Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Kalın, "Evrensel haklar ve temel hürriyetlerle Türkiye'nin kendi geleneği ve medeniyet birikimi arasında bütünleyici bir ilişkinin kurulması esastır" dedi.
Muhafazakar Düşünce Dergisi'nin 10. yılı dolayısıyla "Muhafazakar Düşünce Sempozyumu" düzenlendi.
Kalın, sempozyumda, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu'nun 1938'de yayımladığı bir makaleden örnekler vererek, sunum yaptı.
Yaşanılan teknoloji ve medeniyet çağında her şeyin araçsallaştırıldığına işaret eden Kalın, bu dikkate alındığında varlık ile ahlak, bilgi ile erdem, hukuk ile değer arasındaki bağların yeniden keşfedilmesinin sadece Türkiye'nin değil dünyanın geleceği için de hayati önem arz ettiğini belirtti.
Üretim, verimlilik, kar maksimizasyonu ve çıkar ilişkilerinin insan oluşun önüne geçtiği hipermodernize ve ileri kapitalizm çağında, bu temel değerlerin tekrar varoluşsal işleve kavuşması gerektiğini vurgulayan Kalın, bunu hayata geçirmenin yolunun temel hak ve hürriyetleri esas alan bir siyasal yapının ve hukuk düzeninin sahici ve etkili bir ahlaki zemine oturtulmasından geçtiğini bildirdi.
Türkiye'nin darbeler ve hukuk dışı müdahalelerin yaşandığı inişli çıkışlı demokrasi tarihinin, siyasi sistem tartışmalarını zorunlu kıldığını ifade eden Kalın, suistimale açık, keyfi ve baskıcı bir sistemin, insanın hayatını, aklını, hürriyetini, izzetini korumasının mümkün olmadığına işaret etti.
Bunun mutlaka önlenmesi gerektiğini dile getiren Kalın, "Fakat ne kadar mükemmel olursa olsun hiçbir sistem sadece soyut kurallar üzerinde işlemez. Doğru tanımlanmış bir siyasi ve hukuki sistemin yaşayan bir gerçeklik haline gelmesi, bireylerin ve toplumun o sistemin dayandığı ilkeleri kabullenmesine ve yaşatmasına bağlıdır. Katılımcı bir siyasi sistemin ve adil hukuk düzeninin yanında tarih, kültür, medeniyet, millet, gelenek, hafıza ve ortak tasavvur ile erdemli toplum ideali, vazgeçilmez unsurlar olmak durumundadır" değerlendirmesinde bulundu.
-"Türkiye'nin düşünce dünyasının toprağıyla irtibatını keşfetmesi"
"Evrensel haklar ve temel hürriyetler ile Türkiye'nin kendi geleneği ve medeniyet birikimi arasında bütünleyici bir ilişkinin kurulması esastır" ifadesini kullanan Kalın, Türkiye'nin düşünce dünyasının toprağıyla irtibatını keşfetmesinin, kendi özgün tecrübesinin evrensel bir nitelik kazanmasına da imkan sağlayacağını söyledi.
Bunun, her sabah doğan güneşin, dünyanın farklı coğrafyalarında farklı şekillerde tecrübe edilmesine benzetilebileceğini dile getiren Kalın, şöyle devam etti:
"Orta Asya'nın steplerinde bir göçebenin tecrübe ettiği güneş, rüzgar ve yağmur, Afrika'nın ortalarındaki bir çiftçinin tecrübesinden elbette farklıdır. Fakat tecrübe edilen şeyin kendisi evrenseldir. Güneş ışınlarının dünyanın farklı noktalarını farklı şekilde aydınlatması ve ısıtması, güneş olgusunun bölünüp parçalanması ve bütünlüğünü yitirmesi anlamına gelmez. Daha ziyade aydınlanma tecrübesinin aynı anda tikel ve tümel, yerel ve evrensel, somut ve soyut olduğuna işaret eder. Farklı tecrübeleri bir bütün içerisinde anlamlı hale getiren bütün mevzii, lokal, mahalli noktaların üstünde ve ötesinde bir atıf çerçevesinin ve hakikat kıstasının varlığıdır."
Türkiye toprağına düşen güneş ışığının kendine has hususiyetleri bulunduğunu belirten Kalın, "Bize göre tam da bu hususiyet evrensel, çağdaş, medeni vs. olmak adına kıymetten düşürülmemeli, tersine önemsenmeli ve zenginleştirilmelidir. Millilik adına güneşin evrenselliğini yok saymak, evrensellik adına güneşin aydınlattığı toprağı, ovayı, dağı, denizi yok saymak ya da marjinalleştirmek Türkiye'nin zihinsel travmalarının sebeplerinden biridir" değerlendirmesinde bulundu.
"Türk modernleşmesinin çoğunlukla yaptığı gibi başkalarının lafzını evrensel hakikat diye kabul ettiğinizde, kendi lafzınızdan da iştirak ettiğiniz külli manadan da kopmuş olursunuz" diyen Kalın, "Türkiye'nin düşünce dünyasının özgüvenini yeniden kazanmasının yolu da aslında buradan geçiyor. Kendi toprağımıza, tarihimize, hafızamıza, toplumsal irfanımıza ve değerlerimize dayanarak bir tefekkür ameliyesine giriştiğimizde ne hakikatten ne de evrensellikten kopmuş oluruz" diye konuştu.
-"İnsan gelir, sonuçta hikayesini oraya bağlar"
AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı da Türkiye'de muhafazakarlığın, biraz kendisini okur yazar sayanların, biraz da sosyal efsaneler peşinde koşan gençlerin hafif burunlarını bükerek baktıkları bir konu olduğunu söyledi.
Bostancı, şunları kaydetti:
"Ama hayatın gerçekliğinde öne çıkan, hayatı tayin eden, hatta gençliğinde burun bükenlerin de ayakları hayata basmaya başladığında bir anda içinde sorguladıklarını gördükleri, aslında muhafazakarlıktır. İnsan gelir sonuçta hikayesini oraya bağlar. Çünkü bu hayat dediğimiz yolculukta, devrimci fikirlerin veya muhafazakarlığın çok ötesinde dünyayı sabit bir şekilde görmeye çalışanların faydası vardır muhakkak, hayata renk katarlar. Ama çorbanın tadı tuzudur. Asıl hikaye bana öyle geliyor ki muhafazakarlıkta şekilleniyor."
Poblo Neruda'nın, Matilde'ye yazığı "Seni sevmiyorsam sevdiğimdendir. Yaşamın iki ağzı vardır çünkü..." şeklinde başlayan şiiri okuyan Bostancı, bu şiirin muhafazakarlığa çok uyduğunu belirtti.
Şiirde Neruda'nın aşka ilişkin sevme-sevmeme ikilemi üzerinde durduğunu ifade eden Bostancı, "Muhafazakarlık da geçmişle gelecek ikileminden bir hikaye çıkarmaya çalışıyor. Çünkü hakikaten yaşamın iki ağzı var, biri geçmiş biri gelecek. Muhafazakarlık da bunu çok akılcı bir şekilde birleştiriyor" diye konuştu.
-"Her devirde söyleyecek sözü var"
Muhafazakar Düşünce Dergisi Editörü Serhat Buhari Baytekin ise derginin, her devirde söyleyecek sözü olduğunu belirtti.
Bu sözü güzel ve yerinde söylemenin, zamanın ruhuna uygun söylemenin önemine işaret eden Baytekin, dergi olarak kadim değerleri, bugünün insanının idrakine uygun dille ifade etmek istediklerini kaydetti.
Programda, İbrahim Kalın ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürü Erkin Yılmaz'a plaket takdim edildi. - Ankara
Son Dakika › Güncel › Muhafazakar Düşünce Sempozyumu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?