Türkiye'de 37 milyon 671 bin kadın nüfusu olan, toplam nüfusunun yüzde 49,8'ini kadınların oluşturduğu ve kadının insan haklan sorunlarının giderek arttığı belirtildi.
Trabzon Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Av. Sibel Suiçmez, 25 Kasım 'Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü' nedeniyle bir basın açıklaması yaptı.
25 Kasım, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, aile içi şiddete ve kadınları, kadın haklarının yok sayılmasına karşı dayanışma günü olduğu belirten Suiçmez, "Dünya üzerinde yaşayan tüm kadınların ve kız çocuklarının giderek artan ve hayatın her alanında maruz kaldıkları cinsiyete dayalı şiddetin, hem kadın hem de tüm toplumu saran sosyo-ekonomik koşullar, politik gelişmeler ve kültürel etkenlerle birlikle değerlendirilerek çözüm yollan aranmalıdır. Kadına yönelik şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığı yatmaktadır. Kadınlar eğitim, sağlık, çalışma hayatına ve karar alma mekanizmalarına katılım gibi pek çok alanda ayrımcılığa uğramaktadır" dedi.
Kadınların her geçen gün şiddet ve cinayetlerle karşılaştığını dile getiren Suiçmez, "37 milyon 671 bin kadın nüfusu olan, toplam nüfusunun yüzde 49,8'ini kadınların oluşturduğu ülkemizde, kadının insan haklan sorunları giderek artmaktadır. Kadınlar her gün şiddet ve cinayetlerle karşılaşmakta, çalışma hayatından uzaklaşmak zorunda kalmakta ve özgürlükleri kısıtlanmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ancak temel hak ve özgürlüklerin korunduğu bir ortamda korunup gelişebileceği bilinci içerisinde, aile içi şiddetle ilgili yenilenen mevzuat ve toplumsal cinsiyet eşitliği bilincinin geliştirilmesi ve öğretilmesi için eğitim çalışmalar yapılmalı bu konularda toplumun her kesimine ivedilikle eğitimler verilmelidir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik eğitim, sağlık, ekonomi, yetki vb karar alma süreçlerine katılım, yoksulluk, medya ve çevre'ye ilişkin politikalar hazırlanarak işlerlik kazandırılmalıdır" ifadelerini kullandı.
Dünya ekonomik forumu raporuna göre Türkiye'nin kadın ve erkek ücret eşitliğinin sağlanması bakımından 135 ülke arasında 85. Sırada olduğunu kaydeden Suiçmez, "Gelir dağılımında adaletin sağlanması alanında 121, kamu ve özel sektör üst düzey mevkilerde kadın erkek eşitliğinin sağlanması arasında 103. sırada yer almaktadır. TÜİK verilerine göre, Türkiye'de çalışabilecek yaşta olan kadın sayısı 27,9 milyondur. Ancak çalışan kadın sayısı maalesef sadece 7,7 milyondur. Tüm bu verilere baktığımızda Türkiye'de kadın-erkek eşitliğinin sağlanmadığını, kadını özgür birey yapacak düzenlemelerin yapılmadığını, kadının insan haklarının gelişmesini sağlayacak istihdam yaratacak çözümlerin ortaya konulmadığım görüyoruz. TCK ve İş Kanununda yapılması tartışılan düzenlemelerin kadını ötekileştirerek toplum yaşantısından soyutlamaya yönelik sonuçlar doğuracağı kaygısı taşınmaktadır" şeklinde konuştu.
İş Kanunu'nda 16 hafta olan doğum izninin 24 haftaya çıkarılmasının kadın istihdamını artırmaya yetmeyeceği, aksine sadece bu konunun gündeme gelmesinin bile kadın istihdamını engelleyeceği toplumun her kesimince dile getirildiğini vurgulayan Suiçmez, "Burada devlete düşen görev, kararlı bir politika uygulayarak çıkardığı ve çıkaracağı yasalardan önce alt yapıyı kurmak; kreş, çocuk bakım evi ve diğer birimlerin kurulmasını sağlamak vc desteklemektir. Evlilik yaşı 18/17 (hakim karan ile) olmalıdır. Cinsel suçlar evli kadına karşı işlendiğinde kadının şikayetine tabi olmamalıdır. Yargıtay tarafından cinsel suçların uzlaşma kapsamına alınması çocuk gelinler sorunu çözümsüz hale getirecektir. Kadınlar insan onuruna yakışır bir yaşam sürdürebilme, çağdaş bir toplumda çağdaş bir birey olarak var olma talebinde bulunmaya devam etmelidirler. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkındaki Yönetmeliklerin sivil toplum kuruluşlarının tespitleri de dikkate alınarak eksiksiz olarak düzenlenmesi ve ücret karşılığında eğitim almış avukatlar görevlendirilerek aksaklıkları önleyici düzenlemeler yapılarak uygulamaya geçilmesi gerekmektedir" diye konuştu.
Cezaevinde kalan kadınlar ve çocuklarının pek çok sorunları bulunduğunu söyleyen Suiçmez, "Cezaevlerinde görev yapan personelin kadın ve çocuk hakları konusunda bilinçlendirilmesinin ve kadın cezaevlerinin özgün sorunlarının görülerek kadın odaklı bakış açısıyla giderilmesi gerekmektedir. Devlet politikalarının belirlenip uygulanmasında kadının 'birey' olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. Kadının sorunlarının yalnızca aile içinde olmadığı, yaşamın her alanında olduğu anlaşılmalıdır. Devletin erken evlilikleri teşvik edici vb müdahaleci yaklaşımları nedeniyle kadını eve hapsetme ile sonuçlanacak çalışmaların olduğu endişesi taşınmaktadır. Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına yönelik Uluslararası tüm sözleşmelerin de referans alınması gerekmektedir. CEDAW Sözleşmesi ile son olarak kabul edilen ve onaylanan İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen 'Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'ne aykırı yasal düzenleme ve uygulamalardan kaçınılmalıdır. Biliyoruz ki, kadın birey olarak dikkate alınmadıkça, sadece korunmaya muhtaç bir konuma konuldukça, kadın erkek eşitliğinden ve gerçek demokrasiden söz edilmesi mümkün değildir. Kadına yönelik şiddetin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması, öncelikle devletin ve siyasal iktidarların ilgili tüm kurumlarıyla sorumluluk üstlenmesi, ilgili tüm sivil ve resmi kuruluşlarla işbirliği yaparak, yaşamsal öneme sahip bu sorunun ortadan kaldırılması için gerekli sosyal politikaların yaşama geçirilmesi ile mümkün olacaktır" dedi. - TRABZON
Son Dakika › Güncel › Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?