TBB'den, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına İklim Kanunu çalışmalarında "katılımcılık" çağrısı Açıklaması

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının İklim Kanunu çalışmalarını katılımcılık temelinde yürütmesi gerektiğini belirtti.

Komisyondan yapılan açıklamada, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un İklim Kanunu hazırlayarak çevreyi ve doğayı koruyacak adımların atılacağını bildirdiği anımsatıldı.

Türkiye'nin, Paris İklim Anlaşması'nı onaylamayan birkaç ülke arasında yer aldığı belirtilen açıklamada, kanun hazırlanmasına yönelik adımın olumlu olduğu vurgulandı.

Bu adımın sonuca ulaşmasının katılımcılığın sağlanmasına bağlı olduğuna işaret edilen açıklamada, şu değerlendirmeler yapıldı:

"Bakanlık açıklamasının hemen sonrasında, TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu olarak anayasanın 56. maddesi ile Çevre Kanunu'nun 3. maddesi hükümleri doğrultusunda, İklim Kanunu hazırlık çalışmalarına etkin şekilde katılma isteğimizi yazılı olarak iletmemize rağmen, ne yazık ki bugüne kadar olumlu bir bildirim alınamamıştır. Çevrenin korunması için katılımcılık şarttır ve bu durum katılımcılığa aykırıdır. Piyasa temelli bir çözüm olarak emisyon ticaretini düzenleyen İklim Kanunu olumludur. Fakat katılımcılık sağlanmadığı için bu adımın göreceği destek maalesef sınırlı olacaktır. Oysa taslak aşamasından itibaren sunulacak katkılarla kanunun amaca en işi şekilde hizmet etmesi sağlanabilir."

"Katılımcılık, ısrarla yaşama geçirilmeye çalışılmalıdır"

Kanun çalışmasında, Avrupa İklim Kanunu benzeri bir mantıkla hazırlanması, pek çok tanım ve kavramın "çeviri" yoluyla mevzuata dahil edilmek istenmesinden kaynaklı sıkıntılar olduğu savunulan açıklamada, çevre hukuku akademisyenlerinin sürece dahil edilmemesi nedeniyle, hukuk tekniği noktasında da ciddi hatalar yapıldığı iddia edildi.

TBB'nin "hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak" işlevini üstlenmiş bir meslek örgütü olduğu vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Birlik, bugün itibarıyla 'sağlıklı bir çevrede yaşam hakkının' birincil nitelikte insan hakkı olarak öne çıktığını görmekte, Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu aracılığıyla, bu hakkın kullanımını sağlamaya çalışmaktadır. Buna karşın, katılımcılığı tüm karar ve uygulamalarda öne alması gereken Bakanlığın, çevre hukuku ile ilgili neredeyse kimseye danışmaksızın kanun çalışması yapması, çıkarılması planlanan kanunun, en baştan amaç ve hedeften yoksun olmasını doğuracaktır.

İklim krizi, tüm olumsuz etkileriyle kapımızdadır. Kuraklık ve seller, orman yangınları ve kirlenen havamız, bugünden yarına çözmemizin çok zor olduğu sorunlar ve sonuçlardır. Kaybedilecek tek bir saniyenin bile olmadığı çevre sorunlarına karşı çoğulculuğu, farklı bakış açılarını, kabul görecek ve uygulanma şansı yüksek çözümleri üretebilmek için katılımcılık mutlak şekilde, ısrarla yaşama geçirilmeye çalışılmalıdır."