İnsansız Hava Araçları Konferansı

TAV Havalimanları ve "DroneTürk" iş birliğiyle düzenlenen İnsansız Hava Araçları Konferansı Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Ali Sürmen Toplantı Salonu'nda başladı.

İnsansız hava araçlarının yaygın kullanım alanları, teknolojik gelişmeler ve yasal mevzuatının konuşulduğu, alanında ilk olan konferansa TAV İstanbul Genel Müdürü Kemal Ünlü, DroneTürk Grubu kurucusu Mustafa Kaçan, havalimanı çalışanları ile bazı davetliler katıldı.

Ünlü, burada yaptığı konuşmada, insansız hava araçlarının son dönemlerde büyük bir gelişme gösterdiğini söyledi.

Yüzyıllara dayanan dünya havacılık tarihinde Atatürk Havalimanı'nın da yer aldığı Yeşilköy'ün önemli bir yere sahip olduğunu kaydeden Ünlü, Türk sivil havacılığın askeri ve sivil alandaki bütün hareketlerine Atatürk Havalimanı'nın şahitlik ettiğini belirtti.

Ünlü, burasının TAV Havalimanları'nın doğuşuna ve başarı hikayesine de vesile olduğunu ifade ederek, "Bu etkinlik, Atatürk Havalimanı'nın sanırım son ev sahipliği olacak. Zira 5 Nisan'ı 6 Nisan'a bağlayan gece saat 02.00'de Atatürk Havalimanı ticari hava taşımacılığına veya yolcu taşımacılığına kapanacak. Çünkü yeni havalimanının yapılabilme şartlarından bir tanesi bu. Dolayısıyla ülkemizde havacılıkla yaşıt olan Atatürk Havalimanı, Türk sivil havacılığının parlayan bir yıldızı olma vasfını kaybedecek." diye konuştu.

"Uzun yıllar emperyalizmin eline su taşımız"

Türkiye'nin "Yap-İşlet-Devret" modeliyle havalimanı altyapısı konusunda hatırı sayılır bir noktaya geldiğini, terminallerin iyi bir seviyeye ulaştığını kaydeden Ünlü, şöyle devam etti:

"Üçüncü eleman olarak hava araçlarının üretimi konusunda maalesef diğer unsurlardaki seviyede olduğumuzu söyleyemeyiz. Cumhuriyetin kurulmasını takiben emekleme dönemi de olsa havacılık alanındaki bazı çalışmalarımız, maalesef sıcak savaşın arkasından gelen soğuk savaş ve kutuplu dünyanda, Marshall ve Truman doktrinleriyle 'Siz yapmayın, biz size daha ucuzunu temin ederiz' gibi söylemlerle maalesef bu konu bizim istediğimiz olgunluğa erişememiş, uzun yıllar emperyalizmin eline su taşımışız. Yani hava araçları konusunda sadece iyi kullanıcı ve müşteri durumunda kalmışız. İnşallah bundan sonraki süreçte dünyanın bu konjonktüründe, bu konudaki eksikliğimizi hızla telafi etmenin yollarını bulacağız."

Ünlü, havalimanı işletici ve operatörlerinin İHA konusunu sürekli uçuş güvenliği bağlamında ele aldığını, drone araçlarının, faaliyeti önlenmesi gereken bir araçmış gibi görüldüğünü belirtti.

Hiç kimsenin bu hava araçlarının gerekliliğini inkar edemeyeceğine dikkati çeken Ünlü, "Bu araçların çok farklı sektörlerde kullanılma imkanı var. Bir havalimanı çalışanı olarak, benim bile ihtiyacım var. Nerede kullanmak istersiniz derseniz, çatıda bir süre çatlak cam var. O camların tespitini ya da çatlağın şiddetini, aciliyetini anlamakta kullanabilirim." dedi.

Drone Türk Grubu kurucusu Mustafa Kaçan da insansız hava araçlarının Türkiye'de kullanılmasına ve yerleşmesine yönelik bazı çalışmalar yaptıklarını söyledi.

Kaçan, dünyada 100 meslekte kullanılan araçların Türkiye'de yaygınlaşması gerektiğine dikkati çekerek, "Yabancı ülkelerde organ nakli ve kan taşımacılığı insansız hava araçlarıyla yapılıyor. Metropol kentlerdeki yoğun trafikte saniyelerle yarışıldığı göz önüne alınırsanız bunun ne denli hayati önem taşıdığını fark edebilirsiniz. Aynı zamanda haritalama ve zirai faaliyetlerde de kullanılabiliyor. Bir termal kamerayla sıcaklığı ölçerken aynı zamanda afet durumlarında arama ve kurtarmalarda bunlardan istifade edebilirsiniz." ifadelerini kullandı.

İHA'lar ile organ nakli yapılıyor

Yangınlarda tutuşmanın kaynağının termal kameralarla tespit edilebildiğini, dere yataklarından bu araçlarla su numunesi alınarak, çevre kirliliğine yönelik bazı tespitlerde bulunabildiğini anlatan Kaçan, şöyle devam etti:

"Şu anda Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne kayıtlı 75 bin insansız hava aracı kullanıcısı bulunuyor. Lisanslı İHA pilotu sayısı da yaklaşık 30 binlere yaklaşıyor. Biz bugün 13 meslek grubunu tanıtıyoruz. Bunlar arasında zirai ilaçlama, haritalama, afet ve acil kurtarma ile emniyet alanları yer alıyor. Mesela Şile Belediyesi, can kurtarma simidini drone aracılığıyla atıyor. Bir belediyemiz, alan taraması ve çekilen fotoğrafların birbirleriyle eşleştirerek, kaçak yapıların tespitini sağlıyor. Adana Büyükşehir Belediyesi, sivrisinekle mücadelede bundan istifade etmeye başladı. Organ nakli konusunda da bazı endişeler yaşanması normal. Fakat dünyada bunlar aktif şekilde kullanılıyorsa bundan korkmamız gerekiyor. Teknolojisinde eksiğimiz varsa üniversitelere YÖK programı içinde bölümler koyarak, teknolojileri oluşturabiliriz. Teknik liselere bununla ilgili bölümler koyabiliriz. Bizim cihazlarımız sadece kumanda ile değil, otonom olarak üzerinde yer alan GPS sayesinde, belirlediğiniz koordinattan diğerine sorunsuz bir şekilde götürülebilir. İş pilottan çıkıyor ve hata payı tamamen sıfır oluyor. Dakikalar içinde bir merkezden bir merkeze nakil işlemi gerçekleştirilebilir. Çünkü devlet ya da üniversite hastanelerimiz yüksek yapılardan oluşuyor. Çatılarda buna benzer helikopter alanları oluşturursa bir noktadan diğerine güvenli bir şekilde dakikalar içinde, saniyelerle yarıştığımız bu organ nakillerini yapmak hayal bile değil."

Kaçan, Türkiye'nin insansız hava araçlarıyla olumsuz haberler sayesinde tanışmasının talihsizlik olduğunu kaydetti.

2015 yılında Atatürk Havalimanı'na insansız hava aracı sokulduğunu, bundan yaklaşık 1 ay sonra bir kız yurdunu insansız hava aracıyla gözetleme haberlerine yer verildiğini aktaran Kaçan, "İnsansız hava araçlarının faydalarını, teknolojisini, katma değerlerini, neler yapılması gerektiğini, ülke ekonomisini nasıl geliştireceğini konuşmamız gerekirken sadece mangal yelleme ve fotoğraf çekme gibi basit alanlarla gündeme getirdik ama bugünden itibaren bunlara son verilerek, bunun meslek alanı olduğunu, insanların burada istihdam edilmesini, yatırımların yapılmasına dikkati çekmek istiyoruz." değerlendirmesini yaptı.