2016 Yılı Bütçesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda - Son Dakika
Politika

2016 Yılı Bütçesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda

Normal 0 false false false EN-US JA X-NONE /* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name: "Table Normal"; mso-tstyle-rowband-size: 0; mso-tstyle-colband-size: 0; mso-style-noshow: yes; mso-style-priority: 99; mso-style-parent: ""; mso-padding-alt: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin: 0cm; mso-para-margin-bottom: .0001pt; mso-pagination: widow-orphan; font-size: 12.0pt; font-family: Cambria; mso-ascii-font-family: Cambria; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-font-family: Cambria; mso-hansi-theme-font: minor-latin;} Maliye Bakanı Naci Ağbal, "Küresel kriz sonrasında gelişmekte olan ülkeler arasında borç stokunun milli gelire oranını azaltabilen ve bütçe açığını düşük seviyelerde tutabilen nadir ülkelerden biriyiz.

20.01.2016 20:41

Normal

0

false

false

false

EN-US

JA

X-NONE

/* Style Definitions */

table.MsoNormalTable

{mso-style-name: "Table Normal";

mso-tstyle-rowband-size: 0;

mso-tstyle-colband-size: 0;

mso-style-noshow: yes;

mso-style-priority: 99;

mso-style-parent: "";

mso-padding-alt: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;

mso-para-margin: 0cm;

mso-para-margin-bottom: .0001pt;

mso-pagination: widow-orphan;

font-size: 12.0pt;

font-family: Cambria;

mso-ascii-font-family: Cambria;

mso-ascii-theme-font: minor-latin;

mso-hansi-font-family: Cambria;

mso-hansi-theme-font: minor-latin;}

Maliye Bakanı Naci Ağbal, "Küresel kriz sonrasında gelişmekte olan ülkeler arasında borç stokunun milli gelire oranını azaltabilen ve bütçe açığını düşük seviyelerde tutabilen nadir ülkelerden biriyiz. Bu, önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkeler arasında büyüme performansında farklılaşmaya yol açacak faktörlerden birisi olacak " dedi.

Ağbal, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, 2016 yılı Merkezi Yönetim ve Bütçe Kanun Tasarısı'nın sunumunu yaptı.

Türkiye'nin, 1990'lı yıllarda yüksek bütçe açıklarına ve

sürdürülemez bir borç yüküne maruz kaldığını belirten Ağbal, AK Parti hükümetleri döneminde

sağladıkları mali disiplin sayesinde Türkiye'nin, hem küresel krizde hem de

sonrasında, özellikle gelişmiş ekonomilerden pozitif yönde ayrıştığını ve dış şoklara

karşı dayanıklılığını artırdığını söyledi.

Türkiye'nin genel

devlet açığında, küresel kriz yılı olan 2009 hariç, son 11 yıldır Maastricht

Kriteri'ni sağladığını anlatan Ağbal, 2002 yılında yüzde 10,8 olan genel devlet

açığının GSYH'ye oranının 2015 yılında dengede gerçekleşeceğini tahmin

etiklerini bildirdi.

Ağbal, 2015 yılında

genel devlet açığının GSYH'ye oranının gelişmekte olan ülkelerde yüzde 4,3,

OECD ortalamasının yüzde 3,3 ve Avro Bölgesi'nde yüzde 2 olduğu göz önüne

alındığında bu performansın daha çarpıcı hale geldiğini söyledi.

Diğer taraftan 2002 yılında yüzde 74 olan AB tanımlı

borç stokunun GSYH'ye oranını 2015 yılı sonunda yüzde 32,6, Program dönemi

sonunda ise yüzde 29,5 olarak öngördüklerini belirten Ağbal, "2015 yılında yüzde

32,6 olarak öngördüğümüz kamu borç stokunun GSYH'ye oranı yüzde 115,2 olan OECD

ortalamasından, yüzde 93,7 olan Avro Bölgesi ortalamasından hatta yüzde 44,4

olan gelişmekte olan ülkeler ortalamasından bile oldukça düşük düzeydedir. Kamu

maliyesi göstergelerimiz sadece gelişmiş ekonomilerden değil aynı zamanda

Arjantin, Polonya, Brezilya, Çin ve Hindistan gibi birçok gelişmekte olan

ülkeden daha iyi durumdadır" dedi.

"Dış alemden alacağımız var"

Diğer taraftan 2002

yılından bu yana kamu net borç stokunun GSYH'ye oranını yüzde 61,5'ten yüzde 7,6'ya düşürdüklerini anlatan Ağbal, aynı dönemde kamu net dış borç stokunun

GSYH'ye oranını da yüzde 25,2'den yüzde eksi 5,1'e düşürdüklerini kaydetti.

Ağbal, "Yani dış alemden alacağımız var. Çok alışık olduğumuz bir şey değil, dış

alemden alacaklı olduğumuz bir kamu maliyesi dengesi ile karşı karşıyayız"

dedi.

Mali disiplin sayesinde Türkiye'nin önemli kazanımlar

elde ettiğini vurgulayan Ağbal, "2002 yılında vergi gelirlerinin yüzde 85,7'si

faiz ödemelerine giderken bugün vergi gelirlerinin sadece yüzde 13'ü faiz

ödemelerine gitmektedir. Bu oran bile yüksek. Bizim bu oranı çok daha

aşağılara çekmemiz lazım. Hep söylüyoruz faiz bütçesini millete hizmet

bütçesine dönüştüreceğiz" görüşüne yer verdi.

Faiz giderlerinin bütçe içindeki

payını 2015 yılında yüzde 10,5'e kadar düşürdüklerini anlatan Ağbal, iç borçlanma

maliyetlerinde önemli iyileşmeler sağladıklarını 2002'de yüzde 62,7

seviyesinde olan Türk Lirası cinsinden sabit faizli devlet iç borçlanma

senetleri faiz oranının 2015 yılında yüzde 9,5'e indiğini kaydetti.

Ağbal, 2002 yılında yüzde

25,4 olan reel faiz oranının ise aynı dönemde yüzde 0,6'ya gerilediğini

belirterek, "Hükümetlerimiz döneminde faiz yükünü azaltarak tasarruf

ettiğimiz kaynakları eğitim, sağlık, sosyal yardımlar ve yatırım harcamaları

için kullandık" dedi.

Kamu maliyesindeki

iyileşme ve borçlanma maliyetlerinin düşmesinin kamunun dışlama etkisini

azaltarak yatırımları ve istihdamı desteklediğine işaret eden Ağbal, "Bu sayede

1990-2002 döneminde reel olarak yüzde 3,1 artan özel sektör yatırımlarının

2002-2014 döneminde yüzde 155,5 artmasına imkan sağladık. Kamu bütçesi ciddi

anlamda özel sektör yatırımlarına güçlü bir destek vermiştir" ifadelerini kullandı.

"Mali disiplindeki

kararlılık, dış şoklara direnç sağladı"

Mali disiplinin

sürdürülmesindeki kararlılığın Türkiye ekonomisini olumsuz dış şoklara karşı

dirençli kılan temel unsurlardan biri olduğunu vurgulayan Naci Ağbal, mali disiplini kalıcı hale getirecek ve tasarruf açığını azaltacak her türlü tedbirin makroekonomik

istikrarı destekleyeceğini ve borçlanma faizlerinin düşük seyretmesini

sağlayarak toplumsal refaha olumlu katkıda bulunacağını bildirdi.

"Gelir dağılımını iyileştirdik"

AK Parti hükümetleri döneminde doğru

ve yerinde makroekonomik politikalar ve gerçekleştirilen yapısal reformlar

sayesinde ekonomide önemli başarılar elde ettiklerini anlatan Ağbal, 2002-2014

döneminde Türkiye'nin dolar bazında kişi başına milli gelirini üç kata yakın

artırdıklarını, 2008 yılında 15 bin dolar olan satın

alma gücü paritesine göre kişi başına milli gelirin 2015 yılında 20 bin doları

aştığını belirtti.

Bakan Ağbal, küresel kriz sonrası birçok ülkede gelir

dağılımı bozulurken Türkiye'deki gelir dağılımını iyileştirdiklerini belirterek, şöyle devam etti:

"Gelir dağılımındaki adaleti ölçen Gini

katsayısı 2002 yılında 0,44 iken 2014 yılında 0,38'e gerilemiştir. Aynı dönemde

en zengin yüzde 10'luk kesimin ortalama gelirinin en yoksul yüzde 10'luk

kesimin ortalama gelirine oranı 18,3 kattan 11,6 kata düşmüştür. Benzer şekilde mutlak yoksulluk

göstergelerinde de önemli iyileşmeler kaydettik. Günlük 2,15 doların altında

geçinen nüfus 2002 yılında yüzde 3 iken, 2014 yılı itibarıyla sıfıra indirdik.

Günlük 4,3 doların altında geçinen nüfusu ise 12 yılda 28,7 puan azaltarak

yüzde 1,6'ya indirdik. Uzun yıllar orta-alt gelir grubunda

yer alan Türkiye 2003-2007 döneminde ortalama yüzde 6,9 büyüyerek orta-üst

gelir grubuna yükselmiştir."

Ağbal, orta gelir tuzağından sakınmak

amacıyla yapısal reformlarla sağlanan ekonomik iyileşmelerin bir üst seviyeye

yani yüksek gelirli ülkeler grubuna girebilmesi için yeni reformları hedeflediklerini

bildirdi.

6 alanda yoğunlaştırılacak reformlar

Gelecek dönemde dünyanın ve

ülkenin değişen şartlarını dikkate alarak 2023 vizyonu için gerekli ikinci nesil reformları hızla gerçekleştireceklerini

dile getiren Ağbal, bu amaca yönelik olarak Reformların Koordinasyonu ve

İzlenmesi Kurulu'nu oluşturduklarını hatırlattı. Ağbal, gerçekleştirecekleri reformları "demokratikleşme ve adalet, eğitim, kamu yönetimi,

kamu maliyesi, reel ekonomide köklü

değişim, öncelikli dönüşüm

programları" olmak üzere 6 temel alanda

yoğunlaştıracaklarını kaydetti.

Ekonomik

öncelikleri istikrarlı ve güçlü büyüme, tasarrufların artırılması, mali

disiplin ve fiyat istikrarı olarak belirlediklerini ifade eden Ağbal, "Bu

nedenle önümüzdeki dönemde bir yandan makroekonomik istikrar ve kazanımlarımızı

güçlendirirken bir yandan da mikroekonomik ve sektörel dönüşümlere

odaklanacağız. Üretken

alanlarda, yenilikçi ve girişimci özel sektör öncülüğünde büyüyeceğiz. Dışa

açık bir ekonomi olarak rekabetçiliği geliştirecek, küresel yatırımlar ve

nitelikli insan gücü için ülkemizi cazip hale getireceğiz" şeklinde konuştu.

Bakan Ağbal,

ancak bu suretle cari açık, işsizlik ve enflasyon gibi yapısal sorunları aşarak potansiyel büyümeyi artırmanın mümkün olacağını bildirdi.

Demokrasi, adalet ve eğitim

Demokrasinin standartlarının

artırılması ekonomik gelişmenin de önemli öncüllerinden birisi olduğuna işaret

eden Ağbal, gelecek dönemde de demokratikleşmeye ve yönetim kalitesini artırmaya

devam edeceklerini söyledi.

Ağbal, "Demokratik bir ülke olarak

Türkiye, hukuk düzeniyle vatandaşlarımızın özgürlüklerini korumaya,

uluslararası topluma güven vermeye, yerli ve yabancı yatırımcılar için güvenli

bir liman olmaya devam edecektir" dedi.

Önceki hükümetlerde olduğu gibi bu hükümet döneminde

de eğitimin en temel öncelik olmaya devam edeceklerini ifade eden Ağbal, eğitime erişim sorununu büyük oranda çözdüklerini, önümüzdeki

dönemde eğitimin her seviyesinde kaliteyi artırmaya devam edeceklerini

belirtti.

Okullaşma oranlarıyla birlikte eğitimde

fırsat eşitliğini de artırdıklarını anlatan Naci Ağbal, "Hükümetlerimiz döneminde 450 bin derslik

açtık, Şubat ayında atanacak 30 bin yeni öğretmen hariç 510 bin kadrolu

öğretmen atadık. Şubat ayı başında da inşallah 30 bin yeni öğretmeni

atayacağımızı düşünürsek, bu durumda 2002 yılından bu yana 540 bin yeni

öğretmenimizi eğitim sistemine kavuşturmuş oluyoruz" dedi.

Eğitim - istihdam bağlantısının, hükümetin büyük

önem atfettiği alan­lardan biri olduğuna işaret eden Ağbal, bu bağlamda, iş

dünyasının ihtiyaç duyduğu meslek ve alanlarda kaliteli elaman yetiştirilmesini

sağlayacak şekilde mesleki eği­timin kalitesini artıracak tedbirleri almaya

devam edeceklerini söyledi.

Devlet personel rejimi etkinleştirilecek

Ağbal, devlet personel rejimini etkinleştirecek kamuda insan gücü planlaması yapacaklarını bildirerek, "Nispeten geri kalmış bölgelerimizde yeterli ve nitelikli personel istihdamına yönelik tedbirler geliştireceğiz" dedi.

"Dijital Türkiye

Projesi"ni hayata geçirerek vatandaşların kamu kurum ve kuruluşlarına gitmeden

tüm iş ve işlemlerini internet ortamında sonuçlandırmasını sağlayacaklarını

anlatan Ağbal, bu kapsamda e-Devlet Stratejisi ve Eylem Planı hazırlayacaklarını

kaydetti.

Kamu maliyesinde

yapacakları reformların hedefinin de değişen koşullara uygun olacak şekilde daha

etkin, hesap verebilir ve şeffaf bir mali yönetim sistemi olacağını vurgulayan

Ağbal, bu kapsamda AB

müktesebatı ve uluslararası standartlar esas alınarak Kamu Mali Yönetim ve

Kontrol Sistemini 10 yıllık uygulama tecrübesi çerçevesinde gözden geçireceklerini

söyledi.

İşgücü piyasasının etkinleştirilmesi

Büyümedeki ılımlı

seyrin işgücü piyasasına olumsuz yansımasına rağmen istihdam artışının devam ettiğine dikkat çeken Ağbal, ancak işgücü arzında yaşanan hızlı artışların devam etmesi

nedeniyle işsizlik oranının yüzde 10 seviyesinde direnç gösterdiğini söyledi.

Ağbal, işgücü

piyasasının daha etkin hale getirilmesi, istihdamın artırılması, işsizliğin

azaltılması ve işgücü verimliliğinin yükseltilmesi amacıyla "İşgücü Piyasasının

Etkinleştirilmesi Programı"nı uygulamaya koyduklarını anımsattı.

Kadınların işgücüne ve

istihdama katılımlarının önündeki engelleri kaldırdıklarını anlatan Ağbal, "2005

yılında yüzde 23,3 olan kadınların işgücüne katılım oranını uyguladığımız

politikalarla 8,5 puan artırarak yüzde 31,8'e yükselttik. 2023'te

yüzde 41'e çıkarmayı hedefliyoruz" dedi.

Çalışanların kazanılmış haklarını koruyarak

işgücü piyasasının etkinliğini ve esnekliğini artıracaklarını belirten Ağbal, "Türkiye'de

kısmi zamanlı çalışanların toplam istihdam içindeki payı yüzde 10,6'dır. Bu oran, yüzde 16,3 olan OECD ortalamasının altındadır. Bu nedenle kısmi süreli

çalışanların oranını AB ve OECD seviyelerine yükseltmeyi hedefliyoruz"

şeklinde konuştu.

Ağbal, uzun dönemde

büyümenin en önemli belirleyicisi olarak gördükleri Ar-Ge faaliyetlerini

desteklemeye devam ettiklerini dile getirerek, şöyle konuştu:

"2002-2014

döneminde Ar-Ge harcamalarının GSYH'ye oranını yüzde 0,53'ten yüzde 1,01'e

çıkardık. Bu oranı 2018 yılında yüzde 1,8'e, 2023'te ise yüzde 3'e çıkarmayı

hedefliyoruz.

2002-2014 döneminde Ar-Ge harcamalarını

artırırken özel sektörün Ar-Ge harcamaları içindeki payını yüzde 29'dan yüzde

49,8'e çıkardık. 2023 yılında ise bu oranı yüzde 66,9'a çıkmasını bekliyoruz."

(Sürecek)

Kaynak: AA

Son Dakika Politika 2016 Yılı Bütçesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement