. 2008 yılında bağımsızlık kazanan Kosova, bu genel çerçevede, Türkiye'nin en yakın işbirliği içinde olduğu ülkeler arasında.
Rusya'nın Balkanlar üzerindeki nüfuzunu güçlendiren faktörlerin başında ise Slav bağlantısı geliyor. Eski Yugoslavya ardılı devletlerin büyük çoğunluğu Slav kökenlidir. Ayrıca SSCB sonrasında Ortodoks dünyasının patronluğuna soyunan Rusya, enerji kaynaklarını da bölge üzerindeki nüfuzunu güçlendirmek için kullanmakta.
ABD'nin Batı Balkanlar üzerindeki nüfuzu ise genel olarak 1990'lı yıllarda Bill Clinton yönetiminin inisiyatif kullanmasına dayanıyor. Makedonya'nın 1991 yılı Kasım ayında bağımsızlık ilanına müdahale etmek isteyen Sırplar, bu ülkeye gönderilen 2000 ABD deniz piyadesi nedeniyle hareketsiz kalmıştı. Çatışma Önleme Gücü adı altında bu ülkeye yerleştirilen ABD askerleri nedeniyle Sırbistan yönetimi Makedonya'nın bağımsızlığını engelleyememişti. Benzer şekilde, Bosna-Hersek'te 3,5 yıl süren savaşa son veren Dayton Barış Anlaşması'nı kurgulayan ve 1999 yılında Miloseviç'in Kosova'da etnik temizlik yapmasını önleyen aktör ABD olmuştu.
AB'nin bölge üzerindeki etkisi ise Güneydoğu Avrupa İstikrar Paktı şemsiyesi altında şekillendi. AB'nin projeksiyonuna göre, gelecekte Balkan ülkelerinin tamamının bütünleşme hareketine dahil olması, bir başka ifadeyle AB sınırlarının Balkanları da içerecek şekilde genişletilmesi öngörülüyordu. Esasen AB, 2003 yılındaki Selanik zirvesinde bunu net biçimde ortaya koymuş, Kopenhag kriterlerini yerine getiren Balkan ülkelerinin müteakiben AB'ye alınacağını bildirmişti. AB'nin bağımsızlıktan bugüne kadar devam eden AB Kosova Misyonu (EULEX) da bu amaca yönelik çalışmalar yürütmekte. Söz konusu misyon çerçevesinde AB polis, yargı ve gümrük idaresi gibi alanlarda Kosova makamlarına destek sağlamakta.
Haşim Thaçi'nin bağışlanmaz hatası: Türk dostu olmak
Bu genel çerçeve içinde, Özel Kosova Mahkemesi'ni, Avrupa Konseyi'nin de desteğiyle Kosova üzerinde AB nüfuzunu güçlendirme operasyonu olarak değerlendirmek mümkün. Haşim Thaçi, bugüne kadar Kosova Cumhuriyeti'nin AB ile ilişkilerini geliştirmesine destek verdi; ilave olarak Sırbistan yönetimiyle ilişkilerin güçlendirilmesi için de çaba gösterdi. Thaçi'ye göre Kosova'nın Sırbistan'la ilişkilerinin güçlendirilmesi bölgesel istikrara katkı sağlayacaktır. Bu bakış açısının etkisiyle, Kosova içindeki Sırp azınlığın yaşadığı Mitroviça'da ve Sırbistan içinde Arnavutların yaşadığı Preşova'da güncel sorunların çözüme kavuşturulması için doğrudan ve dolaylı onlarca müzakere yapılmıştır. Tüm bu konularda ABD ve Batı ile birlikte hareket eden Haşim Thaçi'nin bağışlanmaz hatası ise Türkiye ile çok yakın ilişki içinde bulunmasıdır.
Soykırım ve etnik temizlik tehdidiyle karşı karşıya kalan her bölgede savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar kategorisindeki hukuk dışılıkların söz konusu olabileceği genel kabul gören bir durumdur. Bu kategorideki eylem ve fiillerden dolayı öncelikle yöneticiler suçlama ile karış karşıya kalmaktadır. Bu bakış açısı çerçevesinde Haşim Thaçi ve diğer UÇK yöneticilerinin söz konusu eylemlerden dolayı sorgulanmalarını da bir yere kadar olağan kabul etmek mümkün görünüyor. Bununla birlikte, yaşananların sadece objektif bir perspektifle "hakikati arama çabası" ve insancıl kaygılarla meydana geldiğini de düşünmek saflık olacaktır. Pek çok örnekte açık biçimde görüleceği üzere, bu kategorideki gelişmeler başka hedeflere ulaşmak için, örneğin siyasal nüfuz alanı oluşturma mücadelesinin aracı olarak kullanılabilmektedir. Dolayısıyla Kosova Cumhurbaşkanı Haşim Thaçi'nin AB ve ABD ile uyumlu bir performans ortaya koymasına rağmen tasfiye edilmesinde başka faktörler rol oynamış olmalıdır.
Balkanlarda Türkiye'nin nüfuzunu sınırlandırma hedefinde birleşen aktörler AB ve Rusya ile sınırlı değil. Kendini Türkiye karşıtı cephede konumlandıran Yunanistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi aktörlerin de bu kategorideki operasyonların içinde yer aldığını gösteren onlarca örnek mevcut. Kosova'da Haşim Thaçi'nin tasfiyesinde "Alamut şebekesinin" de etkili olduğu kuşku götürmez bir gerçek; Haşim Thaçi Türkiye'nin talebi üzerine, Kosova'da faaliyet gösteren FETÖ okullarını kapatmış ve bu sebeple örgütün hedefi haline gelmişti. Dolayısıyla Kosova'da yaşananları, Türkiye karşıtı cephenin Türkiye dostu Kosova Cumhurbaşkanı Haşim Thaçi'yi istifaya zorlaması ve tasfiye etmesi olarak değerlendirmek gerekiyor.
Yerel muhalifleri ve Batılı çevreler tarafından "savaş suçu" işlemekle itham edilen Thaçi'nin, iddia edilen suçlamalar nedeniyle neden genel görevli yargı organı yerine, yeni oluşturulan özel statülü (ad hoc) bir mahkemede yargılanmaya zorlandığı sorusu havada kalıyor ve hayatın olağan akışıyla örtüşmüyor. Sadece bu olay bile, operasyonun aktörlerinin geniş bir koalisyondan oluştuğunu ortaya koymakta. Kosova Cumhurbaşkanı'nın tasfiye edilmesinde birden çok faktörün etkili olduğu anlaşılmakla birlikte, bunlar arasında en açık olan husus şudur: Kosova Cumhurbaşkanı Haşim Thaçi, Türkiye'nin Batı Balkanlardaki nüfuz alanını ve hareket kabiliyetini sınırlandırmak için tasfiye edilmiştir. Kurgu ve uygulamanın profesyonel bir prodüksiyon niteliklerine sahip olması, perde gerisinde güçlü bir koalisyonun ve sağlam bir ekip çalışmasının bulunduğunu göstermektedir.
[Prof. Dr. İrfan Kaya Ülger Kocaeli Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanıdır]
Son Dakika › Güncel › Haşim Thaçi'nin tasfiyesi ne anlama geliyor? - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?