Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde "ana komuta kademesi"nde yer aldıkları iddia edilen aralarında örgütün sözde "sıkıyönetim komutanı" ve dönemin 14. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Ali Avcı, aynı komutanlığın eski Kurmay Başkanı Yarbay Serkan Polat ve eski 2. Tank Tabur Komutanı Yarbay Nihat Uçan'ın da yer aldığı 16'sı tutuklu 17 eski rütbeli askerin yargılandığı davada sanık savunmalarına geçildi.
Kars 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada, tutuklu olarak yargılanan dönemin 14. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Kurmay Başkanı Yarbay Serkan Polat ve eski 2. Tank Tabur Komutanı Yarbay Nihat Uçan savunma yaptı.
Polat savunmasında, görevi itibarıyla Tugay Komutanı Tuğgeneral Avcı'dan sonra karargahta ikinci kişi olduğunu, kendisine bağlı şube müdürleri olduğunu söyledi.
Tabur komutanına emir verme yetkisinin olmadığını, ancak Avcı'nın emirlerini iletme görevinin bulunduğunu belirten Polat, "Olay gecesi 21.40 sıralarında karargaha intikal ettim. Avcı'nın çağırması üzerine buluştuk, yani karargaha davet üzerine gittim." diye konuştu.
Polat, yanındaki başka komutanlarla Avcı'nın odasına girdiklerini anlatarak, "Komutanımız gelen emri bize okudu. Biz bu emri imzalamadık. Komutanımız bana kimi, nereye göndermem gerektiği konusunda soru sordu. O esnada aldığım notları hazır bulunan arkadaşlara ilettim. Komutan emri verirken bizzat oradaydım. Görevlendirmeler belirlendikten sonra o esnada televizyonda Boğaz Köprüsü'ne tankların çıktığını görünce komutanımız 'Biz de gecikmeyelim, hızlı olalım' diye emir verdi. Sıkıyönetim denildi, sebebi herhangi şekilde belirtilmedi. Sorgulama şansım da olmadı." dedi.
Mesajı görmediğini öne süren Polat, emri aldıktan sonra komutanlarının mizaç olarak sert olmasından dolayı bir şey sormaya cesaret edemediğini dile getirdi.
Polat, iddianamede belirtilen teslim olmasını istediği polislerle tartıştığının anımsatılması üzerine de "Nizamiye önünde gezmeye giderken ben o esnada emir verdim ama uygun bir şey olmadı." ifadesini kullandı.
Görevli bir komutanın sadece er ve erbaşlara silah ve mühimmat verdiğini bizzat duyduğunu aktaran Polat, şöyle devam etti:
"Güvenlik amaçlı kışla içerisine 2-3 tane zırhlı araç getirildiğini gördüm. Araç komutanı nizamiyeye gelirken zorlandığını söyledi. Komutanımız da 'yoldaki araçları kaldırın, gerekirse zırhlı araçlarla arkalarından itin' dedi. Başka kimse olmadığı için ben gittim. Kamyonun frenleri kilitli olduğu için kaldıramadık. O esnada sesten dolayı trafik ekipleri bize doğru geldi. Ben kendisine aracı kaldırmaya yönelik bir şeyler söylemeye çalışırken durumdan dolayı aramızda tartışma ve boğuşma çıktı. Destek polisler ve nizamiyeden askerler geldi. O esnada havaya ateş açıldı. Benim ateş için emrim olmadı. Nizamiyeye doğru koşmaya başladım. Arkamdan polis geldi. Ben kendisine 'Ölürüz, öldürürüz, bitti' laflarını demedim."
"Komutanını görevden alıyorum, ona itaat etme, emirlerine uyma"
Polat, 15 Temmuz gecesi yaşananların darbe girişimi olduğu yönünde bilgisinin olmadığını ileri sürerek, şu beyanda bulundu:
"Kolordu komutanı beni aradı, 'komutanını görevden alıyorum, ona itaat etme, emirlerine uyma' dedi. Seni 'Tugay Komutanı' olarak atama mı ister misin?' diye fikrimi sorunca ben de komutanımın emrinde olduğumu söyledim. Olayın vahametini sonradan öğrendim. Akşam 22.00'den sabah tutuklanana komutanımın emrinden çıkmamaya çalıştım. Emir olarak 'gerekirse halkı ezin' diye emir vermedim. Askerlerin 'Komutanım zırhlı araçlar vatandaşların arasında kaldı' demesi üzerine komutanımız 'Araçların durmasın, ele geçirilirse kimlerin eline geçeceği belli olmaz, sürekli hareket halinde olsunlar' dedi. Ben de aynı şekilde ilettim. Ben askere meşru müdafaa durumu haricinde ateş et emri bile vermedim."
Tutuklu sanık Nihat Uçan ise savunmasında, 14 Temmuzda Tank Tabur Komutanlığı görevini devraldığını söyledi.
O gün personelin izin taleplerini karşıladığını belirten Uçan, "Ertesi gün de aynı şekilde izinleri karşıladım. Bunları söyleme sebebim darbeden haberdar olan bir komutan personeline izin vermez." ifadelerini kullandı.
"MİT Bölge Müdürünü misafir et" emri
Uçan, darbe girişimi gecesi saat 23.00 civarında hareketlenme olduğunu gördüğünü, bilgi kirliliği nedeniyle net bir şey olduğunu öğrenemediğini savunarak, şunları ifade etti:
"Orduevi'nde kamuflajlarımı giydim. Aşağı indiğimde bir kişi tugay karargahta toplantı olduğunu söyledi. Karargaha gittiğimde de ilk toplantı bitmek üzereydi. Toplantıda bana iki emir verildi. Birincisi Kars'a giden yolların güvenliğini tanklarla almam yönündeydi. İkincisi ise MİT Bölge Müdürlüğü etrafında güvenlik alarak MİT Bölge Müdürünü kendi odamda misafir etmemdi. Tabura bölük komutanları vardı. Tankların çıkması gerekiyordu ama bizde mühimmatsız şekilde çıkmaması fikri oluştu. O sırada Tugay Komutanı Tuğgeneral Avcı sürekli bizi arıyordu. 'Hala tanklar çıkmadı mı? Gerekirse tanklar çıksın mühimmatları sonradan siz götürürsünüz' dedi. Biz de tankların mühimmatsız gönderilmesini doğru bulmuyorduk."
"Valilik ve emniyetin güvenliğini alın" iddiası
Olay günü gece saat 01.30 gibi karargahta ikinci toplantı olduğunu kaydeden Uçan, bu toplantıda da diğer emirlerden farklı olarak tankların valiliğin ve il emniyet müdürlüğünün güvenliğinin alınması yönünde emir verildiğini belirtti.
Nihat Uçan, sadece kendisine verilen emirlere uyduğunu iddia ederek, "İnisiyatif kullanarak hiçbir karar almadım, emir vermedim." dedi.
"Sıkıyönetim emrini niye sorgulamadın?"
Mahkeme Heyeti Başkanının "sıkıyönetim emrini aldıktan sonra niye sorgulamadın?" sorusu üzerine Uçan, şunları dile getirdi:
"Komutan emirleri verirken en ufak tereddüt edilmedi, dışarıda da konuşma olmadı. Bulunduğum yerde televizyon bulunmaması, etrafımdaki kişilerin bilgisinin olmaması, yeni personel olmamdan dolayı mesaj ağı sisteminde olmamam, olayları öğrenmeme engel oldu. Geri gelen tanklardan birine neden geldiğini sorduğumda tankın yağ yaktığını söylediler. Ben de hemen tankı kenara çektim, orada beklettim. Sonradan öğrendiğim kadarıyla tank içindekiler sivil vatandaşla karşılaştıkları için dönmüşler. Bunu bana ilk o anda söylemediler. İkinci tank geldiğinde neden olduğunu sorduğumda yakıtın bittiğini söylediler. Bir tank, bir depo yakıt ile 500 kilometre yol gidebilir. Halbuki askerlerin gidip geldiği mesafe 6 kilometre. Meğer o da aynı sebepten geri dönmüş. Ne benim ne ailemin ne de sülalemden birinin FETÖ'yle bağlantısı olmamıştır. ByLock programının kullanan da bankalarına para yatıran da olmamıştır."
Duruşma diğer sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam ediyor.
Son Dakika › Güncel › Kars'taki 'Fetö Ana Davası' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?